..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Þiir, duygularýn dilidir. -W. Winter
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Fantastik > Nur Gayretli




16 Haziran 2004
Sadece Bir Dolmakalem...  
Nur Gayretli
“Her gün bana mutlu þeyler yazmayý unutma, tamam mý?” dedi, dostça gülümseyip göz kýrptý ve kayboldu. Belli ki öyküye yetiþmesine az bir zaman kalmýþtý. Pelin ise aðzý açýk, hala boþluða bakýyordu ama bir yandan da düþünmeye çalýþýyordu…


:CHGF:
Sadece Bir Dolmakalem…


Dar sokaklardan geçerek, en sonunda evlerine varmýþtý Pelin. Her gün bu sokaklardan önce okula gitmek, sonra eve dönmek için geçerdi.

Bu sokaklar ona, hep güzel görünürdü,evlerin eski dýþ kaplamalarýna,bakýmsýzlýklarýna karþýn. Burada yaþamaktan da bu yüzden mutluydu. Okul dönüþlerinde hep bu evlere içine dolan bir hayranlýkla bakarak devam ederdi yoluna. Sonunda kendi evlerine varýrdý.

Evleri iki katlý,dýþý eskimiþ olmasýndan dolayý pembe görünen aslýnda kýrmýzý boyayla yýllar önce boyanmýþ bir evdi. En azýndan Pelin böyle düþünüyordu. Çünkü evlerinin dýþ boyasý çok soluktu. Yine de evini severdi. Ýçinde bu düþünceler ve yorgun bedeniyle evin küçük bahçesine girdi, anahtarýyla kapýyý açarak. Burasý küçük bir bahçeydi. Ev de ufak bahçenin sonunda yer alýyordu. Bu küçük bahçede Pelin’in ve kardeþi Selin’in küçük birer bölümleri vardý kendilerine ayrýlan. Pelin burayla uðraþamayacaðýný söyleyip annesine onun için bir þeyler yapmasýný söylemiþ ve annesi de onun için birkaç menekþe dikmiþti. Kardeþi ise bir sürü deðiþik çiçekle süslemiþti burayý. Ama sonuçta bahçeye kendileri deðil anneleri bakýyordu.

Pelin kýzýl, kývýrcýk saçlarýný arkasýna atarak bahçeyi hýzla geçti. Eve gidip hemen kitap okumak ya da baþka þeyler yapmak istiyordu. Yani ders çalýþmak dýþýnda ne olursa yapmaya razýydý. Temizlik bile!

Her zamanki gibi annesi bahçe kapýsýnýn sesini duyarak onu karþýladýðý gibi bugün de öyle yaptý. Pelin, annesine gününün nasýl geçtiðini anlatýrken bir yandan da yemek yiyordu. En sonunda söz derslere yani Pelin’in en son konuþmak isteyeceði, belki de hiç konuþmak istemeyeceði konuya geldi. Annesi üniversiteyi okuyamamýþ bir kadýn olduðundan kýzýnýn bütün okullarý okumasýný ve iyi bir meslek edinip kimseye baðlý olmadan yaþabilmesini istemiþti. Bu yüzden Pelin’in dersleri ile yakýndan ilgilenir ona sýk sýk derslerine düzenli çalýþýp baþarýlý olmasýný öðütlerdi. Hele okumanýn sýnavlara baðlý olduðu bir ülkede derslerine çalýþmasý þarttý. Pelin, bu nutuklarýn baþlayacaðýný sezer sezmez hemen annesinin yanýndan tüymeye bakardý( artýk bu konuda bayaðý baþarýlý olmuþtu!). Bu seferde :

- “ Ay, anne ben çok doydum, hemen kalkayým hem daha bir sürü iþim var!”

demiþti(aslýnda bu en kötü bahanelerindendi, çünkü yapacak hiçbir iþi yoktu!).

Daðýnýk odasýnýn kapýsýný zorla açtý. Çünkü odasýný daha topladýðý en son tarihi bile hatýrlamadýðýndan yer öyle bir kýyafet,kaðýt vs… yýðýnýyla kaplanmýþtý ki kapýyý zorla açtý. Aslýnda annesinden hep bu oda toplama konusunda kendisine yardým etmesi için yalvarmýþ, her seferinde olumsuz yanýt almýþtý. Bir keresinde annesinden ayda bir aldýðý paradan bile vazgeçebileceðini söylemiþti ama bu sefer aldýðý olumsuz cevap diðerlerinden daha sert olmuþtu.

Yataðýnýn üstündeki çoðu kýyafetten oluþan yýðýný bu sefer yere itekleyerek kendine kitap okumak için bir yer açtý. Macera kitaplarýndan hoþlandýðý için okuduðu kitap da Clive Cussler’ýn “Batýk”ýydý. Kitaptaki Dirk Pitt’e ve onun her saati heyecanlý geçen yaþamýna hayranlýk duyardý.



Kitap okumayý çok severdi. Yazmayý da. Bir çok öykü yazmýþtý ama bunlarýn hiç birini zamanla beðenmemeye baþlamýþtý. Ýyi yazamadýðýný düþünmüyordu ama çok iyi de deðildi. Ayrýca yazý yazarken hep iyi bir kaleminin olmasýný isterdi. Ýyi kalemin insana yazý yazarken ilham verdiðine inanýrdý.

Akþamlara kadar kitap okurdu ve çok az ders çalýþýrdý. Akþam sekizde babasý eve geldiðinde hepsi birlikte yemek yerler ve Pelin ve kardeþi yatarlardý, istemeye istemeye. Okullarý erken baþladýðýndan kendilerini bildi bileli hep erken yatar ve erken kalkarlardý.

Ýþte Pelin ve Pelin’in yaþamý bunlardan ibaretti.




Günleri böyle akýp giderken bir gün akþam yemeðinde Pelin, babasýnýn iþlerinden dolayý þehir merkezinde bir yere taþýnmalarý gerektiðini öðrendi. Annesi, çocuklarýn okul deðiþtireceklerini ve buna üzüleceklerini bildiði için biraz çekingen ama mutlu görünmeye çalýþarak :

“ Evet çocuklar, galiba bu evden ve okulunuzdan ayrýlmak sizi üzecek ama hem þehir merkezine daha yakýn olmanýn bir sürü yararý da olacak sizlere…”

gibi laflarý geveleyerek ve bu yüzden de düzgün bir cümle kuramayarak bunu çocuklarýna açýklamaya çalýþmýþtý. Sonuç olarak taþýnacaklar ve Pelin de zorunlu olarak okulunu deðiþtirecekti. Ama her þeyi kafasýna takan bir tip olmadýðý için odasýný toplamak için hazýrlýklara giriþmiþti bile.

Ertesi sabah olduðunda Pelin son kez sevdiði evlere, dar sokaklara bakabilecekti. Belki bir daha dönmezdi buralara. Bu düþüncelerle yürürken, okulun pirinç kapýlarý ve yine pirinç kapý tokmaklarý göründü. “Kahretsin, yine geç kalmýþým!” dedi. Çünkü okul bahçesinde yeller esiyordu. Neyse ki, öðrencilerin, öðretmenlerin sýnýflara henüz girmediðini belli eden heyecanlý sesleri birbirine karýþýp, Pelin’in kulaðýna bir uðultu halinde geliyordu. Her zamanki gibi kýzýl, kývýrcýk saçlarýndan yaptýðý at kuyruðunu savurarak sýnýfýna yöneldi.

Okulun dýþý canlý renklerle, öðrencilerin yaptýðý resimlerle doluydu. Pelin’in de bir resmi vardý bu duvarda. Pencereleri ise aþaðý açýlacak biçimde ve bu yüzden de birinin baþýna düþeceði tehlikesi düþünülmeden yapýlan, yine pirinçtendi(okulu yaptýranýn pirinç sarýsýna karþý büyük bir sevgisi olmalý ki okul pirinç kapý ve pencerelerle dolu diye düþünürdü Pelin hep.). Bunun dýþýnda hiç bir özelliði olmayan bir binaydý bahçesiyle beraber bu okul.

Sýnýfa vardýðýnda, gece yatarken kurduðu planý uygulamaya koyuldu Pelin. Plan ise þuydu:
Öðretmen derse girince taþýnacaklarýný söyleyip veda faslýný baþlatacak, arkadaþlarýný bu sevimsiz dersten kurtaracaktý. Herkesle uzun uzun vedalaþtý(arkadaþlarýnýn yoðun istekleri üzerine, onlar da dersi kaynatmak istiyorlardý!). En sonunda sýnýftan çalan teneffüs ziliyle çýktý ve diðer öðretmenleri ile vedalaþarak ve derslerini bu bahaneye sarýlýp tamamen unutarak eve gitmeye koyuldu.


Eve dönüþ yolunu zevkini çýkara çýkara(son kez olduðu için), yavaþ yavaþ katetti. Sevdiði evlere baktý doya doya. Böyle yürürken eve varmýþtý. Bahçe kapýsýný açýp, ufak bahçenin yanýndan geçerken yerde kapalý kutular gördü. Annesi de toplanýyor olmalýydý ki, Pelin’i her zaman yaptýðý gibi karþýlamadý. Pelin, bunu fýrsat bilerek, yemek yemeyip hemen odasýna çekilmek istiyordu. Tam evlerinin kapýsýný açacaktý ki, annesi sevecen bir gülümsemeyle ona kapýyý açýp “Hoþ geldiiin!” demiþti bile! Pelin içinden “Aman Tanrým!” diye söylenirken kendisini ellerini yýkamýþ ve yemek masasýna oturur bulmuþtu.

Yemekten sonra Pelin, hemen odasýna çekildi ve küçük eþyalarýný toplamaya baþladý, annesinin dediði gibi.Akþama kadar eþya topladý.Kafasýný kaldýrdýðýnda odasý bir sürü küçük kutuyla dolmuþ, saat sekiz olmuþtu bile! Babasý da gelmiþti ve hemen yemek sofrasýna geçti Pelin.

Yemek, eðlenceli geçiyordu. Babasý taþýnmalarýndan dolayý kendini suçlu hissettiði için küçük þakalar yapýyor(yapmasa daha iyi olur diye düþündürdü Pelin’i bu espriler!), fýkralar anlatýyordu. Fýkralarý mimiklerini katarak anlatmasýndan dolayý Pelin çok gülüyordu babasýna. Yemek sonunda ise Pelin, yarýn taþýnacaklarýný öðrendi babasýndan.

Ertesi sabah, herkes arabada yerini almýþ, Pelin’i ve kamyonun son toparlanýþýný yapýp, harekete geçmesini bekliyordu. Pelin ise çok sevgili odasýna son kez bakmak için içerideydi.
Odasýnda öyle bakýnýrken eski anýlarý geçiyordu kafasýndan. Bu dalgýnlýkla yerlerin yeni silinmiþ olduðunu fark etmeyen Pelin(annesi yeni taþýnanlara evi temiz býrakmak istiyordu!), ayaðý kaydý ve iki yandaki evden duyulacak bir ses çýkarak yere düþtü. Ayaðýný, odasýnda eþyalar varken dolabýnýn sakladýðý yerle duvar arasýna vurdu. Ayný anda ayaðýný vurduðu yerdeki fayans yere düþtü ve küçük bir kutu çýktý ortaya. Pelin, ayaðýnýn acýsýný unutup, bu sigara kutusuna benzeyen, küçük gizemli kutuya dikti gözlerini. Dýþardan babasýnýn sabýrsýzlýðýný anlatan korna seslerinin gelmesine aldýrmayarak, doðruldu dizlerinin üstünde, düþen fayansýn yanýna yürüdü.

Korna sesleri o kadar fazlalaþmýþtý ki, Pelin kutuyu kaptýðý gibi sýrt çantasýna atarak ve bir yandan da “Geliyorum!” diye baðýrarak, bu güzel evlerinden ayrýldý…



*********************************


Yeni evlerine geçeli beri, Pelin bu kutuyu adeta unutmuþtu. Hiç vakti olmamýþtý bu kutu hakkýnda fikir yürütecek ya da onu açacak.

Yeni evleri bir apartmandaydý. Pelin’in hiç alýþýk olmadýðý bir katta, bir yükseklikte bulunuyorlardý. Odasý eskisinden büyüktü ve Pelin bu durumdan çok hoþnuttu. Hem annelerine yeni bir oda takýmý da aldýrmýþ ve oda takýmýnýn renginde duvar kaðýdýyla kaplattýrmýþtý odasýný.

Tam biraz dinleneyim, kutuya bakayým demiþti ki dersler girmiþti araya. Tabi yeni bir okul da cabasý. Pelin’in bu okula alýþmasý çok sürmedi. Hem bu okulun her yaný pirinçle kaplý deðildi! Tek alýþamadýðý þey ise Türkçe öðretmeni olmuþtu. ”Benim öykü yazmada biraz zayýf olduðumu keþfetti , hep öykü yazma ödevi veriyor!” diye düþünüyordu Pelin, bu yaþlý, her bulduðu takýyý bir yerlerine takan ve küçük yuvarlak gözlükleri olan kýsa boylu, yaþlý öðretmen hakkýnda.


Salý günü yorgun ve bir o kadar da sinirli geldi eve. Þu sevmediði(nefrette denebilir)Türkçe öðretmeni ödev olarak bir öykü yazmalarýný istemiþti. Öykü konusu ise bir kahraman seçip onu tanýtmalarýný gerektiriyordu. Pelin’in ise en sevmediði þeydi bu : Eðer kompozisyon, öykü yazarken insan kendi hayal gücünden yaralanacaksa niye bir konuyla sýnýrlanýp, bu hayal gücü denilen þeyin nimetlerinden tam olarak yararlanamasýndý?!

Masasýnýn baþýna oturduðundan itibaren tamý tamýna bir saat geçtiðini sinirle defterini fýrlatýp, gözü saatine takýldýðýnda fark etti. Bir saat boyunca hiçbir þey yazmadýðýný görünce bu sefer, yastýðýný, yine sinirle yere fýrlattý. Böyle sinirli olduðu zamanlarda hep yaptýðý gibi yatýþmak için baþka þeylere yönelmeye çalýþtý ve o küçük, güzel kutu geldi aklýna. Hemen çantasýnýn kalem çöpleri bile birikmiþ dibinde bulunan kutuyu çýkardý. Ama yapmasý, yapmayý düþünmesinden bin kat zordu! Bir an tereddüt ettikten sonra “Bu eski kutu benim evimden çýktýðýna göre açma hakkým da vardýr herhalde, deðil mi?!” dedi kendi kendine. Ama sonra artýk o evde oturmadýðýný ve belki de bu yaptýðýnýn hýrsýzlýk bile olabileceðini düþündü. ”Eee, merak ettim, açmazsam çatlarým!” dedi ve kutuyu büyük bir özenle, sanki elinde eþsiz bir mücevher taþýyormuþcasýna kibarlýkla açmaya koyuldu.

Kutunun içindekini görünce biraz hayal kýrýklýðýna uðramýþ olsa da gördüðü manzara hiç de o kadar hafife alýnacak bir manzara deðildi! Kutunun içinden bir dolmakalem çýkmýþtý. Ama ne dolmakalem! Siyah, üzerinde esaslý bir marka yazan, gösteriþsiz, sade, ama harika görünen bir kalemdi bu. Sonra bu olaydan kimseye bahsetmediðini anýmsadý ve annesinin yaklaþan ayak seslerini duyunca kalemi ayný kibarlýkla kutusuna koyarak yataðýnýn altýna týktý.




Ertesi gün öykü ödevini yapmamasýnýn ezikliðini taþýyarak okula gitmiþti ama sýra ona gelmediðinden Pelin de diðer ders (yani yarýn) okuyacaktý yazacaðý kompozisyonunu.

Bu sefer eve gelince sinirlenip, sonra baþka þeylere dalýp, ödevi unutmamaya karar vererek baþladý yazmamaya! Ama sonra kendisinin söylediði “Ýyi kalem ilham verir.” sözünü hatýrlayarak, yataðýnýn bir köþesinde onu bekleyen kalemi çekip aldý. Yazmak için kalemi yerinden çýkardý(her zamanki gibi zarif bir þekilde yaptý bu iþi!). Önce kendisine birini bulmalýydý. Hiç zor olmadý! Sonra sýra yazmaya geldi. Sular seller gibi yazdý, döktürdü de döktürdü! Pelin için bu yazý bir mucizeydi.

Yazdýðý öyküye gelirse: Kahramaný (adý Aslý idi.) tembel, derslerine çalýþmayan bir kýzdý. Ýþi gücü, evlerinin bahçesine yaptýðý çadýrýnda vakit geçirmekti. Fakat bir okul dönüþü çadýrýnýn içine kazýlmýþ ve bakýldýðýnda bayaðý uzun görünen bir tünel görmüþtü. Bu tünel onu çok meraklandýrmýþ ve kimseye bir þey söylemeden bu tünele girmiþ, bir daha çýkamamýþtý. Ailesi ise kýzýn çadýrýna baktýðýnda her þeyi anlamýþ fakat ellerinden gelen tek þey kýzlarýnýn geri dönmesini beklemek olmuþtu. Kýz birkaç hafta sonra geri döndüðünde, hiçbir þey hatýrlamýyor ve kimseye bir þey anlatamýyor haldeymiþ falan…

Pelin, yazdýðý öyküyü tekrar okudu ve yazdýðý ve haklý olarak hoþuna gitmeyen masallardan (bir prenses ve bir ejderha olayýný aþamazdý Pelin!) daha iyi olduðunu gördü.




************************************



Perþembe günü ( öyküyü yazmasýndan iki hafta geçmiþ ve öyküden iyi bir not almýþtý.) baba eve gelmiþti ve geleneksel akþam yemeklerini yiyorlardý. Bir sessizliðin ardýndan annesi bir olayý anlatmaya koyuldu. Konu eski mahalleden bir kýzla ilgiliydi. Annesi :

“ Bugün eski komþularla konuþtum. Mahallede ne var ne yok, dedikodu (ki dedikodu konusunda “Hiç yapmam!” derdi!) falan derken…”

“Eee?..” dedi babasý aðzýndaki lokmayý bitirmesine ramak kalmýþken.

“Ya , garip bir aile taþýnmýþ bizim eve. Bir de tembel kýzlarý varmýþ ki sorma! Neyse iþte, bizim kýzlarýn da yeri olan ufak bahçeye, çatlak kýzlarý bir çadýr kurmuþ.Bütün gününü orada geçirirmiþ…”

“Ne var bunda?Niye anlatýyorsun ki milletin hayatýný?!” dedi babasý yine lokmayý bitirmesine ramak kalmýþken ama bu sefer sabýrsýzlanarak.

Annesi bu sözü duymamýþ gibi yaparak sözüne devam etti :

“Kýzýn adý Aslý mýymýþ, neymiþ?” (Aslý adýný duyunca Pelin yazdýðý öyküyü hatýrlamýþ ve gururlanmýþ bulunuyordu!)

“…Sonra bir gün kýz çadýrýn içinde kaybolmuþ…Anne, baba aramýþ durmuþ, polisi aramýþlar, kýz yok! En sonunda kýz bir hafta geçtikten sonra eve dönmüþ ama hiçbir þey hatýrlamýyormuþ!”

Konuyu dinlemeyen Pelin bu son cümleleri duyunca, dalgasýna, kendi öyküsüne benzediði için, yine kendi öyküsünün sonunu getirdi annesinin anlattýklarýna :

“Ama kýzýn hayatý deðiþip, ders çalýþmaya falan mý baþlamýþ, muhaha!”

Annesi önce önemsemedi:

“Sen nereden duydun?!” dedi.

“Nereden duyucam ki, eski mahalleye ne gittim, ne de oradakilerle konuþtum!Bir þey bildiðim yok kýsacasý…”

Annesi ciddileþmiþti :

“Hadi, doðruyu söyle. Atýp, tutturacak halin yok ya?Yoksa var mý ?!” dedi annesi.
Pelin de yazdýðý öyküyü, okulda öðretmenin “Aferin!” deyip ona iyi not vermesine kadar anlattý. Annesi þaþýrmýþtý. Ama olay büyümeden, bu haliyle, bu yemek masasýndan öteye çýkamadý ve zamanla unutuldu…




******************************



“Anne, yemek falan yiyemem, hem arkadaþlarla takýlýp bir þeyler atýþtýrdýk. Þu Türkçe ödevini bitiremezsem, yanarým! Lütfeeen!”

diyerek daldý içeri Pelin. Annesi de çok üstelemedi. Kýzýnýn bu konuda (yani Türkçe öðretmeni ile) baþýnýn dertte olduðunu biliyordu.

Pelin, odasýnýn kapýsýný yine, biriken kýyafet,çanta,þapka (Salý pazarýný andýrýyordu bu yerler!) … nedeniyle zorla açtý. Kapýsýný arkasýndan kilitledi ve kalemi çýkardý. Bu sefer ki konu ise; gezdikleri bir yerde baþlarýna gelen bir olayý anlatmalarýný gerektiriyordu. Baþka birinin baþýna gelen bir olay da olabilirdi.Pelin, dalga konusu olmak istemediðinden, baþka birinin baþýndan geçen bir olayý anlatacaktý. O baþka biri de, anneannelerinin orada oturan ve iyi bir arkadaþý olan Ceren’den baþkasý deðildi.

Ceren, kýsa boylu, hafif kývýrcýk siyah saçlarý olan, tombik, iki kömür parçasý gibi, güzel gözleri olan, herkesçe sevilen bir kýzdý. Bale yapmayý býraktýðýndan beri kilo alýp, bu tombik sýfatýný hak eder olmuþtu. Pelin’in bu zararsýz kýz hakkýnda uydurduðu olay ise þöyle geliþiyordu: Ceren küçükken,kayak yapmaya gitmiþ ve orada düþmüþ.Kendisine bir þey olmamýþ ama çok utandýðýndan bir hafta dýþarý çýkmamýþ falan…
Ýþte Pelin, bunu yazdý, o ilham verdiðine inandýðý kalemle. Galiba, bir yararý oluyordu. Pelin’in öyküleri daha akýcý, cümleleri daha düzenli olup çýkmýþtý.



Ýki akþam sonra, cuma akþamýydý, Pelin’in ders çalýþamadýðý, izinli olduðu akþam, ailece salonda oturmuþ televizyon izliyorlardý. Selin :

“Abla, sen Ceren diye birini tanýyor musun?” dedi. Pelin diziye dalmýþtý, birkaç dakika sonra:

“Bizim anneannemlerin orada bir kýz vardý, Ceren. Bilmem, neden sordun?” diye cevap verdi.

“Ya, bir kýzý anlattýlar bugün okulda, akýllý (!) kýz kayak yapmayý öðrenirken düþmüþ, utanmýþ, ne varsa utanacak? Neyse iþte, sonra bir hafta mý ne, odasýndan çýkmamýþ. Bir düþüþ uðruna, tatilini mahvetmiþ! Ne akýl, di’mi?!”

Pelin, aðzý açýk kalmýþ, “Bu kadar da olmaz!” bakýþý ile;

“Ne dedin sen?!” diyebildi.

“Ya, sen beni dinlemiyor musun?!” diye soruya soruyla karþýlýk verdi Selin.

“Tamam tamam, neyse!” dedi Pelin. Sonra iyi geceler deyip, yataðýna, düþünmek üzere kendini attý…




Ertesi sabah kapýnýn sürekli çalmasý, onu uyandýran etken oldu. Annesinin falan açacaðýný düþünüyordu ama annesinin odasýna baktýðýnda, ne o ne de babasý vardý. Selin’de ranzanýn üst katýnda homurdanarak yatmýyordu. Nerdeydi bunlar böyle? Belki de onlar çalýyorlardýr kapýyý?Bu düþüncelerle ve üstünde pijamalarýyla kapýyý açtý. Gelen kendi yaþlarýnda, üstü baþý düzenli bir kýzdý. Pelin, merakla kýza kimi aradýðýný sordu. Kýz içeri daldý, Pelin’in onu engellemelerine karþýn. Sanki, evlerini biliyormuþ gibi hemen Pelin’in odasýna daldý. Oturdu ve arkasýndan koþarak gelen Pelin’in de odaya girip kendini bir yere atmasýný bekledi. O gelince nefeslenip, bir þey söylemesine fýrsat vermeden:

“Hey, dinle! Þu yazdýðýn öykü var ya, hani kýz çadýrýnda kayboluyor, Aslý. O benim, Aslý’yým! Eðer öyküye her gün bir þeyler eklemezsen, her hafta kaybolup, sonra þuurum yerinde olmadan geri dönücem. Eðer acele etmezsem de biraz sonra öyküme girmek için zamaným kalmayacak ve anýnda kaybolacaðým. Ama beni anlar, her gün bir þey yazarsan ve bu konuþmada böyle uzamazsa, öyküme yetiþirim. Ayrýca her gün ayný þeyleri yaþamam. Anlaþtýk mý , ha?”

“Ne, niye?!” diyebildi Pelin, bu þoku atlatmaya çalýþýrken. Aslý da:

“Ah, pardon sana anlatmayý unuttum, aceleden. Bulduðun o kalem, ne bileyim, bir çeþit…
Bir þey var o kalemde, iþte! O yüzden senin yazdýðýn her öykü gerçeðe dönüþüyor ve …
Yani biz o öyküleri yaþayýp duruyoruz, anladýn mý?”

“Kim?” dedi Pelin. Olaylarýn sýr perdesi hafif hafif aralanýyor gibiydi. Aslý:

“Anlasana, dostum, biz! Senin yarattýðýn kahramanlar, ya da yazdýðýn arkadaþlarýn. Hepimizin birbirimizden haberi var. Yakýnda Ceren seni bulur ve benim söylediklerimi söylerse, sakýn þaþma! Artýk gitmem gerek!”dedi ve Pelin’in þaþkýnlýðýndan açýk unuttuðu kapýdan çýkmak üzereyken, dönerek:

“Her gün bana mutlu þeyler yazmayý unutma, tamam mý?” dedi, dostça gülümseyip göz kýrptý ve kayboldu. Belli ki öyküye yetiþmesine az bir zaman kalmýþtý.Pelin ise aðzý açýk, hala boþluða bakýyordu ama bir yandan da düþünmeye çalýþýyordu.



Ertesi gün, korktuðu baþýna geldi ve Ceren kapýlarýný çaldý. Bunlar annelerinin olmadýðý zamaný yakalayýp nasýl Pelin’i buluyorlardý böyle?!Ceren neyse, ama Aslý, onu tanýmýyordu bile!

Ceren de ayný þeyleri söyledi Pelin’e. O, yani Ceren, Aslý gibi soyut deðildi. Yani onu Pelin yaratmamýþtý ama nasýl olmuþtu da Ceren de ayný þeyleri yaþar olmuþtu? Cevap çok açýktý: O Allah’ýn belasý kalem yüzünden tabi ki! Ama Pelin bu düþüncesinin üstüne yapacaðýný da buldu: Bu kalemden kurtulacaktý!

Hemen ilk denemesini ve ilk hayal kýrýklýðýný elde etti. Dolma kalem : 1, Pelin : 0.
Çünkü Pelin kalemi kýrmayý denemiþti ama ertesi sabah kalemi sapa saðlam masasýnýn üzerinde bulmuþtu!

Bu sefer, kalemi penceresinden arka bahçeye atmýþtý, “Belki kýrýlýr!” düþüncesiyle. Ama yine kalem kazanmýþtý. Çünkü kalem iyi bir marka olduðundan kýrýlmamýþtý ve kendi apartmanlarýnýn arka bahçesinde olduðu için kapýcýlarý Hüseyin Aðabey, bu kalemi bulup kapý kapý dolaþtýrmýþ ve kimse almayýnca kendi çocuðu olmadýðý ve kendi iþine de yaramayacaðý için, apartmandaki en sevdiði çocuk Pelin’e annesi aracýlýðýyla hediye etmiþti. Pelin, kalemi karþýsýnda görünce saçlarýný yolacak duruma gelmiþti!

Uzun denemelerden sonra kaleme bir þey yapamayacaðýný anlamýþ, o kalemle öykü yazmamaya karar vermiþti. Aslý ve Ceren’i de unutup, onlara da yazmayacaktý. Ýþte etkili çözüm diyordu Pelin ama Aslý ve Ceren onu rahatsýz etmeye devam ediyordu.



Bu olaylarla yaz tatiline girmiþler ve Pelin her haberi aldýðýnda olduðu gibi tatile deniz kenarýna gideceklerini yine akþam yemeðinde öðrenmiþti. Pelin için bu, kalemden kurtulmak için harika bir fýrsattý!


Pelin, yaz tatilinin baþladýðý bu ilk gün, hemen denize gitti ve kalemi:
“Evet, zararsýz görünen fakat baþýma bela olan alet! Senden kurtuluyorum!” sözleri ile kalemi (ne olursa olsun kalemi yine büyük bir kibarlýkla kutusuna yerleþtirdi) iskelenin ucundan denize attý…


Bu kurtuluþtan iki yýl sonra ayný yerde:

“Hey dostum, denize dalmýþ, dibi incelerken ne buldum bak, bir dolmakalem! Hem de harika yazýyor. Aman Tanrým, bununla yazmak için sabýrsýzlanýyorum!” (!)



******************



Pelin kalemden kurtulduðundan dolayý o kadar mutluydu ki! Ýki senedir kendisini rahatsýz eden olmamýþtý. Ne kalem, ne Aslý, ne de Ceren… Ama sanmayýn ki bu mutluluðu uzun sürecek!

Pelin okuldan adeta uçarak geldi eve. Çünkü bugün onlara Ýstanbul’dan amcalarý ve çok sevdiði kuzenleri geliyordu. Hiç sevmeyerek odasýný toplama sorumluluðu hissetti kendinde. Misafirlerin odasýný bu þekilde bulmalarý hiç iyi olmazdý!

Hemen hemen iki saat süren bu toplama olayýndan sonra üzerine düzgün bir þeyler giydi ve amcalarýnýn gelmesini beklemek için annelerinin oturduðu salona gitti. Ailenin diðer bireyleri hala geçirdikleri süper tatilden bahsediyorlardý.Zaten ondan sonra bir adaha tatil fýrsatlarý olmamýþtý. Evet, hemen Pelin de katýldý bu tatil muhabbetine çünkü o da kalemin aðýrlýðýný üzerinden attýktan sonra o kadar hafif, o kadar güzel bir tatil geçirmiþti ki! Ýçinden kalemi bulan kiþi varsa ona yazýk, diye düþünerek o da katýldý bu tatlý sohbete.

Tam saat dokuzu vurmuþtu ki kapý çaldý. Gelen -tabi ki- amcalarýydý. Pelin özellikle kapýya yakýn oturmuþ olduðundan hemen koþup kapýyý açtý. Kuzenleri onu görünce çantalarýný atýp Pelin’e sarýldýlar. Mutlu bir aile tablosu çizilerek salona geçildi. Yapýlan iþlerden, yaþananlardan bahsedildi. Bu monoton konular henüz atlatýlmýþtý ki, misafirler yorgun olduðu için yataklar hazýrlandý ve misafirler yattý.

Kuzenleri Ozan ve Nehir, Pelin’in odasýnda beraber olmak için beraber yatmaya katlandýlar ve hepsi Pelin’in odasýnda yattý. Pelin ve diðerleri, doðal olarak uyumayýp konuþmaya baþladýlar. Arkadaþlar, dersler derken Pelin’in aklýna kalem geldi ve baþladý anlatmaya. Aðýzlarý açýk kalarak dinleyen Ozan ve Nehir, kalemden denize atarak kurtulmasýndan dolayý Pelin’i kutladýlar çünkü bundan daha iyi bir yol olamazdý, diye düþünmüþlerdi.

Þaþýrmalarýnýn tek nedeni bu deðildi. Pelin bu diðer nedeni sonra öðrenecek ve o diðerlerinden daha çok þaþýracaktý.

Konular konularý açarken uykularý geldi ve akýllarýnda kalemle uykularýna daldýlar…

Günleri çok güzel geçiyordu bugüne kadar. Bugünse Ozan ve Nehir çok kötü bir kavgaya tutuþmuþlardý ve birbirileriyle konuþmalarý bir yana dursun birbirilerinin suratlarýna dahi bakmýyorlardý.

Bu kavgadan sonra çok sinirlenen Nehir, Pelin’in odasýna çekilmiþ, her sinirlendiðinde kendisini yatýþtýrmak için yaptýðý gibi kalemiyle bir þeyler çiziyordu defterine. Nehir, Pelin gibi öykü denemelerinden çok resim yapardý. Bunun için mavi kaplý, ufak bir defter de edinmiþti kendine.

Pelin hafifçe “Girebilir miyim?” dedi ve Nehir baþýný sallayýnca yine hafifçe içeri girdi. Bir süre konuþtuktan sonra Pelin’in gözü Nehir’in resim çizdiði kaleme takýldý. Pek önemsemedi önce “Aynýsýndan bir sürü vardýr!” dedi. Fakat sonra kalemin satýlmayan kutusuna takýldý gözleri ve;

-“Bu ka-le-mi ne-re-den bul-dun?!” dedi. Nehir sinirden gözlerinden akan yaþlarý elinin tersiyle silerek:
-“Þey, aslýnda onunla yazmamalýyým çünkü Ozan’ýn kalemi!”
-“Nereden bulduðunu söyle!”
-“Onu nereden bulduðumu býrak þimdi sana önemli bir þey anlatacaðým. O da kalemle ilgili.”
-“Ama bu…” ‘Ama bu kalem ne yazarsan gerçekleþtirir!’diyecekti ki, Nehir onun sözünü keserek baþladý anlatmaya.
-“Geçen yaz Ozan bunu bulduðunda çok beðenmiþtim ayrýca çok da güzel yazýyordu. Ben de bir heves onunla resimler çizmeye baþladým, renksiz olsa da. Ýlk olarak eþsiz güzellikte bir yerde ailece piknikte olduðumuzu çizmiþtim. Ertesi gün ilk önce pikniðe gideceðimizi öðrendim, daha sonra gittiðimizde oranýn benim çizdiðim yer olduðunu þaþkýnlýkla gördüm! Ne yapacaðýmý bilemeden kendime güzel þeyler çizdim. Hepsi oluyordu! Artýk bu hoþuma gitmemeye baþlayýnca o kalemle yazmamaya çalýþtým. Ama…” Tam sözüne devam edecekti ki Pelin engelledi onu ve:

-“Ýþte ben de onu anlatmaya çalýþacaktým sana. Dün tüm anlattýklarým bu karýn aðrýsý kalem yüzünden geldi baþýma ve ben de geçen sene tatile gittiðimizde onu iskeleden denize attým. Ne þans(!) ki onu Ozan bulmuþ!”
-“Ee,n’apýcaz?!” dedi Nehir. Pelin de:
-“O kutuyu koyaný yani bizim eve koyaný bulacaðýz! Baþka da bir þey yapamayýz.” dedi.

Bu konuþmadan sonra ilk araþtýrmalarýna giriþtiler. Kutunun üzerinde bir tarih aradýlar.Bir þey bulamayýnca bu sefer kalemin üzerine baktýlar. Kalemin üzerinde Pelin’in daha önce fark edemediði “Deðerli dostuma sonsuza dek saklamasýný umduðum küçük bir armaðan,Mert,1990” yazýyordu. Pelin düþündü ve þunlara vardý: Pelinler o tarihte o evde deðillerdi, 1992 yýlýnda o eve taþýnmýþlardý. Yani Pelin iki yaþýndayken. Bunlarý da annesinden biliyordu.

Bundan sonra annesine gittiler ve onlardan önce o evde oturaný tanýyýp tanýmadýðýný sordular. Annesi de evi alýrken kendisinin deðil, babasýnýn orada olduðunu söyledi. Bu sefer akþam babasý gelene kadar onu beklemek zorunda kaldýlar. Ama bu, onlarýn geçen bu sürede bir þeyler yapmalarýný engellemiyordu.

Ýnternete girip, emlak ile ilgili sitelerden bir þeyler yakalamaya çalýþtýlar. Kendi evlerinin hala kiralýk olduðu yazýyordu ama evi kullananlar yazmýyordu. Bu sefer Pelin, ev sahibesinin sevdiði ve arkadaþý olduðu kýzýna elektronik postayla ulaþmaya çalýþtý. Yazdýðý postada annesine daha önce evde kimlerin oturduðunu sorup soramayacaðý yazýyordu. Hemen cevap gelemeyeceði için bilgisayar ve internetle baþka arama yapamayacaklarýný anlayýp, ikisini de kapattýlar.

Saatlerine baktýklarýnda Pelin’in babasýnýn eve gelmesine çok az kaldýðýný fark edince sevindiler. Ayrýca saat geleneksel yemeklerine oturma saatinin geldiðinin de habercisiydi. Böylece beraber sofranýn kurulmasýna yardým ettikten sonra, babasýnýn ve amcasýnýn da gelmesiyle yemeðe oturdular.

Pelin dayanamadý ve babasýnýn yemek yemesine aldýrmayarak eski evlerinde onlardan önce kimlerin oturduðunu bilip bilmediðini sordu. Babasý tam hatýrlamýyordu. Ancak o zamanlarda on dört yaþlarýnda bir kýzlarý olduðunu ve ailece yurt dýþýna gittiklerini söyledi. Tabi ki hangi ülkeye gittiklerini ve adreslerini bilmiyordu. Babasý Pelin’in bunu niye sorduðunu sormadý. Çünkü yemekle meþguldü!

Pelin kalemin kýza arkadaþý Mert tarafýndan gönderildiðini ve “…sonsuza dek saklamasýný umduðum…” dediði için de onu saklamak için oraya, yani Pelin’in düþtüðünde Pelin ile beraber düþen fayansýn içine sakladýðýný düþündü. Nehir de ona katýldý.

Pelin ve Nehir yemeklerini yemeden ve Ozan’a onun da gelmesini iþaret ederek masadan kalktýlar. Hemen Pelin’in odasýna daldýlar. Ozan da arkalarýndan geldi. Pelin hemen bilgisayarý açtý. Kýzdan ayný gün içinde cevap geleceðini pek ummuyorlardý ama yine de baktýlar. Bu sýrada olup biteni Ozan’a anlattýlar.Nehir:

-“Hadi onu nasýl bulduðunu anlat bize.” dedi. Ozan da:
-“Yaptýðýnýz hatayý naldýnýz ve benimle konuþuyorsunuz demek!” diye cevap verdi Nehir’e.
-“Sadece ben hatalý deðildim küçük bey!Þimdi ukalalýk etme, konuþuyorum seninle iþte!” dedi ve kendini tutamayarak gülmeye baþladý, niye güldüðünü kendisi de tam kestiremeyerek.Ozan:
-“Tamam.Ben zaten sana küs duramazdým ki…” dedi ve o da ablasýna katýlarak gülmeye baþladý. Pelin bu sýrada:
-“Kardeþlerin arasýna girmek istemem ama hey, bakýn cevap gelmiþ!” dedi heyecanla. Ozan ve Nehir de birbirilerine nasýl sarýldýklarýna þaþarak hemen ayrýldýlar, bilgisayar monitörüne bakmaya baþladýlar. Belli ki, onlar da hýzlýca bir kez, bir kez daha okuyorlardý.



Pelin hemen cevabý, onlara bir kez daha okuma fýrsatý tanýmadan kendisi yüksek sesle okumaya baþladý: ”Sevgili Pelin, ben de sizleri çok özledim. Bahsettiðin konuyu annemle konuþtum. Annem o sýralarda
burada Alman göçmen bir ailenin oturduðunu ve o zamanlar on dört yaþýnda bir kýzlarý olduðunu söyledi. Bu aile 1992 yýlýna kadar bizim yani sizin eski evde oturduktan sonra ülkelerine dönecek parayý bulup tekrar ülkelerine yani Almanya’ya dönmüþler…”

Aslýnda yazý devam ediyordu ama iþlerine yarayacak kýsmý bittiði için Pelin okumayý kesti. Hemen sonra Ozan:

-“Aslýnda onlarla yüz yüze konuþsak çok daha iyi olur.” dedi. Pelin ve Nehir de ona katýldýlar ve annelerinden “dýþarýda biraz oynamak” bahanesiyle izin alýp, Pelinlerin eski evlerine doðru yola çýktýlar.

Pelin, bu yeni evlerine taþýndýklarýndan beri geçen üç yýlda buraya hiç gelmemiþti. Buradan ayrýlýrken de “Belki hiç dönmem buralara…” diye geçirmiþti içinden ama iþte, gelmiþti tekrar buraya. O dar sokaklar, o evler yine tüm çekicilikleriyle Pelin’in hayranlýðýna sahip oldular. Pelin buradan yine zevkle geçti. Bu düþüncelerle eski evlerine ve onun yanýndaki ev sahibesinin evine vardýlar.

Gelmeden önce haber vermediklerini hatýrlayýp, bu yüzden de “çat kapý” geldiklerini utançla fark ettiler ama ev sahibesi onlarý çok sevdiði ve kýzýnýn evle ilgili sorularýna aldýrmadýðý için, geliþ nedenlerini buna baðlamadý ve onlarý sevecenlikle eve buyur etti. Bunu fark edip rahatlýkla eve daldýlar bizim üç kafadarlar. Sonra ev sahibesinden kýzýnýn evde olmadýðýný öðrendiler. Bunun için üzülmüþ numarasý yaptý Pelin çünkü asýl geliþ nedeni onlarý görmek deðildi, her ne kadar onlarý seviyor olsa da.

Kuzenlerini ev sahibesi ile tanýþtýrdý, biraz oradan buradan sohbet ettiler. Sonra Nehir :

-“Evini çok severdi kuzenim. Ayrýlýrken çok üzülmüþtü. O yüzden ‘Bizden öncekiler neden ve nasýl ayrýlmýþ buradan?’ þeklinde bahsederdi bize bu sevgisinden. Sahi, Pelinlerden öncekiler nasýl ayrýldýlar ki bu evden?Hayret!” diyerek sözü asýl konuya çekmek istedi. Baþarýlý olmuþtu. Ýyi niyetli ev sahibesi bunu anlamadý ve baþladý anlatmaya:

-“Bu evde Pelinlerden önce göçmen bir Alman aile yaþardý. Onlar -bir süre düþünmek için sustu- 1988 yýlýnda falan gelmiþlerdi bu eve ve Pelinler gelene kadar, yani 1992 yýlýna kadar burada oturmuþlardý. Pelinlerin geleceði o sene, onlar maddi durumlarýný düzelttiler ve Almanya’ya geri döndüler.O zaman bir de kýzlarý vardý, sanýrým on dört yaþlarýnda, sarýþýn, mavi gözlü…Kýsacasý tipik bir Alman aileydiler.Giderken…”

Buraya kadar bilgi sahibi olduklarýndan bizimkiler sýkýlarak dinlediler. Ama “Giderken…” diye baþlayan cümle tüm sýkýntýlarýný giderip, ilgilerini toplayacaktý. Devam etti yaþlý sahibe konuþmasýna:

-“…bana adreslerini býraktýlar.Birbirimizi çok severdik ailece. O yüzden bir süre mektupla haberleþmiþtik. Aman,niye anlatýyorum ki ben bunlarý size?!Meyve suyu ister misiniz çocuklar?”dedi. Pelin de hemen:

-“ Teþekkür ederiz Neriman Teyze. Siz anlatmaya devam edin lütfen. Ee, hala haberleþiyor musunuz ya da adresleri hala duruyor mu sizde? O aile ilgimi çekti nedense!” dedi ve baþarýlý bir aktris gibi “gerçekten neden ilgisini çektiðini bilmiyormuþ” gibi bir ifade takýndý yüzüne. Bunu gören Ozan sýrýtmaya baþladý ama hemen sonra Nehir’in onu sert bir þekilde dürtmesiyle dudaklarýndaki gülümseme yok oldu bir anda!

-“Peki tatlý Pelin’im benim. Bak sana eskisi gibi tatlý Pelin’im dedim. Küçükken ne tatlýydýn sen öyle! Þimdi de tatlýsýn yanlýþ anlama. Ne kadar da büyümüþsün sen ayol! Kazýk kadar olmuþsun vallahi! Eee, anlat bakalým, annenler nasýllar?Ýyidirler inþallah?...” diye lafa daldý Neriman Haným ve söyleyeceklerini unuttu. Pelin de Neriman Haným bir soru sorduðu için cevap vermek zorunda kaldý:

-“Ýyiler Neriman Teyze. Selamlarý var. Aslýnda onlar da gelmek istiyorlardý ama iþleri vardý.” Pelin’den sonra Ozan büyük bir pot kýracaðýnýn farkýna varmadan:

-“Yoo, iþleri yoktu!” dedi. Ama Nehir Ozan’ýn her zaman böyle yaptýðýný bildiði için cümlenin baþýndan pot kýracaðýný sezip Ozan’ýn laflarýný bir öksürük nöbetiyle kesmeyi baþarmýþtý. Neriman Haným Ozan’ý anlayamadýðýndan:

-“Efendim çocuðum?” dedi. Ozan tam yeniden lafýna baþlayacaktý ki, Nehir yine olayý kontrol altýna alarak Ozan’ý dürttü ve Pelin de Nehir’e büyük bir minnettarlýk duyarak:

-“Efendim; o Alman ailenin adresini verir misiniz? Almanca dersleri görüyorum, sizden bahsederek onlarla Almanca yazýþarak dilimi geliþtirmiþ olurum, dedi.” deyip, durumu kurtardý. Neriman Haným da :

-“Oh, tabi! Ne güzel bir þey yapýyorsun yavrum. Ýstersen ben de onlara haber verebilirim.” dedi. Bunun üzerine Ozan teþekkür etti ve bunu kendisinin yapabileceðini söyledi. Sonra adresi aldýlar, havanýn kararmaya baþlamasýný bahane ederek teþekkür edip, evden ayrýldýlar.

Eve koþarak gittiler. Hem heyecanlýlardý adres ellerine geçmiþ olduðu için ve hem de sanki oynayýp da terlemiþler havasý vermek için koþmuþlardý.

Eve vardýklarýnda hemen odalarýna kapanýp arkalarýndan kapýyý kilitlediler. Pelin adresi gözden geçirip neler yapabileceklerini düþünürken Nehir kalemi, Ozan da kalemin kutsunu bulmaya koyuldular. Nehir ve Ozan kalemi kutusuna düzgünce yerleþtirmiþlerdi ki Pelin “Buldum!” diye baðýrdý. “Hadi,anlat!” dediler Ozan ve Nehir beraber. Pelin de:

“Biz Almanya’ya gidemeyeceðimiz için onu giden biriyle göndereceðiz. Yanýna yazacaðýmýz mektupta da her þeyi açýklayacaðýz. 1989’da on dört yaþýnda olan kýzlarý þimdi -iþlem yapmak için parmaklarýyla sayarken sustu- yani 2004’te, sanýrým yirmi dokuz-otuz yaþlarýnda olmalý. Umarým þansýmýz bizimle olur ve ailesi, kýzlarýna gönderdiðimizi ulaþtýrýrlar. Yani otuz yaþlarýnda kýzýn evlenip ailesinden ayrý yaþadýðýný düþünürsek…”

“Peki kim gidiyor Almanya’ya?!” dedi Ozan merakla. Pelin de :

“O-oh, iþte orasýný düþünmedim!” dedi endiþeli. Bunun üzerine Nehir :

“Ben birini tanýyorum!” dedi muzipçe gülümseyerek. Bunun üzerine:

“Kim?” diye sordular Pelin ve Ozan hep bir aðýzdan. Nehir de:

“Benim bir arkadaþým vardý, sýnýftan. Onlar da bizimle bu sýralar Ankara’ya gelmiþlerdi. Burayý biraz gezip Almanya’ya gideceklerdi. Onlara ulaþabilirim. Arkadaþýmýn bir cep telefonu var ve ben de numarasýný biliyorum!”

Tüm bunlarý anlatýrken, yüzü kýzarmýþtý biraz Nehir’in. Bu durumdan arkadaþýn nasýl bir arkadaþ olduðunu çýkaran Pelin:

“Adý neymiþ bu arkadaþýn?” dedi imalý imalý. Nehir de :

“Önemsiz biri, çok sevmem zaten!” dedi. Daha da kýzarýyordu.

“O zaman telefonu ne arýyor sende?!” dedi Ozan. Eðlenme sýrasý ondaydý Pelin’den sonra.

“Üstüme gelmeyin yoksa o kalemi hayatýnýz boyunca bir daha gönderemezsiniz!” dedi Nehir. Kýzarmaya devam ediyordu ama bu seferki utançtan deðil sinirden gibiydi.

Bunun üzerine Pelin yataðýndan kaptýðý kuþ tüyü yastýðý fýrlattý Nehir’e. Böylece bir yastýk savaþýný baþlatmýþ oldu. Çok kanlý -pardon- tüylü geçen bir savaþtan sonra yorgun düþen askerler(!), yattýklarý gibi uykuya daldýlar…

Ertesi gün kalemi Nehir’in “arkadaþýna” vermeyi kararlaþtýrdýlar. Onlardan da Almanya’ya gittiklerinde paketi postahaneye vermelerini rica edeceklerdi. Daha doðrusu Nehir’e ettireceklerdi. Nehir, kendi baþýna gidip bu iþi ayarlamayý seve seve kabul etti ve “arkadaþýný” arayarak ailesiyle buluþup konuþmak için bir yeri karalaþtýrdýlar. Nehir ise arkadaþý ve ailesiyle buluþacaklarý yere gitmeden bir saat önceden hazýrlanmaya baþladý ve zamanýnda orada olmak için biraz erken evden çýktý.

Döndüðünde Nehir çok iyi görünüyordu. Paketi vermiþti. Nehir:

-“Dua etmeliyiz çünkü bugün saat ikide uçaklarý Almanya’ya kalkýyormuþ. Yani onlarý bu son günlerinde, son anda yakaladýk.” dedi.

-“Þansýmýz bizimleymiþ!” dedi Pelin. Sonra Ozan :

-“Emin misin?” dedi. Eli cebindeydi ve elini cebinden çýkarttýðýnda kutusuyla kalemi gördüler üçü de dehþet içinde.Nehir:

-“Ne yani, boþuna mý uðraþtýk o kadar?!Hem paketin içinde ne vardý?” diye soruya soruyla karþýlýk verdi. Pelin :

-“Bu kalem de fazla oldu artýk!” dedi.

Kalem bir kez daha onlarý yenmiþti!...



.Eleþtiriler & Yorumlar

:: muhteþem ve deðiþik
Gönderen: Hilal Ünal / , Türkiye
18 Þubat 2014
ben normalde böyle öyküleri türk isimlerle düþünemiyordum.ama sen bu düþüncemi kýrdýn.Çok güzel olmuþ ve sýradaþýlýðýyla ilgi çekiyor

:: muhteþem ve deðiþik
Gönderen: Hilal Ünal / , Türkiye
18 Þubat 2014
ben normalde böyle öyküleri türk isimlerle düþünemiyordum.ama sen bu düþüncemi kýrdýn.Çok güzel olmuþ ve sýradaþýlýðýyla ilgi çekiyor

:: Büyüleyici.....
Gönderen: Kâmuran Esen / Bolu/Türkiye
21 Aralýk 2004
Sevgili Nur; Okurken, öykünün kaç yerinde "hah þimdi bitti" dedim, biliyor musun?....Sýkýldýðýmdan deðil, olaylarýn ve sürprizlerin çokluðundan....Bu öyküde, içiçe girmiþ birkaç öykü var diyebilirim.Anlatým zenginliði, betimlemler, uzun cümlelerdeki yan cümlelerin okuyucuya verdiði heyecan vb........Hepsi hepsi mükemmel......Tebrik ederim.......Devamýný dilerim.....Sevgiyle kal....Kâmuran ESEN

:: Hoþgeldin...
Gönderen: Özge Gürsoy / Bükreþ/Romanya
29 Ekim 2004
Öykünü ilgiyle ve severek okudum. Umarým bundan sonra seni bu sayfalarda böyle sürükleyici öykülerle sýk sýk görürüz. Yolun açýk olsun...

:: savgili nur:
Gönderen: baran onur ekmekçi / Ankara/Türkiye
29 Ekim 2004
yazýn garçekten güzel olmuþ. insaný alýp taa öykünün derinliklerine kadar sürükleyen bir yapýsý var.yazýlarýn arasýnda en güzeli, en sürükleyicisi bu olmuþ. okuyucuya sanki yaþamýþ gibi bir his veriyor. yazýlarýnýn bu yönünü çok seviyorum.insaný nasýl etkiliyeceðini iyi bilen bir yazar olacaðýna inanýyorum.n'olur bizi güzel yazýlarýndan ayýrma. seni yeni yazýlarýnla yalnýz býrakmalýyýz. tekrar yazman dileðiyle...

:: gerçekten güzel:))
Gönderen: sýla þahin / Konya/Türkiye
20 Aðustos 2004
sevgili nur; öykün gerçekten güzel olmuþ. senin diðer yazýlarýný da okudum ve en baþarýlý yazýnýn sadece bir dolmakalem olduðuna karar verdim. tekrar tebrik ediyorum.bence fantastik öykülere devam etmelisin:)bizi bekletme,en kýsa zamanda yeni öykülerini bekliyoruz:)

:: Sýradýþý, Ama Güzel!
Gönderen: Osman Oðuz / Gaziantep/Türkiye
3 Temmuz 2004
Sevgili Nur, Öykün sýradýþý olmuþ.. Gerçekten konusu çok güzel.. Zaten bence konu bir öykünün yüzde elli biridir.. Ben kitap alýrken önce konusuna bakýyorum, kuþkusuz bir çok kiþi de.. Senin öykünün konusu da gerçekten çok sýradýþý, bir o kadarda güzel.. Okuyan insaný içine alabilecek, sürükleyecek cinsten.. Ben þunu da hissettim ki: Sen bu öyküyü yazarken okuyucu kadar çok heyecan duymuþsun, ve olacaklarý merak etmiþsin.. Zaten öykünün, romandan farký da budur.. Ne olacaðýný yazar bile bilmez.. Cemil Kavukçu'da br söyleþisinde þöyle diyor: "Roman yazmak bir maçý banttan izlemekse, öykü yazmak canlý izlemektir.." aynen öyle.. Sana sadece þunu soracaktým, Nur.. Acaba Jostein Gaarder'in 'Sofi'nin Dünyasý' adlý kitabýný okudun mu? Onda da Sofi ve Alberto Knox, Albert Knag'ýn hayal dünyasýndan kurtulmaya uðraþýyor.. Sonunda da bunu baþarýyorlar. Sevgilerimle Nur!.. Yeni yazýlarýný bekliyoruz.. Bizi fazla bekletme..




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn fantastik kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Gizemli Mavi

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Ölüme Dalýþ
Ýnsanlar
Gece Kontrolü
Üç Küçük Sayfa
Kazara
Neden Acaba?
Bunu Biliyor Muydunuz?

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Uzanýþ [Þiir]
Dilimize Ne Oluyor? [Deneme]


Nur Gayretli kimdir?

Ben Nur Gayretli. Tanýtýmýmý ilk yazdýðýmda "15 yaþýndayým. . . " diye devam eden cümlelerim vardý. Zaman çok çabuk geçiyor. Uzun zamandýr yeni þeyler paylaþamadým, ama aklýma bir fikir düþtükçe yazmaktan da vazgeçmedim. Umarým yeni yazýlarla eskisi gibi devam edebileceðim. . .


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Nur Gayretli, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.