Şiir, seçmek ve gizlemek sanatıdır. -Chateaubriand |
|
||||||||||
|
Sonra, eşimin rafadan yumurtasını tam kıvamında pişirebilmek için, ocak başında içimden 120’ye kadar sayarken ; fındık, fıstık ayıkladım aşureye. Ayaklarım da bir ağrıyor ki aylardır, sormayın. Oralı olmamaya çalışıyorum ama, canım burnumda. Hangi ayağımın üstünde tek ayak dikilip diğer ayağımı dinlendireyim diye düşünüyorum. Leylek gibi, sürekli ayak değiştiriyorum. Beni böyle kıpırdarken gören olsa, çişim gelmiş sanır. Derken çalan telefona koştum. Çok işim var ya, telefon inadına susmuyor bugün.Telefonda, ağlar bir ses tonu takınarak “ Yarın misafirim gelecek, “ diye sızlanan kayınvalideme; “ Üzülmeyin ! Ben yaparım pastalarınızı,” dedim....Aslanlar gibi gelini ne güne duruyor! Bunca işin arasında onu da çıkarırım aradan. ” Dalga boyu aşmış; ha bir karış, ha beş karış,” diye teselli ediyorum kendimi. Hem; “ Gökten ne yağdı da yer kabul etmedi ki.” Akşam yemeğe gelecek bizim çocuklar için ne pişireceğimi düşünmeye başladım. Ne pişireceğime karar versem, gerisi kolay .”Akşam öğünü tasasından bir kadın ölmüş,” derler. Kesin doğrudur. Acaba ne pişirsem, ne pişirsem? Damat haşlama et sever. Acaba şokta et var mıydı? Kızım biber dolması sever, damat yemez. Hıııııım!.....Kızartma yapsam, karın doyurmaz. Patlıcanı daha dün yedik. Lâhana dolmasının içine düşüyor hepsi ama, bunca işin arasında yetiştiremem ki! Kadınsak, kırk tane elimiz yok ya......Neyse, şu aşureyi halledeyim önce. Koca bir tencere aşure. Düğün yemeği gibi. Kaç kapıya gidecek anam babam, ancak yeter. Karıştır Kâmuran!........ Dayan Kâmuran!... Sen bu dünyaya koşturmaya gelmişsin.......Sen, dokuz körün bir değneğisin....Allah sağlık versin yeter ki........Kendi kendime teşvik primi veriyor gibiyim. Aslında, “ Yan gelip yatan da bir, k.çını yırtan da bir,” ya; hadi neyse. Bir ayağım mutfakta, bir ayağım salonda üç beş gömlek, bir takım nevresim, birkaç pantolonu çabuk çabuk ütülerken ocağa akşam için yemek koydum iki kap.Yorgunluğumun acısını tabanlarımda hissederken; “Allahım bu ne bendeki enerji ! ” diye - salakça- şükrederek, iki çeşit pasta yaptım kayınvalideme. Bir çeşit de yarın yaparım artık. Aklıma geldikçe de aşureyi karıştırdım. Yorgun ayaklarımı sürüyerek odadan odaya dolaşırken, ütülenecek çamaşırlar takıldı gözüme. Çarşaflar, havlular, gömlekler derken, ütülenecek bir yığın daha çamaşır olduğu aklıma geldi .Daha yeni misafir uğurladım. Bir sürü çamaşır çıktı. Onları sakladığım yerden çıkardım.Bir ara ütülerim. Komşular gelip ütüleyecek değiller ya. Ütünün de defterini dürerim bu azimle. “ Eşek çamura düşünce, sahibinden gayretli kimse olmazmış.”..İş yapmaktan kime ne olmuş ki ! Siz hiç yorgunluktan ölen bir kadın duydunuz mu? Ben de ölmem........”Ayıya boynun neden kalın demişler; her işimi kendim görürüm de, ondan,” demiş.......Züğürt tesellisi işte. Bu arada aşure pişmeye yaklaştı . Akşam yemeği de hazır diye çocuklar gibi sevinirken, diğer yandan salonu süpürdüm uçarcasına. “Tazının topallığı, tavşanı görünceye kadarmış,” derler ya; ne kadar doğru. Bir ara ayaklarımın ağrısını bile unuttum işten güçten. Çekirge gibiyim; çat orada çat burada. Hem de bu yaşta . Bakalım daha ne kadar dayanacağım. Merdivenlerden uçarcasına yatak odasına indim. Çünkü yatağımızı düzeltmemiştim. Odaya bir girdim, tersim döndü. Eşim bir dağıtmış ki yatak odasını, öf öf öf ! Kesin çok yorulmuştur.Gerçekten zor olmalı, düzgün bir odayı bu hale getirmek. Onun işi de bu işte. Hobisi desem, daha doğru olur. Eşofmanı, kirli gömleği, birkaç kravatı, dün giydiği pantolonu, bornozu orda burda. Her biri, dalından düşmüş olgun meyve gibi yerlerde. Oda, pazar bitişi görünümünde. Pazarcılar gidince, pazar yeri nasıl olur, bir hatırlayın hele. Hemencecik ortalığı toparladım, üst kata çıktım. Şu aşure bir pişseydi. Bu da sanki kemik mübarek. Buğdaylar hırt hırt ses çıkarıyor.Toprağa eksen, çimlenecek.Yıllanmış buğday mıdır, nedir. Ütülenecek çamaşırlar bana yan gözle bakadursun,bu kadar işe isyan eden ayaklarımı ve yorgun bedenimi koltuğa atıp, - güya- televizyon izlemeye başladım. Amacım birazcık dinlenmek...Ekranda bir kadın bakıyor bana...Ağzı kıpırdadığına göre, konuşuyor olmalı...“ Yarın Dünya Kadınlar Günü ” diyen cırtlak sesli – belki bana öyle geldi - spikerin sesiyle kendime geldim : Yarın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Dünya Kadınlar Günüymüş.....Peeeeeeh!........Ne işe yarıyor ki! ” Tahtadan çuvaldız; ne kaybeden üzülür, ne bulan sevinir.” .........Kimse beni gaza getiremez, yüzüme bir gülücük konduramaz, dünya kadınlar günü diye...Ben bilirim ki; “ Her aferin’e koşan tazının bacağı çabuk kırılır.”.........”YEMEZLER YEMEZLER,” diye çıkıştım ekrandaki kadına. Ben yorgunluktan ölüyorum, o bana neden bahsediyor.” Benim sakalım tutuşmuş, o , dur şu çubuğumu yakayım der,” misali..... Senede bir gün, Dünya Kadınlar Günü olsa ne yazar, olmasa ne yazar. Kadınız ama, kadınlar günü bilmeyiz...”Adımız kasap ama, evimizin et yüzü gördüğü yok,” deme de dur şimdi. On dakikalık dinlenme bana yeter. Artık kalkayım da, aşureyi komşulara dağıtayım. Sonra da beni çağıran komşuya gideyim bir koşu. ” Oturmaya mı? ” demeyin sakın. Ne gezer! Çocuğunun ödevine yardım edeceğim...Söylenip duruyorum kendi kendime; ” Eşeği düğüne çağırmışlar; ya odun lâzımdır ya su demiş,” diye........Bizi eğlenceye çağıran olmaz.......Nerde iş, oraya düş......” Nerde çalgı orda kalgı,” bize nasip olmaz......Anam beni şansız bir gününde doğurmuş olmalı. Ağrısız çocuk Doğurmadım. Hazır sofraya Oturmadım. “Dünya Kadınlar Günü” Hangi kadınlar içindir Bir türlü Anlayamadım. ”Dünya Kadınlar Günü”, bugünü kutlayanlara hayırlı olsun. Biz daha oralara gel(e)medik. 7 Mart / 2004
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2025 | © Kâmuran Esen, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |