..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Müzik söylenemeyeni, ama sessiz de kalınamayanı anlatıyor. -Victor Hugo
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Yazarlar ve Yapıtlar > Kâmuran Esen




9 Aralık 2001
Atatürk'ü Anlatabilmek  
Kâmuran Esen
Öğretmenlik yaptığım yıllarda rahatsızlık duyduğum bir konu vardı. O da Atatürk’ü öğrencilerimize anlatabilmek ve tanıtabilmek için giriştiğimiz yoğun çabalardı. Rahatsızlık duymam; Atatürk’ü tanıtmak ve anlatmak için gösterdiğ


:IIAE:
Öğretmenlik yaptığım yıllarda rahatsızlık duyduğum bir konu vardı. O da Atatürk’ü öğrencilerimize anlatabilmek ve tanıtabilmek için giriştiğimiz yoğun çabalardı. Rahatsızlık duymam; Atatürk’ü tanıtmak ve anlatmak için gösterdiğimiz çabalardan değil, verdiğimiz bu çabaların hiç de amacına ulaşamıyor olmasından ve bizi amaca götürmeyecek yöntemler kullanılmasından kaynaklanıyordu.

Çünkü zamanlama hatası yapıyorduk, yanlış malzeme kullanıyorduk. Ya da doğru malzemeyi, yanlış yerde kullanıyorduk. Öğrencilere giydirmek istediğimiz elbise, bol geliyordu onlara.

1981-1982 Öğretim yılıydı. Bir köyİlkokulu’nda öğretmendim. Beş sınıfı bir arada okutuyordum. Her sınıfta az da olsa öğrencim vardı. Diyelim ki, birinci sınıfa giden iki öğrencim var. O iki öğrenci için ayrı bir ders veriyordum. Yani, kırk dakikalık ders saatinde, beş sınıfla meşgul oluyordum. Bu durumda, bir sınıfa ortalama olarak ancak sekiz dakika ayırabiliyordum. Dolayısıyla, bir derste öğrenciye verebileceklerim, çok ama çok sınırlı oluyordu. Buna bağlı olarak da, başarı düzeyleri, normal bir okulda okuyan çocuktan oldukça geriydi. Bunun aksini iddia etmek, gerçekleri yadsımak olurdu.

O zamanlar okullar Mayıs ayının ortalarında tatil olurdu. Okullar Eylül ayında açıldığına göre, yaz tatili dört ay kadar çok uzun bir süreyi kapsıyordu. Okullar açıldığında öğrencilerimi, hemen hemen her şeyi unutmuş,okumaları çok gerilemiş olarak buluyordum. Özellikle ikinci sınıf öğrencilerini. Köy çocuklarının yaz tatilinde, aileleri ile birlikte tarlada, bağda , bahçede çalıştığı, hiç kitap yüzü görmeden, bir günlük gazete okumadan okula geldiği düşünülürse; onların gerilemiş olarak gelmesinin hiç de şaşırtıcı olmadığı gerçeği ortaya çıkıyordu.

Bir gün, ikinci sınıf öğrencileriyle; 10 Kasım Atatürk Haftası nedeniyle, Atatürk’le ilgili okuma parçasını işliyorduk. Okullar açılalı henüz iki ay olmuş, öğrenciler tatilde neredeyse unuttukları okumayı, yenice yeniden öğreniyorlardı. Parçayı, öğrencilere önce ben okudum. Sonra sessiz olarak okuttum. İki, üç öğrenciye sesli olarak okuttum. Anlamı bilinmeyen kelimelerin anlamını açıkladım. Henüz sözlük kullanamazdı ikinci sınıf öğrencisi. Aradıkları kelimeyi sözlükten bulmak, onların dakikalarını alırdı. Okumaları bile, yarım yamalaktı, deyim yerindeyse. Sözlüğü nasıl kullanacaklardı ki!

Parçada anlatılmak istenen şuydu: Atatürk Anafartalar’a giderken attan düşüyor, omuz kemiği kırılıyordu. Hekim kendisine, uzun boylu yatak istirahati tavsiye ettiği halde, Atatürk cepheye gitmek istiyordu. ”Gaye benim yaşamaklığım değil, milletin yaşamaklığıdır.” Diyordu. Yani, Atatürk;ün fedakârlığı, vatan ve millet sevgisi anlatılmak isteniyordu. Ancak okuma parçasının dili, öğrenciye göre çok ağırdı. Okumayı ancak çat-pat yapabilen bir çocuğa göre değildi. Çocuk okuduğunu anlayamıyordu. Parçadaki yabancı kelimeler, çocuğun anlamasını zorlaştırıyordu. “Hekim” kelimesi, öğrenciye göre bir yabancı kelimeydi. Hekimin tavsiye ettiği “uzun boylu yatak istirahati” acaba ne anlama geliyordu? Bu da onlara göre, yabancı bir deyimdi. Çocuk, “uzun boylu yatak istirahati” ni , yatakta boylu boyunca yatmak olarak anlayabilirdi. “Gaye” ne demekti? Atatürk; “Gaye benim değil, vatanın-milletin yaşamaklığıdır.” demekle acaba ne demek istiyordu? Vatan nasıl yaşardı, veya nasıl ölürdü? Velhasıl okuma parçası, öğrencilerin anlayamayacağı birçok kelime ve deyimlerle doluydu. Parçanın sonunda da “gaye” kelimesi “amaç” kelimesi ile açıklanıyordu.

Bir öğrencimi tahtaya kaldırdım. Bakalım çocuk okuduğu, dinlediği parçadan ne anlamıştı. Okuduğumuz parçayı anlatmasını istedim. Öğrenci “ Atatürk attan düşmüş öğretmenim.” diye başladı. Ve orada kaldı. Durup durup “Atatürk attan düşmüş” diyor, bir türlü gerisini getiremiyordu. Yutkunuyor, aynı cümleyi tekrar ediyordu. Çünkü o cümle, köy çocuğunun yaşantısına çok uygundu. Ve cümlede, öğrencinin anlamını bilmediği yabancı kelime yoktu. “Peki sonra ne yapmış Atatürk?” diye sordum. ”Atatürk attan düşüp, omuz kemiği kırıldığı halde, kırık omzuyla savaşa gitmiş.” mi dediğini sanıyorsunuz. Hayır! Çünkü Atatürk’ün böyle yaptığını anlayamazdı ki çocuk. Öğrenci kaşlarını çatıp şöyle bir düşündü. Yüzünü buruşturup, başını yana eğerek, üzgün bir ifadeyle ; “Atatürk attan düşmüş, omzu kırılmış, ondan sonra ağlamış ağlamış ağlamış.” diye cevap verdi.

Öyle ya! Kendisi attan düşse, ağlardı. Çünkü canı yanardı. O halde attan düşünce Atatürk de ağlardı. Atatürk de bir insandı. Çocuğun böyle düşünmesi çok normaldi...

Çocuğa; Atatürk’ün fedakârlığını, vatan ve millet sevgisini anlatmak için yazılan bu okuma parçası, ne yazık ki amacına ulaşmıyordu. Ulaşması da mümkün değildi. Çünkü çocuğa anlatılmak istenen şeyin, onların anlayabileceği bir dille yazılmış olması gerekiyordu....

Biz çocuklarımıza Atatürk’ü , onların diliyle anlatmadığımız müddetçe, onlar da Atatürk’ü anlayamazlar. Bunun gibi , öğrenci düzeylerinin çok üzerinde okuma parçaları vardı Türkçe kitaplarında. O nedenle öğrencilere Atatürk anlatılamıyordu. Öğrenciler Atatürk’ü anlayamıyorlar , onu öğrenemiyorlardı. Nedeni ise; yanlış araçlar kullanılmasıydı. Doğru araçların, yanlış yerde ve yanlış zamanda kullanılmasıydı. Dili ağır olan bu okuma parçalarını ders kitaplarına alanlar, çocukların kapasitesini bilmiyorlardı. Birleştirilmiş bir sınıf öğrencisi ile, müstakil sınıfta öğrenim gören öğrencinin seviye farkını dikkate almıyorlardı. Demek ki bu farkı bilmiyorlardı. Ya da bildikleri halde, bunu gözardı ediyorlardı. Benim aklıma gelen buydu. Siz olsaydınız ne düşünürdünüz?




.Eleştiriler & Yorumlar

:: Atatürk'ü Anlatmak
Gönderen: Uğur Sönmez Özlü / Trabzon
28 Mart 2004
Kâmuran Hanım, size hak vermemek elde değil. Atatürk'ü anlatmakta zorlanıyoruz. Eğitim sistemimiz Atatürk'ü anlatamıyor. Düşünüyorum da bunun sebebi Atatürk'ü "anlayamamaları" olabilir mi? Öyle ya, anlamadan anlatmak olmaz!.. Elinize sağlık hanımefendi..




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yazarlar ve yapıtlar kümesinde bulunan diğer yazıları...
Bir İzedebiyat Yıllığı Alır Mıydınız?

Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Toplumumuzun Kadına Verdiği Değer
Kâmuran Esen Shov (!)
Kitap, Sehpa Olarak Nasıl Kullanılır!
Şarkı Sözü Yazarı Olmaya Karar Verdim
Kütüphanelerimizin Hazin Durumu
Ahilik ve Düşündürdükleri
Evli Çiftler Nasıl Piknik Yapar
Bir Köşe Yazarının Özellikleri
Bir Erkeğin Birkaç Eşinden Biri Olmak
Mudurnulu Fatma Nine"nin Günlüğü / Ne Günah, Ne Günah Değil?

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Dönüşü Olmayan Gidiş [Şiir]
Seni Özlemenin Kitabını Yazabilirim [Şiir]
Bensiz Yaşamaya Alışacaksın [Şiir]
İşte Gidiyorsun [Şiir]
Gelseydin Eğer [Şiir]
Ne Zaman Seni Düşünsem [Şiir]
O Beklenen Hiç Gelmeyecek [Şiir]
Çek Beni İçine Bir Nefeste [Şiir]
Sığınacağım Başka Yürek Yok [Şiir]
Uykularında Sev Beni [Şiir]


Kâmuran Esen kimdir?

Okumak ve yazmak bir tutkudur benim için. Yazdıklarımı okuyucularla paylaşmak amacıyla buraya gönderiyorum. Yıllardır, yerel bir gazeteye haftalık köşe yazıyorum. Mudurnu Belediyesinde gönüllü kültür müdürü olarak çalışıyorum. Yayımlanmış Kitaplarım: -Şiirlerle Öyküler - şiir / Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmen Yazarlar Dizisi ( 1988). . . . . . . . -Sevgi Yumağı - şiir ( 1997 ). . . . . . . . . -K. Esen'in Kaleminden Mudurnu - derleme / Mudurnu Kaymakamlığı Kültür Hizmetleri Dizisi ( 2002 ). . . . . . . . . . . -Oynatmayalım Uğurcuğum- deneme , anı / --Senfoni Yayınları ( Haziran / 2004 ) -Mudurnulu Fatma Nine'nin Günlüğü - Baskıya hazırlanıyor

Etkilendiği Yazarlar:
Okuduğum her yazardan veya yazıdan etkilenirim. Bende bir etki bırakmayacak, herhangi bir şey öğretmeyecek bir yazı düşünemiyorum.


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Kâmuran Esen, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.