..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Sanat hem bir coþma, hem bir yadsýma iþidir. -Camus
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Aný > Hakan Yozcu




4 Nisan 2022
Adanalý  
Hakan Yozcu
yeter ki sevmesini bilsindi. Hayat daha baþka güzel olurdu o zaman. Sevgi ile her þey yeþerirdi...


:GFA:

     Ýçinde kötülük beslemeyen, herkese, her þeye sevgiyle bakan; orta boylu, zayýf, esmer, paytak bacaklý biriydi Duran.
     Sakin, kendi halinde bir insandý. Duran’a göre insaný hayata baðlayan tek þey, onun içindeki bir tutam sevgi idi. Ýnsaný, insan yapan iþte bu sevgiydi. Neleri sevmezdi ki insan? Dünyayý severdi. Doðayý severdi. Hayvanlarý severdi. Yaþamayý severdi. Hayatý severdi. Ýnsanlarý severdi. Sevmeyi severdi. Ýyiliði, güzelliði, severdi. Bu sevgi, her þeye karþý olabilirdi. Her þeyi severdi insan…
     Yeter ki sevmesini bilsindi. Hayat, daha baþka güzel olurdu o zaman. Sevgi ile her þey yeþerirdi. Dikilen kupkuru bir aðaç bile sevgi ile yaprak açar, en güzel çiçeklerini verirdi bizlere mis gibi. Cennet kokularýna bürünürdü insan. Etrafý, çiçeklerden süzülen bu kokular sarardý çepeçevre.
     Kendi de seviyordu hayatý, doðayý, dünyayý. Yaþamayý seviyordu. Ýnsanlarý seviyordu. Çiçekleri, kýrlarý, daðlarý seviyordu. Hayvanlarý, canlýlarý seviyordu. Kedi, köpek besliyordu evinde. Tavþan vazgeçemediði hayvanlar arasýndaydý. Hele tavuk, horoz sevgisi, bir hastalýk halini almýþtý Duran’da.
     Horoz sevgisi bir bambaþka sevgi idi içinde Duran’ýn. Hayatta deðer verdiði her þeyden üstün tutardý horozlarýný. Tedavisi olmayan bir hastalýktý bu horoz sevgisi, onun gönlünde.
     Bu hastalýk, komþusu Ali Orhan’dan geçmiþti ona. Her gün komþusuyla bir araya geliyorlar ve saatlerce horozlardan, horoz döðüþlerinden söz ediyorlardý.
     Ali Orhan aþýlamýþtý bu hastalýðý kendisine: “Bir adama kýrk sefer deli denildiði zaman deli olurmuþ.” misali. Duran da horoz döðüþlerini dinleye dinleye bu iþin hastasý olmuþtu.
     Horoz sevgisi, bambaþka bir sevgi idi içinde Duran’ýn. Hayatta deðer verdiði her þeyden üstün tutardý horozlarýný. Tedavisi olmayan bir hastalýktý bu iþ, onun gönlünde.
     Duran, komþusu Ali Orhan ile nerdeyse her gün bir araya geliyor, horoz ve horoz döðüþleri hakkýnda sohbet ediyordu. Ondan bu konu hakkýnda bilgiler alýyor, daha önce komþunun baþýndan geçen ilginç olaylarý dinliyordu. Her gün saatlerce býkmadan, usanmadan konuþuyorlardý.
     Ali Orhan, horozlardan çok iyi anlýyordu. Horoz eðitiminde adeta bir uzmandý. Yetiþtirdiði her horozun da maþallahý vardý. Hemen kendini gösteriyordu. Çilli çilli, iri yarý ve besili oluyordu. Gagalarý çok güçlüydü bu horozlarýn.
     “Meslek sýrrý” deyip, horozlarý nasýl eðittiðini kimseye söylemiyordu Ali Orhan. Sadece içinde sevgi olanlar, sevmesini bilenler bu iþi baþarabiliyordu. Bu yüzden de Duran’a öðretmiþti yalnýzca mesleðinin sýrlarýný. Çünkü o seviyordu. Ýçinde sevgi taþýyordu.
     Duran da güvenmediði kimseye vermeyecekti bu sýrrý. Söz vermiþti bunun için Ali Orhan’a. Ýkisinin de en büyük ideali bir þampiyon yaratmaktý. Öyle bir horoz yetiþtirecektiler ki eþi benzeri olmayacaktý dünyada.
     Fakir biriydi Duran. Geçimini ufak tefek iþlerle saðlardý. On parmaðýnda on marifet vardý. Ekmeðini taþtan çýkaracak insanlardandý. Ama çalýþmayý çok sevmezdi. Tembellik vardý biraz ruhunda. Oysa yapamayacaðý hiçbir iþ yoktu. “Bu iþten anlar mýsýn?” diye sorulduðunda “Ýþimdir bilader” deyiverirdi hemen. Ama gelin görün ki tembellik, genlerinde vardý. Eli, çok yavaþtý. Bir günde bitirecek iþi haftalar sonra, aylar sonra bitirirdi.
     Ýþ yaparken çok konuþurdu. Konuþurken yaptýðý iþi býrakýr, anlattýðý olayý en ince detaylarýna kadar anlatýr, adeta orada yeniden yaþardý. Hele de konu horoz döðüþü ise artýk her þeyi unutur, zamanýn nasýl geçtiðini anlamaz, iþi hemen býrakýverirdi. Anlattýkça anlatýrdý…
     En büyük ideali, þampiyon yapacaðý horozu sayesinde zengin olmaktý. Bu yüzden de iyi bir horoz bulmalý ve onu en iyi þekilde yetiþtirmeliydi.
Önce Güzelyurt Bölgesini taradý. Çünkü Güzelyurt, horoz döðüþleri ile bilinen bir yerdi. Horozla ilgilenen herkes ile görüþtü. Herkesi dinledi. Hepsinin görüþlerini aldý. Ýyi bir horoz bulmalýydý. Onu en iyi þekilde yetiþtirip þampiyon yapmalýydý. Bu nedenle o bölgedeki tüm horozlarý görüp inceledi.
Aradýðýný bulamayýnca Girne Bölgesi’ne geçti. Orada da aradýðý özellikte bir horoz bulamadý. Lefkoþa, Ýskele Karpas derken Gazimaðusa’yý didik didik aradý.
Yoktu öyle bir horoz. Þampiyon olacak, kendini mutlu edecek, gururlandýracak ve hatta zengin yapacak bir horoz. Þöyle ibikleri kýpkýrmýzý, aþaðýya sarkan, gagalarý uzun ve güçlü, kahverengi, yer yer de boz, yer yer kýrmýzý, yer yer siyah ve yer yer de çilli olacaktý. Ayaklarý ince, ama çok güçlü olmalýydý. Yere saðlam basmalýydý. Kavgadan kaçmamalýydý. Böyle bir horozu bulsa tüm servetini baðýþlayacaktý. Evini, arabasýný bile satýp onu alacaktý. Ama yoktu iþte öyle bir horoz. Ne yaptýysa, ne ettiyse bulamamýþtý.
Bir gün, çýkan iþi nedeniyle Türkiye’ye gitti. Adana’ya aðabeyinin yanýna gitmiþti. Aðabeyinin evinde aradýðý özelliklere benzer bir horoz gördü. Nasýl da heyecanlandý. Nefesi duracaktý neredeyse. Kalp atýþlarý deðiþti. Dili tutuldu. Konuþamýyordu. Gözleri horozda kaldý. Dakikalarca baktý durdu.
Bu horozu almalýydý. Kendisinin olmalýydý. Çünkü arayýp da bulamadýðý horoz buydu. Aðabeyine rica etti. “Bu horozu bana verir misin?” Aðabey: “Ne demek! Tabii veririm. Senin canýn sað olsun. Kýrk yýlda gardaþým benden bir istekte bulunmuþ. Lafý mý olur heç.” dedi.
Aðabeyi hiç itiraz etmedi. Horozu verdi. Duran horozu aldý. Kucaðýnda onu biraz sevdi. Ýbiklerini süzdü. Tüylerini okþadý. Boynunu sývazladý. Onunla resmen bir iletiþim kurmuþ ve konuþmaya baþlamýþtý.
Duran, horozun her türlü bakýmýný þimdiden yapmaya baþlamýþtý. Önce bir veterinere götürerek iyice bir gözden geçirtti. Hasta olmadýðýna dair bir rapor aldý. Ýðnelerini, aþýlarýný yaptýrdý. Gerekli ilaçlarýný aldý. Ne gerekiyorsa hepsini yaptý.
Gümrükten geçebilmesi için neler gerekiyorsa onu da öðrendi ilgili birimlere giderek. Tüm belgeleri önceden hazýrladý. Gün gelince horozu koltuðunun altýna alarak Kýbrýs’ýn yollarýna düþtü.
Mersin’den Yeþilada Gemisi’ne binerek 10 saat süren bir yolculuktan sonra Gazimaðusa Limaný’na inmiþti. Orada horozu gören görevli, ilgili belgeleri istedi. Hepsinin tamam olduðunu görünce “Geçebilirsiniz” dedi. Rahatladý. Yine de dýþarý çýkana kadar içinde bir korku taþýyordu. “Ya horozu gümrükten geçirmeseler?” diye düþünüyordu. O zaman ne yapacaktý, nasýl davranacaktý kendisi de bilmiyordu. Neyse ki korktuðu gibi olmadý.
Doðruca otobüs terminaline gitti. Köyüne gidebilmek için otobüslerin kalkýþ saatini beklemeye baþladý. Kendisini gören köylüleri: “Hoþ geldin birader” diyorlardý. Koltuðunun altýnda horozu gören þaþýrýyor ve ne yapacaðýný soruyordu. O da aldýrýþ etmiyor “Ýþinize bakýn” diyordu.
Köyde kendisine genelde birader derlerdi. Çünkü bu kelimeyi çok kullanýrdý. Ama o “Birader” deðil, “Bilader” þeklinde telaffuz ederdi.
Horozu ýsrarla soranlar oluyordu. Artýk kaçacak bir yan bulamazsa “Bu, Adanalý. Geleceðin þampiyonu. Araya araya Adana’da buldum.” diyordu.
Herkes alay edercesine bakýp gülüyorlardý Duran’ýn arkasýndan. “Akýllý. Ýþin gücün yok horoz dövüþü mü kaldý? Git iþini yap be adam!” diyorlardý. Aldýrmadý Duran hiç kimseye. Bildiði gibi hareket ediyordu.
Adanalý adýný vermiþti horozuna. Artýk varsa yoksa o olacaktý dünyasýnda. Onun için yaþayacak, onun için var olacaktý. Her þeyini eksiksiz yapacaktý. Adanalýyý alýp soluðu komþusu Ali Orhan’ýn yanýnda aldý:
“Bak komþu. Þuna bak. Þu asalete, þu güzelliðe bak. Ömründe bu kadar güzel bir horoz gördün mü hiç? Aradýðýmýzý nihayet bulduk. Bak. Bir daha bak. Ýbiklere, tüylere, kanatlara bak. Ayaklarýndaki canlýlýða bak. Gücüne bak. Adanalý bu! Adanalý. Geleceðin þampiyonu!
Aðzýnýn suyu akmýþtý Ali Orhan’ýn horozu görünce. Çok beðenmiþti. Gerçekten ömründe bu kadar güzel bir horoz görmemiþti. Horozu eline alýp þöyle bir inceledi. Biraz çelimsizdi. Ama olacaktý. Ýyi bir bakýmla mükemmel bir dövüþçü olacaktý. Çok uðraþ istiyordu. Býkmadan, usanmadan çalýþmalarý gerekiyordu. Sabýrla bakacaklardý ona. Çok ince bir titizlik istiyordu. Beraberce bakacaklardý Adanalýya.
O günden sonra hayatlarý bambaþka olmuþtu ikisinin de. Artýk varsa yoksa konu o idi: Adanalý.
Adanalý þöyle. Adanalý böyle. Adanalý gel. Adanalý koþ. Adanalý su iç. Adanalý yemini ye!...
Köyde herkesin aðzýndaydý Adanalý. “Duydunuz mu? Duran, Adana’dan bir horoz getirmiþ.”, “Duran’ýn Adanalýsýný mý gördünüz mü?”, “Yahu bu adam kafayý horozlarla yemiþ.”, “Hiç Adana’dan horoz getirilir mi?”, “Arkadaþ, bir iþin yoksa hadi biladerin yanýna gidelim. Þu Adanalýyý bir görelim.”
Duran’ýn evi, adeta ziyaret yeri gibi olmuþtu. Eve, gelen gidenin hesabý yoktu. Her gelen oturuyor. Adanalýyý görüyor, Adanalýyý görüyor, çayýný kahvesini içiyor, bazý fikirler verip gidiyordu. Köyde gündem sadece Duran’ýn Adanalýsý idi.
Duran, gece gündüz Adanalýyý düþünür olmuþtu artýk. Geceleri gözlerine uyku girmiyor, kalkarak horozunun yanýna gidiyor, ibiklerini okþuyor, boynunu sývazlýyor, “Adanalým, Adanalým, Þampiyonum” diye seviyordu.
Geç saatlerde kalkmaya alýþan Duran, artýk erken kalkýyor, horozuna su, yem veriyordu. Bu yemleri özel olarak alýyor ve hazýrlýyordu. Pahalý olmasýna raðmen paraya acýmýyordu. Dünyasý Adanalý ile doluvermiþti birdenbire. Mutluydu. Umutluydu…
Günler geçiyor, Adanalý her geçen gün daha güzelleþiyor, daha büyüyor, daha serpiliyor ve daha da güçleniyordu. Diðer horozlar arasýnda hemen fark ediliyor ve göze çarpýyordu. Güzelliði hemen dikkatleri üzerine çekiyordu.
Komþu Ali Orhan, Adanalýyý yavaþ yavaþ dövüþlere hazýrlýyordu. Diðer horozlarý tutarak Adanalýya gagalattýrýyordu. Bazen üzerlerine atýyor, kavga yapmalarý için onlarý tetikliyordu. Biraz hýrpalandýktan sonra Adanalýyý geri çekiyordu. Böyle böyle Adanalý kývamýna geliyordu. Her kavgadan sonra, onu, soðuk su ile mutlaka yýkýyordu. Gagasýný, ibiklerini, boynunu, kanatlarýný, ayaklarýný soðuk su ile temizliyordu. Duran oturarak Adanalýyý izliyor, ondaki geliþmeleri büyük bir zevkle inceliyordu.
Adanalýnýn ünü o kadar yayýlmýþtý ki her yerden onu görmeye gelenler oluyordu. Hatta onu satýn almak için büyük paralar teklif edenler oluyordu. Bir defasýnda Güzelyurt’tan bir horoz dövüþçüsü gelmiþ Adanalýyý görünce ona hayran olmuþtu. Duran’a istediði parayý vermeye hazýr olduðunu söylemiþti. Açýk çek kesti. Ýmzaladý. “Al, istediðin miktarý yaz” dedi. Satmadý Duran. Satar mýydý hiç Adanalýyý? Damarlarýnda gezen kandý o. Aldýðý nefesti. Kalbiydi. Canýydý. Kendisini hayata baðlayan tek nedendi sanki. Hiç satar mýydý onu? Dünya bir tarafa o bir tarafaydý. Dünyanýn bütün hazinelerini getirseler yine satmazdý onu.
Satmadý Adanalýyý. Kendine o kadar yalvaranlar oldu. Dostlarý: “Bu fýrsat bir daha eline geçmez. Sat gitsin” dediler. Ama o, yine de satmadý Adanalýyý.
Bir gün baþka bir köyden bir dövüþçü geldi. Horozu da yanýndaydý. Çok güveniyordu horozuna. “Dövüþtürelim” dedi. “Tamam” dedi Duran. “Ortaya ne koyuyorsan koy. Kaybeden sen olacaksýn.” dedi. Çok güveniyordu Adanalýya. Mahcup etmezdi kendini. Üfleyip atardý karþýki horozu. Yanýna bile yaklaþtýrmazdý onu.
Tüm köylü, anýnda duymuþtu bu haberi. Koþuverdiler Duran’ýn evine. “Adanalýnýn maçý var!”, “Adanalý dövüþüyormuþ.”, “Baþka köyden gelmiþler maç için”, “Haydi millet Adanalýnýn maçý var!”
Duran, Adanalýyý koltuðunun altýna aldýðý gibi kahvehanenin yolunu tuttu. Bir ring yapýverdiler kahvenin arka bahçesine, taþlarla. Bir daire yaptýlar. Seyirciler de bu dairenin etrafýna geçip seyre daldýlar. Duymayan kalmamýþtý Adanalýnýn maçýný. Nerdeyse tüm köylü Adanalýyý izlemeye gelmiþti.
Adam “ Ýddiasýz olmaz.” dedi. Duran: “Sen koy. Ne istersen koy” dedi.
Adam: “ Eðer horozuna güveniyorsan, döversen sen benim horozu, ben döversem, ben senin horozu” dedi.
Duran güldü. Adanalý pabuç býrakmazdý. Buna emindi. Ama yine de içine bir ateþ düþtü. Adanalýyý resmen bir kumara sokmuþtu. Oysa Adanalý kumar malzemesi deðildi. Olmamalýydý. Caný gitse daha iyi idi. Adanalýnýn elinden gitmesi, canýnýn gitmesi demekti. Güveniyordu ona. Zerre kadar þüphesi yoktu. Kazanacaktý. Asla utandýrmazdý kendisini. Kabul etti teklifi. Maçý baþlattýlar.
Kahveci de bahis baþlatmýþtý seyirciler arasýnda. Adanalýya oynamýþtý tüm köylüler. Çünkü Duran ve Ali Orhan çok emek harcamýþlardý Adanalýya. Güveniyorlardý. Dýþardan gelenler de diðer horoza oynamýþlardý. Çünkü dýþ görünüþte diðer horoz daha iri, daha güçlü görünüyordu.
Duran horozunu iki elinin arasýna aldý rakip horozun üzerine atýverdi. Ýki horoz kafa kafaya vuruþtu. Birbirlerini gagaladýlar. Bu dövüþ, Adanalýnýn ilk ciddi sýnavý idi. Ýlk defa bir maça çýkýyordu.
Duran için için düþündü. Yapmasa mýydý keþke? Adanalýyý kumara basmasa mýydý? Ya kaybederse? Ya elinden uçup giderse?
Tüm izleyenleri bir sessizlik, bir heyecan almýþtý. Merakla horozlarýn birbirlerine saldýrýþlarýný izliyorlardý. Adanalý saldýrdýkça köylülerde naralar kopuyordu. Adanalý da sanki onlarýn baðýrmalarýný anlýyor ve ona göre ataklar geliþtiriyordu.
Hiç uzatmadý Adanalý iþi. Sanki Duran’ý heyecandan öldürmek istemiyor gibiydi. Ýki hamlede bitiriverdi döðüþü. Adanalý iki üç gaga atýnca rakip horozun ibiði kanamýþ ve sahadan kaçmýþtý. Bu da maçý kaybetme anlamýna geliyordu.
Adanalý ilk sýnavýndan zaferle çýkmýþtý. Kazanmýþtý maçýný. Duran’ýn þimdi iki horozu olmuþtu. Köylüler, büyük tezahüratlarla alkýþlýyorlardý Adanalýyý. Bu horoz da güzel bir horozdu. Ama Adanalýnýn yerini tutmazdý iþte.
Duran uyumadý o gün. Hep onu düþündü. Baþarmýþtý Adanalý. Baþarýlarý daha da ileride olacaktý. Hep hayal kurdu o gece. Dünyanýn kralý oluyordu. Adanalýyý tüm dünya gazeteleri baþ manþet yapýyordu haberlerinde. Hatta Hollywood’da film bile yapýyordu onun için. Tüm sinema yapýmcýlarý Adanalýnýn peþine düþüyordu.
Gözünden bile ayýramýyordu Duran Adanalýyý. Bir yere gitse sýkýlýyor daralýyor, horozunu özlüyordu. Hemen kalkýyor, gittiði yerden geri dönüp Adanalýnýn yanýna geliyordu. Uzak yere gitse de hanýmýna sýký sýký tembihlerde bulunuyordu. Adanalýya gözü gibi bakmasýný istiyordu.
Hasta olmasýný istemiyordu horozunun. Kümesteki tüm tavuklarý, diðer bütün horozlarý telef olsa bile umurunda deðildi. Yeter ki Adanalýya bir þey olmasýndý.
Bir gün, Adanalýnýn dövüþtüðü horoz, hasta olmuþtu. Hiç de iyileþecek gibi deðildi. Duran, birkaç kez komþusu Ali Orhan’a gösterdi. “Durumu iyi deðil” demiþti. Umut yoktu.
Hanýmý “Keselim gitsin” dedi. “Yoksa mundar olup gider”
Duran düþündükten sonra: “Tamam” dedi. “Kardeþini çaðýr, kessin. Yalnýz, Adanalýya dikkat etsin. Yanlýþlýkla ona dokunmasýn. Adanalýya bir þey olursa dünyayý dar ederim size.”
Hanýmý: “Sen de beni dibelik cahil ettin. Ben, Adanalýyý bilmiyor muyum?” dedi.
Ertesi gün Duran, þehre gitti. Hanýmý erkenden kalkýp kümesin kapýsýný açtý. Kümeste sadece Adanalý ve hasta olan horoz kalmýþtý. Hanýmý gelip kümese bir göz attý. Hasta horoz oradaydý. Kardeþini çaðýrmaya gitti.
Ali Orhan bu arada, Adanalýya bakmak için geldi. Evde kimse yoktu. Kümese göz attý. Kümeste iki horoz vardý. Ali Orhan, diðer horozu kýþkýþlayarak dýþarý çýkardý. Sadece Adanalý kaldý kümeste. Ali Orhan, kapýyý kapattý. Adanalýnýn yemini verdi. Suyunu tazeledi. Bir müddet onun yem yemesini izledi.
Adanalý yemini yedi. Kümeste gezinmeye baþladý. Ali Orhan, kümesin kapýsýný kapatýp evine gitti.
Hanýmý kardeþine “Kümeste kesilecek bir horoz var. Onu bir zahmet kesiver, ben, geliyorum.” dedi.
Kardeþi kalkýp kümesin yolunu tuttu. Biraz sonra kümesin kapýsýný açtý. Ýçerde sadece bir horoz vardý. Horoz kendisini görünce hiç kaçmadý. Kardeþi þöyle bir baktý: “Bunun neresi hastaymýþ? Neyse, bana kes dediler, keseyim” dedi.
Horozu tuttu. Baþýný kýbleye çevirdi. Dilini çýkardý. Gagasýnýn arasýna sýkýþtýrdý. Dua okuyup “Ya Allah bismillah!” deyip býçaðý horozun boðazýna çaldý. Bir müddet hayvaný öylece tuttu. Debelenmesine izin vermedi. Canýnýn iyice çýkmasýna kadar bekledi. Biraz sonra horoz hiç kýpýrdamaz oldu. Mukavemeti býrakmýþ canýný teslim etmiþti. Horozun artýk öldüðünü anlayan kardeþ, iþini bitirip horozu ablasýnýn dediði yere býrakýp evine dönmüþtü.
Duran’ýn hanýmý, iþi bitince horozu temizlemek için kümese gitti. Fakat bir de ne görsün? Kanlar içinde yatan horoz, Adanalýnýn ta kendisi deðil miydi? Eyvah! Kardeþi yanlýþlýkla Adanalýyý kesmiþti anlaþýlan.
Þimdi ne yapacaktý? Duran’a ne söyleyecekti. Vallahi Duran, bu defa kesin öldürürdü kendisini. Ýyice bir korku, bir telaþ aldý. Bir oraya, bir buraya çaresiz koþup durdu.
Yapacak baþka bir þey yoktu. Kesilen horozu temizleyecekti. Artýk olanlarý da Duran’a bir þekilde anlatacaktý. Peki, Duran buna nasýl bir cevap verecekti? Canýndan da çok sevdiði Adanalýnýn kesildiðini öðrenince dünyayý baþýna yýkacaktý þüphesiz.
Temizledi horozu. Tencereye koyup haþladý. Suyu ile de bir tencere makarna yaptý. Horozu parçalayýp makarnanýn üstüne koydu. Öðle olmuþtu. Yemek vakti idi. Otobüs de þehirden nerdeyse gelmek üzereydi. Biraz sonra Duran, otobüsten iner, eve gelir ve yemek isterdi. Kýyameti bekler gibi bekliyordu kocasýný. Bildiði bütün dualarý okuyordu.
Eve geldi Duran öðle üzeri. Yorgundu. Hayli de acýkmýþtý. Ne bulursa yiyecekti. “Ne varsa getir” dedi. Karýsý makarna ile haþlanmýþ horoz getirdi. Yemek uzaktan mis gibi kokuyordu. Görüntüsü de çok güzeldi. Fakat nedense Duran, yemeði görünce içine bir korku, bir ateþ düþtü. Ýçi gýcýklandý. Þöyle bir baktý önündekilere. Eli, bir türlü yemeðe gitmiyordu nedense. Korktu. Bir þey vardý bu yemekte. Bir türlü ete dönüp bakamýyordu. Bir sýzý vardý yüreðinde. Anlam veremediði, sebebini bilemediði bir sýzý iþte. Aklýna gelen baþýna gelmesindi. “Yok caným, olmaz öyle þey” dedi, kendi kendine. “O kadar tembih ettik. Söyledik. Anlattýk. Olur mu öyle þey?”
Elini uzattý yemeðe. Etten bir parça aldý. Aðzýna götürdü. Yok, gitmiyordu eli aðzýna. Eti bir türlü aðzýna alamýyordu. Aðzý kilitlenip kalýyordu. Tekrar, içi, cýz diye yandý Duran’ýn. Acayip bir hisse kapýldý. Bir þeyler olmuþtu iþte. Anlamadýðý, bilmediði ama sezdiði bir þey vardý.
Hýþýmla kalktý sofrasýndan. Doðruca kümesin yolunu tuttu. Tam kapýya geldiðinde bir horoz kafasý gördü. Aman Tanrým! Bu kafa Adanalýnýn kafasýydý.
“Adanalýýýýýý!” diye baðýrdý Duran. “Allaaaaaaaah!” diye baðýrdý. Dünyasý yýkýldý. Yüreði yandý. Gözünden akan yaþlar ýrmak oldu, sel oldu. Yandý, kül oldu Duran. Yýkýldý kaldý oraya. Kýpýrdayamadý. Ellerini baþýnýn arasýna aldý. Çocuk gibi aðlýyordu. Alev alev tutuþtu yüreði. Ýçinden bir þeyler gitti. Bir þeyleri söküp almýþlardý kalbinden. Harap oldu. Viraneye döndü…
“Yaktýýýn beni haným!” diye baðýrdý Duran. Sopayý alýp hücum etti eve doðru. “Nasýl kýydýnýz laaaan!” “Nasýl kýydýnýz Adanalýma?”, “Beni kesseydiniz, beni öldürseydiniz laaan!”, “Hiç mi acýmadýnýz? Hiç mi vicdanýnýz sýzlamadý?”, “Allahsýzlar!”, “Nasýl yaptýnýz? Nasýl kýydýnýz?”
Çýldýrmýþtý adeta. Baðýrýyor, baðýrýyor, baðýrýyordu.
Baðýrtýyý duyanlar koþtu Duran’ýn evine. “Acý haber tez duyulur” derler. Duymayan kalmamýþtý köyde acý haberi. Biraz sonra cenaze evinden beter oldu Duran’ýn evi.
Þimdi eve giren çýkan belirsizdi. Yýkýlmýþtý Duran. Bir köþede sessizce inliyordu.
Köylüleri teselli etmeye çalýþýyordu. Ama o kimseyi duymuyordu:
“Baþýn sað olsun bilader”
“Üzülme bilader, gider Adana’dan yeni bir horoz alýr getirirsin.”
“Vah Adanalý vah! Nasýl da kýymýþlar?”
“Adanalý kesilecek horoz muydu be?”
“Yandý biladerim yandý!”
“Yanar ya! Canýydý Adanalý onun, caný.”
“Vah Adanalý vah!”
“Vah biladerim vah!”
“Vah ki vah!”

Hakan Yozcu
Güzel Bir Dünya
Öyküler 1997



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn aný kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Adýný Sen Koy
Vatan Sað Olsun
Kadirli'de Bir Gece
Iskadro (Siðil)
Kýbrýs Ada Kýþý
Cassandra Hotel Bodrum
Güzel Bir Dünya
Futbol Maçý
Lahmacun
"Kuzucuk Köyü"nde Sabah Kahvesi

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Dut Aðacýna Asma Aþýsý
Ritsa Gölü Efsanesi
Nur - Iþýk
Güle Güle Omarým
Sevgisiz Sevgi
Gulit
Ýran’dan Acý Bir Aþk Hikâyesi
Sevginin Adý Baþka
Emanet
Aksilikler

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Yüreðimde Ýhtilal Var [Þiir]
Hayat Seni Çözemedim [Þiir]
Helallik Ýstiyorum [Þiir]
Nasihat 2 [Þiir]
Yörük Kýzý [Þiir]
Seninle Olayým [Þiir]
Geliyoruz [Þiir]
Nasihat [Þiir]
Aþk Var mý? [Þiir]
Minik Bir Þaire Rastladým [Þiir]


Hakan Yozcu kimdir?

1964 doðumluyum. Kuzey Kýbrýs'ta yaþýyorum. 1988 Erzurum Atatürk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatý Bölümünden mezun oldum. 20 yýl çeþitli okullarda edebiyat öðretmenliði yaptým. Uzun yýllar Yenivolkan ve Güneþ Gazetelerinde köþe yazarlýðý yaptým. Þu an Habearkýbrýslý ve Güncelmersin Gazetelerinde yazýyorum. Birçok internet gazete ve sitelerinde yazýlarým yayýnlanýyor. Þiir, öykü ve tiyatro oyunlarý yazýyorum. Bu alanlarda çeþitli ödüllerim var. Kendime ait basýlmýþ "Güzel Bir Dünya" ve "Mesela Baþka" isimli iki adet öykü kitabým var. 7 tane tiyatro oyunum var. 6 yýl Kýbrýs Türk Devlet Tiyatrolarý Genel Müdürlüðü görevinde bulundum. Halen Baþbakan Yardýmcýlýðý Ekonomi, Turizm, Kültür Ve Spor Bakanlýðý'na baðlý Müþavirim.

Etkilendiði Yazarlar:
...


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Hakan Yozcu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.