..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
İnsanlar yalnızca yaşamın amacının mutluluk olmadığını düşünmeye başlayınca, mutluluğa ulaşabilir. -George Orwell
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Anı > Kâmuran Esen




28 Ağustos 2003
Çocukluğumdaki Çerçiciler Ve Düğünler  
Kâmuran Esen
Hayali cihan değerinde anılar.......


:GGCJ:


















Köyümüze çerçiciler gelirdi çocukluğumda. 1960’lı yıllarda....... Köy meydanına açılırlardı çerçiciler. Biz çocuklar,sevinçten deli olurduk onları görünce. Parası olmayanlar bile, çerçicilerden alış veriş yapabilirlerdi. Bazı çocuklar, sırf bir şeyler alabilmek için, evden ne bulursa getirirlerdi. Para yerine buğday, yumurta, eski naylon veya lâstik ayakkabı, kullanılmayan bakır kapları verebiliyorduk.

Bazı arkadaşlarımızın annelerinden habersiz, yepyeni naylon veya lâstik ayakkabıları bile getirdikleri olurdu. Erkek çocukları hemen mantar tabancalarına saldırırlardı. Bir seferinde erkek kardeşim bu çerçicilerden aldığı mantar tabancası ile, komşumuzda misafir olan bir çocuğun dudağını yaralamıştı. Biz kız çocuklarının gözü ise, süs eşyalarında olurdu. Tokalar, bilezikler, küpeler alırdık. Bileziklerin kolumuzda şıngırdaması çok hoşumuza giderdi. Parlak, altın sarısı renginde bileziklerin altın olabileceğini düşünürdük. Hatta bazı arkadaşlar, bunların kesinlikle altın olduğunu söylerlerdi. Pek ihtimal veremezdim ama, yine altın olduğuna inanmak isterdim.














Köyde düğünler olurdu bazen. Köy meydanında davullar- zurnalar çalar, köçekler oynardı. Sadece oynamazlar, aralarında konuşurlardı. Tiyatro yapıyorlarmış, büyükler böyle söylüyorlardı. Köçekler, kadın kılığına girmiş, süslü elbiseler giymiş erkeklerdi. Milleti, gülmekten kırıp geçirirlerdi.

Kadın kılığına girmiş erkeklerin oynaması bana çok acayip gelirdi. Ayrıca, kadınları taklit ettikleri için, kadınlarla, meselâ annemle dalga geçiyorlar gibi gelirdi, kızardım. Onları çok eğlendirici bulmakla beraber; kadın taklidi yaptıkları için onları ayıplardım. Kadınlar, kadın gibi davranmalıydı; erkekler, erkek gibi. Niçin erkek erkek oynamıyorlardı da, kadın gibi oynuyorlardı? Ne ayıptı.(!) Meselâ babamın böyle bir şey yapmasını istemezdim. İyi ki benim babam böyle bir şey yapmıyordu. Bu köçeklerin çocuklarının yerinde olmak hiç istemezdim. Bazı köçekler arkalarına bir çan bağlarlardı. Pek net hatırlayamadığım komiklikler yaparlardı.

Kadınlar ve kız çocukları bunları evlerden, örme perde arkasından seyrederlerdi. Kadınların köçekleri ve erkeklerin oynadığı oyunları apaçık seyretmesi ayıptı. Ayıplar ve yasaklar, genelde kadınlar ve kızlar içindi. Erkekler ve erkek çocukları için, ayıp olan fazla bir şey yoktu. Nedenini anlayamazdım. Bu haksızlıktı. Biz kız çocukları da, annelerimizle beraber evlerin ancak pencerelerinden seyredebilirdik.

Davul sesleri heyecanlandırırdı beni. İçimde bir şeyler büyürdü, içim kıpırdardı. Bulunduğum yerde oynamak isterdim. Utandığım için oynayamazdım. Hele o gelinler! Hepsi de çok güzellerdi. Onları güzel yapan, yüzlerindeki süslerdi biraz da. Çikolata kâğıdı gibi yaldızlı bir kâğıt, çok küçük parçalar halinde kesilirdi. Ancak milimetrekare büyüklüğünde. Kırpılmış bu yaldızlı kâğıtlar, şekerli suya atılarak, kibrit çöpü ucuyla alınır, gelinin alnına, yanaklarına ve çenesine yapıştırılırdı. Çiçek motifleri veya geometrik şekiller verilirdi.

İşte gelinleri daha da güzel yapan, bunlardı. Gelinin uzun saçlarının, kulak üzerine gelen kısmı kesilir, zülüf yapılırdı. Başına, iğne oyasından yapılmış güllerden oluşan taç takılırdı. Tacın hemen arkasından başlayacak şekilde de çatkı örtülürdü. Çatkı; kırmızı , ince bir kumaştan yapılırdı. Üzeri sarı pullarla ve boncuklarla işlenmiş olurdu.













Gelinlik yerine bindallı giyerlerdi gelinler. Gelinleri hayranlıkla izlerdik biz çocuklar. Düğün gecesi gelinlerin kucağına bir erkek çocuk verirlerdi. Gelin bu çocuğu bir süre kucağında tutardı. Acaba neden kız çocuğu vermiyorlardı? Dikkat ediyordum, kızların yapmadığı bazı şeyleri erkek çocukları yapıyordu. Bazen de gelinin yatağında bir erkek çocuğunu yuvarlarlardı. Bunun anlamını daha sonra öğrenecektim. Meğer; gelinin ilk çocuğu erkek olsun diye yaparlarmış bunu. Gelinin ilk çocuğu kız olsaydı, ne olurdu sanki? Ailemizin ilk çocuğu ablamdı, ikincisi de ben. Yani iki kız. Demek ki annem gelin olurken, kucağına erkek çocuk vermemişlerdi. Ve yatağında erkek çocuk yuvarlamamışlardı. Onun için de annemin iki kızı olmuştu.(!) Olsun, ne sakıncası vardı ki? Hem biz kızların kime, ne zararımız vardı ? Annem de babam da , beni ve ablamı, en az erkek kardeşim kadar seviyorlardı. O zamanlar bu saçma âdetten haberimiz yoktu biz çocukların. Toplumda , erkek çocuklarının kız çocuklarına tercih edildiğinden henüz habersizdik. İyi ki de habersizdik. Yoksa, çocukluğumuzun tadını, böylesine çıkaramazdık belki de.

















Resimler Nuri CAN

.Eleştiriler & Yorumlar

:: ...
Gönderen: asivemavi36 / /Türkiye
18 Nisan 2008
Çerçiler gelib boncuğu çox, Her rengi var qarası yox.... Annem küçük kardeşlerimi severken şimdilik diğer mısralarını anımsayamadağım bu tekerlemeyi söylerdi ve daha sonra benim çocuklarımı severken... Düşündüm de hiç marketler için, bijutericiler v.s için yazılan bu tür anılar varmıdır? Kim anlatacak bilmem ne caddesindeki bilmem ne bonmarşesini? Daha bir kaç on yıl öncesi nede egzotik geliyor bize... Düğünlerde piyesler oynanması çağdaş tiyatroların alt yapısı olmalı diye düşünüyorum ve bunun en güzel örneklerini Yunan medeniyetinde görüyoruz , öyleki; Her yerleşim biriminin mutlaka tiyatrosu vardır ve mantık düğünlerin burada yapıldığını ön görüyor. Ben düğünlerdeki piyesleri çok abartılı ve basit bulmuşumdur. Hiç sevmedim dersem yeridir. Statükocu, değişime, gelişime kapalı bir topluluk oluşumuz, süregelen oyun konularının güncellenmemesiydi belki bende itici etkisi uyandıran.Hoş bizde bu tip toy piyesleri olmazdı ya, erzurum tarafında izlemiştim toy/düğün piyeslerini. *** Evet çok ama çok güzel bir yazıydı ve sanırım ben konuyu çalacağım sevgili öğretmenim / Bilirsiniz severim ben böyle konuları işlemeyi/ Ben hizmetlerinize kültürel anlamda da devam ettiğinizi görüyorum ve neden daha buralarda olduğunuzu, neden daha flaş bir isim olmadığınızı yargılıyorum ve toplumumuzu mahkum ediyorum... Sağlıkla, sevgiyle...

:: Köy oyunları
Gönderen: niyazi karakurt / düzce/Türkiye
19 Nisan 2007
Şimdilerde televizyon sayesinde Anadolu'nun birçok yerinde de oynandığını gördüğümüz, kökeni ta orta asya ya dayanan bu oyunlar bizim köyümüzdeki düğünlerde de oynanırdı eskiden. Yazınızı okuyunca o günleri tekrar yaşadım sanki.Teşekkürler ve tebrikler sayın öğretmenim

:: manavcı,berberci
Gönderen: Biyani Aryan / Van/Türkiye
13 Mart 2006
merhaba yazınlarını hayranlıkla okuyor, olabildiğince takip etmeye çaba harcıyorum.Özellikle "çerçiciler ve düğünler" denemeniz benzer çocukluk anılarımdan dolayı ilgimi çekti ve defalarca okudum.Okurken her defasında farklı şeyler düşündüm.Bu düşüncelerimden birkaçı: -Ben anlatacak/yazacak olsam nasıl yazardım? -Hayatlarımız ne kadar da benzermiş? -Yazan bunları yaşamış mı yoksa yaşamaya mı çalışıyor vs. Bu karmaşık düşünceler içinde başlıkta yanlışlık oldugu ve "çerçi" kelimesinin zaten meslek adı oldugu kanısına vardım.-ben dil bilimciyim-Alışveriş işinin erbabı ve genellikle sizin de belirttiğiniz üzre takas usulü ile ticaret yapan kişidir çerçi. Bu kelimenin sonuna -ci eki getirmek yanlış olur.Bu hata sanırım kelimenin Türkçe olmayışını gözden kaçırmamızdan kaynaklanıyor.Saygılar sunarım.

:: Kızı erkeği olmaz ki evladın
Gönderen: Derya Çölkesen / Ankara/Türkiye
24 Şubat 2006
İnsanların çocukları arasında erkek veya kız diye nasıl ayrım yapabildiklerini ve bazı insanların neden erkek çocuklara kızlardan daha fazla değer verdiklerini hiç anlayamıyorum.Bir erkek kardeşim yok ama olsa da ailemin onu benden çok seveceğini ve ona benden çok değer vereceğini hiç sanmıyorum.Benim için ve ailem için çok şükür ki böyle bir ayrım söz konusu değil.Bu konuyu bu kadar güzel dile getirdiğiniz için sizi tebrik ederim. :)

:: Devamı nerede
Gönderen: Gözde Kılıç / Ankara
4 Eylül 2003
Ne kadar hoş gidiyordu; kendimi kaptırmışken yazının akışına, gözümün önünde canlanmışken anlattıklarınız, neden bitti?

:: Tebrikler
Gönderen: Lacizün / Mersin
31 Ağustos 2003
sizi okumayı seviyorum.. devam tebrik ederim




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın anı kümesinde bulunan diğer yazıları...
Sen Bir Garip Çingenesin / Nene Gerek Gümüş Zurna !
Yağmur , Güneş , Rüzgâr ve Babam
Eşeği Düğüne Çağırmışlar
Biz Üç Kardeş
İpotek
Hafızam Beni Nasıl Yanılttı
İspiyoncu Kuşlar
Yaramaz İsmail Abi
Kesim Motoru / Anı
Salıncak Çamı

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Farzederek Yaşayamazsın
Kiralık Evin Şartları...........
Yanmayan Bir Ampulden Nasıl Mutlu Olunur
Bir Doğum Günü Öyküsü
Bir Boyama Kursu Öyküsü
Ağır Misafir
Kadın Hastalığı
Keltepe'nin Öyküsü
Bir Memleketin Dönüşüm Hikâyesi
Kiracının Kapısını Her Gece Ecinniler mi Çalıyor!

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Dönüşü Olmayan Gidiş [Şiir]
Seni Özlemenin Kitabını Yazabilirim [Şiir]
Bensiz Yaşamaya Alışacaksın [Şiir]
İşte Gidiyorsun [Şiir]
Gelseydin Eğer [Şiir]
Ne Zaman Seni Düşünsem [Şiir]
O Beklenen Hiç Gelmeyecek [Şiir]
Çek Beni İçine Bir Nefeste [Şiir]
Sığınacağım Başka Yürek Yok [Şiir]
Uykularında Sev Beni [Şiir]


Kâmuran Esen kimdir?

Okumak ve yazmak bir tutkudur benim için. Yazdıklarımı okuyucularla paylaşmak amacıyla buraya gönderiyorum. Yıllardır, yerel bir gazeteye haftalık köşe yazıyorum. Mudurnu Belediyesinde gönüllü kültür müdürü olarak çalışıyorum. Yayımlanmış Kitaplarım: -Şiirlerle Öyküler - şiir / Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmen Yazarlar Dizisi ( 1988). . . . . . . . -Sevgi Yumağı - şiir ( 1997 ). . . . . . . . . -K. Esen'in Kaleminden Mudurnu - derleme / Mudurnu Kaymakamlığı Kültür Hizmetleri Dizisi ( 2002 ). . . . . . . . . . . -Oynatmayalım Uğurcuğum- deneme , anı / --Senfoni Yayınları ( Haziran / 2004 ) -Mudurnulu Fatma Nine'nin Günlüğü - Baskıya hazırlanıyor

Etkilendiği Yazarlar:
Okuduğum her yazardan veya yazıdan etkilenirim. Bende bir etki bırakmayacak, herhangi bir şey öğretmeyecek bir yazı düşünemiyorum.


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Kâmuran Esen, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.