Umutlarım her zaman gerçekleşmiyor, ama yine de her zaman umuyorum. -Ovid |
|
||||||||||
|
Anlamsız acılar yüklenir sırtıma. Düşmanının kim olduğunu bilmeden savaşan bir asker gibi kılıcımı bir sağa, bir sola sallarım. Yüzümden damlayan terler birer gözyaşı olup akar tenime. Acımın üstüne düşer tuzlar, tenim acır. Kor alevler kasırgayla birleşip sarar ruhumu, sardıkça daha bir süratle sarsar. Düşen, ruhumun gözyaşları mı, yoksa ruhum mu? Kaybolan acılarım mı, ben miyim? Belleğimde gezinen alevler düşünme yetimi de yakıp küle çevirir. Bardağın dolup taştığı anlar mı o zamanlar, yoksa bir ruhun yitirilişi mi?.. Birikenler isyan edercesine çıkmak isterler yüreğimden. Birikenlerden mi kurtulmak isterim, kendimden mi, bilemem. Benden soyunup yeni bir ben olmak isterim belki. Kimbilir, belki dünyanın kiriyle kirlendiği için yıkanıp temizlenmek ister yüreğim. Umarsız çığlıklar kanatırcasına çıkmak isterler yüreğimden. İşte o zaman kabuk değiştirir gibi çıkarıp atmak isterim yüreğimdeki kirlerle pasları. Her acı bir ateş damlası düşürür, her birikmiş gerçek bir diken gibi batar ruhuma. Ruhum acır. İşte hep böyle zamanlarda, her bardak taşımında yaşarım umudu, umutsuzluk kadar. Kasırgayı yaşayıp, ölen yüzlerce gözyaşının ardından oturup kalırım yorgun, yılgın ama kurtulmuş kirlilerden. Ve hayat yine damla damla bırakmaya başlar kirlerini. Ta ki, bir sonraki kasırgaya kadar. Hayat dolup boşalan bardaklarla geçip gider. Kırılan bardakları çöpe atıp unutmaya çalışırım. Hep böyle zamanlarda yelken açarım umuda; ruhumun derisini değiştirip yeni bir bardak alırım köşedeki marketten, kırıklarımdan ve dolu bardağımdan kurtulmanın, yeni bir güne başlamanın buruk huzurunu yaşarım. En karanlık an, güneşin doğacağı andır. Ve zaman, atına binip yoluna devam ederken, atının kuyruğuna takılmış yeni günü de taşır süratle. Bardaklar dolar, boşalır, kırıklar atılır. Zaman, hayalet atla yeni günler ve karanlıklar taşır. Ve düşman sanki hep zaman olur. Düşman, bir parça zaman olsa da, aynadaki surettir bir parça, bir parça anne, bir parça arkadaş, bir parça sevgili ve bir parça da çatık suratlı yabancılar olur. Ve parçalar, damlalara, damlalar göllere dönüşür, göller baradağın içine doluşur, sığmaz olur; şiir diye taşar sonunda. Bardak kırıksa küçük yanmalar hissedilir önce, kırık arttıkça da büyük ıstıraplar duyulur ve ruh yeni, boş bir bardak satın alır köşe başında gördüğü ilk marketten. Son bardağımın, zaman atının kuyruğuna ne zaman çarpıp kırılacağını bilmemenin huzuru, dolabımın son boş yerinin ne zaman dolacağını bilmemenin rahatlığıyla, hiç sonu gelmeyecekmiş duygusuyla yaldızlı bardakların peşine düşerim. Güneş, en karanlık anın ardından her defasında yeniden doğar. Hayat bardağı dolana, zaman bardağı kırılana ve bir masal daha bitene kadar...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Dervişe Kutlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |