Bilinç ruhun sesidir, tutkular ise bedenin. -Rousseau |
|
||||||||||
|
Çocukluðumdaki oyunlarýmýz çok eðlenceliydi. Doyasýya oynuyorduk. Ama annemin de bazý kurallarý, yasaklarý vardý. Eðer bu kurallara uymazsak, annem bizi cezalandýrýrdý. Oyun süremizi kýsýtlardý veya dýþarýda arkadaþlarýmýzla oynamamýza izin vermezdi. Onun sözünü dinlemeliydik. Sonra olan bize olurdu. Arkadaþlarýmýzýn oyunlarýna katýlamaz, evde kendi baþýmýza oynamak zorunda kalýrdýk. Annemin koyduðu kurallara uymak, yasak olanlarý yapmamak hiç de zor deðildi benim için. Bu konuda hiç zorlanmýyordum . Annemin “ yapmayýn ” dediðini yapmýyordum, iþte o kadar. Yani terbiyeli bir çocuk olmak bu kadar kolaydý. Annem bizim iyi bir çocuk olmamýz için böyle davranýyordu. Hiç bizim kötülüðümüzü ister miydi! Hem de annemizin sözünü dinlemez, ona karþý gelirsek, öbür dünyada cayýr cayýr yakarlardý bizi. Hatta annemizi üzdük diye, taþ bile olabilirmiþiz, dilimiz ensemizden çýkabilirmiþ. Bazý büyüklerimiz böyle söylüyorlardý. Bir de baþkalarýna yardýmcý olma konusunda uyarýrdý annem bizi. Evlerde su yoktu. Herkes suyunu , köy meydanýndaki çeþmeden taþýrdý. Annem, çeþmeden su getiren yaþlýlarýn ibriklerini taþýmamýzý söylerdi. Biz de bunu arkadaþlarýmýza söylerdik. Oyun oynarken, yaþlý bir teyzenin su taþýdýðýný görünce, hemen oyunu býrakýr, ibriði onun elinden almak için adeta birbirimizle yarýþ ederdik. Ama bazý arkadaþlar, taþýdýklarý ibrikteki suyun bir kýsmýný içerlerdi. Bu, yanlýþtý. Yapýlan bir iyilikten karþýlýk beklemek demek oluyordu. Ben, ne kadar susasam da içmiyordum, sabrediyordum. Annem bize sýk sýk ,” Bana lâf getirmeyin, arkadaþlarýnýzla iyi geçinin, büyüklere karþýlýk vermeyin.” diyordu. Biz de annemin sözü tutuyorduk. Büyüklerin, hele hele annelerin sözü tutulurdu. Öðretmenimiz de böyle diyordu. 3. Sýnýf Türkçe kitabýnda bir okuma parçasý vardý. O parçada, “ Annelerinize öf bile demeyiniz.” diye yazýyordu. Okuduðum veya dinlediðim masallarda, anne sözü dinlemeyen çocuklarýn baþýna hep kötü þeyler geliyordu. O halde annemin sözünü dinlemeliydik. Oynamamýza ne kadar izin verirse o kadar oynamalýydýk. Annem bizim hangi saatte evde olmamýzý istediyse, o saatte mutlaka evde olmalýydýk. Kolumuzda saat olmadýðý için vakti bilemez, oyun saatimiz doldu diye eve koþardýk. Eðer saatimiz henüz dolmadýysa, hemen evden fýrlar, oyun yerimize sevinçle geri dönerdik. Diðer çocuklarýn ne yaptýðý bizi ilgilendirmezdi. Daha doðrusu ilgilendirmemeliymiþ. Bizim eve döndüðümüz saatte, diðer çocuklarýn hâla oyuna devam ettiklerini söylediðimizde annem; ” Her koyun kendi bacaðýndan asýlýr.” diyordu, bu ne demekse. Onlar oyunlarýna devam etseler bile, annemin istediði saatte evde olmalýydýk. Aksi takdirde bizim yüzümüzden koyunlarý bacaklarýndan asarlardý (!). Oyundan eve geç dönersek, annem bir daha bizi oynamaya göndermezdi... Komþularýmýzýn meyvelerinden almak, çok ayýptý, günahtý, haramdý. Sonra Allah bizi cezalandýrýrdý. Ayrýca adýmýz hýrsýza çýkardý. O yediklerimiz ve baþkasýna ait meyveler karnýmýzda ur olurdu(!). Doktorlar karnýmýzý keser, uru karnýmýzdan çýkarýrlardý. Çok canýmýz yanardý. Bir elma veya bir avuç erik için karnýmýzýn kesilmesine ne gerek vardý! Hem haram yersek, kafamýz çalýþmazdý, okuyamazdýk(!). Benim zaten okumam iyi deðildi. Okurken hecelere takýlýyordum, utanýyordum. Bazý çocuklar da bana gülüyorlardý. Eðer baþkalarýnýn aðaçlarýndan meyve koparýrsam, okumam daha da kötü olurdu(!). Onun için kimsenin bahçesinden meyve koparýp yemezdim. Bazen dalýndan düþenleri yerdim sadece. Onu da çok yakýn bir komþumuzun bahçesinden . Hem o komþumuz bize azýcýk akraba galiba. Çocukluðumda annem iþte böyle bir sürü yasak koymuþtu ve uymamýz gereken bir sürü kural. Büyüklere karþýlýk vermek yok, komþu çocuklarýyla kavga etmek yok, baþkasýnýn meyvelerinden koparmak yok, falan filan.......Öyle herkesin evine sýk sýk gitmek de yoktu. Biz üç kardeþtik ya, biz hiç gitmemeliydik, ya da çok seyrek gitmeliydik. Kendimize “ Gene mi bu çocuklar geldi ! ” dedirtmemeliydik. Bir yere, kendimizden býktýrýncaya kadar gidilmezdi. Baþkalarýný býktýrmaktansa, kendimizi özletmek daha iyiydi. Hele yemek vakti, hiç gidilmezdi. Baþkalarýnýn evinde yemek yenmezdi. Yemekleri yalnýz kendilerine yetecek kadar olabilirdi. Hem de bizim huyumuz bozulurdu. Ev sahibinin sofra kuracaðýný anlar anlamaz, kalkýp gelmeliydik eve. Sofraya oturmamýz için ýsrar etseler bile oturmayacak, ” Karnýmýz tok.” diyecektik. Annem piþirirdi bize canýmýzýn istediðini. Bunlarý hep annem öðretiyordu bize. Eðer annemden habersiz, bir komþumuzun evinde yemek yersek ve bunu annemden gizlersek, annem hemen anlardý. Ondan hiçbir þey saklanmazdý. Çünkü aðzýmýz çok pis kokardý, yalan söyleyince(!). Biz bu kokuyu hiç duymazdýk, ama annem duyardý. Aðzýmýz kokmasa bile, gözlerimizden bilirdi annem yalan söylediðimizi. ” Diliniz yalan söylese bile, gözleriniz söylemez.” Derdi. Ama, yalan söylediðimizi gözlerimizden nasýl anladýðýný bize söylemezdi. “ Bunu sadece anneler anlayabilir. Bu bir sýr.” Derdi. Onun için yalan da söyleyemezdik. Bir de annemin kuþlarý vardý. O kuþlar gelir, baþkasýnýn evinde yemek yediðimizi, yaptýðýmýz yaramazlýklarý hemen anneme söylerlerdi(!). Ýspiyoncu kuþlar yani. Bu yüzden , annem bizim nerede ne yaptýðýmýzý bilirdi. O nedenle her zaman, her yerde dikkatli olmalý, yanlýþ þeyler yapmamalýydýk. Erkek kardeþim, gördüðü kuþlarýn peþine düþerdi, elinde sapan kaya ile. Bizi anneme þikâyet ettikleri için, onlara kýzardý. Ama öyle çoktu ki kuþlar, avlamakla bitecek gibi deðildi. Sonra öðrendik ki ; meðer bizi anneme söyleyen kuþlar o kuþlar deðilmiþ. Annemin kuþlarý bize görünmezmiþ(!). Saklý gizli bizi izlerlermiþ(!). Bunun üzerine kardeþim, kuþlarý boþuna avlamaktan vazgeçmiþti. Annem; koyduðu kurallar ve yasaklar konusunda biraz ileri mi gidiyordu, bilemiyordum. Bakýyordum diðer çocuklara, onlar için kural, yasak falan yok gibiydi. Ya da vardý, onlar umursamýyorlardý belki . Mesela bir arkadaþýmýz vardý, hayvanlara eziyet ederdi. Sineklerin kanatlarýný koparýr, tekrar salýverirdi. Arýlarý yakalar, gövdelerine süpürge çöpü batýrýrdý. O zaman arý çok deðiþik ses çýkararak uçmaya çalýþýrdý. Arkadaþýma bunu yapmamasýný, çünkü arýnýn canýnýn yandýðýný söylediðimde; ” Onlar bizi sokarken iyi mi? Oh olsun! ” derdi. Annesinin sözünü de hiç dinlemezdi bu çocuk. Hiç de öyle taþ falan olmazdý. Hani annesinin sözünu tutmayan çocuklar taþ oluyordu?.....Demek bizi kandýrýyorlardý. Olsun, taþ olmasam da, yine annemin sözünü tutarým ben. Bir gün de bir kedinin ayaklarýna ceviz kabuðu geçirmiþti gene bu çocuk. Zavallý kedi ayaklarýnýn üzerinde duramamýþ, kayýp kayýp yere düþmüþtü. Arkadaþým çok eðlenmiþti. Gülmekten yerlere yatýyordu, sanki gülecek bir þey var gibi. Bu çocuk bize kötü örnek oluyordu. Hatta bir gün kardeþim, o arkadaþýmýzdan gördüðü gibi, kedimizin ayaklarýna ceviz kabuðu geçirmiþti. Kedi ayaklarýnýn üzerinde duramýyor, kabuk geçirilmiþ ayaklarýyla kapýyý açmak istiyor, açamýyordu. Annem çok kýzmýþtý kardeþime. “ Hayvanlara eziyet etmek günahtýr.” Demiþti. Acaba o yaramaz arkadaþýmýzýn annesi ona, hayvanlara eziyet etmenin günah olduðunu söylemiyor muydu? Bu arkadaþýmýn böyle þeyler yapmasý, bizim doðrularý yapmamýza engel deðildi. Ben ve kardeþlerim, annemin kurallarýna uyardýk genelde. Onun istemeyeceði hiçbir þeyi yapmazdýk. Çok ender olarak yaramaz arkadaþlarýmýza uyar, annemin istemediði þeyleri yapardýk. Ýspiyoncu kuþlar, yemez, içmez, hemen anneme yetiþtirirlerdi.O zaman dersimizi alýrdýk(!) annemden. Þimdi uçan kuþlarý gördüðümde, çocukluðumda bizi anneme ispiyonlayan(!) kuþlarý hatýrlarým. Þimdiki kuþlar öyle ispiyoncu deðil. O kuþlar bizim çocukluðumuzda kaldý... Bunun yanýnda birçok mutluluk da.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Kâmuran Esen, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |