Eğer bir kelebeği sevebiliyorsak, tırtıllara da değer vermemiz gerekir. -Antonie de Saint-Exupery |
|
||||||||||
|
Kadınlarımızın değeri neden bilinmiyor? Hayatımızın en önemli yerine sahip olan kadınlarımız yersiz şiddete maruz kalmaktadırlar. Bizlere emanet edilen meleklerimizi bu mağduriyetten kurtarabilmek için ilk önce izlenilen yolun yanlış olduğuna, kendilerini kahraman sananların ikna edilmesi lazım gelmektedir. Bir erkek olarak ben bu yaşanan olumsuzluklardan, büyük bir utanç duyuyorum. Her gün kadınlarımızın ölümleri ile sonuçlanan insanlık dışı manzaraların yerini, sevinçli huzur dolu anlara bırakması için dilimizden dualarımızı düşürmüyoruz. Yıllardır önüne geçmek istediğimiz şiddeti bir türlü önleyemediğimiz aşikardır. Ben, kadınlarımız üzerinde bırakmış oldukları izlerin sahiplerini şahsen insan olarak görmüyorum. Onları iki ayaklı hayvan olarak tanımlamaktan kendimi geri bırakmadığıma dair düşüncemi sizlerle paylaşmanın da uygun olduğunu düşünüyorum. Neden bu fikre sahip olduğuma gelince de onlar için başka bir tanımlama aklımda yer etmiyor. Aslında bu şahsiyet yoksunu kişiler için bir sürü tanımlama yapılabilir fakat ben terbiyemi bozmak istemiyorum. Ben de evli bucaklı bir insanım eşimi canımdan çok seviyorum. Kadına şiddet uygulanmasını insaniyet dışı bir durum olarak tanımlamaktan geri durmadım. Gün geçmiyor ki TV haberlerinde, sosyal medya haberlerinde, bir bayan kocası yahut boşandığı kocası tarafından şiddete maruz bırakıldı haberlerini görmeyelim. TV haber programlarında olsun sosyal medya haberlerinde olsun bayanlarımızın sadece eşleri tarafından şiddete maruz bırakılmadığının haberlerini de alıyoruz. Yeri geliyor insanlık bu değil bu olmamalı denilen görüntülere de şahit oluyoruz. Hayatımızda olumsuz etkiler bırakan bu görüntülerin bir daha yaşanmaması için erkek milletinden, vicdansızlıklarını sonlandırmalarını bekliyoruz. Bu yazımı okuyanlar eminim şunu düşüneceklerdir. Bu adam, erkek değil mi ? Erkeklere vicdan sorgulaması yapıyor. Elbette, bende bir erkeğim fakat kadınlarımızın bu dünyada yaşama hakkına sahip olduğu düşüncesine sahip olan bir insanım. Ben her daim şunu söylüyorum insanlara, bu iki ayaklı hayvanlar kendilerini kadın dövüp öldürmekle kahraman sanıyorlar. Ama düşünmüyorlar ki asıl kahramanlık kadına şiddet uygulamak değil ona bir ömür sahip çıkmaktan ibarettir. Ailesini ayakta tutabilmek için çaba gösteren kadının mağduriyeti göz ardı edilirse bunun da vicdan yoksunluğuna eşdeğer olduğu yüreklerin bir köşesinde yer etmelidir. Zihinlerden kadının erkeğin malıdır, düşüncesini bir türlü söküp çıkaramadık. Bununda insanlığın en büyük ayıbı olduğunun anlatılmasında en büyük zorluğu çekiyoruz. Hayır, ben yaşamımızda olumsuz etkileşimlere sebep olan bu düşünceye sıcak bakan bir inanca sahip birisi olmadım. Kadınların hayatlarında olumsuz etkiler bırakan bu saçma inanca sahip olmak, kendilerini savunmaktan aciz olan kadınlarımıza büyük bir saygısızlık olduğu anlamına gelmektedir. Ayrıca onlara karşı kendilerini güçlü olarak göstermekle övünen manyaklardan da desteğimizi esirgememiş oluruz. Ben eşlerine sahip çıkmayan hatta onları öldüresiye döverek olumsuz güç kullananların kendilerine bir kahraman olarak bakmalarına değil aynada suratlarını bir inceleyip nasıl zavallı bir hal aldıklarını görmelerini istiyorum. Çünkü onlar için hayatlarını feda etmekten çekinmeyen can yoldaşlarına karşı göstermekte oldukları acımasız davranışları, kendilerini gözlerde küçük düşürerek yerin dibine sokmaktadır. Bizlere yaradan tarafından emanet edilen kadınlarımıza uygulanan şiddetin engellenebilmesi konusunda şunu görüyorum. Hiçbir şekilde ilerleyemediğimiz, bir arpa boyu yol alamadığımız gözden kaçmamaktadır. Eğer bu yolda ilerlemiş olsaydık ne kadınlarımız katledilir ne de kocaları tarafından dövülerek kaderine terk edilen kadınlarımızın göz yaşlarına şahit olurduk. Bahsettiğim göz yaşlarını görüp üzülmemek için kadınlarımızı desteklemekten hiçbir şekilde vazgeçmeyelim. Cennetin ayakları altına serildiği analarımızı, hiç kimseye ezdirmeyelim. Kadınlarımızın kaderlerine terk edilmesine izin verilmesin.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hüseyin İbiş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |