Hayat yeryüzünde kendi var olma hikâyesine baþladýðý sýrada yeryüzünde ne mülk vardý, ne de mülk sahibiyim diyen vardý. Mülk sahibinin söylediði sözü anlayacak bir "özne beyin de" yoktu. Beynin öznelliði, þunun þurasýnda 750 milyon yýldýr var.

Her þey gibi hayat ta bir çýrpýda bugünkü haliyle ortaya çýkmamýþtý. Aslan sizin mülk sahipliðinizi dinlemiyordu. Mülk sahipliðiniz mikrobun umurunda bile deðildi. Aygýr, beygirin peþinde günaha batmak için koþmuyordu.

Zaten bizler de mülk sahibi olunan tapulu bir zilyet içine, bu türden bir genetik bilgilerle doðmuyorduk. Hayat bir çevre içindeydi. Hayatýn da bu çevreyle bir iliþkisi vardý. Bu iliþki mülk iliþkisi deðildi.

Bu iliþki hayati önemde madde ve enerji giriþ çýkýþ iliþkisiydi. Hayati önemde olan birikimler, üreme yoluyla kendisinden sonraki kuþaklara aktarýlýyordu.

Mülk söylemi hayati önemde olmayan özel ve özgün bir taným. Eðer mülk gibi rýzk gibi mana anlayýþýna tabii özel ve özgün taným ya da sonuç durumlar hayati bir önem taþýsalardý her hayatýn içinde olurdu.

Neden mi? Enerji saðlama süreçleri hayatýn en temel süreçlerinden biri ve ilkidir. Enerji saðlama süreçleri sizden önce ve bu nedenle sizin doðumunuzla sisin içinizdedir. Enerji saðlama süreçleri hayati önemdedir ve üreme yoluyla kendisinden sonraya aktarýlýrlar.

Mülk ve rýzk söylemi de sonuçta birer enerji saðlama süreçlerine denk gelen anlam ve anlatýmdýrlar. El 'in dediðine göre mülk sahipliði de evvelden; rýzklarýn verilmesi de bizler doðmadan evveldendi. Yani El 'in söylemine göre mülk te rýzk ta hayatýn bir gerekliliðiydi!

Eðer bu bilginin ifade ettiði anlam, hayatýn doðuþundan önce bir belirlenim olsaydý mülk ve rýzk bilgisi de enerji saðlama süreçleri olarak hayat ile birlikte, bizim içimizde bir bilgi olarak bulunurdu.

Özümleme süreçleri ve havanýn ýsý koþullarýný ölçmenin bilgisi daha biz doðmadan önce, bizde olan bilgilerdi. Yani bizlerin doðumuyla birlikte hayati önemdeki kimi dýþ dünya bilgilerinin kopyalarý içimizde vardý.

Biz doðmadan dýþ dünyayý biliyormuþuz gibi ýsý ölçümü yapan vücudumuz gibi mülkü refleks olarak duyuyor, vücudumuzda rýzkýn anlamýnýn bilgisini taþýyor olurduk. El 'e göre mülk ve rýzk mana anlayýþý hayati önemde olmakla biz doðmadan önce varlar. Ama bunlara ait irsi bilgi içimizde yok, bu nasýl olur?

Yani hayati önem taþýr olmakla vücudun sindirim yapýyor olmayý bilmesi, vücudun ýsýölçer bir kapasiteyle doðuyor olmasý; savunma sisteminin biz doðmadan önce sanki kimi mikroplarý tanýyýp, biliyor olmamakla; vücudun kimi mikroplarla savaþmayý biliyor olmasý birikimli evrimsel bir kuvvet alaný nedeniyle bizlere aktarma olurlar.

Eðer El 'in mülk sahipliði ve rýzklarý takdir etmekle enerji saðlama süreçli kaderlerimizi elinde tutmasý; bu kadar hayati önemde ve biz doðmadan öncenin bilgisi ise; mülk ve rýzk ta biz doðmadan önce doðumla bizim içimizde olmasý gereken bir dýþ dünyanýn bilgisi olmalýydý.

Týpký özümseme süreçleri, savunma mekanizmasý, havanýn ýsýsýný ölçme gibi durum aktarýmlar hayati önem taþýrlar. Hayati önemle olanlar genetik olarak üreme yoluyla aktarýlýrlar. Eðer hayatýn kendi evrimi ve kendi aktarýmý içinde biz doðmadan önce; hayat kendi çevresinde bir mülk iliþkisini bilip tanýyor olsaydý; bunu bize aktarýrdý.

Söylendiði gibi hayattan önce mülk sahipliði ve rýzk takdir etme gibi bir aktarým gerçekliði olmadýðý için hayat; mülkün sahibini düþünmeksizin enerji olan her þeye yönelir. Veya rýzk verme iþi bizden önce takdir edilmekle kader olarak bizde taþýnan bir korunum yasasý veya bilinç düzeyi olurdu. Bizler de de mülkün sahibini tanýyor olarak doðardýk. Ýzinle olurduk.

Alt beyin, orta beyin bizden önceki dýþ dünyanýn bilgisini taþýyan kapasitelerdir. Bunlar biz doðmadan önce kabataslak ve kýsmi bir dýþ dünya bilgisini içimizde taþýrlar. Hayat doðmadan önce hayati bir önem belirten "rýzký verilme bilgisi ve mülkün sahibi olma bilgisi", bizim gibi diðer hayatlarýn içinde de yoktu.

Hiç bir hayat, rýzkýn verilmesi ve mülkün sahipliði üzerine bina olmuyordu. Hayat tuzlu sularda hücreler düzeyinde inþa oldu. O ilk aþamadaki hayatýn çevresi tuzlu suydu.

O günlerin deniz suyu 2,1 oranýnda tuzluydu (oranda yanýlýyor olabilirim). Ne bir eksik ne bir fazla olarak hücrelerimiz milyonlarca yýldýr suyun bu tuzluluk oranýný koruyordu.

Bunu nereden mi biliyoruz? Tortul kayaçlar içinde hapis olmuþ fosil su damlacýklarýndan. Yaþ tespitli fosil damlacýklarýn tuzluluk oraný hücreler arasý sývýnýn tuz oranýyla bire bir aynýydý. Bu oran þimdi denizlerde 2,2 seviyesindedir.

Yani tuzluluk oraný denizlerden karalara çýkan hayatýn hücreler arasý sývýsýndaki tuzluluk oranýnýn fosil kayýtlarýyla ayný olmasýndan biliyoruz. Hayat; tuzluluk gibi hayati önemde olanlarý üremeyle aktarýyordu. Bu aktarýmlar içinde enerji saðlama hayatiyetine denk gelen mülk ve rýzk takdiri yoktu.

O günkü denizlerin tuzluluk oraný hayatýn illa ki arayýp tercih ettiði oran deðildi. Hayat adým adým inþa olurken çevresinde bu tuzluluk oranýný bulmakla kendisini bu tuzluluk oranýna göre inþa etti.

Hayat bu deniz suyu oraný taban alarak entropisini dengeye götüren süreçlerdi. Deðilse vücudun bu oraný taban alýp bu oran üzerine düzenlenen süreçlerle olmasýna bakýp ta hücreler arasý sývý tuzluluk oraný tam da hayatýn istediði kývamda bir orandýr demek beyhudedir.

Hayat çevresinde olup biten kýsýtlý bir kütle, kýsýtlý bir enerji, kýsýtlý bir iþlev durumlarla ve bunlarýn kýsmi bir reaksiyonlarý içinde yaptýðý seçme ayýklamalarýyla kýsmi bir yalýtýmla oluyordu. Geçici olarak entropiyi durduruyordu.

Rýzk ve mülk kavramý El 'in dediði gibi bizden önce ve hayati önemde bir takdir ve çevre koþulu olsaydý; mutlaka içimizde genetik düzenleme olurdu. Neden mi? Çünkü vücudumuz, yukarýda da dediðimiz gibi enerji baðlaným ve enerji çözümleme süreçlerinin bilgi ve iþlevsel donanýmlarýný kendi içinde yalýtmýþtýr.

Bu denli hayati olan özümleme süreçleri dýþta bir mülk ve rýzk iliþkisi üzerinde saðlanýyor olsaydý, özümleme süreçleriyle birlikte mülk iliþkisi ve rýzk kavramý da içimizde kýsýtlý bir hayatýn korunum yasasý olarak taþýnýyor ve irsi olaraktan da aktarýlýyor olacaktý.