Kolektif gücün destek gücünden yoksun olan sanal çýkarýmlar ilk sellerde daha fazla enerji sarfýna neden olacaktýr. Bu da enerji tasarrufu ilkesine aykýrý olmak demekti.

Kiþi olarak kolektif depo enerji gibi baþka bir ek enerji destek gücünüz yoksa kurala karþý; karþý kuralla olamazdýnýz. Daha fazla enerji harcamasý demek daha fazla yorulma demek olacaðýndan; daha fazla yorulma da daha fazla besin aramaydý. Daha fazla besin arayan kiþi daha fazla tehdide maruz kalýp, kiþi tehditlere daha açýk hedef hailine gelecek demekti.

Günümüzdeki teoloji kolektif zenginliðe ve kolektif mülkiyete ve kolektif kapasiteli kolektif yeteneðe kurulan hile ve tuzaktý. Günümüzdeki anlamý gibi bir anlamla belirecek teolojinin (!) kolektif kapasiteyle olmayan o dönemin yaþamý içinde karþýlýðý da olmayacaktý.

Yani günümüzdeki gibi hileci bir teolojik ve metafizik yorumun o günler içinde iþe yaramazlýðý karþýsýnda kiþi; firari olarak beliren bu düþüncelere karþý kýsa süre içinde kapanacaktý. Kiþiler enerji tasarrufu ilkesi nedenle bu düþünceyi devam ettirmeyecektiler.

Teoloji günceldeki anlamýyla ancak teolojiydi. "Ýlk sel dönem kiþileri teolojik hal içinde olup dünyayý da teolojik yorumladýlar" dediðinizde anlaþýlmasý gereken "teolojik yorum" günceldeki teolojik temelle anlaþýlacak bir yorumlama olacaktý.

Örneðin, tufan mantýðý, ölüp dirilme mantýðý, Mýsýr'ý kan basmasý, çekirgenin istila etmesi gibi birçok söylem yorumlar teolojik yorumdu. Böylesi bir teolojiyle ilksellerin dünyayý tufan mantýðýyla yorumladýlar demek akla ziyandý.

Ýlk sel kiþinin enerji tasarruflu yaþamý içinde eþleþme karþýlýðý olmayan günceldeki gibi böylesi bir teolojik metafizik bir teoloji ve metafizik anlamla ortaya konamazdý. Konamayacaðý gibi konmuþ olanýn da fazla enerji harcanmasýna karþý, enerji tasarruflu bir fren iliþkisine tabii tutulacak olmasý da kaçýnýlmazdý.

Enerji tasarrufu nedenle, teolojik firariler de seçme ayýklamanýn yalýtýmýna tabiydiler. Yani kiþi emeðine tasallutun olmadýðý ve kiþinin fare kovaladýðý dönem içinde "dirilip hesaba çekilme teolojisinin ne tür eþleþme karþýlýðý vardý ki? Üstelik o dönemler içinde var olmayan “kolektif oluþ” ta, "teolojik kategorize ediciliðin ta kendisiydi".

Yani “kolektif oluþ” teolojik kategorize ediciliðin anlam eþleþeniydi. Ýlk sel ortamdaki animizdi groteskti firariler teoloji bile olmayan fakat teoloji denen söylemlerdi. Bu söylem güncelin kiþileri tarihsel olana yabancýlaþtýrma söylemiydi.

Teolojin olmayana, teoloji diyen söylem; yine ortamda olmayan kolektif oluþun yokluðundan ötürü bu günkü teolojik anlamýyla o ilk sel ortam içinde tüm hüccetiyle olamayacaktý.

Tüm dinler kolektif zenginliði özelleþtiren sürece þirk, takdir, kader, rýzk gibi anlatýmlarý söyleyen teolojik anlam ve yorumdular. Ýlk sel atalar groteski anlama dýþýndaki teoloji ve metafizik açýklamalarla; dini ortaya koyacak olan üreten iliþkinin yansýmasý içinde olmayacaktýlar.

Çevresel etkiler ilk sel atalara uçma hissi verse de ilk sel atalar uçma hissi duyuyor olsa bile, bu uçma hissi ilk sel atalara uçaðý yapma ve pist olgusu ile aerodinamiðin olgu ve olaylarýný ele veremiyor olacaktý.

Çevredeki belirsizle olan etkilerden ötürü çevrenin de kiþi üzerine uçma hissi indüklüyor olmasýnýn gerçeðe dönüþmesi için "kolektif karþýlýðýn" olmasý gerekir.

Uçma hevesi çevrenin indüksiyon enerjili etkisi ise indüklenen bu indüksiyon enerjisini de uçaða dönüþtürme iþi doðal çevrenin deðil de kolektif çevrenin etkisidir. Çevrenin uçma hevesi gibi his sel etkisi, uçak gibi firari bir teolojik düþünmeyi besliyorsa, kolektif çevre de uçak teolojisini açýk açýk anlatma ve yorumlamanýn kendisidir.

Ve yine çevresel etkiden ötürü kiþi üzerinde indüklenecek teolojik bir tanrý ve teolojik bir din anlayýþlý indüksiyonun haram helal diyen seçicilikle oluþabilmesi için üreten ve köleci mülkiyet iliþkisiyle paylaþan bir anlayýþýn ortada olmasý gerekiyordu.

Yani haram helal diyen teolojik bir yaklaþým ile yapýlacak indükasyon enerjisinin eyleme dönük imgeyi oluþturmasý için çevrede mutlaka haram, helal diyen köleci bir kolektif düzen, karþýlýðý olmalýdýr.

Ýlk sel atalar çevredeki deðiþmelerle farkýndalýk edinecektiler. Farkýndalýk deðiþmesini veren gözlemler içinde yer ve konumunu deðiþen yýldýzlarýn gözlemi de vardý.

Ýlk sel atalar yýldýzlara dek bu deðiþmeyi görseler bile en azýndan 15-20 bin yýl öncesine kadar bunlardan pratik hayatý ve evrensel deðiþmeyi de düþündürtecek bir ilgiye konu edilecek bir çýkarýmla olabileceklerini bilmiyorlardý.

Yine milyonlarca yýllýk geçmiþe raðmen, günümüzden 5-6 bin yýl öncesine kadar teolojik dinler de yoktu. Dinler 6 bin yýl öncesi köleci mal sahipli anlayýþ içinde yavaþ yavaþ oluþsalar bile, köleci söylem içinde oluþmayan firari söylemler bu ilk aþama da henüz din sayýlmazdýlar.

Büyücülük din deðildi. Doðaya etki etme sanatýydý. Dinler doðaya etki etme sanatý deðildi. Dinler nasýl köleci düzen içinde bulunduðunu açýklayýp yorumlayan ilahlardý.

Hiç bir din dünyayý deðiþtirmez. Aksine dinler dünyayý deðiþtiren olgu ve olaylara köleci yaklaþýmla ilinek sel bir izah olurlar.

Bu nedenle 6 milyon yýldan beri var olduðunu modelleyebildiðimiz türümüzün, 6 milyon yýldýr dünyayý din sel söylemli teolojiyle açýkladýðýný söylemek, tam bir lafý güzaftýr.

Bugünkü teolojik algýlý söylemimize göre, çevrenin ilk sel atalar üzerinde teolojik bir baskýsý olsa da ilk sel atalarýn bunu günah, sevap diye anlamlandýracak ve anlamlandýrmalarý üzerine bindiriþ edecekleri hiç bir kolektif olgu süreçleri yoktu.

Oysa dinlere baktýðýmýzda, dinler temel bir kolektif süreç olan kamusallýðýn veya "kamu mülkiyetinin" üzerine oturmakla; egemenliðini ortaya koymanýn inandýrma süreçleriyle "ben mülkün sahibi olaným" demekle illüzyon yapýcýlýðýna baþlýyordu.
Ön ittifak içinde olan eskiler "ben mülkün sahibi olaným" diyen bu illüzyona karþýydýlar. Ortada apaçýk olan kamu mülkiyeti vardý. Apaçýk kamu mülkiyeti karþýsýnda "mülk benim. Mülkü sahibi olan benim" denmesine göz baðcýlýðý deniliyordu.

Göz baðcýlýk hem bu "mülkün sahibi olan benim" diyen söyleme; hem de bu söylemi söyleyenin kendisine sorgusuz sualsiz iman edilmesini istiyordu. Bol bol vaat edede bu gözbaðcý oluþ karþýsýnda ittifaklýlarýn "bu apaçýk bir büyüdür" dedikleri süreç iþte bu "ben mülkün sahibi olaným" diyen süreçti.

Teoloji ve dinler groteski anlamlarla birlikte kamusalca anlamlar üzerine oturdu. Kamusal alanýn (kolektif alanýn-toplumsal alanýn) yalýtým gücü vardý. Oysa teolojileri yalýtýp depo ederek geri beslenici depo enerjileri yoktu.

Teoloji, üzerine oturduðu kamu mülkiyeti kamu gücünün depo enerjisine "rýzk verme", "takdir etme" "kader, kýsmet iþi" demekle, unutturma yaptýðý kamusal depo gücünü dinler kendisine temel alýyordular.

Dahasý ilk sel dönemdeki kiþilerinin bir teoloji düþüncesi tasarruf etmeleri demek; zar zor; yarý aç; yarý tok beslenme yaptýklarý ortamda fazla enerji harcamasýný göze almalarý demek olurdu. Üstelik ilk sel dönemin zar zor; yarý aç yarý tok olunan beslenme ortamýný dinsel tanýmla rýzk diye söylemesi tümden tarihsel gerçekliðe aykýrýydý.

Býrakýn ilk sel atalarýn depo enerjiye rýzk demelerini. Ýlk sel atalar kimi günlerde besin bulamaz oluyorlardý. Ýlk sellerin fazla enerji tüketmeye hiç tahammülleri yoktu.

Ceylan peþinde koþan aslan, oyun oynamýyorsa, pratik yapmýyorsa durup dururken aslan koþmaz. Durup dururken aslan enerji savurganlýðý içine girmezdi. Atalar da günlük beslenmelerini yapmýþsa, oyun pratik yapma dýþýnda günün büyük bölümünü aslan gibi güven içinde dinlenmeyle geçiriyordu.

Þunu iyi bilelim. Doða içinde yaklaþýk 750 milyon yýldan bu yana üst bilinç olsa da teoloji yoktu. Neden? Teoloji salt çevre etkili indüksiyon yansýma olmakla vardý. Ortamda üzerine oturacaðý, ilinek sel olacaðý üreten kolektif süreç yoktu.

Ve ilk sel dönemdeki teolojinin, çevre etkili indüksiyon yansýmasý olmasý; haliyle bir firariler imgesiydi. Bu firariler imgeli ilinek sel indüksiyon enerjileri de kendisini üzerine yaslayýp eþleþme yapmakla ancak anlam bulacaðý kolektif somutluðun özne nesnel eylemli koþullarý henüz ortam da yoktu.

Ýlk sel dönem içinde teolojik anlayýþýn neden olmadýðýný, daha açýk bir biçimde söyleyelim. Totem dönem öncesi ilk sel dönem içinde teolojiyi destekleyecek bir üreten iliþki yoktu. Kolektif bir mülk kavramý ve kolektif bir üretim yoktu.

Kolektif olanlarý ve kolektif birikimleri keyfine göre rýzk diye paylaþtýran bir gücün hükmettiði mantýðý yoktu. Kolektif olanýn üssel açýlýmý içinde olmakla ittifaký ve kolektif ortamý özelleþtirmenin, özelleþtirmeyi baz alan daðýlýma göre iyi kötü, ahlaklý ahlaksýz demenin "irade bilinci" yoktu da ondan.