Prensiplerden hoşlanmam. Önyargıları yeğlerim. Daha içtenler. -Oscar Wilde |
|
||||||||||
|
Gönlümce verdiklerimle tanı beni; aldıklarım yanıltıcı olabilir. Çıkarsız sunabiliyorsam sana her şeyi, bil ki yücelmekte ilişkimiz. Yalnızca yukarılardan, zirvelerden gelenleri vermek dileğimdir sana. Hatırlıyor musun? Biz gül bahçesinden çıkarken, süklüm püklümdü tüm çiçekler. Sen gökten inmişcesine gururlu yürürken hasetten çatlıyordu melekler. Sen her dem burcu burcu kokarken, konmak için yarışıyordu kelebekler. Şarkılar senin için terennüm edilirdi, kuşlar senin için dillenirdi, ay senin için öylesine aydınlık ve parlaktı. Hülyalarımız gerçeklerle sarma-dolaş; nerede hangisi başlıyor, nerede hangisi bitiyor bilinmez.... Bak! Söğüt ağacı soyunmak istiyor yapraklarından; bir meşe binlerce meşe üretmek için ayrılıyor kozalaklarından... Biz de çoğalalım, üreyelim; soyumuz da aşkımız kadar uzun olsun; dünya bizim çocuklarımızla dolsun. Hayır, hayır! İstemiyorum, tövbeler tövbesi... Soy sop da neyin nesi! Kalbimdeki alevi canlandıran sensin, söndüren de sen olmak ister misin? Vefadan almadın mı nasibini sen? Gönülden bahsetme bana, hele kır menekşelerinden hiç söz etme! Nasıl olur da gözlerim sendeyken “Gör!” dersin bana! Üstelik sana giden yolları yürüyecek ayaklarımı da bulamıyorum artık... Her gün başka aşk ve yeni bir sevgili; basitleşmeden bitirilen birçok ilişki. Tadı burada mı hayatın? Bir günaha ekleniyor bir günah daha. Olsun. Cehennemdir belki yerim, fakat Tanrı'ya güzeli ve güzellikleri yarattığı için her gün secde etsem yine de azdır derim. Tanrım, sahi o âfetleri nasıl yarattın? Onları önce ululaştırdın da sonra nasıl alçalttın? Kalbime kilit asmazsan, gözüme mil çekmezsen ben bu gönülle neylerim? Pembeyi gördüm sevdim, maviyi gördüm sevdim; gölü, denizi, ağacı, kuşu, taşı, toprağı sevdim; tabii o âfetleri de sevdim. Lâkin ulaşamadığım güzeller uğruna -keşke elimde olsa da- binlerce kere ölseydim. Tanrım, beni ve benim gibileri yaşat ki af dilemek için huzurunda sana açılan avuçlar sonsuza kadar hiç kapanmasın ve tabii biçare gönül kurbanı bu günahkarları esirge ve bağışla ki sevgi tohumları tüm dünyayı kaplasın! Yük ver bana, ağır olsun! Dert ver, ıztırap ver, elem ver, ölüm ver! Korkmuyorum, yılmıyorum; zorluklardan, acılardan. Bana ver, ne istersen O'nu ver; yeter ki senden gelen bir şey olsun. ● ● ●
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |