"Bilmezlik ile ne hoştum; hayalimde ne güzellik, ne de aşk vardı." -Fuzuli, Leyla ile Mecnun |
|
||||||||||
|
evet teklerimi özledim!ay’ı,güneşi,evimi,arabamı,telefonumu,burnumu,ağzımı,yüreğimi,midemi, karaciğerimi,cinsel organımı daha bir benimsedim,sahiplendim...iki yüzlülüğü sevemedim en çok..hercaileri,petunyaları,iki renk açan gülleri mesela!..bir dalda iki kirazı,bir yürekte iki sevgiliyi,bir başta iki gözü,iki kulağı,bir ağızda iki dudağı!..ve bir odada iki pencere, bana göre değildi hiçbir zaman...hele biri dağa,biri yola bakıyorsa bir de,aynı duvarda değilse yani!..yani birinin gösterdiğini,göstermiyorsa öteki...hiç taraflısı olamadım. oysa gözlerim de böyle ne yazık ki!.. biri görmüyor diğerinin gördüğü şeyi!.. nasıl şeyse!.. bir tane demiştim ya yüreğimi...yanılmışım... vardı onun da dört gözü!.. peki dört kişi mi bakar gözlerinden içeri? ve içerde oturan kaç kişi? iş geldi dayandı pencereye...pencereler uzakları içeri çeken radar!..pencere evin gökyüzünü gören gözleri...hele perdesizse,hele tertemizse,hele kocaman kocamansa!..olmaz canım!!! perdesiz bir pencereyi düşünemiyorum bile...kesmek için gökyüzü ile ilişkimizi,inadına üretiyorlar fabrikalarda.kalını-incesi,tülü-gobleni,çiçeklisi-düzü,kadifesi...çeşit çeşit!..içimden iplik olmak geliyor perde yapımında kullanılacak...iyi fikir bence!..madem bıktım insan olmaktan,iplik bari olayım!..zararı yok ipek olmasam da olur! pamuk ipi olmaya bile razıyım...farzet ipliğim,ne çıkar bundan!?hiçbir şey değil mi? nasılsa “seni seviyorum” demiyorsun artık,nasılsa beni defterinden sildin...ve nasılsa aşk bitti!..ha iplik olmuşum,ha başka bir şey!..ne olursam olayım umurunda mı sanki!ben de gidip iplik oluyorum işte,sana ne!hani “sen nesin ki? minnacıksın,bir karış boyun var” demiştin ya,bak uzun uzunum şimdi...metren bile yetmez ölçmeye... bir ucum yeryüzünde,güneşte öteki ucum!.. delip geçmişim mavilikleri,meteorları,galaksileri... Halley’e kuyruk Ay’a hale olmuşum... ama olamamışım yar saçlarına ula, yada desen desen puşu; kahrolmuşum.. sonunda bıkmışım mesafeleri ölçmekten; hasret çekmekten...sarılmışım makaralara... zaten beni herkes makaraya sarar;olsun!..garibin biriyim ne denir?kızamam ki kimseciklere...kimi “şöylesin” der,kimi “böylesin...”desinler ya!ben kendimin ne olduğunu biliyorum sonuçta...renk renk ipliğim işte,perde olmaya namzet hayali kraliçeyim!.. benim fabrikam hiç benzemez ama perde dokunan o fabrikalara...benim fabrikam özel,benim fabrikam güzel!..ne kapısı var,ne bacası.öyle çok işçisi var ki,sayamam...personel müdürü hep tatil yapıyor ama!..ne zaman döneceği,ne zaman kimi azarlayacağı,kimi işten çıkaracağı,kimi taltif edeceği,kime prim vereceği hiç belli değil!..iş yasalarını protesto edip greve gitsem,pankartıma ne yazacağıma karar verme yetkim bile yok...ancak “iki sözcük yazabilirsin” dedi, müdürüm olan Tanrı;DOĞDUM ve ÖLDÜM!.. biliyorum merak ettiniz fabrikamın adını değil mi?sizi bekletmeye hiç niyetim yok!..çünkü sizi bekletemem,çünkü sizi seviyorum... benim fabrikam dünya!.. şu gökyüzü,şu deniz,şu toprak!.. dağlardan rüzgar çaldım,yaylalardan çiçek! sulardan yakamoz, göklerden bulut..göklerden kuş!.. soktum hepsini insan yüreğime yine de yüreğim boş!.. lakin, iplik iplik dokudum hepsini, perde oldum top top tül yürekli,keten çirişli... boy boy metrelerce...çok..... binip kamyonlara,kargolara,uçaklara,gemilere...çıkamadığım yolculuklar yapıyorum şimdi.şehir şehir,ülke ülke dağılıyorum dünyanın her bir yerine...kota mota dinlemiyorum vallaha!özlemlerim var çünkü!..denizaşırı bir ülkede Monika’nın camını süsleyeceğim bizim Fadime’nin camını unutup.Fadime de kim oluyor Monika dururken yani!?Şimdi daha çok hak veriyorum Clinton’a!..ağzının tadını nasıl da biliyor adam!..aşkolsun ona!..Fadime dersen bekler durur boşuna,Temel’le avunur,aklından geçiremez başka birisini,salağın teki!..Temel ise aşna fişne!.. elin eysli dilberlerine dair hülyalar kurar durmadan!.. ne hülyası,yatar kalkar da Trabzon-Hopa arası, İstanbul Kapalı Çarşı, kemikleri sızlar Orhan Veli’nin, pişman olur bizim Fatih Mehmet,sultanların sultanı!.. nedense bir türlü sesi çıkmaz Fadime’nin tutar dul kalma sancısı!.. işte burada düştü ipinden,kornişinden perde tam da kesmiştim birbirinden gökyüzü ile odayı... İçerde sevişiyordu Temel ile Clinton dışarıda meraklı bir kalabalık kime neyse olan bitenden? sorun onların sorunu değil miydi artık! bebek elleri yapıştı eteğimden yüreğimde boynu bükük bir menekşe ağladı.. infazı gerçekleşti yıldızların çarçabuk alınan bir ilamla içerdeki mecliste kimse farkına varamadı!.. uyuyakalmışım! uyandığımda iki şeyi çok iyi anladım biri perde olmanın düş olduğu öteki sadece benim bildiğim Fadime’nin sırrı, bende sakladığı... Temel gene başucumda tesbih çeker:LA-HEVLA! benimse tutulmuş dilimde bir top perde küfür:İLLALLAH!.. hay bu ayeti yazan Tanrı, “öldürsem seni!” diyorum da adım ayyuka çıkar mı?
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Tayyibe Atay, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |