..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Hiçbir zaman karakterlerimin hüzünlü olduklarını düşünmedim. Tersine yaşam dolular. Trajediyi seçmediler, trajedi onları seçti. -Juliette Binoche
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > İnceleme > Toplumsal Olaylar > Salih Zeki Çavdaroğlu




11 Mayıs 2020
Cumhuriyet İle Birlikte Osmanlı Mûsıkîsi de Artık Yeni Rejimin "İnlılâp" Ajandasındadır  
Salih Zeki Çavdaroğlu
Cumuriyet sonrası başlatılan "inkılap"hareketinde Mûsıkîmizi...


:AJDA:

Daha Cumhuriyet’ in ilân edilip; Mustafa Kemal’ in Cumhurbaşkanlığı seçildiği gün, ortada henüz hiçbir inkılâp uygulaması yoktur. Ankara’ da bulunan Fransız Gazeteci Maurice Pernot, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ile bir görüşme yapar. Bu görüşmede Mustafa Kemal çağdaşlık ve kültür ve konularında yapmak istediklerine dair önemli ipuçları verir ve şunları söyler :

“Memleketler muhteliftir, fakat medeniyet birdir ve bir milletin terakkisi için bu yegâne medeniyete iştirak etmesi lâzımdır. Bizim vücutlarımız şarkta ise fikirlerimiz garba doğru müteveccih kalmıştır(yönelmiştir). Memleketimizi asrîleştirmek istiyoruz. Bütün mesâimiz Türkiye’ de asrî, binaenaleyh garbî bir hükümet vücuda getirmektir. Medeniyete girmek arzu edip de , garbe teveccüh etmemiş millet hangisidir?..”

Yeni Türkiye’ nin liderinin bu açıklaması; Türk insanının bütün hayatında olduğu gibi mûsıkîsinde de yaşayacağı büyük bir değişimin ilk habercisi oluyordu.

“…Yeni bir ulus-devlet yapılanma süreci işlemektedir.Bu sürecin en az hasarlı yürütülebilmesi için alınması gereken ilk tedbirlerden biri geçmişe bağı kesmektir.Osmanlı ile dokusal bağı çok kuvvetli olan geleneksel müzik, bu bağlamda birinci derecede tehdit ve tehlike oluşturan kültürel değerlerden biridir…”

Her konuda olduğu gibi mûsıkî de de 19. yüzyılın ortalarına doğru başlayan ve 1839 da Tanzimatla hızlanan Batılılaşma çabaları, Cumhuriyet dönemine de yapılacak inkılâpların alt yapılarını teşkil ediyordu. Hatta belki de özellikle Tanzimat’ ta yapılanlar gerçekleşmeseydi, belki de Cumhuriyet inkılâplarının da gerçekleşme şansı olmayacaktı.

“…Devletin 1920’ li yıllarda başlayan ve 1930’ larda doruğuna varan bilinçli ve sistematik müdahalesinin temelinde hem müziğin kendi doğasından kaynaklanan, hem de devletin ona atfettiği bir dizi özellik bulunmaktaydı. Başka bir anlatımla, müzik sanatsal bir ifade aracı olarak duygu ve coşkuların seferber edilmesi açısından ‘kollektif ’ olma özelliği en belirgin olan, dolayısıyla da inkılâbın amaçlarına en iyi hizmet edeceği düşünülen bir araçtı. Öte yandan da ‘Batılı’ bir toplum olma yönündeki çabalara görünürlük kazandırma açısından makbul bir ‘vitrin’ oluşturmaktaydı…”

Yani öz mûsıkîmizin, onların yakıştırmalarına göre,“Bizans-Fars kökenli” ve “saray orijinli ”oluşu, hep hüzün ve aşk terennüm etmesi ve buna benzer yakıştırılan argümanların hepsi bahaneydi. Amaç toplumları, bireylikten soyutlayıp, vasat kalabalıklar haline getirip, onlara basit , okul şarkısı gibi melodiler taşıyan, hiçbir sanat değeri olmayan, yüksek duygular taşımayan, komuta edici ritim ve usuller taşıyan seslerle avutmaktı.

“…Cumhuriyet’ in müzik politikasının tek parti dönemindeki temel eğilimlerini yansıtma açısından önemli birer örnek oluşturan ‘marş’lar, genelde ulus, devletin ‘ruhu’nu yansıtmayı amaçlayan Türklük, kahramanlık, milliyetperverlik, Ata ve devlet kültüyle yüklü ‘vatan’marşları, ulusal kalkınmacı ideolojinin öncelikli hedeflerinin ifadesi olan ‘sektör’ marşları ve çeşitli öğrenim kurumlarının marşları olmak üzere üç ana başlık altında toplanabilir. Ziraat Marşı (Beste:Adnan Sagun, Güfte: Behçet Kemal Çağlar), İktisat Marşı (Beste: Cevat Memduh Altar, Güfte: Aka Gündüz), Ekonımi Marşı (Beste: Halit Ozan, Güfte: Cevat Memduh Altar) Sanat Marşı (Beste: Bedri Akalın, Güfte: Avni Ozan) gibi ‘sektör’ ya da yine aynı çerçevede incelenebilecek Çiftçi Marşı (Beste:Ziya Aydıntan, Güfte: Aka Gündüz) ya da öğretmen marşı (Beste: Cevat Memduh Altar, Güfte: İsmail Hikmet Ertaylan) gibi meslek marşları…” bu politikanın hayata geçirilmiş birer örnekleriydi.
     

Mızıka-i Hümayun Ankara'da Riyaset-i Cumhur Musıki Heyeti' ne Dönüştürülüyor



Önce Saltanatın, ardından Hilâfet’ in de kaldırılmasından sonra Mızıka-i Hümâyûn’un adı “Makâm-ı Hilâfet Muzıkası” na çevrilmiştir. Bu topluluk, bizzat Mustafa Kemal tarafından 27 Nisan 1924’deAnkara’ ya çağırılır.Daha önce Mart ve Nisan aylarında Ankara’ya Saray orkestrası sıfatıyla gelmiştir. TBMM karşısında Millî Sinema’ da 11 Mart 1924’ de ilk konserini verir . Bu konserde ilk olarak O. Zeki Üngör’ün “Cumhuriyet Marşı”, daha sonra Beethoven’in “5.senfoni”si icra edilir.

Bu konserden sonra, topluluğun ismi Riyaset-i Cumhur Musiki Hey’eti olarak değiştirilir ve doğrudan doğruya Cumhurbaşkanlığı makamına bağlanır. Bu da mûsıkînin ileriki günlerde oturacağı yatağın habercisi olacaktı. Müzik bilindiği gibi bir toplumun kültür birikimi içinde en göz önünde olan dallarından biridir. Halkın, birebir günün her diliminde iç içe olduğu bir sanat dalıdır. Bu yüzden kültür değişimlerinde en aktif görev de ondan bekleniyordu. Devletin gerek manipülasyonlarla ve gerekse zorlayıcı tedbirlerle empoze edeceği bir müzik türü, kültürün diğer unsurlarını da arkasından sürükleyecekti. O günün Devlet Teşkilâtında bu kurumun normalde Maarif Vekâleti (Millî Eğitim Bakanlığı) bünyesinde olması gerekirken Mustafa Kemal Paşa’ nın bunu bizzat kendi makamı’ nın bir yan kuruluşu haline getirmesi de, ileriye dönük bir mesajdır. Yani bizzat denetleyebileceği, kendi bünyesinde olmakla bir nevi dokunulmazlık kazandırmak ve müzik severlere dinlemeleri gereken türün ne olacağının mesajını vermek istendiğinin bir gerçeğidir.

Topluluk Ankara’ ya geldikten kısa bir süre sonra, periyodik olarak Türk Ocağı’ nda konserler vermeye başlar. Daha sonra, çok sesli müziğin geniş dinleyici kitlelerine tanıtılması için de, düzenli olarak radyo konserleri proğramları sıklaştırılır. O yıllarda Orkestranın müzisyenleri Ankara Palas’ ın bodrum katında bulunan radyo stüdyosunda çalışıyorlardı.
Riyaset-i Cumhur Musiki Heyeti, rejim içinde yeniden yapılandırılırken, geçmişte içinde barındırdığı tasavvufî musiki icrası yapan Müezzinân’ ı (Müezzinler Topluluğu) çıkarmış, Bando ve Orkestra’ ya ilâveten, çok dar bir Fasıl Hey’eti kadrosunu kurmuştur.

“…Riyâset-i Cumhur Fasıl Heyeti’nde ise serhânende Hâfız Yaşar, hânendeler Nuri Halil, Münir Nurettin, Nuri Cemil, Abdülhâlik Mehmet ve Ferit Beyler, Tanbûrî Refik, Neyzen Sami, Kanunî Vedat, Ûdî Şevki, Santurî Zühtü, Ûdî Bahri Beyler yer almaktadır….bu heyet, Atatürk’ ün özel meclislerinde sürekli bulundurulduğu, gezilerine iştirak ettirdiği ve birlikte şarkılar söyleyecek kadar yakın tuttuğu bir yapıdadır. Ancak bu heyete genel olarak bakılırsa; her hangi kalıcı, halka sunulan konserler yapısında hiçbir faaliyet göstermediği ve çok usta müzisyenlerden oluşmasına rağmen bu potansiyelin değerlendirilmediği görülür. O yıllarda egemen olan ve Cumhuriyet’i n asıl tercihi durumundaki Batı Müziğine yönelişten dolayı, bu sanatkârlar kendilerine ve mensubu oldukları müziğe ilginin azalmasından giderek rahatsız olmuşlar…” dı.

İlk kuruluş yıllarında pek halkla karşı karşıya gelmeyen fasıl topluluğu, bu içe kapalılık durumdan ancak “…Binbaşı Hâfız Yaşar’ ın 1930’ da emekli olmasından,1934-36 arasında radyo yayınlarından Türk Müziğinin kaldırılmasından ve Atatürk’ ün ölümünden sonra, heyetin işlevi yavaş yavaş sona ermiştir.Yalnız,heyet üyelerinden tanburî Refik Bey ve Münir Nurettin Bey’ in birlikte verdiği özel ikili konserler,-bu konserler bir ara Ankara Türkocağı’ nda düzenli halde sürmüştür-Ankara’lıların yoğun ilgisini çekmiştir. Ancak Zeki Bey’ in davranışları ve işi kendilerini Divan-ı Harb’ e verecek noktaya getirmesi bu iki sanatkârın istifa ederek İstanbul’ a dönmelerine yol açar..”

Riyaset-i Cumhur Musiki Hey’eti’ nin en üst yetkilisi aynı zamanda orkestra’ nın şefi de olan Osman Zeki (Üngör) Bey idi. İlk müzik derslerini İsmail Zühdü Kuşçuoğlu’ ndan alır. Paris Konservatuarı’nda Henri Marteau’ nun keman öğrencisi olur ve konservatuvarı başarı ile bitirir. Göreve 1917 yılında getirilir ve bu görevini 1934 yılına kadar aralıksız 17 sene sürdürür. Osman Zeki Üngör’ ün sağlık sorunları sebebiyle emekliliğini istemesi üzerine yerine Ahmet Adnan Saygun getirilir. 1935’ te Dr.Ernst Prateorius bu görevi Adnan Saygun’ dan devralacak ve orkestrayı öldüğü tarih olan 1946’ ya kadar da yönetecektir.

1933’e kadar Riyaset-i Cumhur Musiki Heyeti adı altında çalışmalarını sürdüren kuruluş, o tarihten sonra Riyaset-i Cumhur Filârmoni Orkestrası ve Riyaset-i Cumhur Armoni Mızıkası olarak iki ayrı topluluğa dönüştürülür.Millî Eğitim Bakanlığı’ na bağlanır. Orkestra’nın başına Ahmet Adnan Saygun geçici olarak getirilir.

Mızıka’ nın şefliğini ise 1935’ e kadar ünlü şair Orhan Veli Kanık’ın babası Veli Kanık yürütür.1935’ den 1963’e kadar ise 28 sene bu görev İhsan Künçer’ e verilir.Mızıka sonraları Millî Müdafaa Vekâleti’ ne bağlanır ve 1958’ de Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası kurulduğunda,Armoni Mızıkası da Kara Kuvvetleri Armoni Mızıkası’ na dönüştürülür.

CSO, 1961 senesinde Ankara’da kendi sine ait bir konser salonuna kavuşur. Artık periyodik olarak, her hafta Cuma ve Cumartesi günleri senfonik konserler vermeye başlar.
1971’ de Fransız Jean Perrison,1977’ de Polonyalı Tadeusz Strugala,daha sonra 25 yıla yakın bir süre süre Hikmet Şimşek, 1988’ de Gürer Aykal şef olarak görev yaparlar…

Salih Zeki Çavdaroğlu
11 Mayıs 2020


DİP NOTLAR :

1 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara, 1989, c.III, s.91

2 Tamer KÜTÜKÇÜ, Batı Müziği ve Millî Musıkîlerin ‘Modernizasyonu’, Türk Edebiyatı Dergisi, Nisan, 2006, sayı:390

3 Füsun ÜSTEL, 1920’li ve 30’ lu Yıllarda Millî Musiki ve Musiki İnkılâbı, Cumhuriyet’ in Sesleri, Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul, 1999, s.41

4 Füsun ÜSTEL, a.g.e, s.41

5 Gönül PAÇACI, Cumhuriyet’ in Sesli Serüveni, Cumhuriyet ’in Sesleri, Tarih Vakfı Yyınları, İstanbul, 1999, s.15

6 Gönül PAÇACI, ”a.g.e”, s.15



https://wordpress.com/post/ferahnak.wordpress.com/482



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın toplumsal olaylar kümesinde bulunan diğer yazıları...
İki Yıllık Başkanlık Sistemi Uygulamalarını Nasıl Değerlendirebiliriz?
‘ Üstad’ 37 Sene Önce Bugün Hakk’ A Yürümüştü
‘başkanlık Sistemi’ne Geçmeseydik, Ne Pkk, Ne Fetö, Ne de Corona Virüs İle Baş Edebilirdik!..
Mısır" Daki Halk İsyanının Geçmişi, Bu Günü ve Geleceğinde Müslüman Kardeşler '' İn Yeri

Yazarın İnceleme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Mukaddes Kitabımız’daki Âyetler ile Tarihî Veriler Işığında: Türkiye’de Yahudicilik Hareketleri
Cumhuriyet' İn Radikal 'İnkilâpları '' Sürecinde Tarihi Musikimiz de Payını Almıştı
Necip Fâzıl" da "Peygamber" Aşkı….
2. Adam İsmet İnönü' Nün Müzik ile İlişkisi
Bir ‘uç Beyi’ : Münir Nureddin Bey
Endülüs İslam Devleti Medeniyeti İçinde Elbette Musıki de Vardı
Osmanlı Düşmanlığı Cumhuriyet Hükümetine Osmanlı Arşiv Belgelerini Dahi Hurda Kağıt Değerinden Sattırmıştı
Yazılışının 600. Yılında Süleyman Çelebi" Nin "" Mevlîd" İ
1930’ Lu Yıllarda Musıkimize Yönelik Tasfiye ve Ayar Sonrası Aralanan Kapı İle Tanışıp Dost Olduğumuz Arap Musıkisi ve Arap Filmleri Maceramız
Ezan Bundan Tam 70 Sene Önce Tekrar ‘rab’ Ça Okunmaya Başlanmıştı.

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Vefatının 67. Yılında Ziya Osman Saba’ Yı Rahmetle Anıyoruz... [Şiir]
İki Bedene Tek Ruh [Şiir]
Adı Konulmamış Duygular [Şiir]
Aşk Bir Terennüm İse [Şiir]
Hayal Bazan Gerçeği Aşar [Şiir]
Sensizlik Beyitleri [Şiir]
Yağmuru Beklerken [Şiir]
Her Şey Geçmişte Kaldı [Şiir]
Vesvese [Şiir]
"" Mâzi Kalbimde Yaradır "" [Şiir]


Salih Zeki Çavdaroğlu kimdir?

Otuz yıldan fazla bir süredir Geleneksel Türk Musıkisi eğitimi aldım. Üsküdar Musıki Cemiyeti' nde 20 yıl korist - solist olarak görev yaptım. Bu güz Türk Musıkisi üzerine makaleler yazıyorum. (bkz. www. musikidergisi. com)

Etkilendiği Yazarlar:
N.Fazıl , C.Meriç, B.Ayvazoğlu,


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Salih Zeki Çavdaroğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.