Hiçbir şey yaşam kadar tatlı değildir. -Euripides |
|
||||||||||
|
Vücudun ısı ayarlama işi bir alt beyin işi olup alt beyin "siz doğmadan önce, sizdeki kısmi bir dış dünyan bilincidir". Demek ki organizma içinde atalar yoluyla biriktirilip, aktarılan bir bilinç vardır. Yani ısı ölçmek gibi ancak deneyden çıkarılan sonucun, bizden önce; bir dış dünya bilgisinin, bizde olmasıdır. Bu "hayatın" kendi kendine deneyidir. Yağan bir yağmur nedeni, insanda şemsiyeyle korunma sonucunu da ortaya koymuştur. Şemsiye siz yağmur çıkarımını dolaylı yaptıran bir sonuçtur. Yağmur yağmıyorken yarım saat sonra yağacak bir yağışa karşın şemsiyeyi elinize alıp dışarı çıkıyorsanız; bu durum sonucun (şemsiyenin), nedenden (yağmurdan) önce ortaya konmasıdır. Hayvanlar da böylesi bir durum öncesinde yuvalarına (sonuç duruma) çekilirler. Kolektif alan, kolektif devimli bir organizma işbirliğiydi. Kolektif özneyi oluşma ve sonucun nedenden önce ortaya konması olup, kolektif güç; kolektif özneyi depo enerjisi olarak alan içine aktarır. Bileşen süreçler yalın süreçlere göre "kısıtlanmadır". Ancak bileşen süreçler, yalın süreçlerin eylemi içinde olmayan "kolektif özne" gibi yeni özelliği de ortaya korlar. Kişiler kolektif öznenin içine doğarlar. Bu nedenle ilk inşacılarda sonra kolektif özne, kolektif bilinç, kolektif akıl; kişilerden öncedir. Kısacası alt beyin ve orta beyin işlevleri deneyden gelen bilgilerdi. Bizden önce bizim içimizde olan bu türden bilgiler (deneyden gelmesi gereken öznel bilgiler) hayatın ve ataların bize mirasıdırlar. Örneğin; omurilik sindirim sisteminin çalışmasını yürütür. Sindirim olayı dış dünya içinde nesneler arası kimyasal reaksiyonların gözlenmesiyle edinilecek bir bilgidir. Böyle olunca deneyden gelen bu bilgiler daha birey doğmadan önce bireyin içinde vardırlar. Buralarda hiç gizemli bir şey yok. Üç termodinamik yasayı bilenler, bunu gayet iyi bilirler. Alt beyin ve üst beyin bu türden birikimli aktarılan bilgi yüklü görevdeşiler olmakla; sonucun içimizde nedenden önce bizde var olmasıydı. Yani bizim içimizde bizden önce en az durumla deneyden gelen kopya bir özne-bilinç vardır. Yani sonucun nedenden önce olma işi, hayatın deneyden çıkarımlar yapan nicelikle biriktirmeleriydi. Bir evin yapım bilincini siz deneyden edinmişsinizdir. Deneysel olanlar anlak içinde geri çağrılırlar. Geri çağrılan imgelerden ekleme çıkarma yapılır. Eklenmiş, çıkarılmış durumlardan oluşan izleklerin girişmelerinde de yeni öznel imgeler doğar. Öznel imgeli ve öznel imajdan oluşan tasarımlar tekrar dışarıda uygulama içine sokulmakla, sonuç (tasarım) nedenden önce oluşmuş olur. Sonucun nedenden önce olması ancak deneysel izlenimlere sahip, geri çağrılabilir bir öznel düşünceyle vardır. Özellikle de kolektif özne içinde sonuç nedenden önce var olmakla ortam buna göre de düzenlenir. Hayatın öznesi kişinin dışındaydı. Ama hayatın kısmi bir öznesi de o kişinin içinde kişi doğmadan önce kişiyle birlikte olmakla bilginin taşınma işiydi. Durum bu olunca hayatın deneyden gelen bilgi ile bir mülk sahipliği bilinci yoktu. Hiç bir toprak, hiç bir hayvan; hiç bir hayat insanı yoksul kılacak bir sonuçla var değildirler. Hayat sahibi olunan bir mülke içinde de doğmuyordu. Öyle olsaydı kimse mülkü içine hiç kimseyi doğdurmazdı. İnsanın yoksulluğu da fakirliği de kolektif zenginliğin deneyini edinmiş buluşçu kişilerle üreten alan içinde vardı. Kolektif sistemi; kişinin mülkü yapan kolektif özneli tasarımlarla vardırlar. Kolektif üretim, kolektif artık değer, kolektif zenginlik ve kolektif birim zaman; kolektif güçten kaynaklı nedendiler. Bu nedenler kişisi mülk sahipliğini çağrıştı. Bu nedenler üzerinde kişisi mülk sahibi olma iddiasıyla köleci sürece sapıldı. Köleci süreç ve sömürü bir sonuçtular. Sonuç olan köleci anlayış ve kişilerin fakir olma söylemi bir iman ahdiydi. Yani mülk sahibi olma anlayışlı sonuç iman akdini gibi yeni bir sonucu doğurmuştu. Mülk sahibi olmayı kaderle ve evvel emirdeki takdirle açıklıyordu. Özelleştirme anlayışının nedenleri, ancak kolektif süreçle ortaya konurdu. Özelleştirmeci süreç daha yeryüzü bile ortada yokken takdir diye, kader diye nasip diye kolektif inşanın başına konmakla; sonuç, nedenden önce gelmeye başlamıştı! El "biz rızklarınızı evvelden takdir ettik" demekle takdire göre pay dağıtmayı üreten ilişkinin önüne koyuyordu. El bu tür alicengiz oyunlarıyla rızk verdim dediği inandırmayla, ürün dağıtan etkin sonuç üzerinde kendini meşru kılıyordu. El hiç bir zaman kolektif yapıyı ortaya koyan bir sonuçla ortaya çıkamaz. Nitekim de milyonlarca yıl toplumsal yapıyı ortaya koyamadığı içinde milyonlarca yıldır da mülkün sahibi olan "benim" diyememiştir. Kolektif yapı olmadan evvel de El, sen kimsin? Diyecek bir soruya karşılık ta, "ben mülkün sahibiyim" diyemezdi.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Bayram Kaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |