"Anka kuşu gibi yalnızlığı adet edin! Öyle hareket et ki, adın daima dillerde dolaşsın ama seni görmek olanaksız olsun." -Fuzuli, Leyla ile Mecnun |
|
||||||||||
|
Kafamızın sığmadığı yere neden gövdemizi sokmakta ısrar ediyoruz? Hayatımızda yapmamamız icap eden en mantıksız şeyi yapıyor, giremeyeceğimiz yerlere girmeye gayret göstermekten kaçınmıyoruz. Çıkamayacağımızı bildiğimiz halde illaki girmememiz gereken o kapıdan içeriye girmekte ısrar ediyoruz. Her daim kendimizi içinden çıkılması zor olan tehlikelere atmaktan zevk alıyoruz. Fakat yapmaktan zevk aldığımız bu hatalarla, sonumuzu hazırladığımızı hiç düşünmüyoruz. Akıl etme zahmetine katlanmış olsak şimdi olduğumuz yerlerden daha farklı yerlerde olacağımız göz önünde bulunmaktadır. Girmiş olduğumuz yanlış yollardan kurtulmak için mantıksızlığı ve sabit fikirliliği beynimizde bitirmediğimiz sürece kurtuluşa eremeyeceğimiz, göz önünde bulunan bir gerçektir. İçimizdeki heyecanımızı yenme isteğinin uyanmasına müsaade etmiyor, her yerde biz olalım düşüncesinden kendimizi kurtarma yoluna girmiyoruz. Kafamızı sığdıramadığımız her yere en büyük parçamız olan gövdemizi girmeyeceğini bile bile sokmak için çaba göstermekten vazgeçmiyoruz. Gereksiz ısrarlarımızla mantıksız yollarda yürümek, bize daha kolay geliyor. Zor yollardan geçmeyi tercih etmek yerine, her zaman kolaya kaçmakta ısrar ediyoruz. Bu ısrarlarımız yüzünden elimizden kayıp gitmekte olan güzellikleri görmezden gelerek rotamızı kaybediyoruz. Hayatımızda uğraşmakta olduğumuz boş işler yüzünden, neyin doğru neyin yanlış olduğunun farkında olamadığımız önemli bir gerçektir. Hayatımızın en önemli yerini alan bu gerçekle yüzleşmek, bize korkuların en büyüğünü vermektedir. Yaptığımız bir tek şey hayatımızda olur olmaz her şeye burnumuzu sokmaktır. ''Can çıkar, huy çıkmaz.'' sözünün ne kadar doğru olduğuna da burada şahit olmaktayız. Düşünülmelidir ki kafamızın sığmadığı yerlere gövdemizi sokmamız, elimizde olanında yok olup gideceğinin de büyük bir göstergesidir. Zamanlı zamansız her şeye karışmamızın bizleri ne tür kayıplara uğratacağını aklımızda bulundurmuyoruz. Eğer elimizden uçup gitmekte olan kayıpların farkına varmış olsak dünyamızın özlediği ışıklarla buluştuğunu görürüz. Yapmamız lazım gelen tek şey, bizleri zarara uğratacak olumsuzluklardan uzak olmamızdır. Yazık ki biz bunun aksine her şeye burun sokma isteği ile hareket etmeye devam etmekten çekinmiyoruz. Huyumuzdan vazgeçmeyip kafamızın sığmadığı her yere gövdemizi sokma isteği ile hareket etmeye devam etmemiz halinde, kaybımız kazancımızdan fazla olacaktır. Kayba uğramak istemiyorsak önümüze bakarak yürümeyi tercih etmek, elimize geçen en büyük fırsattır. Bu fırsatı kaçırmamız hayatımızın geri dönülmesi imkansız bir hatasıdır. Yani demek istediğim kafamızı sığdırma uğraşında bulunurken kırılmasının sebebi olacağımızı bilmemiz gerekmektedir. Önümüzde düz bir yol olmasını istiyorsak can çıkar, huy çıkmaz fikrini bir an evvel kafamızdan söküp çıkarmamız; yapmamız gereken en doğru şeydir. Hayatımıza yön verecek olan bu doğruyu göz ardı edersek çıkacak bir fırtına önünde oradan oraya savrulacağımız kaçınılmaz olacaktır. Huylu huyundan vazgeçmez mantığı ile yol almaya devam ettiğimiz müddetçe, olduğumuz yerde saymaktan kurtuluşumuzun olmayacağı aşikardır. Bu gereksiz fikirlerle hayatımıza yön vermemiz, olduğumuz yerde saymaya devam edeceğimiz anlamı taşımaktadır. Mantığımızı değiştirmemiz, bize hayatımız boyunca görmediğimiz büyük kazançlar sağlayacaktır.Fakat bizim bir arpa boyu yol almamızda büyük engel teşkil etmekte olan gereksiz fikirlerimizin kafamızda kalması, çıkmamacasına batmamızın resmidir. Yolumuzu değil hayatımızı etkisi altına almakta olan gereksiz fikirlerimizi değiştirmemiz lazım gelmektedir. Biz, sabit fikirli davranarak hareket edersek saygıdan mahrum kalır; hiçbir şekilde itibar elde edemeyiz. Benim kanaatim kafamızın sığmadığı her yere gövdemizi de sokmanın yersiz bir davranış olduğudur. Çünkü, kafamızın olmadığı her yerde; gövdemizin olması hiçbir anlam ifade etmemektedir. Beyinin olmadığı kafa nasıl bir işe yaramazsa kafanın olmadığı bir gövdenin de gireceği yerde faydalı olmayacağı aşikardır. Eğer birilerinin karşısında saygı görmek istiyorsak kafa yapımızı değiştirmemiz icap etmektedir. Mantıksız fikirlerle insanların hayatında olumsuzlukların yer bulmasında payımız bulunmamalıdır. İtibarımız olsun istiyorsak sabit fikirli olmaktan vazgeçerek kafamızda farklı düşüncelerin yer bulmasını sağlamamız lazım gelmektedir. Bununda yolu kafamızdan huylu huyundan vazgeçmez fikrini söküp atmaktan geçmektedir. Yani can çıkar, huy çıkmaz mantığı ile hareket etmekten vazgeçmemiz lazım gelmektedir. Bu mantıkla yola devam ettiğimiz takdirde başarının bizi bulmasının mümkünatı yoktur. Yerimizde saymamamızın yolu sabit fikirlilikle vedalaşarak bizi aydınlatacak düşüncelere yelken açmaktan geçecektir. Buda hayatımızın gözden kaçırılmaması gereken en önemli ayrıntılarından bir tanesidir. Bahsetmiş olduğum bu ayrıntıdan bihaber olmakta ısrarcı olmaya devam edersek bir geminin kaptan köşkünde bulunmamız, hayatımızın dönülmesi imkansız bir hatası konumundadır. Kafamızı bir yere sığdıramıyorsak gövdemizi de oraya sokmamız hiçbir anlam ifade etmemektedir.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hüseyin İbiş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |