Yüz kişinin içinde aşık, gökte yıldızlar arasında parıldayan ay gibi belli olur. -Mevlana |
|
||||||||||
|
Salatayı yaptı, yemek masasını hazırladı. Derken eşi geldi; yarı aydınlık mutfağa girince, mutfak lâmbasına baktı. Kadın : -Ampul yanmıyor, dedi. Eşi hemen bir sandalyeye tırmandı. Ampulü sıkıştırdı yanmadı, gevşetti yanmadı; çıkarıp tekrar taktı, yeniden bastı düğmeye, yok ...... Başka ampul denedi yine yanmadı. Kadına döndü: -Ampul sağlam, duyu bozuk bunun. Neyse yarın bakarım, bu akşam böyle idare edelim. Birkaç dakikalık bir işi var, o kadar. Hele bir yarın olsun. Yemeğe oturdular. Loş ışıkta yemeklerini yediler. Aspiratörden yansıyan ölü gözü gibi ışıkta, yemek tabaklarının üzerinde oynaşıp duran gölgelerin karanlığında lokmalarını bulup karınlarını doyurdular. Ertesi gün erkek, akşamdan epey sonra geldi eve. Yemek için mutfağa girdiğinde, yanmayan ampülü görünce kadına baktı: -Hay Allah ! Unuttum duy almayı. Zaten çok işim vardı. Neyse ! Yarın bakarım. “ Bu yarınlar hiç bitmez ya, neyse! ” diye içinden söylendi kadın. - Akşamları işten geç geliyorsun. Ben yarın bir elektrikçi çağırıp yaptırayım. Erkek: - Yok yok! Yarın yaparım, iki dakikalık iş, ne olacak ki ! Yine yarı aydınlıkta yemeklerini yediler. Erkek için pek sorun yoktu zaten. Karanlık mutfakta sadece yemek yerken sıkıntı çekiyordu birazcık. Yani onbeş bilemediniz yirmi dakika. Bu kadar kısa sürede insan tilki derisine bile katlanır. Kadın masayı topluyor, kabı kacağı toparlıyor, yemek sonrası kahve yapıyor; böylece karanlık mutfağın sıkıntısı içini daraltıyordu. Olan kadına oluyordu yani. Daha ertesi gün erkek yine geç geldi işten. Aslında yorgundu zavallı. Ama ihmalciliği ve unutkanlığı da su götürmez bir gerçekti. Bozuk duyu çoktan unutmuştu nasıl olsa. Mutfağa yöneldiğinde yanmayan ampul aklına geldi veya loş ışığı görünce hatırladı belki. Mahcup bir tavırla kadına döndü: -Yine unuttum duy almayı......İşim de öyle çoktu ki ! Yarın bakarım. Yanıtlamadı kadın. Bozulan eşyaların, âletlerin günlerce onarılmamasına alışıktı zaten. Su kaçıran musluklar, kapanmayan kapılar, vidaları gevşemiş veya düşmüş sandalyeler , çarpılmış dolap kapakları vs. hep erkeğin ilgisini bekliyordu. Erkek, tamirci çağırmaya gerek olmadığını, bunları onarmanın birkaç dakikalık bir iş olduğunu söylediği için , kadın tamirci de çağıramıyordu . Erkeğe dönüp: -Ben yarın bir elektrikçi çağırayım, senin vaktin yok. Diye şansını bir kez daha denedi. Erkek atıldı hemen: -Yok yok ! Yarın erken çıkacağım işten, yeni bir duy alırım, gelince yaparım. Birkaç dakikalık iş nasıl olsa. Dördüncü gün yine akşam oldu. Kadın karanlık mutfağa girdi. Aspiratörün yetersiz ışığında sabırla salatayı yaptı, yemek masasını hazırladı.....Mutfak öyle karınlıktı ki ! Korku filmi gibi...Hele yemek masası daha da karanlıktı. Masaya büyükçe bir mum koydu, yaktı. Hiç olmazsa aydınlık olsundu biraz. Mum birden aydınlattı masayı ve mutfağı. Kadının da içi aydınlandı mum ışığıyla. Gölgeler oynaşıyordu mutfağın duvarlarında. -“ Ay ! Ne güzel ! Çok da romantik! ” dedi içinden. Masaya kuru çiçeklerden oluşan bir arajman iliştirdi. Mum ışığı ve çiçeklerle güzel bir görüntü oluşmuştu. Sanki özel bir sofra hazırlıyor gibiydi. Her gün kullandığı su bardaklarını koymadı o akşam, başka bardaklar çıkardı. Daha güzel ve daha yeni.......Masaya şöyle bir baktı, çok hoş görünüyordu. ” İyi ki yanmıyor ampul.” Diye geçirdi içinden. Eşi neredeyse gelirdi artık. Böyle güzel bir masaya, üzerideki günlük giysilerle oturmak istemedi. Hemen yatak odasına indi. Üzerindekileri çıkardı, daha derli toplu bir şeyler geçirdi üzerine . Bir de saçlarına şekil verdi aceleyle. Aynaya baktı, solgundu yine. Ruju benek benek değdirdi yanaklarına, eliyle dağıttı, gözlerine kalem çekti. İyi ! Oldukça güzel görünüyordu. Beğendi aynadaki görüntüsünü. Telâşla yukarı çıktı, mutfağa girdi. Derken erkek geldi. Her zamanki gibi hemen mutfağa yöneldi. Masadaki yanan mumu, ışıkta parlayan bardakları, çiçekleri görünce şaşırdı.Telâşlandı birden. Sözcükler arkaarkaya döküldü ağzından: -Bugün özel bir gün mü? Bu masa ne böyle? Biz hangi aydaydık? Ayın kaçı bugün? Yoksa doğum günün mü bugün? Yine mi unuttum? Kadın gülümseyerek: -Yok canım ! Ne başka bir özel gün, ne doğum günüm......Duy bozuktu , ampul yanmıyordu ya, unuttun mu? O nedenle mum yaktım ve masaya her zamankinden birazcık daha özen gösterdim, hepsi bu. Erkek kadına sevgiyle sarıldı, yanağına sıcak bir öpücük kondurdu: - Kusura bakma, yine unuttum duy almayı. Yarın bakarım. Aslında iki dakikalık iş de, inan onu düşünecek zamanım yok, çoktan unuttum. Gülümsedi kadın. Mum ışığıyla aydınlanan masaya oturdular. Bu değişik ortamda, her akşamkinden daha zevkli yemek yediler, güzel sohbetler ettiler. O akşam, yemek oldukça uzun sürdü. Hatta erkek, karnı doyar doymaz masadan kalkmadı her akşamki gibi. Kahvelerini yemek masasında içtiler. Eski günlere döndüler, anılarını tazelediler. Ne zamandır yapmamışlardı bunu. ( Aradan bir hafta geçti ve o duy hâlâ bozuk. Belki yarın onarılır. Ne olacak canım, nasıl olsa iki dakikalık iş. )
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Kâmuran Esen, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |