Bir klasik herkesin okumuþ olmayý istediði ancak kimsenin okumayý istemediði eserdir. -Mark Twain |
|
||||||||||
|
Kadýn, bir bir ölü gibi hareketsizdi. Ne kýpýrdýyor, ne konuþuyor, ne de çektiði acýyý ifade eden en ufak bir ses ya da belirti vermiyordu. Pencerenin önündeki sedirde oturuyordu kadýnlar. Bazýlarýnýn gözleri yaþlýydý. Baþlarýndaki yemenilerle yaþlý gözlerini gizlemeye çalýþýyorlardý. Arada bir fýsýltýyla konuþuyorlar, bir yandan da küçük kýzý ve kardeþlerini izliyorlardý. “ Bu kadýna bir þey olursa, çocuklar ne yapacaklar?” sorusunu soruyor gibilerdi. Küçük kýz ve iki kardeþi zaman zaman odaya girip çýkýyor, kadýnlarýn konuþmalarýndan, annelerine ne olduðunu anlamaya çalýþýyorlardý. Komþu kadýnlarýn aralarýnda konuþurken ya da odaya yeni gelen birisine annenin rahatsýzlýðýný açýklarken fýsýldarca ” kadýn hastalýðý” dediklerini duydu. Acaba kadýn hastalýðý ne demek oluyordu? Bu hastalýk sadece kadýnlarda görülen bir hastalýk olmalýydý. Yoksa neden “ Kadýn hastalýðý ” desinlerdi! Bir de erkeklerin, neden bu hastalýða yakalanmadýklarýný merak ediyordu. Herkes aðýz birliði etmiþçesine suskun olduðu için o da kimseye bir þey soramýyordu. Odada bulunanlarýn annenin hastalýðýndan söz ederken, çocuklarýn duyamayacaðý þekilde konuþmalarýndan hem rahatsýz oluyor, hem anlam veremiyordu. Neydi bu suskunluk, bu gizlilik ? Hasta olmak ayýp mýydý? Kadýn hastalýðý da bir hastalýk olmalýydý . Kýzamýk gibi, kabakulak gibi. Çocuklarýn hastalýðýndan söz etmek ayýp olmuyordu da, neden kadýnlarýn hastalýðýndan söz etmek ayýp oluyordu? Bunu çok merak ediyordu. Acaba kadýn hastalýðý neydi, nasýl bir hastalýktý ki annesini böyle yataða düþürmüþtü. Neden hasta olmuþtu annesi? Ýyileþecek miydi? Yoksa ?........... Annesi aslýnda hiç hastaya benzemiyordu.Sanki derin bir uykuda gibiydi. Oflamýyor, poflamýyor, öylece yatýyordu. Hiç sesi çýkmýyor. Hasta gibi deðil de sanki ölüyor gibiydi Allah korusun. Odaya dolan o kadar kadýn, anne için hiçbir þey yapmýyordu. Sadece anneyi arada bir de kardeþleri süzüyorlardý, o kadar. Bir de aralarýnda aðlayanlar oluyordu gizli gizli. Gözler nemli, gözler ýslaktý. Küçük kýz onlarý gördükçe, annesinin hastalýðýnýn tehlikeli olduðunu daha iyi anlýyordu. Kadýnlarýn neden böyle amaçsýz sedirde oturduklarýný, neyi beklediklerini, annesi için neden bir þeyler yapmadýklarýný merak ediyordu. Kadýnlarýn arasýnda Tevhide Teyze diye hitabettikleri biri vardý. Galiba akrabaydý. Annesinin bu teyzeyi çok sevdiðini biliyordu. Sýk sýk evlerine gelip gittiðini, birçok konuda annesine akýl verdiðini hatýrlýyordu. Annesinden yaþça oldukça büyüktü Tevhide Teyze. Ýþte kadýnlarýn içinde en üzgün olaný oydu. Devamlý gözyaþlarýný siliyor, üç kardeþe acýyan gözlerle bakýyordu. Daha sonra babasýnýn beklendiðini anladý küçük kýz. Baba iþi nedeniyle aileden hep uzaktaydý. Ayda bir falan geliyordu köye. Kasabada, bazen de kasabaya uzak ve neresi olduðu bilmediði yerlerde çalýþýyordu. Babaya annenin hasta olduðu haberini nasýl vermiþlerdi, bilmiyordu. Keþke babama hemen haber verebilseydik, o da çarçabuk gelebilseydi, annemi alýp, kasabaya doktora götürebilseydi diye aklýndan geçiriyordu.Telefon denen þeyin varlýðýndan haberi vardý da, köyde telefon yoktu. Neyse ki, yakýn bir çiftlikte oturan halasý gelmiþti. Onu gördükçe, üzüntüsü biraz hafifler gibi oluyordu. Halasýndan kuvvet alýyordu. Uzun bir süre öyle sessiz bekleyiþ devam etti. Derken babasý bir jiple geldi. Köpekler koþuyordu jipin arkasýndan ve de çocuklar. Köye çok ender olarak taþýt geldiði için, taþýt sesini duyanlar pencerelerden bakýyorlardý. Kasabaya genellikle yayan veya at arabasýyla, atla, eþekle gidilip gelindiði için; köye gelen jip herkesin dikkatini çekiyordu. Baba eve geldiðinde koþarak onu karþýlayan, kucaðýna atlayan, neler getirdiðini soran üç kardeþ; bu defa suskunlardý. Bir kenarda, olanlarý izliyorlardý yalnýzca. Babalarýna sarýlmak, kendilerine neler getirdiðini sormak akýllarýna bile gelmedi. Babasý köye geldiðinde eli- kolu dolu gelirdi hep. O nedenle üç kardeþ babalarýný, köyün giriþindeki Pazar Kaþý denilen tepede karþýlarlardý. Bugün ilk kez böyle olmadý. Kýsa bir süre sonra annesini bir battaniyeye sarýp jipe bindirdiler. Zavallý annesi yürüyemiyordu bile. Ve jip hareket etti. Jipin, köyün tozlu yollarýnda ilerlemesini izledi üç kardeþ, gözden kayboluncaya kadar. Araba küçüldü küçüldü, köyün tozlu ve virajlý yollarýnda gözden kayboldu. Annesinin gitmesiyle, içinde bir þeylerin eridiðini, içinde taþýdýðý bir bütünün eksildiðini hissetti küçük kýz. Boþalan yere de tarif edemeyeceði acýlar ve korkular doldu. Aðlamak istiyor ama aðlayamýyordu. Bir topak geldi, boðazýnýn ortasýna çakýldý kaldý. Nefes alýp verdikçe, o topak bir aþaðý bir yukarý gidip geliyordu. Tükürüðün bile yutamýyordu. Hiç kimse çocuklara bir açýklama yapmýyordu. Kadýnlarýn, annenin hastalýðý hakkýnda açýk açýk konuþmamalarý; sanki çocuklarýn konuþmasýnýn, annelerinin hastalýðýnýn ne olduðunu sormalarýnýn bile uygun olmadýðý sonucunu doðuruyordu. O nedenle kimseye bir þey sormuyordu küçük kýz , soramýyordu. Biraz da inadýna susuyordu. O sormadan birilerinin bir þeyler söylemesini bekliyordu çünkü. Ama nafile ! Hatta teselli etmek gereðini bile duymuyorlardý. “ Acaba bizim, annemizin hastalýðýný umursamadýðýmýzý mý sanýyorlar? Yoksa bizim üzülmemiz, annemin hastalýðýnýn ne olduðunu merak etmemiz, onlarý ilgilendirmiyor mu? “ diye düþünüyordu. Annenin kasabaya götürülmesiyle birlikte, kadýnlar yavaþ yavaþ daðýldýlar. Ellerini göðüslerinin üzerinde kavuþturan kadýnlar, baþlarý öne eðik, fýsýl fýsýl konuþarak çekip gittiler. Halasý onlarla kaldý. Yalnýz bu arada bir abla çocuklara þeker verdi. Küçük kýz aðzýna aldýðý þekeri, gerilen sinirlerini boþaltmak istercesine ya da hýrsýný þekerden almak istercesine, diþlerinin arasýnda parçaladý. Katur-kutur sesler çýkararak yedi akide þekerini. Yaþça kendisinden birkaç yaþ büyük olan o abla, eliyle küçük kýzý göstererek. ”Aaaaaaaaa! Þuna bakýn. Arpa yiyen atlar gibi ses çýkarýyor.” dedi. Ve arkasýndan bastý kahkahayý..... Ýþte o zaman yediði þekeri kusmak istedi küçük kýz. Teselli edilmesi, okþanmasý gereken bir zamanda böyle alaya alýnmak aðýrýna gitmiþti. Yediði þekerden midesi bulanýyordu. Yediðine piþman oldu. “ Annem ölmek üzere, ben þeker yiyorum. Ne kadar aptal ne kadar duygusuz bir çocuðum ben! Zaten bunun için o abla benimle dalga geçti. ” Diye düþündü. Ancak bu hissettiklerinden ve düþündüklerinden kimsenin haberi bile olmadý. Alaya alýndýktan sonra annesinin hastalýðý daha da ciddi geldi küçük kýza. Kadýn hastalýðý ha!.......”Annemin hastalýðý” diye fýsýldadý. Bu kadýn hastalýðý yüzünden ya annesine bir þey olursa ? ....... Annesi evden gideli henüz birkaç dakika olmuþken, baþkasý tarafýndan alaya alýnmak, yüreðini yaralamýþtý... “ Peki, ya annem ölürse?...........Demek ki o zaman kimbilir bana neler yaparlar.” diye düþündü. Masallardaki üvey anneleri hatýrladý. ” Annem ölürse, babam bize bir üvey anne getirir mi ?” sorusunu sordu kendine. Gözlerinin önünde hayali bir üvey anne belirmekte gecikmedi. Ayný masallardaki gibi kara kuru, kazma diþli, patlýcan burunlu bir kadýn.... Babasýna gülen ama çocuklara hep kaþlarýný çatan üvey ana. Çocuklarýný ormanda býrakýp kaçmasý için babayý zorlayan, masal kahramaný o cadý .... Bir de þunu hatýrladý: Köylerinde bir kadýn öldüðünde ve iki çocuðu arkasýnda kaldýðýnda annesi bir komþularýna þöyle demiþti: ” Bir çocuðun annesi öleceðine kendisi ölsün. ”..... Çocuk aklýyla, bunun ne anlama geldiðini iyi biliyordu.Yani; annesi ölen bir çocuk o kadar kötü anlar geçirir ki, annesiz yaþamaktansa ölmesi daha iyidir....Annesinin bu sözü aklýna geldikçe, annesinden baþka kendisi için, ablasý ve kardeþi için de üzülmeye baþladý. Acýsý katlandý, büyüdü, içine sýðmaz oldu....” Bir çocuðun annesi öleceðine kendisi ölsün. Annesi hasta olacaðýna kendisi hasta olsun. Anneler nasýl olsa çok iyi bakarlar çocuklarýna, iyileþtirirler.” Diye fýsýldadý. Aradan günler geçti. Annesinin ne durumda olduðunu merak ediyordu. Kasabaya giden yok gelen yok, annesinden bir haber getiren yok. Öyle sýk sýk kasabaya giden yok ki haber getirsin. Herkes kendi iþinde gücündeydi.Harman yerlerinde hummalý bir çalýþma vardý. Biçilen buðdaylar harman yerinde dövenlerle sürülüyor, çocuklar keyifle dövene biniyorlar, týnazlar savruluyordu. Öküz arabasýnýn üzerine konulmuþ çitlerle, samanlar samanlýklara taþýnýyordu. Kimi, buðday baþaklarýnýn tam dolgun olmadýðýndan yakýnýyor; kimi, bostanýna saldýðý suyun, birileri tarafýndan kesildiðinden........Annesinin hastalýðý kimsenin umurunda bile deðildi. Herkes kendi acýsýna yanýyordu. Bir gün annesinden haber almak için, kasabanýn pazarýnýn olduðu bir Cumartesi günü akþama yakýn Pazar Kaþý’na gitti. Pazardan dönenlerin annesinden bir haber getireceðini umut ederek.Yanýnda baþka çocuklarý da vardý. Çocuklar pazarcýlarýn dönüþünü hep burada beklerlerdi. Eþek üzerine ardýlan heybedeki yiyecekler heybelerin gözünden burada çýkarýlýr ve burada yemeye baþlanýrdý. Yeni alýnmýþ düdükler öttürülür, topaçlar çevrilir, içi dolu toplar zýplatýlýrdý. Köyde bir Selme Nine vardý.Ormandan kestiði odunlarý eþeðe yükler kasabaya götürür, satardý. Dul bir kadýndý. Bir süre sonra iþte o Selme Nine’nin, eþeðine binmiþ, köye doðru gelmekte olduðunu gördü. Yanýnda da Nuri Abi diye hitabettikleri biri vardý. Derken gelenler yavaþ yavaþ yaklaþtýlar Pazar Kaþý’na. Daha fazla bekleyemedi küçük kýz; olan sesiyle haykýrdý: ” Nuri abiiiiiiiii! Annemi gördünüz mü, mü?Annem nasýlmýýýýýýþ? ” .....Daðlarda yankýlandý sesi..... “ Ýyiymiþ iyiymiiiiiþ, bir-iki güne kadar gelecekmiiiiiiiiiiþ.” Diye yanýt geldi uzaktan. Küçük kýzýn içinin aydýnlanmasýna, yüreðindeki suskun kuþlarýn kanat çýrpmaya baþlamasýna zaman kalmadan, yaklaþan Selme Nine’nin lâkýrdýsý duyuldu ” Yok caným! Ne gelmesi.....Annen daha çoook yatacakmýþ hastanede.”............. Küçük kýz çocuk aklýyla ; Nuri Abi’nin, kendisi üzülmesin diye yalan söylediðini, aslýnda Selme Nine’nin söylediklerinin doðru olduðunu hemen anladý. Ayný zamanda Selme Nine’nin densizliðini, patavatsýzlýðýný da. Kollarý iki yana düþer gibi oldu...Pazardan dönen anne- babalarýn çocuklarýyla kucaklaþmalarýný ; heybelerden çýkan þekerlemeleri, kuru yemiþleri diðer çocuklarýn çoktan yemeye baþladýklarýný görmedi bile. “ Keþke Selme Nine de Nuri Abi gibi yalan söyleseydi. Ýnanmak istediðim bir yalan olacaktý bu. “ diye düþündü. O anda Selme Nine öyle sevimsiz, öyle çirkin geldi küçük kýza....... Kara, kuru, patlýca burunlu , çirkin bir kadýn. “ Þimdiye kadar onun bu kadar çirkin, bu kadar sevimsiz olduðunu nasýl farketmemiþim ! “ diye þaþýrdý. Ýstemeyerek hayal ettiði üvey annelere benziyordu Selme Nine... “ Zaten bir gün beni azarlamýþtý. Hem de birlikte silkeleyip yediðimiz dut yüzünden. Sevimsiz kadýn! ” diye söyleniyordu. Karamsar, mutsuz, üzgün bir þeklide evinin yolunu tuttu. Kendisini evin kapýsýnda karþýlayan halasýna baktý. Halasýnýn yerine annesi olsaydý þimdi... Ýçeri girdi, sedire oturdu. Derken halasýnýn sesini duydu: ” Çocuklar! Hadi, sofra hazýr. Bu akþam yemeðimizi erkenden yiyelim.”...Sofraya oturdu küçük kýz. Ama yemek yemek ne mümkün! Boðazýný sýkan bir el, lokmalarýn boðazýndan geçmesine izin vermiyordu.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Kâmuran Esen, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |