Bir sanatçı başarısız olamaz; sanatçı olabilmek bir başarıdır. -Charles Horton Cooley |
|
||||||||||
|
Bir şeyler izlerken atıştırmalık yemeyi seviyordum. Mısır patlatma makinem bile vardı. Film izlemeye başlamadan önce her şeyimi yanıma alırdım. Kek gerçekten de güzel kokuyordu. Kakao ve fındık leziz bir görüntü veriyordu. Bu sıralar yediklerime dikkat ediyordum ama Yeşim’in yaptığı keki kibarlık olsun diye reddetmemiştim. Yeşim iş yerinden en sevdiğim arkadaşımdı. Çok lezzetli kekler ve kurabiyeler yapardı. Evde yaptığı hamur işlerinden bana evde yemem için de ayırırdı. ‘’Keki bana uzatırken parmaklarını bilerek biraz tutsa mıydım? Hayır! Öyle yapmamalısın. İç sesini dinle lütfen!’’ Online Tv platformu MovieWeb ‘te bir film dikkatimi çekti. Filmin adı ise Kayıp Yoldu. Filmde bir adamın arabasıyla gezinirken bir türlü gitmesi gereken yola çıkamaması konu alınıyordu. Film boyunca çeşitli kasabalardan geçen adam, girdiği bu kayıp yoldan çıkmaya çalışıyordu. Adam kendini her girdiği kasabada farklı serüvenlerin içerisinde buluyordu. Torpido gözünde duran yeşil ve ışıl ışıl işlemeli bir kitap vardı. Adam, ara ara kitaba göz atıyordu. Filmi izlerken merak duygusu filmi daha dikkatli izlemeye itti. Film efsunluymuş gibi beni içerisine çekiyordu. Genelde bu tip filmlerin sonunu sevmem. Çünkü bu türde filmlerin sonu çoğu izleyiciyi tatmin etmez. Kayıp Yol filmi de işte böyle bir sonla bitmez diye ümit ediyordum. Koltuğuma iyiden iyiye yayıldım. Sağ kol koyma kısmından tuşlarla başımı yükselttim. Ayaklarımı uzatmam için diğer tuşa bastım. Bu koltuk için aylarca para biriktirmem gerekmişti. Film izlemek için yapılmış koltukların en iyisiydi. İnternette çoğu sitede olmayan bu koltuğu yurtdışından bir siteden sipariş vermiştim. Fakat ben filmi izlerken, aylarca çalışıp biriktirdiğim parayla aldığım koltukta, filmin sonunu getiremeden uyuya kalmıştım. Uyandığımda hava hala karanlıktı. Bilgisayar çoktan uyku moduna girmişti. Esnedim ve fareye dokundum ve şifremi girdim. ‘’Demek ki perdenin arkasında kimse yokmuş.’’ Bilgisayar ekranına baktığımda MovieWeb ana sayfasında kırmızı bir şerit ve siyah harflerle bir şeyler yazdığını gördüm. Uyarı gibi bir şey olarak algıladım. Aboneliğimle ilgili bir şey olabileceğini düşündüm. Dikkatlice bakınca ‘’Yeni Mahalle Kütüphanesi. 1. Salon. 5 numaralı kitaplık. 5. Raf. 25. Kitap.’’ Yazdığını okudum. Uyku sersemliğine vererek gözlerimi tekrar ovaladım. Yazı yok olmuştu. Bu duruma aldırış etmedim ve yatağıma gitmeye karar verdim. ‘’Bel ki ben uyurken hırsız evdeki pahalı şeyleri topladı ve bana zarar vermeden çıkıp gitti. Ne demezsin. İç sesini dinleme lütfen’’ Sabah gayet zinde ve neşeli kalktım. Pazar günüydü ve izin günümdü. Dışarıda yapacağım pek bir işim yoktu. Kalabalığa karışıp, gezmeyi seven tiplerden değilimdir. Dışarısı soğuktu. Yağmur kafasına göre bir yağıyor bir yağmıyordu. Böyle günlerde perdeleri de kapatıp karanlıkta seveceğim, bitmesin diye dua edeceğim birkaç film izledim mi benden iyisi olmazdı. Odada bulunan bilgisayarımın faresini ittirdim ve uyku modundan çıkmasını bekledim. Bilgisayarım açılınca mutfağa geçtim. Güzel bir kahve içmek istiyordum. O sırada bilgisayardan bir şarkı açıp, kahve için koyduğum suyun kaynamasını bekleyecektim. Bilgisayarımın masaüstü şifresin girdim ve MovieWeb Ana sayfasının hala açık olduğunu gördüm. İzlediğim filmler kısmında Kayıp Yol filmi de vardı artık. Film bittikten sonra izlenenler klasöründe görünüyordu. MovieWeb sayfasının yanına yeni bir sekme açmak için fareyi oynattığım anda sadece bir saniyeliğine görünen kırmızı bir şerit ve siyah harflerle yazılı olan ‘’ Yeni Mahalle Kütüphanesi. 1. Salon. 5 numaralı kitaplık. 5. Raf. 25. Kitap.’’ Uyarısını gördüm. Bu defa gördüğüm şeyin bir uyarıdan ziyade bir mesaj olabileceğini düşündüm ve müşteri hizmetlerini aramaya karar verdim. Uzun ve yorucu bir sürenin ardından müşteri hizmetlerine bağlanmıştım. Tabi o bekleme süresinde kahvemi hazırlamış ve bilgisayarımdan izlenecek ilginç ve güzel bir film aramayı da ihmal etmemiştim. İnsan böylesi anlarda, müşteri hizmetlerine bağlanırken vaktinin boşa gitmesini istemez. Müşteri hizmetlerine sorduğum soru ekranımda beliren Yeni Mahalle Kütüphanesiyle ilgili oldu. Fakat temsilci böyle bir uyarının ya da başka bir şeyin sitede olamayacağı yönünde oldu. Ben de bunun üzerine Kayıp Yol filmi izledikten sonra bu uyarıyı aldığımı söyledim. Ve evet müşteri temsilcisi böyle bir filmin MovieWeb ‘te hiç olmadığını söylemesiyle şaşırdım. Bunun üzerine izlenenler klasörümde bu filmin adının yazdığını söyledim. Karşımdaki ses bu isimde bir film olmadığını tekrar ve tekrar söyledi. Teşekkür edip telefonu kapattım. Hemen izlenenler klasörüne girdim ve gerçekten de dün gece izlediğim filmin ne izlenenler klasöründe ne de başka bir yerde olmadığını gördüm. Hatta Google’da filmin adını İngilizce arattım. Sonuç bulunamamıştı. Kahvemi usul usul içerken Google’da filmi detaylı aramaya koyuldum. Filme dair en ufak bir şey bulamadım. ‘’Hırsız yoksa cinler var. Sen uyurken sana kötülük yaptılar. Sen film izlerken hep oradaydılar. İç sesini dinleme lütfen!’’ O gün öğlene doğru Yeni Mahalle Kütüphanesinin yolunu tuttum. Danışmada bir bayan vardı ve beni gülümseyerek karşıladı. O sırada birkaç kişi kitaplara bakıyordu. Dip tarafta bir yerde iki genç çocuk resimli bir romanı karıştırıyordu ve heyecanla fısıldaşıyorlardı. Belli ki daha önceki serileri de okumuşlardı. Danışmadaki çalışan iyi günler diledim. Gençlerin yanından geçerken hala resimli roman üzerine konuştuklarını duyabiliyordum. Hızlıca 1. Salona geçtim. Etrafı incelerken aradığım rafı bulmakta biraz zorlandım. Kütüphanedeki dizilim çok iyiydi. Aradığın şeyi hemen bulabilecek şekilde detaylı bilgi notları vardı ama bu detayları yakalamak biraz zaman alıyordu. 5 numaralı kitaplığı hemen buldum ve 5. Rafı taramaya başladım. Raftaki kitapları parmaklarımla tek tek saydım. 25. kitabı bulmam birkaç saniye sürmüştü. Heyecanlıydım. MovieWeb izlerken gördüğüm görüntünün bir hayal olmadığını biliyordum. Kitap kapağı yeşil ve kalındı. Bir yer bulup oturdum. Kalbim çıldırmış gibi atıyordu. ‘’İçimden, bu kitabı açmayacaksın değil mi, diye sordum. Dün izlediğim filmde gördüğüm kitap olsa dahi, kitabı açmayacaksın değil mi?’’ Kendi sorumu kendim cevapladım. ‘’Neden açmayayım?’’ Kütüphane hala fısıltılı. Camlardaki storlar kapalı. ‘’Kitabı açarsam başıma bir şey gelebilir. Her şey! Hı hı, tabi ya! Kütüphanede yaşayan hayaletler uyanabilir. İçerideki insanların ruhlarını ele geçirebilir. Değil mi, değil mi?’’ Korkak yanım, açma, salla gitsin, çık ve git, diyordu ama bu korkunun işe yaramayacağını biliyordum. Yaşadığım bu mevzuyu birine nasıl anlatacağımı düşündüm. Laf arasında, ‘’Hah aklıma gelmişken gençler, geçenlerde bir film izledim. İsmi Kayıp Yol. O ara bir uyarı mesajı gibi bir şey adlım. Mesajda yazan şeyi yaptım ve Yeni Mahalle Kütüphanesine gittim.’’ Bu düşünce çok saçma geldi. Kitaba doğru eğildim. Yavaşça kitabı aralamaya başladım. Hala bir yanlış yaptığım düşüncesi vardı. Kitabı açmıştım. El yazması bir kitaptı. Tüm benliğimle şu an bu kitabın içerisine dalmıştı. Çevremde olup bitenlerden bi haberdim. Kitap, bir gezginin gezi rehberi gibi bir şeydi. Gittiği yerlerden ve o dönem gördüğü ilginç ve akıl karıştıran şeylerden bahsediyordu. Nefessiz okumaya devam ettim. Zaman algım yok olmuştu. Sadece okuyordum. Bazen kitapta anlatılanlar beni korkutuyordu. Buna rağmen kitaptan başımı kaldırmadan okuyordum. Belli bir zaman sonra kitapta okuduklarım beni çok fazla rahatsız etmeye başladı. Artık okumak istemiyordum. ‘’Kitabı kapat, kitabı hemen kapat.’’ İçimdeki sesi duyuyor ama bir türlü kendimi kontrol edemiyordum. Terlediğimi hissedebiliyordum. Başımı kaldırmak ve kitabı kapatmak istiyordum. Bu artık benim için imkânsız bir şeydi. Ruhum ele geçirilmişti. Kitabın yazarının lanetine tutulmuştum. Okudukça anladım ki kitabı yazan kişi, gezdiği yerlerde gördüğü sıra dışı şeyleri yazdığı ve dillendirdiği için cezalandırılmıştı. Söyledikleri, şahit olduğu olaylar ve giriştiği mücadele o dönemin insanlarını rahatsız etmişti. Bir daha yazı yazmaması için uygun bir ceza bile verilmişti. Dönemin önde gelenlerinin sözünü dinlemediği için sağ eli kesilmiş ve idam edilmişti. Sağ eli ve bedeni farklı bir yerlere gömülmüştü. Kitabı kapattım. Hafif ve yeşil işlemeler bir anlığına belirdi ve yok oldu. Yerimden kalktım. Kütüphanedeki fısıltılar artmıştı. Storlar hala kapalıydı ama etraf daha da karanlıktı. 1. Salondan çıktım ve çıkışa yöneldim. İki genç hala fısıltılarla konuşuyorlardı ama bu defa konu resimli romanlarla ilgili değildi. Danışmadaki bayan somurtmuştu ve iyi günler dilememe rağmen cevap vermedi.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Timur KOHEN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |