..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Bu hafifçe kenara itilecek bir roman deðil. Daha büyük bir þiddetle uzaða fýrlatýlmalýdýr. -Dorothy Parker
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Ýnceleme > 7nci Sanat (Sinema) > Efe Buðra




7 Temmuz 2003
Üç film birden, Þener Þen...  
Efe Buðra
Türk sinemasýnýn ve milyonlarca izleyicinin, Þener ÞEN’e kayýtsýz kalmayýþý ve minnettarlýðý, hiçbir þekilde bir tesadüf deðildir...


:EDBG:
DEÐÝRMEN

Özetle...
Yýl 1914...yer Osmanlý Ýmparatorluðu-Sarýpýnar kazasý...Tüm kasaba ahalisi Naciye adlý bir dansözden illallah etmektedir. Olay, kazanýn kaymakamý Halil Hilmi beyin kulaðýna kadar gider. Fakat nefsine hakim olamayan Halil Hilmi’nin bir gece Naciye’yi seyretmeye bir bað evine gitmesiyle her þeyin seyri deðiþecektir; çünkü o gece Sarýpýnar’da deprem olacaktýr...
Bu þekilde özetlenen Atýf YILMAZ’ýn 1986 yapýmlý “Deðirmen” bugüne kadar yapýlmýþ en kayda deðer siyasi taþlamalardan biri. Öncelikle filmin geçtiði dönem Osmanlý Ýmparatorluðunun son dönemleri; yani Osmanlý Ýmparatorluðu’nun yönetenleri de dahil her türlü bürokratýn ve siyasetçinin topluma ve onun sýkýntýlarýna yabancý olduðu bir dönem. Hal böyle olunca Sarýpýnar’ýn kaymakamý dahi bu toplumundan “bi’haber”lik anlayýþýný seçiyor.
Zelzele geliyorum demez!..
Filme dönecek olursak depremden sonra hafif yaralarla kurtulan ‘alem’zedeler baþka bir þok geliþmeyle sarsýlýrlar; aslýnda deprem yalnýzca bulunduklarý bað evinde olmuþtur. Ancak çok geçtir; çünkü deprem haberi hemen deprem gecesi Ýstanbul’a ulaþmýþtýr, hem de bire bin katýlarak. Artýk deprem Sarýpýnar’ýn dýþýna taþmýþtýr ve kaymakam dahil tüm kasaba önde gelenleri tedirgindir. Bundan sonra asýl depremle karþý karþýya kalýnmýþtýr. Sýrayla Ýstanbul’dan yardým heyeti ile kaymakam vekili,mutasarrýf ve vali kasabaya gelirler. Karþýlaþýlan iki gerçek vardýr; bir tanesi kasabada deprem olmadýðý diðeri ise olaylarýn kahramaný Naciye’nin cazibesi.
Halil Hilmi’nin bu olaylarýn baþ sorumlusu olarak görevinden alýnmasý üzerine Sarýpýnar gerçeði ortaya çýkar. Halil Hilmi kasabada gittiði her yerde artýk kasabanýn gerçek yüzünü görmektedir. Virane halindeki yapýlar, sefalet içindeki insanlar kasabanýn her yerindedir. Hiç kimse halinden hoþnut deðildir ve herkes kan aðlamaktadýr. Bu ‘toplumla yüzleþme’den sonra Halil Hilmi aslýnda neyin yanlýþ olduðunu anlamýþtýr; ancak Ýstanbul’dan gelen yeni haber ile olaylar iyice karmaþýk hale gelir.
Krize son...
Þehzade, yanýna yabancý basýn mensuplarýný da alarak zelzelenin aðýr sonuçlarýný görmek için Sarýpýnar’a doðru yola çýkmýþtýr bile. Bunu tarihi bir fýrsat olarak gören fakat ortada bir deprem ve onun aðýr sonuçlarý olmadýðýnýn da farkýnda olan Sarýpýnarlýlar için yapýlacak tek þey vardýr: kendi elleriyle bir deprem manzarasý yaratmak. Zaten harap olan bu kazayý deprem yerine çevirmek zor olmaz; Þehzade de büyük bir deprem olduðuna inanýr; hatta yardýmlarla birlikte, özverisinden dolayý Kaymakam Halil Hilmi beye de bir baþarý madalyasý verilir.
Þehzade bu þekilde Sarýpýnarý terkeder; fakat ödülü ile birlikte; yani olaylarýn müsebbibi, kývrak dansýyla ün yapmýþ Naciye’yi de yanýna alarak. Þehzadeyi büyük bir deprem olduðu oyununa inandýran da ‘Naciye gerçeði’dir! Sonuç olarak Sarýpýnar’da hiçbir þey deðiþmemiþtir, Halil Hilmi’nin bilinci dýþýnda...
Acaba gerçekten zelzele oldu mu?
Filme genel olarak bakýlacak olursa , film karþýmýza siyasi bir eleþtiri olarak çýkýyor. Bir dönem filmi olmasýna karþýn filmin, yapýldýðý zamandan da etkilenildiði bir gerçek. Atýf YILMAZ bu gerçeði þu sözleriyle ifade ediyor:

“Bugünün birçok sorununa 1914’ten bakarak bir film yaptým.”(80’ler Türkiye’sinde sinema,Haziran 2000,s.184)

Öncelikle filmin baþ kahramaný Kaymakam Halil Hilmi Bey’in bulunduðu ortam þöyle analiz edilebilir: yönetimi denetleyen softalar, deli gözüyle bakýlan aydýnlar ve toplumun bulunduðu durumdan bi’haber, gününü gün eden bürokratlar. Softalar ve aydýnlar arasýnda günümüze kadar taþýnan irtica tartýþmalarý o zaman baþlamýþ. 31 Mart Olayý’nýn akabinde geçen bir dönem olmasý dolayýsýyla bu tür bir ayrýntýdan yararlanýlmýþ.
Filmdeki bir çok diyalogdan anlaþýlacaðý gibi yönetim toplum meselelerine çok uzak. Özellikle dönemin politikacýlarýnýn ve bürokratlarýnýn bir saadet zinciri misali ‘bana dokunmayan, bin yaþasýn’ þeklindeki gizli sloganlarý, hareket ve tavýrlarýna açýkça yansýyor. Hatta ‘bugün git, yarýn gel’ ya da ‘körler, saðýrlar’ anlayýþlarýnýn belki de tohumlarýnýn atýldýðý bir dönem. Herkes bir altýndakini ezmekte, depremden deðil de rezalet olarak görülen bir durumdan kurtulmaya çalýþýlmaktadýr. Bu tür bir ortamda hiyerarþi kayýtsýzlýk anlamýnda da söz konusu; yani zaten Osmanlý önde gelenlerinden baþlayan hiyerarþik bir kayýtsýzlýk zinciri, her ne kadar dýþ etkilere kapalý da olsa -belki de telepatik olarak- Anadolu’nun ücra köþelerinden biri olan Sarýpýnar’a kadar sirayet etmiþtir.
Ancak toplumlarýnýn yaþadýklarýný bilinç altýna atarak unutmuþ gibi yapan yönetimin hiç ummadýklarý bir þekilde Sarýpýnar’ýn, ismini Ýstanbul’a kadar duyurmasý onlarý en çok rahatsýz eden olay oluyor. Bu, filmin önemli karakterlerinden Mühendis Kazým Bey’in þu diyaloðunda çok iyi anlatýlýyor:

“-Unutulmuþ olmak hoþlarýna gidiyor,Bir kahpe yüzünden de olsa merkez Sarýpýnar’ý hatýrladý ya, þimdi herkesin ödü kopuyor!”

Filmde dikkati çeken bir diðer nokta da basýnýn o zamanýn Osmanlýsý’nda etkili bir role sahip olmasý. Her türlü haber Sarýpýnar’dan Ýstanbul’a ve bilumum yerlere basýn aracýlýðýyla ulaþýyor. Basýn bu sayede toplumu ayaða kaldýrýyor ve Ýstanbul Üstleri’ni dahi korkutacak bir güç olarak karþýmýza çýkýyor. O zamanlar bir yað zammýnýn dahi toplumu ayaklandýracaðý düþünülerek basýnda yayýmlanmadýðý düþünülürse, küçük bir kazada yaþanan akýl almaz depremin basýnda olanca abartýsýyla yayýmlanmasý tabi ki her þeyin iþleyiþinde kayýtsýzlýða alýþmýþ olan yönetimin tüm bireylerini huzursuz edecektir.
Aslýnda filmin en þaþýrtýcý kurgusu Þehzadeden askerine kadar, toplumsal olaylarýn maniplesinde rol oynamalarý ve toplumun çýkarlarýna karþý, iktidarýn her þekilde devamlýlýðýný sürdürmesini yeð tutmalarýdýr. Bu hemen günümüz politikalarýný akla getirmektedir; acaba günümüzde de bu tür toplumu yanlýþ yönlendirilme anlayýþý mevcut mudur?
Bu bilinmez ancak o zaman, yönetenlerin kendilerini dahi oluþturduklarý senaryolara inandýrdýklarý bir gerçektir. Bu filmde de çarpýcý olan, her gün yaþanan depremin yaralarýný sarmaya çalýþanlarýn, asýl depremi politik ve bürokratik örümcek kafalarýnda yaþadýklarýdýr. Filmin baþ kahramaný Kaymakam Halil Hilmi, yaveri Hurþit’e sorduðu þu soruyla bunu çok güzel açýklar:
“Acaba gerçekten zelzele oldu mu?”

Deðirmen
Yönetmen: Atýf YILMAZ
Oyuncular: Þener ÞEN, Serap AKSOY
Ali ERKAZAN
Yapým yýlý:1986

AÞK FÝLMLERÝNÝN UNUTULMAZ YÖNETMENÝ

Av ve Avcý...Bir Haþmet Asilkan filmiydi...Hani fena film deðildi...Ah! bir de Müjde, filmde oynasaydý!..

Film, aþk filmlerinin unutulmaz yönetmeni Haþmet Asilkan’ýn yeni hayatýndan kesitlerle baþlar. Haþmet Asilkan sol görüþlü bir yönetmendir; siyasi filmler izler, sergileri takip eder, kokteyllere katýlýr, klasik müzik dinler, Varlýk dergisi okur, viski içer v.s...Haþmet Asilkan aslýnda yalnýzca, zamanýnda bir çok aþk filmine imza atmýþ, fakat hiçbir zaman tanýnmamýþ bir Yeþilçam yönetmenidir. Hayatýný böyle sürdürmek istemez ve toplumsal film furyasýnýn raðbet gördüðü bir dönemde senaryosunu yazar ve filmi çekmek için arayýþlara baþlar.
Birkaç yapýmcý ve Müjde Ar tarafýndan reddedildikten sonra emektar ama iþe fazla yaramayan bir ekip ve sol görüþlü gençlerden oluþan oyuncu kadrosu ile filme baþlar. Film için ayrýlan bütçe çok kýsýtlýdýr; ancak bu film Haþmet Asilkan için çok önemlidir, çünkü o, hayatýnda yepyeni bir sayfa açarak geçmiþini silmek istemektedir.
Film çekimleri güzel baþlar, her þey yolundadýr. Fakat bir süre sonra beklenmeyen olaylar üst üste gelmeye baþlar. Sinema emektarlarýndan Nihat, film çekimlerinin ortasýnda kalbine yenik düþer; ardýnda Haþmet Asilkan’a yalnýzca kaplumbaðasýný býrakarak. Filmin yapýmcýsý, hiçbir þey söylemeden filme ayrýlan bütçeyi de alarak kayýplara karýþýr.
Paydos...
Bu olaylardan sonra, filme ara verilir. Haþmet Asilkan’ýn birinci sýnýf yönetmenlik hayalleri tam sona erecekken, para bulunur ve tekrar çekimlere baþlanýr. Film, ucu ucuna bitirilir, tam da yönetmenin istediði gibi toplumsal içerikli bir film olmuþtur. Artýk geriye yalnýzca, gala gününü, yani Haþmet Asilkan’ýn zafer gününü beklemek kalmýþtýr.
Ve en sonunda Filmi çoðaltan þirketten, negatifler çalýnarak, filmin gösterimi yapýlýr. Ancak film raðbet görmemiþ; zafer günü, kabusa dönüþmüþtür. Artýk tek bir þey vardýr Haþmet Asilkan için; ölmek. Yönetmen tam kendi filmlerinin negatifleriyle kendini boðacakken telefon çalar; Haþmet Asilkan’a yeni bir film teklifi gelmiþtir. Bu bir aþk filmi mi, yoksa toplumsal içerikli bir film midir?, bilinmez...

Toplumsal Fiyasko...
Yeþilçam sinemasý, genelde yoksul oðlan, varlýklý kýz aþkýný, ya da tersini iþleyerek, ayrýlýk acýsý, kader, zalim felek temalarýyla yýllarca izleyicinin duygularýný sömürmüþtür. Birbirini çok seven yakýþýklý erkekle, güzel kýz, aralarýna giren kötüler yüzünden uzun süre acýlar çekmiþler; en sonunda kavuþabilmiþlerdir.
Yýllarca böyle masallarla gençleri ve ev hanýmlarýný sinemaya çeken Yeþilçam, 1970’li yýllarda artýk bunu baþaramaz olmuþtur. Televizyonun yayýna baþlamasý, ekonomik durumun bozulmasý, geçim koþullarýnýn zorlaþmasý ve bunun sonucu geliþen siyasal çatýþmalar, gerginleþen toplumsal hava insanlarýn sinemaya gidiþini engellemiþtir.(Esen Þükran, 80’ler Türkiye’sinde Sinema, s.145)
Aþk filmlerinin-kaba adýyla arabeskin- bu þekilde hoþ bir seda býrakarak tarihe karýþmasýnýn akabinde toplumsal sinema baþlamýþtýr; ancak toplumsal sinemanýn etkileri, arabesk kadar dar kapsamlý olmamýþtýr. Toplumsalcýlýða kayan bir çok kiþi, kimlik bunalýmýna girmiþtir. ‘Aþk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni’ tam da bu toplumsal gerçekliði iþleyen bir film olmuþtur .(ancak asgari bir baþarýya imza atarak)
Filmde, geçmiþte kaliteli olmasa da beðenilen filmlerin altýna imza atan, yönetmen Haþmet Asilkan, filmlerinin yeterli olmadýðýna dair kuruntulara kapýlýr. Kendini farklý bir dünyaya adapte etmeye çalýþan bu yönetmenin baþýna bir çok trajikomik olay gelir. Aslýnda, o farklý dünyaya adapte olamayacaðýný kendisi de bilmektedir. Ancak, siyasal suçtan dolayý hapse girmeyi dahi bir kendini kanýtlama göstergesi olarak görmesi, düþtüðü komik ve karmaþýk durumu gösterir.
Haþmet Asilkan, bir bakýma haklýdýr; çünkü eski filmler ve eski yönetmenler artýk kaile alýnmamakta, yapmýþ olduklarý çalýþmalar aþaðýlanmaktadýr. Devir, toplumsal film yapma devridir. Burada, yine büyük bir çeliþki oluþturan durum ise, toplumsal olarak adlandýrýlan filmlerin toplumla yakýndan uzaktan ilgisi olmayýþýdýr. “Av ve avcý; avcý, av oluyor...av da avcý...”, konuk oyuncu Müjde AR’ýn bu sözleri duyduktan sonraki yüz ifadesine dikkat edin; aslýnda o yüz ifadesi, yönetmenimizin düþtüðü durumu en iyi gösteren sahnelerden biridir.
Anlaþýlmak ve tanýnmak isterken, anlaþýlmazlýðýn sýnýrlarýný zorlayan Haþmet Asilkan bazen bu durumu kavramakta, hatta gizliden gizliye geçmiþe büyük özlem duymaktadýr. Fakat bu özlemi dýþa vurmakta dahi utanmaktadýr; çünkü ona göre kurtuluþ, toplumsallýk modasýnýn bir ucundan tutmaktýr. Çünkü anlaþýlma arzusunun altýnda geçen yýllara dur diyebilme isteði yatmaktadýr.
Hep kaybeden olmak...
Sonuç olarak, filmin geneline ve Türk sinemasýnýn o anki durumuna baktýðýmýzda; ister geçmiþ ýsrarcýsý olsun, ister günlük modalarý savunsun, bir çok Yeþilçam emekçisi hem maddi hem de manevi açýdan maðduriyetler yaþamýþtýr. Bu gerçek en iyi, filmin emektar Nihat’ýnýn þu sözlerinden anlaþýlýyor:
“-Hep bizim filmleri izliyorum, sabah akþam, günlerce...kendime bakýyorum, arkadaþlara bakýyorum; çoðu ölmüþ, kimimiz yok olmuþ...senin gibiler; kopmuþuz birbirimizden...parçalanmýþýz, daðýlmýþýz; her bi parçamýz, bi filmin içinde!..”

Aþk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni
Yönetmen: Yavuz TURGUL
Oyuncular: Þener ÞEN, Pýtýrcýk AKKERMAN
Gül ONAT, Aytaç YÖRÜKASLAN
Yapým yýlý:1990

ZÜÐÜRT AÐA

Bir düzen düþünün...Köylünün kendi çýkarlarý uðruna hýrsýzlýk yapmayý doðru saydýðý...Köyün þýhýnýn cennet tapularý peþkeþ çektiði...Köyün alzhammer hastasý aðasýnýn ilerlemiþ yaþýna raðmen evlenmekten baþka bir þey düþünmediði...Ýþte Þener ÞEN’in Haraptar Köyü’nün aðasý olarak karþýmýza çýktýðý ‘Züðürt Aða’ filmi bu tür temalarý sýrtýna atarak ilerleyen bir film.
Bir köy komedyasý...
Haraptar köyü, isminin anýmsattýðý kötümser anlam gibi üst üste gelmiþ kuraklýklarla köylüsünün sefaletten kývrandýðý bir doðu köyü...kiþilik olarak iyimser bir yapýya sahip olan köyün aðasý(Þener ÞEN) köyde hala etkin bir güç konumundadýr. Fakat etkinliðinin tek kaynaðý, köylünün açlýðýný bir anlýk da olsa unuttuðu, aðanýn ise egolarýný tatmin ettiði ayda bir yapýlan ‘sahte pehlivanlýk’ gösterileridir.
Bunun dýþýnda köy yaþamý hem aða hem de köylü için çekilmezdir. Aða hem yaþýna raðmen hala evlilik düþünen babasýyla uðraþmaktadýr hem de mutsuz bir evlilik yaþadýðý karýsýyla. Köylü ile ortak sýkýntýsý ise yýllardýr mahsul vermeyen topraklardýr. Bunun için þýhýn bin bir ricayla katýldýðý yaðmur dualarý dahi kar etmez. Aða þehirden gelen arkadaþlarýnýn ýsrarýna raðmen köyünü terk etmek istememektedir. Aðalýðýn artýk önemini yitirdiðini bilmesine raðmen, ‘gemisini en son terk eden kaptan’ edasýyla her olumsuzluðu göðüsleyeceðini ima eder.
Ancak iþler sanýldýðý kadar kolay deðildir. Öncelikle köylünün uzun zamandýr bilinçaltýnda olan özgürlük, kendi kendinin efendisi olma gibi kavramlar bilinçlerinde yer etmeye baþlar.
Aða ilk yenilgisini köyün þýhýna karþý köy seçimlerinde alýr. Þýh seçimleri çok kolay bir taktikle kazanmýþtýr; köylülere cennetten yerler hediye ederek. Aða bunlarýn yanýnda babasýyla yani eski aðayla da uðraþmak zorundadýr; çünkü babasý Abdo Aða köye yeni gelen Kiraz adlý kýzla evlenmek için onu aðabeyinden baþlýk parasýyla satýn almýþtýr.
Aða bunlarla uðraþýrken köylü iyice bunalmýþ ve þehre göç etmeye karar vermiþtir. Fakat bunun için tek yol vardýr: aðanýn tüm mahsulünü çalmak. Abdo Aða’nýn evlendiði gece hem, aðanýn mahsulleri çalýnýr, hem de Abdo Aða ölür. Artýk þehre göç etmekten baþka çare kalmamýþtýr.
Aða þehirde...
Filmin bundan sonrasýnda aðanýn þehir yaþamýnda varolma savaþý baþlar. Aða hiçbir iþten anlamamakta ve giderek sýfýrý tüketmektedir. Bir çok giriþimde bulunur; ancak hepsi baþarýsýzlýkla sonuçlanýr. Tüm servetini, eþyalarýný kaybeder. Bu arada yakýn gördüðü herkes, hatta karýsý tarafýndan dahi terkedilir. Bu arada kendi köylüsünden uyanýk olanlar köþeyi kýsa yoldan dönmüþlerdir. Kendisi ise babasýnýn karýsý Kiraz ile baþbaþadýr. Bundan sonra, koca þehirde yapabileceði tek þey ise bellidir: Çiðköfte...

Her koyun kendi bacaðýndan...

Hikaye 1980’li yýllardan bahsediyor. Bunun bir sonucu olarak, filmin ana temasý ‘iç göç’; Çünkü Türkiye’de göçlerin en yoðun olduðu dönem bu 1980 dönemidir.(Thema Larousse, cilt 2, s.472)

Þener ÞEN bu filmde, marabalarýna hükmetmekten baþka bir iþe yaramayan, aðalýðý bile sýrf þanýný sürdürmek için yapan bir aða tiplemesiyle karþýmýza çýkýyor; ancak gayet gerçekçi bir biçimde iyimser ve köylüsünü seven bir aða.
Fakat ileriyi göremeyen ve fazla iyimser bir aða olmasý, ona kaybettiren unsurlar oluyor. Aðanýn kötü gidiþatýnýn baþlangýç noktasý ise seçimlerde desteklediði partinin seçileri kaybetmesi ve umulan kredinin alýnamamasý oluyor; yani bir bakýma aðamýz siyaset kurbaný oluyor. Bu olay, gözümüzde bir baþka gerçeði de ortaya çýkarýyor; köylü hala, dini hurafeleri kendine rehber olarak seçebiliyor. Bu, filmde þýhýn cennet tapularýnýn, aðanýn daðýttýðý paralara yeð tutulmasý sonucuyla anlaþýlýyor. Aðanýn en yakýnlarý bile cennette kendilerine güzel yerler kapýyorlar.
Aða bu duruma ne kadar sinirlense de, o da filmin baþlarýnda, arkadaþýnýn, Abdo Aða’yý doktora götürme önerisine karþý söylediði þu sözleriyle bu hurafelerin etkisinde olduðunu kanýtlýyor:

“Þýhýn iyileþtiremediðini, doktor mu iyileþtirecek?”

Aslýnda, köylülerin bilinç kazanarak köyü terk etmesi, beklenen bir sonuç olarak nitelenebilir. Çünkü her ne kadar Haraptar Köyü dýþ etkilerden uzak ve küçük bir dünya olmasýna raðmen, dýþ dünyadaki, yani þehirlerdeki sanayileþme süreci dalgalanarak, köylülerin kulaðýna kadar gidiyor. Bu sebeple ki köylülerin göçü-‘aðanýn mahsulünü çalma’ etik sorunu dýþýnda- normal bir süreç olarak algýlanabilir.
Ancak kente yerleþim süreci, aðalar için daha farklý ve zor bir sýnav olmuþtur. Kendilerine bir yer edinenler, dünün derebeyleri; þimdinin sanayi devleri olarak yaþamlarýna devam etmiþlerdir. Filmimizdeki züðürt aða gibi uyum saðlayamayanlar ise, þehrin kenar mahallerinde kaybolup yitmiþlerdir.

Züðürt Aða
Yönetmen: Nesli ÇÖLGEÇEN
Oyuncular: Þener ÞEN, Nilgün NAZLI
Erdal ÖZYAÐCILAR, Füsun DEMÝREL
Yapým yýlý: 1985

ÞENER ÞEN’DEN YANSIMALAR

-"Ben sokaðýn ta ortasýndan geldim. Gecekonduda büyüdüm. Ýþçilik, iþportacýlýk, þoförlük yaptým. Bir baltaya sap olmak için ilkokul öðretmeni oldum. 3 yýl Muþ'un bir köyünde öðretmenlik yaptým..."
-"Þansa hiç inanmam. Kopara kopara yaptým her þeyi. Çileli oldu tabii. 1966 yýlýnda öðretmenken, tiyatrocu olmaya karar verip, istifa ettim. Ama ne eðitim var, ne bir þey... Kalabalýk bir oyunda, gýkýný çýkarmadan sahnede oturan bir figüran olarak baþladý oyunculuk hayatým. Sonra bir yýl parasýz çalýþtým tiyatroda. Çünkü, oyuncu olmayý kafama koymuþtum...
-"Tiyatroculuk sürerken, sinemaya da bulaþtým. Orada da figüran olarak iþe baþladým. Derken küçük küçük roller buldum. Ertem Eðilmez'in beni keþfetmesinden sonra "Hababam Sýnýfý"yla birlikte yükseliþim baþladý..."
-"Bana kalsa yýlda 10 film çekmek isterim. Ama, dört yýldýr bir tane bile çekemedim. Bunun nedeni, iyi senaryo olmamasý. Eðer senaryo iyi deðilse, dünyanýn en iyi oyuncusunu koysanýz para etmez... Ben de, iyi olmayan bir senaryonun yanýna dünyada yaklaþmam..."

Son söz...

Þener ÞEN, bir çok filminde ezik halkýn sýkýntýlarýný, baþarýlý canlandýrma yeteneði sayesinde beyaz perdeye taþýmýþtýr. Bu nedenle, Þener ÞEN olgusunu, yalnýzca bu üç filme sýðdýrmak yanlýþtýr. Ancak, Þener ÞEN özellikle bu filmleriyle, deðiþik sýnýflarýn iradesi olmuþ, onlarýn topluma dahil olma süreçlerinin tasvirini üstlenmiþtir. Bu yüzden, Türk sinemasýnýn ve milyonlarca izleyicinin, Þener ÞEN’e kayýtsýz kalmayýþý ve minnettarlýðý, hiçbir þekilde bir tesadüf deðildir.

Efe Buðra



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn 7nci sanat (sinema) kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
2001:Bir Uzay Efsanesi

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Kuþ Bakýþý [Þiir]
Sonun Baþlangýcý [Þiir]
Dönemeçte [Þiir]
Tutsak [Þiir]
Kapý... [Öykü]
Yapay Gökyüzü... [Deneme]


Efe Buðra kimdir?

Birden büyük, ikiden az, üçe yakýn, dörrten uzak, böyle sürüp giden bir hayatýn yolcusu. . .

Etkilendiði Yazarlar:
Elias Canetti, Ursula Leguin, JRR Tolkien


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Efe Buðra, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.