..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Değişim dışında hiçbir şey sürekli değildir. -Heraklitos
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > İnceleme > Toplumbilim > Cemal Zöngür




5 Haziran 2020
Ana Tanrıçalar, Hz. İbrahim'in Tek Tanrı Masalına Nasıl İnandılar?  
Tanrı İnancını Var Eden İnsan Olduğuna Göre, Yine En Büyük Tanrı İnsandır.

Cemal Zöngür


Tanrıça yaşamında Ana Erkil kurallarla çocuğun dayısı adıyla kimlik kazanması, diğer tüm sosyal ve siyasal yapıları belirleyen düşüncelerin temeli demektir. Bu kimlik, erkek egoizmindeki sahip olma bencilliğini frenlerken, erkek ve kadının biyolojik, cinsel dengesizliğini de eşitleyen bir kültürdür.


:AEBI:


Tanrıça yaşamında Ana Erkil kurallarla çocuğun dayısı adıyla kimlik kazanması, diğer tüm sosyal ve siyasal yapıları belirleyen düşüncelerin temeli demektir. Bu kimlik, erkek egoizmindeki sahip olma bencilliğini frenlerken, erkek ve kadının biyolojik, cinsel dengesizliğini de eşitleyen bir kültürdür.

Ana Tanrıçalar, Hz. İbrahim dönemine kadar, inançsal açıdan doğa ve insanın somut yaratıcılığından başka bir şeye inanmadılar. Tek Tanrıcı masalların ortaya çıkışına kadar, Tanrıçalar toplumu yönetip idare ederken, ortak üretim ortak tüketim kültürüyle insanlığı ve yaşamsal değeri büyüttüler. Ne zaman erkek egeoist (Ata Erkil) düşünce topluma hakim oldu, her türlü çirkeflik kutsal tanrı emri adıyla günümüze kadar yaşamı zehir etmiştir.

12 bin yıllık Ana Tanrıça kültürüyle ekonomi, sosyal, siyasal yapıda meydana gelen yoğunlaşma, kadınlara yardımcı olacak erkeklerin görev almasını zorunlu kılıyordu. Yardımcı erkekler ilerleyen aşamalarda Kral Tanrı görevine kadar yükselmişlerdi. Sümer Uygarlığı, Babil, Asur, Keldani, Lidya, Hitit, Hatti, Elam, Med ve Helen gibi toplumlarda, Ana Tanrıçalar ile Kral Tanrılar ortaklaşa yönettiler toplumu. Neolitikle tarım, aile düzeni, hayvancılık, el sanatları, hekimlik, öğreticilik ve adalet gibi insani yaşamı var den ilk bilim insanlarının, Ana Tanrıçalar olduğu gerçeğini böylece öğreniyoruz.

Giderek ailelerin büyük kalabalıklara dönüşmesi, zorunlu ihtiyaçlarının karşılanmasında daha fazla insan gücüne ihtiyaç duyuluyordu. Bu döneme kadar Ana Tanrıçalar, İç Evlilik (Endogomi) şeklinde Ana Erkil kurallarla, insan gücü açığını kapatmış olsalar da bu da yeterli gelmemişti. İlerleyen her süreçte sosyal ihtiyaçlar ve ekonomideki çeşitlenme, yeniden insan gücüne ihtiyacı doğurmuştur. İkinci bir çözüm olarak Ana Tanrıçalar, Dış Evliliklere de (Egzogomi) onay verip, daha fazla çocuk sahibi olunmasıyla mevcut açık kapatılmaya çalışılmıştır.

Sosyal, ekonomik güvenlik vb. alanlardaki gelişmeler hızlanırken erkeğin aileye, topluma hükmetmesini önlemek amacıyla, Ana Tanrıçalar Ana Erkil düzenin temel kuralı olan çocukların dayısı adıyla kimlik kazanmasını, hiçbir şekilde değiştirmek istemişlerdir. Çünkü bugün de o gün de analara en sadık kişi erkek kardeşlerdir. Çocukların dayısı yerine, babanın adıyla kimlik kazanması demek, erkeğin biyolojik babalık ve mülkiyete sahiplenme egosuyla, aile ve topluma hükmedip yaşamı zehirleyeceklerinden emindiler.

Ana Tanrıçalık dendiğinde, Baba Erkil yapının insanlığın mantığına zorla empoze ettiği gibi, görünmeyen ne olduğu nerede olduğu bilinmeyen, her şeyi var eden Allah şeklinde soyut bir kültür, inanış kesinlikle değildir. Ana Tanrıçalık her şeyden önce bir insandı, tarımı, aileyi ve bunlarla bütünleşen kültürlerin gözle görülen gerçek yaratıcısıdır. Daha ileri gidersek ilk tabip, öğretmen, hukukçu, ana ata, yönetici ve devlet başkanlarıdır. Tanrıçaların yaratıcılıkları bunlarla da kalmayıp, savaş durumunda barışın, adaletin en büyük temsilcisiydiler.

Yaklaşık M.Ö.1000 yıllarından itibaren, Tek Tanrıcı Kral peygamberlerin güçlenerek ortaya çıkması kadınların tümünü, erkeklerin yoksul olanları aşağılanıp hayvanlar gibi alınıp satılan köle konumuna getirildiler. Allah'ın temsilcisi Peygamberler; egoist, bencil Ata Erkil düşünce üzerine var olduklarından, kadınların zeka, duygu, fizik, güzellik, cinsel çekiciliği, en büyük sömürü, iktidar kaynakları olmuştur. Başta Hz. İbrahim olmak üzere İsak, İsmail, Yakup, Davut, Süleyman, Yusuf, Masa, İsa, Muhammed ve ardılları, yalancı tanrı hikayeleriyle yüzlerce kadını hareminde seks kölesi yapmışlardır. Tanrıçalar onca bilgi ve tecrübeye rağmen; bu hileci peygamberlere nasıl aldandıklarını, kadın ve erkeği biyolojik, psikolojik, fizyolojik ve sosyal açıdan inceleyerek anlayabiliriz.

Kadınlar her şeyden önce yaratıcı (Doğuran) bir insandır. Bu en doğal görevini yerine getirebilmesi için, her ay düzenli adet (Regl) görmesi, en az bir hafta ruhsal, fiziksel açıdan yorgunlukları, bir eksiklik olarak görülmemeliydi. Tek Tanrıcı peygamberler, başta kadınların bu doğal durumunu çirkin egoist emellerine alet ederek işe başlamışlardır.

İkinci sırada ana rahmine düşen bebeğini sağlıklı doğurup, beslenme ve büyümesi için hamilelik dönemi de dahil, şartlara göre en az beş yıl bebeğin öğretmeni ve koruyucusu olarak yakınında kalması. Bu yüzden kadınların diğer işlere fazla zaman ayıramaması, Ata Erkil egoist erkeklerin bunu da büyük bir egoist fırsata çevirmişlerdir.

Fizik ve duygu olarak doğanın en güzel şekilde yarattığı kadınlar, erkekleri her zaman cinsel zaafa uğratan etkili bir çekiciliğe sahip olmalarını dinci, kapitalist Ata Erkil anlayış, yaşamın her alanında hunharca kullamaktalar. Bilindiği gibi kadın olmadan, erkeklerin en ufak işi düzgün, temizce yerine getiremeyişi, kadınları önemli kılsa da, peygamberler yalancı kutsal masallarla, kadının bu özelliğinin üzerini kapatıp, sırf namusun sorumlusu bir kuklaya dönüştürmeleri.

Düşünce yoksunu, tarihi öğrenme özürlü cinsiyetçi erkekler, bugün kendisine insan gözüyle bakıp çocuklarıyla temiz bir yuvada sıcak yemek yiyebiliyorsa, pişirilerek yenen yemeği icat eden Aşnan, Aşaret ve Demeter gibi Ana Tanrıçalar sayesindedir. İnsanlar yiyeceklerini pişirmeden sürekli çiğ şekilde tüketseydiler, hazımsızlık yüzünden çeşitli hastalıklara yakalanıp belkide insan nesli tükenmiş olacaktı.

Hz. İbrahim ve kan bağından olan Yahudi, Arap, Asuri, Keldani kabileler, Hz. İbrahim'in arkasından gitmekle kalmayıp, Hz. Musa'nın icat ettiği Yahudilik Diniyle, başta bu toplulukların kadınlarının yaşamı adeta mezara gömülmüştür. Aynı yolu devam ettiren Hz. İsa, Hz. Muhammed ve bu dinlerin temsilcileri, insan psikolojisindeki şu noktaları kullanarak, Ana Tanrıçaları pasifize etmeyi başarırken, neredeyse tüm dünya kadınları köle ve metalaştırılmıştır.

1- Kadınların doğumdan kaynaklı, geçicide olsa birçok işten elini çekmek zorunda kalıp, uzun yıllar çocuğuna bakması, kadının aleyhine kullanılan silaha dönüştürülmesi.
2- Kadının güzel ve çekiciliği, hem erkeklere karşı hem de ticarette en büyük silah olarak kullanılması.
3- Kadının barışçı ve zarif yapısından kaynaklı, evin dışındaki işlerde çalışmasının doğru olmadığını ileri süren dinci ve kapitalistler, ev ve iş yerlerinde istedikleri gibi çalıştırıp kullanmaları.
4- Kadının çekiciliğini koruma adıyla namus bahanesi yaparken, erkeklere karşı cinsel sürükleyici meta olarak kullanmaları, kadını insan olmaktan çıkarmıştır.
5- Erkeğin fizik gücünü ve sürekli yarışçı karaktere sahip olmasını dinci ordulaşmayla kutsallaştırıp, kadın ve maddi varlıkları ganimet sayıp askerleri savaşa özendirmesi.
6- Kadınlarda dahil insanın maddi ve güçten korkma psikolojisini askeri, ekonomik ve de kutsal dini hikayelerle destekleyip, Azrail'in kılıcı gibi kadınların üzerinde kullanılması, Ana Tanrıçaları tarihin derinliklerine gömen, insanlık dışı bir anlayış ve yaşam biçimidir.

Ata Erkil dinci ve kapitalistler; sıralamaya çalıştığımız noktalarla birlikte, kadının barışçı ve sevecen psikolojisini iğrenç bir şekilde kullanmaktan utanmadılar. Ve kadını namus malzemesi yaparken Çok Eşli, (Pologomi) sözde Tek Eşli (Monogomi) muta, din ve resmi nikahlarla istediği gibi alıp satılan, ticaret malına dönüştürdüler. Buna hâlâ karşı çıkmayıp peygamber, Şeyh, hacı, hoca, din ve kapitalist zengin maskaraların arkasından giden kadınlar şunu bilmelidirler. Adeta sinir, duyu ve düşünme organları alınıp, edilgen canlı metadan başka bir değerlere sahip değillerdir.

Cemal Zöngür




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın toplumbilim kümesinde bulunan diğer yazıları...
Alevilik İle Sosyalizm Arasındaki Düşünsel Fark ve Bütünleşme Sorunu
Kapitalist Düzende, Komünist Yaşam Mümkün Mü?
Avrupa'daki Türklerin Yaşamı ve Dünyaya Bakışları
Türkiye'nin Yaşam Kalitesi ve Mutluluk Tablosu
Siyasal Düşüncelerin İnsanlığı Getirdiği Nokta!
Sosyalist Devlet Başkanları ve Politikalarının Analizi
Hayvan İle İnsanın Birbirinden Ayrılışı - 3 -
İnsan İle Hayvanın Birbirinden Ayrılışı - 2 -
İnsanda Tapınmanın Oluşumu
Düşündüğünü Düşünen İnsan Engelli mi?

Yazarın İnceleme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
İsrail - Filistin Düşmanlığının Tarihçesi
Her Şeye Muktedir Tanrı ve Kapitalizm Ölüm Döşeğinde
Türkiye Solunun Sorgu ve Özeleştiri Kültürü Üzerine
Türkler Şamanist mi Kalsaydı?
Halktan Para Dilenerek Büyük Devlet Olmanın Hafifliği
Coronanın Hatırlattıkları, Dünyanın Geleceği
Türkiye Siyasetini Tıkayan Etkenker (Araştırma Yazısı)
Alevilik; İslam Dışı Din Değilse Pozitif Felsefe Midir?
Şii Fars ve Araplara Neden Alevi Denilmektedir?
Kudüs, Dinler Savaşı ve Haklı Olan Kim?

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Dinlerin Doğuşu ve İslam'ın Gerçek Özü (1) [Deneme]
Lider mi Toplumu Şekillendirir; Toplum Mu Lideri? [Deneme]
Hz. Ali ve Ehlibeyt Alevi Midir? [Deneme]
Dinlerin Doğuşu ve İslam'ın Gerçek Özü (3) [Deneme]
Tbmm'de Yedi Maddelik Anayasa Değişikliği Neyi Çözer? [Deneme]
Dinlerin Doğuşu ve İslam'ın Gerçek Özü (2) [Deneme]
Alevilerin Kapılarına Saldıranların Açık Kimliği [Deneme]
"Türkleri Yeniden Tanımak" Araştırma Kitabımı Yazma Nedenim : [Deneme]
İşte Türkiye'nin Yaşam Kalitesi ve Mutluluk Karnesi..! [Deneme]
İslamiyet Yeniliğe Açık Bir Din Midir? [Deneme]


Cemal Zöngür kimdir?

Ben Cemal Zöngür, Anadolu Üniversitesi Kamu Yönetimi mezunuyum. Sosyoloji, Tarih ve Siyaset üzerine araştırmalar yapmaktayım. Yayınlanmış bir kitabımın dışında çeşitli gazetelerde yüzden fazla makalelerimde yayınlanmıştır. Ve iki kitap dosyam yayına hazır durumdadır.

Etkilendiği Yazarlar:
Tam bağımsız Tarih ve Siyaset üzerine yazan her Yazar


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Cemal Zöngür, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.