Sanatçının işlevsel tanımı bilinci neşelendirmektir. -Max Eastman |
|
||||||||||
|
Zaten köleci mantık, kolektif sisteme göre olmazlarını hep mucizeyle anlatılacaktı. " El seni fakir bulup zengin kılmadı mı?" diyecekle; onca fakirin, onca kölenin içinde onun seçilmiş olmasını başka bir mucize ve nimeti ona hatırlatacaktı. Kolektif zenginliği kimi seçilmiş kişiler lehine özelleştiren kurnazlık; aslında mantıksal bir düşünceyle BİR BULUŞTU. Elbette buluş ta bu buluşu yapan kişisine patent hakkı da getirecekti. Patent hakkı getirecek bir buluş ve anlatım olan bu buluşa göre (patent hakkına göre) köleci mantığa göre kurgulanan söylemler içindeki mahfuz patent hakkı tescilini aşağıdaki söylem gibi söylemlerle gide gide ete kemiğe büründürecekti. "Gözünün gördüğü yerleri sana vereceğim. Soyunu da yıldızlar gibi çoğaltıp sayısız yapacağım" diyen ilk vahiy karşısında İbrahim'in memnuniyet ifade eden gülmesi, bencille ve gurura kapılan insanca; kişisi bir tavırdı. Bu söylemle ete kemiğe bürünen patent hakkı, tasavvur olanı kişinin rabbi olan El ağzında, eyleme dökmüştü. Kişi sahiple kişinin Rab bası olan El anlatımlarıyla ve köleci ahitle olan süreçler artık İbrahim’in mülk sahipliğiyle somutlaşacaktı. El tasımı ya da El tasavvuru kolektif alanda kolektif zenginliği özelleştirip, kimi kişiye özel mülk yapmak isteyen buluşçu kişi düşüncesi olup kolektif yapıyı hasta edecek olan enfeksiyon düşüncelerdi. Tarihin köleci sisteme dönüşünü anlatan geçiş dönemleri kimi köleci toplumlarda İbrahim'in ağzında El ifadesi olukla anlatılır. İbrahim’le ifade edilen kişisi mirasçılık süreci, kişiler üzerindeki kolektif güvence olan kolektif garantiyi kaldıracaktı. Kişisi ve köleci mirasla kolektif güvenceden (sigortadan) yoksun ve savunmasız kalan kişiler; muhtaçlığın teslimiyet çaresizliği içine girecekti. Çaresiz insan, insan olmaktan çıkıp; bir zamanlar tasarrufçusu olduğu o mülkün İbrahim gibi, Nemrut gibi, Hamurabi gibi sahiplerine kul olacaklardı. Kişi üzerinde kalkmakla kolektif güvenceden boşalan yeri kul olurlu teslimiyetiyle imleyip, yönlendirip dolduracaklardı. El tasımının tartışıldığı il ortaya konuş dönemi içinde moda akım olan El söylemli enfeksiyon kolektif zenginliği henüz özel mülk kılacak ve yukarıda anlatılan olgularıyla bulaş yapamadığı için zararsız görünüyordu. Üreten kolektif mülkiyete karşı buluş olan "mülkün sahibi" söylemli özelleştirme ifadesinin zararsız göründüğü alıştırma ve zihni konturlarının oluşturma dönemi içinde mülk sahibi tasımın algıları oluştu. Olası kolektif refleksler de yumuşatıldı. Mülkün sahibi söylemli bu alışma kişisi öznelliğin sıfır noktası olmakla; tepkiler bu sıfır noktaya göre biçimlenecekti. Sıfır noktası mülk sahibine göre biçimlenecek söylemler de buluşçunun zihninde olup El 'in ağzıyla söylenecekti. El anlayışı kişilerin gizli özneli vaatleri tartışa tartışa zaman içinde olgunlaştırdıkları bir anlayıştır. Bu anlayışa göre "El", "mülkün sahibidir". Hangi mülkün? O kolektif alanda olup biten kolektif zenginliklerin sahibi iradeydi. Kolektif gücün yaptıran enerji gücü kişisi hafızalarda yatırım yapan (dilemesi olan) düşünceler, eylemler El anlayışlı enerji imajlarına ve El anlayışlı enerji paketlerinin bilgisine dönüşmüştü. Soyut olarak mülk El 'indi ve El 'in mülk sahipliği yaptıran dilemesi olan bir yatırımla yaptırım gücüydü. Somut olaraktan da mülk İbrahim ve Nemrut’undu. İbrahim ve Nemrut ile dilemesi olan yaptıran güçtü. Burada soyut tasım olan El 'in mülk sahipliği; özel mülkiyeti tasarlayan buluşçu kişilerle o kişilerin kendi mülkü olan bir anlama atıftır. Böyle olunca El, kişilerin hem kendi dışına; hem de sistemin dışına sistem içine doğru etki eden bir anlam olarak, hayal olarak, tasım olarak kondu. Herkes özel mülke sahip olma hayaliyle (büyük ikramiyeye -El 'in takdiri olacak piyangoya sahip olma hayaliyle) bu tür hilece tasarım üzerine ortaklaşa söylemlerle ekleme yapacak; anlam yükleyebilecekti. Böylece El herkesin tartışıp anlam bindirişleri yapacağı konu ve özelleştirmenin bencildi tamahı olacaktı. Doğa alanı kimsenin değildi. Burada kovalanıp az ötede faaliyet yapmak dışında hiç kimse de doğaya benim mülküm demiyordu. Böyle olunca kolektif alan içinde mülk sahipli bir El 'in somutu yoktu.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Bayram Kaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |