..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Bir ülke baðýmsýz olmadan, baðýmsýzlýk da erdem olmadan ayakta duramaz. -Rousseau
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Roman > Fantastik Roman > Osman Altýnbaþ




7 Ocak 2024
Taþlarýn Gölgesinde: 8. Bölüm  
Osman Altýnbaþ
Üç kara zýrhlý, köpeklerin topraða karýþmasýyla ortaya çýkan dumanýmsý þekillerin tekrar atlara dönüþmesiyle onlarýn üzerine binip þehrin giriþine varýp, büyücü tarafýndan efsunlanan kapýya dokunduklarý anda tamamý parçalandý. Cücelerin yonttuðu oldukça saðlam ve sert taþ ve tahta parçalarýnýn havaya uçuþtuðu ve döndüðü ortamýn içinden þehre giriþ yapmýþlardý. Ortalýkta dolanan bu dehþetin saðladýðý kesif sessizlikti.


:EAJ:
BÖLÜM 8

BATI/ CHRUBERGÝNE ÞEHRÝ

Bugün, þehri teslim etmesi için Bilge’ ye verilen sürenin son günüydü ancak ana kapýnýn yanýndaki yüksek duvarlarda fazlaca bulunan okçu ve kýlýçlý askerlerden, kapýyý desteklemek adýna arkasýnda bulunanlardan, komutanlarýn direktifleri doðrultusunda ayný konumun yakýnlarda müdahaleye dair yerleþenlerden ve kentin içindeki insanlarýn hepsi olmasa da çoðunluðunun onu koruma azimlerinden… anlaþýldýðýna göre kolay kolay kuþatanlara devredilecek gibi görünmüyordu.

Chrubergine’ nin dýþýnda simsiyah, büyük bir alana yayýlmýþ topluluk görünürken takviye kuvvetler geldikçe geliyordu ki bunlara bir kaç ejderha da dahildi. Onlar, adamlarýn üstlerinde uçuyor ve bekliyordu. Bilge de bekliyordu.

Kýþ yaklaþmasýna raðmen hava çok soðuk olmasa da arada yaramazlýk yapan çocuklar misali bir ortaya çýkýp bir kaybolan sert rüzgar ile beraber biraz serindi. Öte yandan sýcaklýðýn diðerine nazaran utangaçlýðýndan yüzünü hiç göstermediði bir gündü.

Kuþatanlar arasýnda her hangi bir canlýnýn hayatýný önemsemeyen paralý askerler, kendilerini kimseye ya da zümreye baðlý hissetmeyen deneyimli þövalye gruplarýndan bir tanesi, yer altýnda yaþamayý sevmeyen bazý kötü niyetli cüceler, yurtlarýndan sýnýr dýþý edilip kovulan elfler, ayrý bir grup þekli bozuk ucubeler ve bir baþkasý yaðmacý orklarla beraber onlarýn idarecisi konumunda kendilerinden daha uzun ve de akýllý, nispeten daha bakýlabilir bir yüze sahip olsalar da kaslý olmalarýna raðmen derilerindeki pigmentlerin doðuþtan verdikleri hastalýklý görünümlerden dolayý uzak durulan kiandorlar, bulunurken bir de hayatlarýnda heyecan arayan, bize de ganimet düþer diyerek piyade misali öne sürülecek olan çapulcular… Bunlara da Siyah’ýn tecrübeli askerleri komuta ediyordu.

Akþama, þehir kendi eliyle teslim olmazsa aðýzlarýnýn suyu akan ve bir o kadar da beklemekten sýkýlan kuþatmacýlar saldýracaklardý. Bu bölgenin hakimi olan kudretli Siyah için önemli olan ise, ister teslim edilsin ister edilmesin burasýnýn her þekilde alýnmasýydý. Yöntem ne olursa olsun fark etmiyordu.

Kente ise ablukanýn oluþundan beri ilerleyen ve günler geçtikçe ana kapýnýn ardýnda yaðmacý kalabalýk artarken huzursuzca etrafta dolanan korku yüklü sessizlik ve orada yaþayanlarýn çoðunluðunun bakýþlarýnda yetiþip hal ve hareketleriyle þehrin her kýsmýnda filizlenip diðer katýlýmcýlarýn davranýþlarýnýn eklenmesiyle meyve veren endiþe hakimdi. Son zamanlarda ejderhalarýn görünmesiyle yerini daha da saðlamlaþtýrýyordu.

Chrubergine kentindeki tek söz sahibi olan Bilge’ nin gözlerinde, korkuya dair hiç bir iz bulunmazken bu görünüþü sert bakýþlarýndan, yaþayanlarýn ondan sonra en çok saygý duyduðu büyücü, yeni gelen beþ beyaz giysili insan ve diðer ileri gelenlerin yüzlerine yansýyordu. Bu arada Kýrmýzý Ejderha Dacassyre’ nin yeþil ziynetini çalmaya giden savaþçý Marjuarane’ den hiç haber yoktu. Büyücü, diðer ileri gelenlerle muhatapken Bilge de yeni gelenlerle istiþare halindeydi. Bu beþ giysili insanýn burada nasýl olduðu muammaydý zira Bilge, savaþçý Marjuarane ve iki arkadaþýný yolculuða salýk verdiði gün, yardým etmeleri için daha önceden gönderdiði çaðrýyla gelmiþlerdi. Diðerleri ise bunlardan uzak duruyordu. Aralarýnda geçen bir çok sohbetin içinde, bu yabancýlarýn üstlerinden garip bir soðuk ve tüyler ürperten bir duygunun aktýðý düþüncesi, bir çok aðýzda seslendirilmiþ diðerlerininkine misafir olmuþ kimilerinde ise yatýya kalmýþtý. Büyücü ise bunlara karþý sýcakkanlýydý çünkü onlarýn kim olduklarýndan ve neden geldiklerinden haberdardý.

Bilge, yabancýlarla konuþtuktan sonra ötekiler ve büyücü ile beraber kütüphaneden çýktý. Binanýn dýþýnda bekleyen deneyimli þehir savunucularý ana kapýnýn oraya daha önceden konuþlandýrýlmýþ þövalye gruplarýndan birinin yanýna gönderildi. Önemli olan yer bu noktaydý ve tamamýyla müdahale baþladýðýnda mümkün olduðunca dayanmalýydý. Ayrýca denize kýyýsý olan bu þehir, liman tarafýndan da olabildiðince güvence altýna alýnmalýydý. Bunun için bir kaç kuvvet de oraya yerleþtirilmiþti.
Sürenin sonuna gelindikçe þehirde yaþayanlarýn üzerinde kaygýnýn ve korkunun derecesi artarken kuþatanlarda da yaðma heyecaný tavan yapýyordu. Deniz kýyýsýnýn ilerisinde korsan gemileri bulunuyor ve onlar da bu ganimetten pay almak istiyordu. Kaðýt üstünde bunlarýn hepsinin gücü daha fazla görünürken dýþarýda yüzlerce kan düþkünü ölümlü düðmeye basýlmasýný bekliyordu.

Abluka altýndaki yerin ön tarafýný tamamýyla saranlardan bir kaç paralý askerin gözüne, kentin dýþýndaki bulunduklarý yerin þu an bakýþ hizalarýnýn doðrultusunda olan uzaklardaki tepelerin birinden inen bir toz bulutu çarptý. Bu görüntü kuþattýklarý yere göre tersi istikamette ilerdeydi ancak bir hortum misali hýzla onlara doðru yaklaþýyordu. Yanlarýna vardýkça daðýlýp belirginleþen bu kümenin içinden üç kapkara ata binmiþ kara zýrhlý çýktý. Atlarýn toynaklarý topraða bastýkça yeri grileþtiriyordu .Bu deðiþim topluluktaki diðerlerinin de dikkatini çekti. Üstlerinde herhangi bir ayrýntýnýn bulunmadýðý, miðferlerinden sadece göz boþluklarýndaki gölgelerin göründüðü ,basit ve düz görünen tepeden týrnaða kara zýrhlýlarýn amacý Chrubergine þehrine girmekti lakin önlerindeki geniþ bir alana yayýlmýþ büyük bir kalabalýk engel teþkil ediyordu. Onlarýn geliþiyle bir anda hava kara bulutlar yönünden biraz daha zenginleþirken ortamdaki daha da sertleþen rüzgarýn soðukluðunu da üzerlerine yüce gönüllüðüyle daðýtýyordu.
Gelenler atlarýn dizginlerini býrakýp eyerlerinden kalkýp onlardan indiler. Baktýlar ki önlerinde çok büyük ve kýsmen bazý yerleri daðýnýk bir topluluk var, öyle geçip gidemeyecek gibi görünüyorlardý. Soðuyan ortamla dizginlerinden yularlarýna, gemlerine, eyerlerinden üzengilerine kadar üstlerindeki bütün teçhizatlarý koyu olan atlarýn burunlarýndan çýkan nefes havaya karýþýp toynaklarýnýn bastýkça daha da grileþtirdiði topraða düþtü. Ardýndan yerden üç kapkara dumanýmsý þekil yükselip kara zýrhlýlarýn hareketiyle kendilerinden haberi olanlarýn ya da olmakta olanlarýn üzerine salýndý ve aralarýnda daha da geniþleyerek tamamýna yayýlma amacýnda ilerledi. Onun yol almasýyla topraktan çýkmak için hazýrlanan gri kökler ufaktan ufaktan kuþatanlarýn ayaklarýna doðru ulaþmayý bekliyordu. Siyah’ ýn adamlarý þaþkýnlýk içindeydi; aralarýnda kol gezen bu sis de neydi? Bunlar da kimdi? Bu yabancýlar… Bir çoðunun düþüncelerinde bu iki soru gezintiye çýkmýþ yeni gelenlerle amaçsýzca dolaþýrken liderlerininkinde ise acaba bunlar þehirde yaþayanlara yardým etmek için mi geldi fikri bir anlamýn limanýna ulaþmýþtý ama iskele farklýydý. Dolayýsýyla onlar da bundan emin deðildi.

Yeni gelenler, silahsýz görünüyordu ancak ellerini zýrhlarýna dokundurarak daha doðrusu gömerek içinden bir tanesi üç katlý baltasýný ve kalkanýný, ikincisi üç katlý kýlýcý ve hançerini ,diðeri ise üç katlý asasýný ve ejderha pulunu çýkardý. Bu nesneler diðerlerinin ve önlerindekilerin bakýþ açýsýyla elbiselerinden kendilerine göre bedenlerinden ayrýlýrken küçüktü ancak ellerine tamamen aldýklarýnda normal büyüklüklere dönmüþlerdi. Yaðmacýlar daha da gerileyerek ve daha fazla yaklaþmalarýna izin vermeden bütün gruplardaki liderlerinin emriyle sisin bazýlarýnýn miðfersiz yüzlerine dokunan, yaþý geçmiþlerin öpücüðü misali nahoþ duygusuyla sýrtýnda yayý olan askerler, hazýrlandý ve oklarýný saldý. Onlarcasý yabancýlarýn üzerine yaðarken, ana komutanlardan biri, bu gördüklerinden sonra korkuya kapýlmýþ ve haddinden fazla ok gönderilmesi emri vermiþti. Yerinden kýpýrdamayan ve herhangi bir korunma teþebbüsünde bulunmayan kara zýrhlýlarýn ve atlarýnýn üzerine yaðmur misali inen oklar teker teker tümüne saplandý. Ýsabet eden oklarýyla sevinenler bir süre sonra bu kadar fazlaca teslimatýn tam olarak yerine ulaþtýrýlmasýna raðmen bu yaratýklarýn ve bineklerinin yere düþmeyip bir heykel gibi sabit durmalarýyla korkunun en derin dehlizlerine sürüklenmeye baþladýlar. Bunlar her neyse ölmeleri gerekirdi ancak bekledikleri olmamýþtý.

Oklar, atlarýn derisine ve kara zýrhlýlarýn tepeden týrnaða her tarafýna saplanmýþtý. Metalimsi sivri uçlu oklar zýrhlara deðdiði anda, saplarýna doðru eriyerek ve elbise içine kat ederek aktýktan sonra onunla bir oldu. Atlarýn derisine de aynýsýna yapan metalimsiler, zýrhlardan farklý olarak hayvanlarýn dýþ kýsmýndan içine doðru her tarafýný eriterek onlarýn tamamen topraða akmasýna neden oldu. Sonrasýnda yerin altýndaki kökler sývýlaþanlarýn bir kýsmýný üstüne bir nevi giyerek yeryüzündeki ölümlülerin ayaklarýna doðru uçlarý sivrileþerek bekledikleri yolculuklarýna baþladýlar. Bu sýrada da üç karanýn derisi olan zýrhlardan çýkan uzantýlar havada serbest halde damlalara dönüþtü. Elinde asasý olanýn diðer elindeki üç katmanlý kara ejderha pulundan çýkan minik minik -saplanan oklarýn birebir sayýsýna göre adeti- olanlar onlarýn üzerini kapladý. Etraflarýný dolanan sisin dokunuþuyla beraber ve ayný yabancýnýn el hareketiyle okçulara gönderildi. Onlarca yolcu daha da dumanla bütünleþerek týpký bir sivri ok uçlarýna benzer þekillerde deðiþim geçirerek nereye kaçmaya çalýþýrlarsa çalýþsýnlar biraz da yerden çýkan kapkara köklerin onlarýn ayaklarýna sarýlýp yere sabitleyerek tamamýnýn adreslerine ulaþtý. Üzerlerindeki elbiselere, zýrhlara ,açýkta kalan derilerine çarpan bu ziyaretçiler oralarda eridiler ve böylelikle buluþtuklarý yerleri daha da zayýflatýp zarar görmelerini kolaylaþtýracaklardý. Köklerle týrpan gibi tutulanlar diðer yabancýnýn elindeki bütünlenmiþ halde bulunan baltasýný savurduktan sonra onun üçe ayrýlmasýný ve el hareketleriyle onlara doðru yönlendirmesini çaresiz ve korkulu gözleriyle izlerken zira ne kadar çabalarsa çabalasýnlar ayaklarýna sarýlanlardan kurtulamadýlar. Silahlar bir nevi iþaretin okçularýn neresinde(kafa, bacak, kol, gövde vs…) olursa olsun bulunduðu yerlere isabet ederek hýzlýca önden, arkadan, yandan hangi yönden olursa olsun oralardan girip çýkarak kesip, biçip parçaladýlar. Bu dehþete maruz kalanlardan kopan uzuvlarýndan fýþkýran, etrafa saçýlan kanlar -kimilerinde kara kökler yavaþ yavaþ üstlerine týrmanmaya baþlarken, kimileri yine sýkýca yere sabitlenmiþken, serbest hareket etmekte olanlar arkalarýna bakmadan diðerlerinin çýðlýklarýna kendilerinin ki karýþýp kaçmaya çalýþýrken- üzerlerine sýçradý Daha sonra baltalar kanla boyanmýþ, deri parçalarýnýn yapýþtýðý uçlarýyla, saplarýyla tek parça halinde hareketlerini sonlandýran kara zýrhlýya geri döndü. Bunlar, hangi grubun neresinde olursa olsun lime lime olup feci þekilde feryat ederek öldüler. Cesetlerin kafalarý, bacaklarý, kollarý parçalanýp dökülen, sýçrayan kanlarýn üzerinde yüzerken bu vahþeti gören diðerleri rütbesi yüksek olanlar(hesap vermek zorunda olduklarý için) hariç her neresi olursa olsun kaçmaya çalýþtýlar ancak daha da çoðalan ve gittikçe, kötü rüyalarda ortaya çýkan canavarlar misali diþleri keskinleþen kökler ve kaygan zemin onlarý durdurdu.

Topraða karýþan atlarýn bir kýsmý köklerin üzerindeyken kalan kýsmý da artýk yavaþ yavaþ kokuþmuþ ve iðrenç izlenimlerini bürünen yerin üstüne üç kapkara vahþi köpek olarak þekillendiler. Bunlar, buraya gelenlerin bilinç altlarýnda savaþtýklarý kurttan devþirme olanlarýn tezahürüydü. Onlarýn ortaya çýkmasýyla kalan deneyimli komutanlarý dahil diðer kuþatanlar, oraya buraya kaçýþmaya devam ederken yakalananlarýn vücutlarý yaratýklarýn aðýzlarýna lime lime oluyordu. Özellikle þekli bozuk ucubeler ve korkmadýklarýný göstermeye çalýþan ve hala oradan kaçmayan gururlu ahmaklar, kýlýçla, baltayla, mýzrakla saldýrmalarýna raðmen bir sonuç elde edememiþ ve kara zýrhlýlarýn silahlarýnýn ucunda et parçasý olmaktan kurtulamamýþtý. Binleri geçen kalabalýk acýmasýz ve zalim yabancýlarýn, nerden peydah olduðu belli olmayan korkunç köpeklerin, derilerine batýp kanatan ve onlarý durduran köklerin ve bunlarýn arka fonunda sisin eþliðinde katliam devam ediyordu. Kara zýrhlýlar, herhangi bir ýrký ayýrt etmeden önlerine kim gelirse gelsin üç katlý silahlarýyla kimi zaman fýrlatarak kimi zaman bahtsýzlarla birebir muhattap olarak, yerde ceset parçalarý varmýþ, kollar, bacaklar, kopan kafalar onlarý hiç umursamadan kemiklerden kýrýldýkça çýkan seslerle üzerlerine basa basa ilerleyerek ön kapýya doðru yaklaþýyorlardý.
Bozguna uðrayan kalabalýktan bir çoðu, neresi olursa olsun bu dehþetten kaçmaya çalýþtýlar ancak takviye kuvvet olarak çaðrýlan ve kuþatma esnasýnda bir zorlukla karþýlaþýlýnca askerler arasýnda sýzmalarý önlemek için ve onlarýn kargaþaya düþmemeleri için gönderilen ejderhalar tarafýndan geri sürüldüler.

Kanatlýlar ,daha müdahale de bulunmamýþ ve þaþkýnlýkla, biraz da yavaþ yavaþ üstlerine üþüþen korkuyla ve kendi derilerini de düþünerek ne olacaðýný bekliyorlardý. Her hangi bir ölümlünün hangi ýrka mensup olduðunu gözetmeksizin yabancýlar bir çoðunu parçalamýþ ve onlarý alanýn her tarafýna daðýtmýþtý. Kararmýþ kökler de ayaklarýna sarýlýp aðýzlarýndan girdikten sonra kafataslarýndan çýkýp vücutlarýný parça parça edip yok etmiþti. Acýdan bir nevi feryatlar koy veren yeryüzü çok fazla zaman geçmeden ceset parçalarýyla ve çürümüþlüðün kokusuyla dolmuþtu.

Orklar ise kendi canlarýný düþünüp bu kabus ortamdan kaçmaya çalýþan kiandorlarýn gidiþiyle baþýboþ bir halde bu katliamdan nasýl kurtulacaklarýný düþündükten sonra, çýkýþ yolunun olmadýðýný, buradan kaçamayacaklarýný anlamýþ ve ya gözcü ejderhalarýn ateþi ya da bu dehþetle yüzleþmek için üç kara zýrhlýya doðru saldýrýya geçmiþlerdi. Pis baltalarýyla sayýca yüzleri bulan kalanlar yanlarýna yaklaþamadýlar zira asasý olanýn tepesindeki iki göz boþluðundan çýkan ýþýnlar onlarýn önlerinde kalkan olmuþtu. Gözlerinde kaçýnýlmaz olarak korkuyla ve rakiplerine her ne olursa olsun vahþeti yaþatmak isteyen bakýþlarla orklar kalkana çarpýp zayýflatmaya çalýþýyordu. Ona attýklarý baltalarla, gürzlerle, kargýlarla, palalarla destekleme çabasýnda buna devam ederlerken katliamcýlardan biri üç katlý hançerini çýkarýp keskin uçlarýný ayný doðrultuda herhangi bir yön fark etmeksizin çevirerek ve bunu hýzlandýrarak zihnine düþen ‘Mai ra Quaraschar’ cümlesini seslendirdi. Yani ‘Quaraschar’ ýn ismiyle. Hançerler, saplarýnýn bir noktada birleþip kesiþtiði dönüþ hareketlerinin sonucunda o bütünleþilen yerde dýþa doðru bir anafor oluþtu. Bu girdabýn içinden silindirimsi bir þekilde yol oluþturacak biçimde kalkana ulaþýp ona nüfuz eden boþluk meydana geldi. Orklar kalkana çapmaya devam ettikçe boyutsal anlamda küçülüp silindirimsi boþluðun içinden geçebilecek þekilde ilerleyip hançerin sapýndaki girdabýn içinde hapsoldu. Bunu görenler dokunmayý býrak duvara yaklaþmaktan vaz geçtiler. Hançer, sapýndaki kesiþim noktasý bir nevi kiracýlarýný aldýktan sonra kapanýp üç katmanlý tek parça haline geri döndü.

Þehrin ana kapýsýnýn bulunduðu geniþ alandaki yoðun kalabalýktan eser kalmamýþ yeryüzü ceset parçalarýyla, kanlý iðrenç sývýlarla kaplanmýþ, kopan, kesilen, biçilen uzuvlar, kýrýlmýþ oradan oraya savrulmuþ, kimileri ayaklar altýnda ezilmiþ, kimilerinin üzerinde kanlý deri parçalarý kalmýþ kesik kafalar her tarafta dolmuþken, bazýlarýnda irinli yaralarýndan kabuk baðlamýþ, gözlerine dolan kanlar kurumuþ ,korkunun dehþetiyle öylece bakan can çekiþenlerin asap bozucu çýðlýklarý þehir surlarýndan olan biteni daha net görenlerin artýk kulaklarýný inletiyordu. Bu kabusa tanýk olanlar küçük dillerini yutmakla kalmayýp ana kapýdakiler de dahil, korsanlarýn haber alýp arkalarýna bakmadan kaçtýðý deniz kýyýsýna doðru korkunun verdiði duygularýn derin tünellerinde hiç duraksamadan koþtular. Haberleri alan kente yaþayan diðerleriyle beraber tüm satýhlardaki savunucular buradan vahþetten kurtulmak için neresi olursa olsun yaþlýlarý, çocuklarý da alarak her yöne savruldular. Katliamý duyan Bilge ve diðer beþ yabancý yerinde kalmýþtý.
Kabusu getiren yabancýlar kuþatanlarýn tamamýný hiç acýma, merhamet ve benzer duygularý hissetmeden katletti. Kafalarýný çevirdikleri alandaki gökyüzünde bulunan yüz ile yüz on ayak uzunluðundaki kendi türlerindeki ortalamalara göre orta büyüklüðe yakýn olanlar sahneye adým atmak zorunda kaldýlar çünkü þehrin daha kolay alýnmasý için gönderilen bu kanatlýlar, kaçarak olumsuz bir haberle üç yüz elli ile dört yüz ayak uzunluðunda deðiþen devasa üç ejderhadan Siyah’ ýn gazabýyla karþý karþýya gelmek istememiþlerdi. Ýkimizin ateþi bu ucubeleri yakýp kavuracaktýr düþüncesiyle gözlerinde çoðunlukla korku yerleþmiþ bulunmasýna raðmen taarruza geçmek için hazýrlanmaya baþladýlar.

Üç kara zýrhlý, havada pike yapan ejderhalarýn, üzerlerinde ürkütücü etki uyandýrmaya çalýþan gözlerine baktýlar ve kahkahaya benzemeye gayret eden bir ses çýkarýp yerdeki çürümenin, etrafta dolanan karabasanýn çýðlýklarýný giyerek dehþet dolu karanlýk bakýþlarla onlara karþýlýk verdiler. Üstleri ýslak kanlarla boyanmýþ, kurumuþ olanlarýyla lekelenmiþ herhangi bir yerlerine delici, kesici, yaralayýcý aletin ucu isabet etse de hemen yenilenmiþ biçimde duran üçlü, ellerinde silahlarla havadakileri bekliyordu.

Ýki orta büyüklüðe yakýn kýrmýzý ejderhadan oluþan bu grup, ayný anda bunlarýn üzerine alev kustu. Kara zýrhlýlar da karþýlýk olarak onlar tam nefeslerini aldýklarý zaman ellerinde bulunan kapkara silahlarý pul dýþýnda hayvanlara doðru göndermiþti. Beþ nesne de asa dahil katmanlarýna ayrýlarak kendilerinden çýkan kara uzantýlarla birbirleriyle birleþtikten sonra akýþkanlaþýp bir kalkan oluþturmuþtu .Alevler, süvariler misali onu kýzýla döndürmüþ ancak etkisi sadece renk deðiþimi olmuþtu. Ejderha pulundan çýkan uzantýlarýn kalkana dokundurulmasýyla duvar ayrýþýp tekrar silahlara dönüþtü. Bu sefer sahip olduklarý nesnelerdeki fark ise ejderhalarýn alevleriyle kýzýla dönüp ateþ saçmalarýydý. Bir çok ölümlüyü midelerine indirmiþ, köylerini kasabalarýný hiç düþünmeden yakmýþ bu boyutlarý ortalama olsa da zalim yaratýklar, tekrar alev kusmadan üzerlerine doðru bunlarý fýrlattýlar. Hýzla ilerledikçe ateþ saçan bu silahlar asa dahil dokungaçlar misali çýkan alevli uzantýlarla ayrý ayrý konumda olmalarýna raðmen ikisinin pullarýna ve derilerine yapýþýp kýlcal damarlar misali kanatlarý dahil, gövdelerine, kafalarýna, kuyruklarýna yayýldý. Alevlerle cebelleþen ejderhalar, oradan oraya yanmakta olan kanatlarýný çýrpýp savrulurken kara zýrhlýlardan biri asasýný geri çaðýrmýþtý. Diðer ateþli olanlar sahiplerinin yönlendirmeleriyle uzantýlarla tutunmaya devam ediyorlardý. Sonlarýnýn yaklaþtýðýný anlayan ama bunu engelleyemeyen bir nevi kývýlcýmlý ellerin yakýcý dokunuþuyla her taraflarýna yayýlan ateþle beraber acý içinde, sanki öldürdüklerinin korkunç çýðlýklarý kendilerininkine karýþýrken düþmanlarýnýn biri ateþli asasýný ikisinden birine fýrlatýp üç tane mýzraða dönüþüp derisini yarýp kanlarý oluk oluk akarken, geri çaðýrýp ayný hareketi tekrar edip öbüründen de benzer oranda kan akarken, kurbanlar git gide meþalelere dönerken acýlar içinde daha fazla havada duramayýp kokuþmaya ve çürümeye yüz tutmuþ, iðrenç salgýlarýn her tarafta boþ vermiþ olanlar gibi gezdiði yere doðru düþtü. Onlarý öldürenler, ikisinin yanmýþ, kavrulmuþ küle dönmeye baþlamýþ bedenlerini diðer cesetlerin üzerinde buldular. Daha sonra elinde kýlýcý olan ölenlerin küllerini toplayýp asasý olana verdi.

Üç kara zýrhlý köpeklerin topraða karýþmasýyla ortaya çýkan dumanýmsý þekillerin tekrar atlara dönüþmesiyle onlarýn üzerine binip þehrin giriþine varýp, büyücü tarafýndan efsunlanan kapýya dokunduklarý anda tamamý parçalandý. Cücelerin yonttuðu oldukça saðlam ve sert taþ ve tahta parçalarýnýn havaya uçuþtuðu ve döndüðü ortamýn içinden þehre giriþ yapmýþlardý. Ortalýkta dolanan bu dehþetin saðladýðý kesif sessizlikti.
Atlarýn topraða bastýkça grileþtirdiði alandan koyuluk her tarafa yeniden yayýlýrken yandaþ olarak ta ölenlerin feryat figanlarýný yanýna alýp binalar dahil her tarafa nüfuz edip çürütürken tiksindirici kokularýn birleþimini salýyor ve þehri ayný renge döndürüyordu. Yaratýklar aradýklarý binanýn, kütüphanenin önüne gelmiþti. Þehrin artýk parçalanmýþ kapýsýnýn içinden gelen sanki dýþardaki vahþice ölenlerin korkunç o þekilde katledildikleri saydam yüzleri doðal olmayan koyu dumanýn arasýnda havanýn dokusunda süzülüyordu. Bunlar yoðunlaþmýþ köklerin çürüttüðü kýsýmlara çarptýkça acý içindeki maruz kalanlarý dehþete düþüren deliliðin asap bozucu koridorlarýna götürecek kadar ortaya çýkan çýðlýklar þu an karþý karþýya olan üç yabancý ve Bilge hariç beþ beyaz cübbeli insanýn kulaklarýný kapatmasýna raðmen hala duymasýna ve onlarýn gözlerinden bunlara dayanmaya çalýþýrken yaþlar akýyordu .Kütüphanenin ilerisindeki demircinin kapýsýnýn önünde pejmurde görünüþünü pespaye giysilerle tamamlayan birinin kulaklarýna da bu uðultular eziyet ediyordu .Ondan diðerlerinin haberi yoktu.
Yabancýlardan elinde pulu tutan binanýn önündekilere hitaben;
“Sizin kim olduðunuzu ve ne olduðunuzu biliyoruz.(Bilge’ ye bakarak) yanýlsamadan vazgeç ve diðerleriniz, yani ýþýðýn büyücüleri olarak kendilerini adlandýranlar sizler de dahil kimseye acýmayacaðýz. " diye onlarý tehdit ettikten sonra asasýnýn tepesindeki gözlerden çýkan ýþýnlarý Bilge diye çaðrýlana gönderdi.

Üzerine aldýðý darbelerle ileriye savrulan Bilge diye adlandýranýn ‘uzun zaman boyunca ayný þekilde kalma’ büyüsü çözüldü. Kollarý, bacaklarý, kafasý ve gövdesi deðiþerek, geniþleyerek gittikçe büyüyerek uzun kuyruðu etraftaki binalara çarpan, büyük kanatlarýyla duvarlara vuran yavaþ yavaþ havaya yükselen kocaman kafasýndaki yýlanýmsý gözlerle yerdeki minik böcekler misali olanlara bakan yüz altmýþ -yüz seksen arasý ayak uzunluðunda kendi türlerine göre boyutsal anlamýnda büyük kavramýna yakýn pullarý bembeyaz bir ejderhaya dönüþmüþtü. Buna þahit olan dilenci görünümlü þahýsýn kýzýl gözlerinden ateþler fýþkýrýyordu adeta. Iþýðýn büyücüleri þaþkýnlýkla bir ejderhaya yardým ettiklerini anlayarak oradan kaçtýlar.

“Seninle savaþmamýza gerek yok ejderha! Bize istediklerimizi söylersen ölmene gerek kalmaz,” diye baðýrdý çok yüksek tonda aþaðýdakilerden birisi. Yaratýk ise bunun cevabý olarak onlara doðru dalýþa geçerek kanatlarý kenarlardaki dýþlarý çürümüþ köklerle bürünmüþ duvarlara sürterek de olsa elinde baltasý ve kýlýcý olan kara zýrhlýlarýn bedenlerine onlarýn pençelerini geçirip, tutup salladýktan sonra ileriye doðru savurdu. Bir tanesi kütüphaneye sertçe çarpýp onun aslýnda bir kule olduðunu üzerindeki ilüzyonu ortaya çýkarýp yerle buluþurken, diðeri de baþka bir binanýn duvarýna hýzlýca vurup oradan yerdeki koyu köklerin üzerine düþtü .Diðer kalan böcek ise ona mýzraklara dönüþen asasýný savurmuþtu. Silahlar onun derisine zarar vermeden geri sekip zýrhlýnýn eline tek parça olarak asa þeklinde yeniden dönmüþtü.

Güneyin sahibi olarak kendini gören onun iki katý büyüklüðündeki Beyaz’ ýn birinci adamý olan ejderha, geniþ aðzýndan aþaðýdakilere buz kustu. Kara zýrhlýlar hiçbir þey olmamýþ gibi toparlanýp elinde baltasý olan üç katmanlý kalkanýn ikisini diðerlerine attýktan sonra kendisi de altýna girip bu ataktan korunaklarý buz gibi katýlaþarak kurtuldular. Kalkanlar uzantýlarla yere tutunup büyüyerek onlarý korumuþtu. Dýþarýda katlettikleri kýrmýzý ejderhalarýn aleviyle giyinmiþ silahlar buzun temasýyla soyundu ve ilk hallerini tekrar kuþandýlar. Þu anda aþaðýdakiler savunma halindeydi .Asasý elinde olanýn onun tepesindeki gözlerin çýkardýðý ýþýnlarýn oluþturduðu bir diðer kalkan sayesinde gelen buz fýrtýnalarýndan korunuyorlardý. Kara zýrhlýlardan elinde kýlýcý olan dýþarýda hançerde olduðu gibi onlarýn keskin uçlarý farklý yönde kabzalarý ayný doðrultuda farklý þekilde yine dönmeye baþladý. ‘Mai ra Quaraschar’ diyerek kabzalarýn birleþme noktasýnda oluþan anafor önceki gibi silindirimsi hale dönüp, yol alarak kalkana nüfuz etti. Asasý olan içinde küllerin bulunduðu torbayý çýkarýp korunaklarýna doðru savurduktan sonra atlara iþaret ederek üstlerini kaplayan buz parçalarýyla bezeli koruyucu duvara atlamalarýný iþaret etti. Binekler kalkandan geçince 30 ayak uzunluðunda üç tane kara ejderhaya döndü.

Ardýndan bu oluþumlar sinirli ve tuhaf gözlerle bakan Beyaz ejderhaya yöneldi. Bunlarýn amacý düþmana zarar vermekten ziyade daha çok onu meþgul edip diðerlerinin daha kolay saldýrmasýný saðlamaktý. Üzerlerine doðru gelenleri yarasa misali görüp pençelerini savurdu. Ataða geçme sýrasý kara zýrhlýlara gelmiþti. Baltasý ve kýlýcý olanýn zýrhlarýndan çýkan dokungaçlar ya da uzantýlar Beyazýn iki kanadýnýn pençelerinin ucundaki ayný maddeye yapýþarak ikiliyi onlarýn uçlarýna çekti. Ellerindeki balta ve kýlýcý onun sert derisine saplamaya baþladýlar. Üç katý keskinliðindeki silahlar yaratýðýn kalýn derisine pek zarar veremedi ancak geniþ kanatlarýnda bir kaç yara açabildiler. Öte taraftan aþaðýdaki, asasýný mýzraða çevirip kanatlarýna, gövdesine, kuyruðuna… attýkça atýyor ve ayný yerlere temas ettikçe mýzrak uçlarý az da olsa orayý açýyordu ama bu böcek ýsýrýðýndan farksýz etki ediyordu.
Ejderha, üzerindeki ne olduklarýný tam olarak anlamadýðý iki hamam böceðini üstünden atmak istiyor ama gövdesinin altýný týrmalayaný ve kanatlarýna zarar vereni uzantýlarýyla sýkýca tutunmalarýndan dolayý silkeleyemiyordu. Öteki taraftan ona saldýran üç küçük kertenkeleyi de savuþturmak zorunda kalýyordu. Nihayet zor da olsa iki böceði de aþaðýya attý. Köklerin yataðýna düþenler tekrar ayaða kalktý. Kýlýcý olan silahýn ucunu yere dokundurarak köklerin içinden sýzan sývýyý ona yükleyerek havaya doðru savurdu. Kesici aletin hareket kýsmýnda kalan ve serbest halde duran sývý parçalarýna üç katmanlý ejderha pulundan çýkan minik sayýlamayacak kadar çok pulcuklar önceki gibi yapýþýp asanýn sahibi tarafýndan el hareketiyle yukarýdaki ejderhanýn her tarafýna gönderildi .Dýþlarý sivri parçacýklar yaratýðýn pullarýna saplanýp oralardan akarak deriyi daha da yumuþattýlar.

Beyaz, tutup oradan oraya savurduðu, o bina senin bu benim þeklinde çarpan üç tane oluþumun aðýzlarýndan çýkan kapkara dumanlarýn meydana getirdiði bir bulutun içinde kalmýþtý .Buradan çýkýp üzerine yapýþan minik koyu renkli parçalarýn zarar vermediðini düþünerek bir kez daha aþaðýdakilere doðru geniþ kafasýyla dalýþa geçti. Yerdekiler onun saldýrýsýndan kurtulmak için oraya buraya kendilerini atarken ellerindeki balta ve asayý yaratýða salýnan kuyruðundan kaçarken fýrlattýlar. Üçe ayrýlan silahlar daha da yumuþayan derilerin olduðu yerlere temas edince oralarý yarýp yabancýlarýn ellerine geri döndüler. Beyaz, gövdesinden kanatlarýn baðlantý noktasýndan bacaklarýndan isabet eden yerlerden gelen acýyla böðürdü. Yarýlan bölgelerden kanýn boþalýþý çok daha fazla olmaya baþladý. Düþmanlarý iyice zayýflarken üç kara zýrhlýdan ayný anda bedenlerinden çýkan uzantýlar binalarýn çatýlarýný yerle bir edip acýsýndan oraya buraya bindiren ejderhanýn kocaman aðzýndan buz kusacaðý sýrada onu kalýn bir halat misali sarmalayýp açmasýný engellediler. Diðer üç siyah oluþum ejderha koca kütleli beyazýn yavaþ ta olsa kan boþalan yerleri küçük pençeleriyle daha da týrmalayýp, yarýp boþanmasýný arttýrýrken diðerleri uzantýlara tutunarak kafasýnýn üstünde silahlarýyla gözlerini yaralarken ejderha daha fazla havada kalamadan gri köklerin bulunduðu, çürümüþ binalarýn olduðu geniþ bir alana yayýldý. Acýlar içinde yerde kývranýrken onu karþýlayanlar, sivri diþleriyle kemirip, derisine daha da batarken iyice hareket edemez hale geldi.

Yerde korkunç acýlar içinde kývranan, çýðlýklarýnýn uðultusu ortamdaki devamlý dolaþan vahþetin feryatlarýný yüklenmiþ dilenci kýlýðýndaki uzaklara doðru gitmiþ Büyük Siyah Ejderha Tischveria nýn kýzgýn bile olsa insan gözlerinden düþen yaþlara onlarý býrakýrken, kara zýrhlý, elinde asasý olanýn tepesindeki gözlerden çýkan ýþýnlarýn temas ettikçe beynine zerk ettiði pullarý, kan revan içinde, derisinin her tarafý deþilmiþ ölmekte olana hitaben;
“Söyle bize Chirraphreix. Kuleler Þehri nerede?” diye basitçe hiç bir duygu belirtmeksizin sordu.

Daha fazla acýya dayanamayan yaratýk onlara duymak istediklerini söyledi.
Onu öldürenler üç kapkara ata binip yýkýlmýþ kapýdan çýkýp gitti. Onlar ayrýlýrken gözlerindeki son ýþýltý da sönerken kendi kaný içinde yatan Chirraphreix en son kendisini buraya gönderen efendisi Büyük Beyazý gördüðü sahneyi düþündü.

Güneyin sahibi olarak kendini gören Beyaz geniþ bozkýrlardan birinde sinirli sinirli dolanýyor ve kanatlarýný topraða saplayýp saplayýp çýkarýyordu. Gözleri çýlgýn gibi etrafa bakýyor ve pençelerini sanki kýrmýzý ejderha Dacassyre’ ye geçirmiþçesine savurup duruyordu. En gözde hizmetkarlarýndan biri olan Bora adýndaki ejderha Kýrmýzý’ nýn topraklarýna girmiþ ve gideli çok olmuþ ama ondan her hangi bir haber alýnamamýþtý .Biliyordu ki anlam veremediði bir þekilde Dacassyre, kendi türünü tuzaða düþüyor ve özlerini bir taþ içinde topluyordu. Neden doðunun sahibinin böyle bir þey yaptýðýný bir türlü bulamýyordu. Aklýnýn kapýsýný önce bir düþünce çaldý, yanýndaki getirdiði fikirle Beyaz onu içeri aldý ve muhakemeden sonra taþý onun ininden almaya karar verdi. Öncelikle bir plan yapmalýydý. Biraz düþündükten sonra Chirraphreix adýndaki bir baþka gözdelerinden olan þu anda ininde bulunan beyaz ejderhayý yanýna çaðýrdý.
“Sence Dacassyre, neden türümüzü avlayýp ruhlarýný toplayýp bir taþýn içine koyuyor?”
“Bana göre Kýrmýzý, kuzeyi de istiyor ve bundan dolayý da bizim cinsimizin özlerinden güç toplamaya ya da askerlerine onlarýn vereceði gücü aktarmaya çalýþýyor olabilir.”
“Ya da yeni bir ordu kurmak için onlardan yararlanabilir. Aslýnda düþüncen aklýma yattý, ejderha özlerinin gücünden oluþturulmuþ bir ordu uygun da olsa da… Eh, yine de pek ihtimal vermiyorum bu çýkarýmýna,”
“Ne yapmayý düþünüyorsunuz efendim. Onu durdurmak mý istiyorsunuz ya da türümüzün intikamýný mý almak arzusundasýnýz. Zira duyduðum kadarýyla bir çoklarý ondan rahatsýz,”
“Aslýnda Onu da Siyahý da yok etmek istiyorum da þu anlaþma yüzünden onlarýn bölgelerine müdahalede bulunamýyorum ama ben giremiyorsam da sen yapabilirsin,”
“Ne yapmamý istiyorsunuz efendim?”
“Siyah, kendi hakimiyetindeki bölgeleri hükmü altýna almak için hizmetkarlarýna kuþattýrýyor ve nihayetinde teslim alýyor. Bir sonraki hedefi Chrubergine adýndaki liman þehri olacak. Orada Bilge diye çaðrýlan þehirde yaþayanlarýn çok deðer verdiði ve sözünü dinlediði bir insan yaþýyor. Sen onun kýlýðýna gireceksin ayrýca korkulan ama sevilip sevilmediðini bilmiyorum da bir büyücü var, onun da formunu alacaksýn. Büyücü, Siyah’ a hizmet eden üç önemli olanýndan biri deðil ama onlarýn küçük karanlýk grubunun alt seviye bir üyesi. Bu sayede sinsi büyücülerden de haberdar olmuþ olacaðým senin yardýmýnla çünkü benim üçü dahil hiç birine güvenmiyorum,”
“Hem Bilge’ nin kýlýðýna gireceðim hem de büyücünün,”
“Aynen öyle. Kýlýktan ziyade ilüzyon olacak, neyse ayarlarsýn. Sonuçta sen de þeklini aldýðýn bir ölümlünün zihnini beynine aktarabilme yeteneðin var. Onun geçmiþini kendi zihnine alabilirsin böylelikle þehirde sýkýntý yaþamazsýn. Daha sonra bana üç tane cesur, gözü pek ve yurdunu ölmek pahasýna olsa seven, birbirine baðlý savaþçý insanlar bulacaksýn. Yakýnda þehir kuþatma altýna girdiðinde seçeneklerini yaptýðýn gözlemler sonucunda daha aza indirip bana araþtýrmanýn neticesini daha saðlam verebilirsin. Bunu istememin sebebi Kýrmýzý’ nýn deðerli taþýný almak için yaptýðým planda insanlarý kullanacaðýmdan,”
“Neden batýdaki bir þehir ve neden bir insan, elf ya da cüce deðil. Beni mazur görün sorduðum için,”
“Önemli deðil aþýrý kaçmamak kaydýyla istediðin seviyede konuþabilirsin. Yaptýðým araþtýrmalara göre Batýnýn insanlarý çok çetin savaþçýlar ve her ne pahasýna olsun ki ölmeleri de dahil yurduna baðlý insanlar. Benim topraklarýmdakiler de güçlü ama batýdakiler kadar sürdürülebilir cesarete sahip deðiller ve de onlara göre daha sinsiler. Doðudakileri hiç düþünme zaten. Elfler zayýf cüceler de çok huysuz. Neyse… Bu üç insandan birinin liderlik vasfý olmasý lazým. Seçtiðin kiþiye taþýyabileceði büyülü bir nesne ver ki onlarýn yolculuðunu hem sadece bana rapor veren gözcülerim hem de ben ara sýra da olsa merak duygusuna kapýlýrsam takip edebileyim. Ayrýca Onun inine girmesi için ufak yaratýklar lazým. Küçük boyutlular pek fark edilmez de,”
“Onlarý ölmelerinin büyük olasýlýkla gerçekleþeceði Kýrmýzýnýn inine çýkacaklarý yolculuk için nasýl bir sebep sunabilirim sizce?”
“Kuleler Þehri’ ni ve efsanesini biliyorsun deðil mi. Evet, evet ben de bilmiyorum nerede olduðunu. O þehir hakkýnda araþtýrma yap kitaplar falan karýþtýr. Siyahýn kuþatmayý yapýp biraz da süresi ilerleyince seçtiðin lidere yurtlarýndaki insanlarý kurtarmalarý için Kuleler Þehri’ ne götüreceðini söyle. Anlatýlanlarý biliyorsun; Ona liçlerden bahset ve bunlarý alt edebilmek için de ejderhalarýn özlerinin barýndýðý taþ olursa bunu gerçekleþtirebileceklerini kabul ettir. Sonuçta sen Bilgesin. Savaþçýlardan biri taþý çalsýn ben ondan rahatça ödülümü alýrým.”
“Siz nasýl isterseniz.”
“Son olarak Siyahýn bölgesinde olacaksýn ve hiçbir þekilde gerçek þeklinde görünmeyeceksin. O korkakla uðraþamam.”
Ve ejderhanýn yaþamdaki son perdesi kapandý. Dilenci huzursuzca, kýzgýnca ve hüzünlü bir þekilde oradan ayrýldý.

Chrubergine þehri kara zýrhlýlar bir sonraki duraklarýna doðru yol alýrken onlar gelmeden önceki haline dönmüþtü. Burada hiç kimsenin olmadýðý, ne kokuþmuþluðun ve çürümüþlüðün nahoþluðu ,ne yerden çýkan kökler, ne de duydukça deliliðe sürükleyen ölenlerin feryatlarýnýn gezinmediði bir yerdi ki bu ölümlülerin görebileceðiydi. Bu boyuta ait olmayan kolyenin kullanýlmasýyla Cypraqual’ a ayak basanlara ya da basacak olanlara ise bu dünya içindeki yeni, bir bir nevi ayný dünya içindeki geçidin baþlangýcý olarak görünecekti. Kilitliydi ve bu savaþta ölenlerin ruhlarýnýn gücü burada hapisti ki kapýyý yerinde tutuyordu.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn fantastik roman kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Taþlarýn Gölgesinde: 5. Bölüm
Taþlarýn Gölgesinde: Giriþ/ 1. Bölüm
Taþlarýn Gölgesinde: 6. Bölüm
Taþlarýn Gölgesinde: 2. Bölüm
Taþlarýn Gölgesinde: 4. Bölüm
Taþlarýn Gölgesinde: 3. Bölüm
Taþlarýn Gölgesinde: 7. Bölüm

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Sökük: 3 [Þiir]
Bütün Dillerime Aykýrýsýn Sen [Þiir]
Bana Bir Sen Ismarlarsýn [Þiir]
Üç Yamalý Bohça [Þiir]
Sensin Yar [Þiir]
Gözyaþý Kýrýklarý [Þiir]
Kaygan Yol [Þiir]
Perde [Þiir]
Bað Bozumu [Þiir]
Gül (S) Açýmý Bahar Bir Buket Hüzün [Þiir]


Osman Altýnbaþ kimdir?




yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Osman Altýnbaþ, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.