|
Anasayfa |
Son
Eklenenler |
Forumlar |
Üyelik |
Yazar
Katılımı |
Yazar Kütüphaneleri |
|
|
25 Kasım 2003
Deniz Kabukları
Umut
Tanıştıkları sahilden toplamıştı o deniz kabuklarını.Ege’den,kekik kokusu ve mavinin ortak yeri,Ege’den çıkan bu ilişki ,o deniz kabuklarını da İstanbul’a getirtmişti kekik ve mavi kokan bu ilişkiyle beraber. |
|
Tanıştıkları sahilden toplamıştı o deniz kabuklarını. Ege’den, kekik kokusu ve mavinin ortak yeri, Ege’den çıkan bu ilişki , o deniz kabuklarını da İstanbul’a getirtmişti kekik ve mavi kokan bu ilişkiyle beraber. Saatlerce sürmüştü sahilde o birbirinden değişik deniz kabuklarını toplamak, ve bir İstanbul kışında en güzellerinden sevgilisiyle küpe yapmışlardı beraber .
Şimdi ağlayarak yere boşalttığı o deniz kabuklarıydı. Kızın bakışları donuk bakıyordu yere dökülen deniz kabuklarına. Ağlayarak bağırıyordu, bildiği halde amaçsız çırpınmanın faydasızlığını. Yere dökülen kabuklar gibi dökülüyordu bir bir umutları.
Onu kaybetmişti, sevgilisini kaybetmişti ve en güvendiği yerden, ilişkisinden kan kaybetmiş, ilişkisini kaybetmek üzereydi. O donuk bakışlar, sözlerinin ona ulaşmaması, dökülen deniz kabuklarının o yeşil halıda birer ölü gibi yatması , sonucu belli ilişkisiyle yalnız kalan adamı iyice boğuyordu.
Yalnız kalakalmıştı, sevgisiyle, aşkıyla, onunla kurduğu yaşamla yalnız kalmıştı. Hiç düşünmeden sinsice gelen ayrılığı birden içinde hissetmişti. Yıllar önce sevgilisinin ayrılık acısı nerde olur biliyor musun, karnın oralarda , midenin altında bir yerlerde diye tanımlamasını şimdi o acıyı tamda dediği yerde yaşayarak hissediyordu.
Hiçbir yere sığdıramadığı sevgisini sahipsiz bırakan yüze baktı, deniz kabuklarına. Araların da ki ayrılığı derinleşen uçurum gittikçe büyürken, aynı tarafta kalan ilişkisi ve o bakakaldı deli gibi sevdiği o yüze, uçurumun öbür ucuna , kaybetmişti.
İçine batan onca acı ve biriken onca çaresizlikle, ıslak kirpikleriyle ona baktı. O sahili düşledi, her şeyin başlangıcı o maviyi. Ege’nin o mavi kıyısında başlayan her şey , İstanbul’un göbeğinde ara sokakların o eski evinde son buluyordu, kaybederken kendini, son, bulmuştu ve kazanırken kimliğini, ete kemiğe bürünürken ayrılık, sessizlik derin bir çığlık gibi sarıp sarmalıyordu adamı. İstanbul bekliyordu onu şimdi, sessizce kucaklayıp sarıp acılarını dindirecek sokaklar bekliyordu, bir anne huzuruyla sıcacık ve bir orman kalabalığı ve dinginliğiyle yok olmak için İstanbul.
Söyleyeceklerim var!
Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?
Yazıları
yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz
ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız,
yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.
Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.
|
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
|
Soluk alan tek yanım şiir. Yolda yürürken yüzüme çarpan esintide saklı,içtiğim su da,gülümsememde ve gözyaşında,boğulup da içinden çıkamadığım anda da,mutluluğu bulutların beyazlığında gezdirenin de şiir olduğunu biliyorum. ,yetmez mi. ,.
Etkilendiği Yazarlar:
Yılmaz Odabaşı,Şükrü Erbaş,Edip Cansever,Metin Altıok,Cemal Süreya
|
|
bu
yazının yer aldığı
kütüphaneler |
|
|
|