..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Bilgi sakalla ölçülmez. -Moliere
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Modern > Baha Oktav




5 Ekim 2004
Nedime  
Baha Oktav
İkilemler içinde geçen zamanlar...Kaybedilen canlar ve yeni bir sevinç uğruna harcanan emek...Nedime,özel bir kadın...


:BFBH:
Nedime

Nedime elindeki küçük çantayı geniş salonda sırıtarak duran küçücük sehpanın üzerine bıraktı.Ağustos sıcağı epey yormuştu kendisini.Öyle ki bitkin bir halde soyunmaya bile gerek duymadan divanın üzerine uzandı.
Saat 6.30 olmuştu.Evin penceresini açıp yatmadığı için epey bir terlemişe benziyordu.Ancak yatarak geçirdiği iki saati, gün içinde gelen yorgunluğunun büyük bir kısmını almıştı.Şimdi ise üzerinde başka bir ağırlık var gibiydi.Uyku mahmurluğu.
Evde yemeye dair pek bir şey olmadığını biliyordu.Bu saatten sonra yapılabilecekler listesi öylesine dardı ki,Ercan eve gelinceye kadar makarnanın haşlanması bile bitmezdi.Böyle bir ruh hali onu epey bir üzmüşe benziyordu.6 senelik evliliğinde ilk kez kocasının gelmesine 10 dakika kala yemek derdine düşmüştü.Oysa her gün ritüel haline getirdiği ‘mükemmel sofra’ hazırlama alışkanlığı, onu, eşine karşı daha bir sorumlu yapmıştı.Özellikle sorumluluk duyduğu en ciddi konu buydu.
Kapıdan hafif bir anahtar tıkırtısı duydu.Elinde,geçen sene İstanbul’daki onkoloji toplantısında kendisine armağan olarak verilen çantasıyla Ercan girdi.Yorgunluğu halinden belliydi.Hastanenin kokusu üzerine sinmiş,sabahtan girmiş olduğu ameliyatlarda kirlettiği yeşil önlüğüyle karısına gülümseyerek baktı.
“-Merhaba hayatım.”
“-Hoş geldin Ercan.Nasılsın canım?”
Ercan gelen soruya karşılık nasıl cevap vermesi gerektiğini bilemiyordu.Girmiş olduğu ilk ameliyatta hastasını kaybetmişti.Ölen adamın çocukları mesai saatine kadar hastane koridorlarında sessiz sessiz ağlamışlar ve belki de tesadüf,Ercan her defasında bu gözyaşlarına şahit olmuştu.Oysa adamın rahatsızlığı çok ciddi bir müdahale gerektirmiyordu.Fakat vücuttan aldığı parça derin bir kanamaya neden olmuş,bundan dolayı oluşan tansiyon düşmesini bir türlü önleyememişlerdi.Belki sabah işe başladığından beri yaşamış olduğu ilk vukuat bu olsa idi yaşam adına elinde yeteri kadar mutluluğu kalırdı.Oysa öğle arasında, hastane yemekhanesinde atıştırırken gelen telefon,bütün düşünce sistemini çökertmişti.Eski karısı onu arıyordu.
Nedime yemek hazırlayamayışının nedenlerini uygun bir dille anlatmaya çalışıyordu.Oysa Ercan yemeği düşünecek kadar günlük olaylar peşinde değil gibiydi.
“-Hayatım ,evin işlerini halletmek için çarşıya çıktım.Hem Aysun’a uğrayıp iki çift laf ederiz diye düşünmüştüm.Fakat bankada işlerim uzun sürünce ancak alışverişi yapabildim.Eve geç geldim.Bugün için yemeği hazırlayamadım.Sen istersen biraz uzan,dinlen.Bende yarım saate kadar sofrayı hazır ederim.”
“-Önemli değil Nedime.Zaten hiç iştahım yok.Sen bir çay koy,hafif bir şeyler atıştıralım yeter.”
Nedime,eşinin kurduğu cümleden iştahsızlık harici bir şeylerin olduğunu hissediyordu.Evliliğin anlamı da buydu zaten.Her gece uykularda nefesini ensende hissettiğin insanın düşüncelerini sesinden anlayabiliyorsun.
Mutfağa kafasında eşine dair soru işaretleri ile giren genç kadın,bankonun üzerinde duran çaydanlığın altını yarısına kadar suyla doldurdu.Fırının sağ köşesindeki orta boy ateşi açarak çaydanlığı üzerine yerleştirdi.Yavaşça, bankonun iyi granitten yapılmış zeminine dayanarak hazırlayabileceği hafif yemekleri düşündü.Belki de en iyisi kaşarlı tost yapmaktı.Hem Ercan öğün aralarında bile iyice kızarmış iki dilim ekmek arasında erimiş kaşarın lezzetine hiç hayır demezdi.Özellikle hastanede yemek adına yediği yegane gıda da buydu.Ercan kaşarlı tostu gerçekten seviyordu.
Yemekhanede, elinde taze sıkılmış bir bardak portakal suyunu keyifsiz bir şekilde içmekle meşgulken,dahili hattan Ercan’ın ismi duyuluyordu.
‘Sayın Dr.Ercan Albayrak,kontel lütfen!’
Ercan haricinde içeride bulunan herkes duymaya alışkın oldukları bu tip anonslara verilen alışıldık tepkiyi -duyumsamazlığı- gösterdiler.Fakat gelen bu anonsta bir gariplik vardı.Ercan,bu hastanede çalışmış olduğu iki yıldan beri ilk kez kendi adının anons olarak geçtiğini fark ediyordu.Elinde ki bardağı bırakarak,hızlı adımlarla çağrı odasına doğru yürümeye başladı.

Buzdolabının kapısını açtığında,içeride bulunanlar genelde meyve sebzeden ibaret gibi duruyordu.Mevsimin getirdiği meyve bolluğu alttan birinci ve ikinci rafları alabildiğince doldurmuştu.Gözüne kestirdiği iki kocaman şeftaliyi,diğer meyvelerin istifini bozmadan çekip çıkardı.Üst gözdeki kaşarla,tereyağını da alarak elinde ki akşam yemeği malzemelerini bankonun üzerine bıraktı. Çayı demlemek için cam kavanozdan iki tane demlik poşeti çıkardı.
Nedime’nin,Ercan ile olan evliliğinden öğrendiği ilk güzel şey beraber geçirdikleri zamanda yaşadığı derin huzurdu.Belki bundan dolayı eşi veya ikisi için bir şey yaparken içinde tarifsiz bir mutluluk duyuyordu.Hiçbir işi farazi olarak görmemişti.Oysa genç kızlığında yapmayı aklının ucundan bile geçirmediği basit ev işlerini şimdi büyük bir keyifle gerçekleştiriyordu.Üniversitenin en güzel kızı, bir zamanlar boş vakitlerini makyaj malzemesi aramak için geçirirken şimdilerde yeni yemekler öğrenmeye çalışıyordu.
Ercan odadaki kumtel telefonu kaldırdığında duyduğu ses bir anda beyninde yankılandı.Öylesine tesirli bir an yaşayacağı belliydi ki,bir anda tüm kaslarının gerildiğini hissediyordu.
“-Merhaba Ercan.Sesini duymak için bunca vakit telefonda bekletilmem mi gerekiyor?”
“-Selam Nuran.Kusura bakma,öğle tatili olduğu için yemeğe çıkmıştım.Nasılsın görüşmeyeli?”
Ercan sesindeki telaşı ne kadar belli ettirmemeye çalışsa da,karşısında ki kadın eski kocasının kalbinin hızla attığının farkındaydı.
“-Ercan konuşmayı fazla uzatmayacağım.Duyduğum kadarıyla bana verdiğin nafaka hakkında dışarıda birkaç kişiye bir şeyler söylemişsin.Seni tanıdığımı zannediyorum.Şuan için tam olarak neler söylediğini bilemiyorum.Boşanmamızı sen istedin.Bunun bedeli aylık olarak ödenen saçma bir tutar para.Oysa ben her gün senin için dua etmeye devam ediyorum.Şimdi sana basit bir soru soracağım:Benden nefret mi ediyorsun?”
Telefonda ki bu ince sitem,Ercan’ı sekiz sene önce yaşamış olduğu evliliğine götürdü.Fakülteden yeni mezun olmuş pratisyen bir doktordu ve elinde,hayatında var olan tek unsur Nuran’dı.İşin doğrusu ayrılmaya karar verdikleri güne kadar da tüm yüreğiyle sevmişti bu kadını.Ancak bir şeyler ters gitmiş ve günün birinde aniden denilebilecek bir durumla ayrılmaya karar vermişti.Aslında Nuran’ın böyle bir teklif karşısında suskun kalıp,kabullenmiş gibi görünmesi Ercan’ı epey bir kuşkulandırmıştı.Sonuçta insan belki de böyle bir durumda tepkinin şiddetini arttırabilmeliydi.Yada onkoloji uzmanı Ercan böyle bir şeyler ummuştu.
“-Bunu da nereden çıkarıyorsun?Sana ödediğim nafaka ile ilgili hiçbir şey konuştuğum yok.Öyle ki Nedime bile böyle bir şeyin varlığından habersiz.Sana bu parayı ödememin bir tek amacı var.O da belli bir süre hayatına aynı sorunsuz şeklinde devam edebilmen.Böyle bir mevzuu hakkında bana bunları söyleyebilmen şaşırttı beni.”
“-Aslında ben de ilk duyduğumda anlam veremedim.Geçen onca zamana rağmen aramızda ki samimiyetin dostluk bağlamında azalmadığını düşünmek beni sevindiriyordu.Fakat birkaç yerde böyle bir şeyin konuşulduğunu duyunca doğru olup olmadığına karar veremedim.Belki de sen haklısın.Hepsi birer yanlış anlamadır.Yada birileri halen seni veya beni çekemiyorlar.Rahatsız ettiğim için üzgünüm.Nedime’ye selamlar.Hoşçakal.”
“-Beni anladığın için memnun oldum.Seni bu saatten sonra rahatsız edebilecek herhangi bir hareketten her zaman uzak duracağımı biliyorsundur.Ben ile sen uzun zaman önce eş olmaktan dost olmaya geçtik ve inan bana halen dostumsun.Hoşçakal.”
Ercan telefonu kapadığında,gerçekte böyle bir şeyin konuşulup konuşulmadığını düşündü.Kendisi,Nuran’dan ayrıldıktan sonra hiçbir yerde,hiçbir şekilde eski eşinin adını anmamıştı.Bazı geceler yaşanan güzel anıları düşünüp iç çekmeleri hariç,hiçbir zaman da özlememişti.Sadece onlar bir zamanlar evliydiler,o kadar.

Nedime,elinde iki tabakla salona girdi.Eşinin baygın bir halde kanepede uzandığını gördüğünde,gün içinde yaşanan yorgunluğun insanları nasıl da kanepelere aşık ettiğini daha iyi anlayabiliyordu.Ercan,şu anda uzanmış olduğu kanepeyi almak için uzun bir zaman beklemişti.Doktor olmanın,sağlık açısından ona kattığı titizlik,böylesine ortopedik bir mobilyayı bunca zaman beklemesine yeter bir sebepti.
Genç kadın çayları da getirdikten sonra eşinin başında öylesine birkaç saniye dikildi.Adamın alnındaki uzun çizgiler,belki de doktorluğun bir yandan tedavi bir yandan yaşlılıkla uğraştığının kanıtıydı.Ona olan saygısı böyle zamanlarda daha bir fazlaydı.Eşiyle gurur duyuyordu.Ercan’ın yanındayken kendisini olmadığı kadar saygıya layık ve bir o kadar da gururlu hissediyordu.
Çaylara birer tane kesme şeker atan Nedime,elinde ki bardağı eşine uzattı.Bunu yaparken tarifsiz bir huzur dalgası içinden akıp geçmiş gibiydi.Hani Ercan’da aynı keyfi alıyor olsa,sebepsiz yere boynuna atlamak istiyordu.Ama nedendir bilinmez,genç kadının hissiyatına olabildiğince zıt bir hali var gibiydi doktorun.Belki de gerçekten çok yorulmuştu.
“-Günün nasıl geçti bir tanem?”
“-Çok yoruldum Nedime.Hastane de ameliyatlar son zamanda epey bir arttı.Ve her nedendir bilinmez bir çok hastayı ameliyat masasında kaybediyoruz.Sanki bir şeyler ters gidiyor gibi.”
Bir şeyler ters gidiyor gibi.Belki de Nedime’nin de hissettikleri bununla ilgiliydi.Bu gece Ercan’da olan şey buydu.
“-Galiba anlattığın gibi bir şey bugün senin başına geldi?”
Ercan bakışlarını Nedime’ye çevirmeden konuşmaya devam etmek istedi.Ancak genç kadının soruş şeklinde bir tuhaflık hissediyordu.
“-Ne gibi bir şey yani?Hastaları kaybetmekten bahsediyorsan,evet.Ancak senin söyleyişinde başka şeyler varmış gibi geliyor!”
“-Yok,ben sadece hastalarından birini kaybettiğin için üzüldüm o kadar.Ercan bu işi severek yaptığını biliyorum.Ve eminim bu dünyadaki en özen gerektiren meslek sizinkisi.Her gün yeni bir stres,yeni yorgunluklar.İnan bana senin için üzülüyorum.”
Ercan elinde ki boş bardağı Nedime’ye uzatırken genç kadını ne kadar sevdiğini düşündü.Evleneli onca zaman geçmişti ve her ne sebep olursa olsun,onu hiçbir kadınla kıyaslamamıştı.Aslında kıyaslaması içinde herhangi bir neden yoktu.Kendisi 35 yaşındaydı ve evli olduğu kadın kendisinden 8 yaş küçüktü.Kendi saçları beyazlamaya başlamasına rağmen eşinin tüm vücudu yerli yerinde ve onu gördüğü ilk günkü gibi mükemmel bir şekilde karşısındaydı.Belki çocuk yapmamış olmaları,genç kadının vücudunun bozulmamasını sağlamıştı.Her ne olursa olsun Nedime çok güzel bir kadındı.Ve her gün daha da güzelleşiyor gibiydi.
Nedime çayı doldurmak için mutfağa gittiğinde,Ercan koltuğa tekrar uzanarak elini alnına götürdü.’Nuran ve Nedime’ diye fısıldadı içinden.İki güzel kadın.Sanki ikisini birleştiren ortak bir nokta var gibi geldi kendisine.Belki de böyle bir ortak nokta olmasından dolayı ikinci evliliği göze alabilmişti.Nedir diye düşündü?Ne olabilir ki?
Nuran…
Aslında fiziksel görünüm olarak Nedime’den daha güzeldi.Ancak doğanın ona vermiş olduğu bu güzelliği fark ediyordu bu kadın.Ve elinden geldiği kadar hemcinslerini ve karşı cinsi etkilemeyi çok iyi biliyordu.Bakımlıydı.Asla dışarıda yada ev içinde süklüm püklüm dolaşmıyordu.Daima iyi markaları tercih ediyor,hayatı daha modern yaşamaya çalışıyordu.Ancak sadece yaşamaya çalışıyordu.Çünkü böyle davranmayı gerektiren bir yaşamın içinden gelmemişti.Daha sakin ve daha olağan bir hayat tarzının doğasında kendini tanımıştı.Emekçi bir ailenin kızıydı ve bir şeyler alabilmek için daima biraz para biriktirmeye ihtiyacı olmuştu.Genç kızlığını diğer arkadaşlarının kıyafetlerini ödünç alarak geçirmiş olmakla birlikte nadiren alabildiği özel eşyalarını kimselerle paylaşmamıştı.Yani orta direk ile aşağılar arasında bir yerlerdeydi.Ancak gözü hep yukarıya bakıyordu.
Ve Nedime…
Güzeldi.Evet sadece bunu söylemek geliyordu Ercan’ın içinden.Bu kelimeye üstünlük katacak daha fazla sıfat eklemek istemiyordu.Gayet sade vücut hatlarına sahipti.Ancak bir farkı vardı eşinin;o da yüzünde ki masuma gülümseyiş.Öylesine duru bir bakışı vardı ki, karşısında onu izleyenler hiçbir zaman bacaklarının yada göğüslerinin haliyle ilgilenmiyorlardı.Bir saniye olsun bu genç kadınla göz göze gelmek,aşık olmak demekti.Belki Eros, zamanının tahtını bu güzel kadına bırakmıştı.Nefesinde ki tazelik,gözlerinde ki canlılık her ne olursa insanı hayata bağlamaya yetiyordu.Ve bunca masumane hale rağmen geldiği çevre şımarıklığın en üst seviyesi gibiydi.Gayet zengin bir ailenin kızıydı.Hani ağabeyleri de olmasa, gerçekten beş on sene sonra ömrü hayatı boyunca bitiremeyeceği bir mirasa sahip olacak kadar zengindi.Ve her ne hikmetse para adına bir şeyler bilmiyordu.Tutumlu olmak yada oluruna yaşamak gibi bir doğası vardı.Nedime gerçek bir hanımefendiydi.Ve Ercan bu kadını hak edecek ne yapmıştı bilemiyordu!

Mutfaktan dönen genç kadın elindeki bardağı eşine uzattıktan sonra karşısına geçip yeşil koltuğa oturdu.Ercan Albayrak,kendi soy adını taşıyan bu kadının gözlerinin içine doyasıya bakmak istiyordu.Ancak Nedime elini çenesine götürmüş küçük kız çocuklar gibi düşünceliydi.Birden yerinden kalkarak genç kadının oturduğu yere doğru yürümek istedi ama etrafın duygu akışı buna fırsat vermeyecekmiş gibiydi.Nedime bir şeyler söylemek istermiş gibi başını Ercan’a yönelttiğinde birden doktor söze girdi.
“-Seni seviyorum Nedime.Seni sevmem için bir neden bul desen inan bunu yapamam.Ancak yine de bunca koşuşturmanın,hayat kavgasının içinde her günümü seni sevmekle geçirdiğimi bil.Artık bir çocuğumuz olmasını istiyorum.”
Nedime birden gözlerini eşinin gözleriyle kilitledi.Sanki karşısında ki kömür karası gözlerden söylenenleri onaylamasını istiyor gibiydi.Ancak aklından geçirdiği bu güzelliği eşinin ağzından duymak,ona büyük bir onur veriyordu.
“-Sen hem iyi bir doktorsun hem de iyi bir müneccim.Ercan,artık ben de bir çocuğumuz olmasını istiyorum.Seni sevişimde bulduğum huzuru doğacak çocuğumuza da aktarmak var içimde.Seni seviyorum.Hem de nedenini bilerek.Sensiz olamayacağım için.”
Onkoloji doktoru karşısındaki insanın bu olgun tavrında bir samimiyet olduğunun farkındaydı.Ancak yine de isteğini bu şekilde söylemesi, aklında başka bir hatırayı canlandırdı.Nuran ile hayatlarının mutluğuna yaklaşırken birden verilen ani kararı.
İlk evliğinin altıncı yada yedinci ayıydı.Mutluydular.Nuran her günkü hayat koşuşturmacasının içinde işten vakit bulabildikçe eşiyle zamanını geçirmeye çalışıyordu.Ancak yine de her ikisi bir şeyleri durmadan tamamlamaya çalışıyorlar gibiydi.Ercan’ın vermeye çalıştığı uzmanlık sınavları,Nuran’ın bitmek tükenmek bilmeyen uzun mesaileri.Ve böyle bir ortamda Nuran hayatının en özeliyle karşılaşmıştı.Karnında onunla birlikte canlanan bir bebekle.Nuran hamileydi.Düzensiz ve uzun süren adet gecikmesi Ercan’ın dikkatini çekmese, her ikisi de bundan habersiz bir müddet daha yaşayacaklardı.Ancak Ercan bir doktordu ve ayrıntılar onu ev içinde ki yaşantısında da terk etmiyordu.
Böyle bir şeyi fark etmeleri ikisinde öyle farklı yüzler ortaya çıkardı ki,belki de o zamana kadar geçirdikleri günlerde birbirlerini hiç tanımamışlardı.Ercan, baba olacak olmanın keyfini daha ilk dakikadan hissediyordu.Nuran ise elini çenesine götürmüş uzaklara bakıyordu.Sanki hamile olmak,içinde bir cana can katmak, onu huzursuz etmişti.Ercan,karısının bu haline bir anlam vermeye çalışmış ancak herhangi bir olayın Nuran’ı bu şekilde hüzünlendirdiği görmemişti.Kadın gerçekten böyle bir haberi almaktan dolayı üzülmüşe benziyordu.Ve en sonunda kocasının gözlerinin içine bakarak bu bebeği istemediğini söyleyiverdi.Hem de göz bebeklerinde kendini görmek istermiş gibi içten bakarak.’Ben anne olmak istemiyorum.’
Ercan şaşırmıştı.Ne söylemeydi,ne gibi bir hal içinde bunun sebebini sormalıydı bilemiyordu?Bir kadın için bu dünyada ki en özel şey anne olabilmekti ve Ercan, Nuran’ı gerçekten sevdiğini biliyordu.Peki eşini böyle bir kararı vermeye iten sebep neydi?
“-Neden istemiyorsun bu çocuğu Nuran?”
“-Galiba henüz erken.Bir müddet daha sadece ikimiz olsak bence daha mantıklı.Hem ben bu yükü kaldırabileceğimden emin değilim!”
“-Ne demek emin değilim?Nasıl yani,bir çocuğumuz olacak ve sen bunun mantıklı olup olmadığını mı düşünüyorsun?Biz evliyiz Nuran.Ve evli çiftler zamanı gelsin gelmesin,doğa izin verdikçe,bir şekilde çocuk sahibi olurlar.Sen ne saçmaladığının farkında mısın?”
Ercan’ın konuştukları bir an için havada asılı kaldı.Çünkü Nuran cevap vermeye bile gerek duymadan,çocuklarının yapılmasına mekan teşkil eden, yatak odasına doğru yürümeye başladı.Ercan,kadının arkasında seslenmesine rağmen aldığı cevap sadece gözyaşlarıyla karışık hıçkırıklardı.O gün, ikisinin arasında ki aşılmaz dağların kurulduğu gündü.Ve bir gün o dağlar öylesine büyümüştü ki, Ercan hiç olmayacak bir zamanda ayrılalım diyivermişti.
Güzel başlayan bir evlilik ve böylesine bir son.Ercan geçmişi belki de bundan dolayı anımsamak istemiyordu.Onu gerçekten yaralayan,üzen,kimi zaman keşke dedirten bir mazisi vardı.Ancak hayat,nefes aldıkça aynı devri daimine devam ediyordu.
Bakışlarını Nedime’ye doğru çevirirken,içinde ki anılarının geleceğini örselemesine izin vermeyecek gibi bir hali vardı.Konuşması gerektiğini biliyordu.Ancak hangi yönden söze gireceğini kestiremiyordu.Yanında ki güler yüzlü kadın ellerinin arasına doktorun sağ elini alarak onun içinde ki üzüntülere ortak olmak istermiş gibi başını omzuna dayadı.Sanki kamera karşısındaymışlar gibi samimiyet içeren ancak bir nebze olsun rol yapılan bir sahneyi çağrıştıran bir halleri vardı.İkisi de gelecek günlerin huzurunu bir çocukta bulmayı hayal ediyorlardı.Ve galiba en çok ihtiyaç duydukları şey bu idi.

Sıradan bir gün diye başlanan zaman kayıpları...Koşuşturmaca içinde sürüklenen hayatlar…Köşeye sıkışıldığında bahane olsun diye verilen onca karar ve iki kadın…Ercan konuşulacak sözleri içinde hapsetmesi gerektiğine inanıyordu.Güzel bir evliliği vardı.Bunu belki de çok fazla çaba harcamadan yaşıyordu ancak yine de karşısında ki insandan beklentileri çok fazlaydı.Ve bu beklentileri gerçekleştirmek için bir desteğe ihtiyacı vardı.Ancak bu öylesine kuvvetli bir şey olmalıydı ki,kendi nefsini bile göz ardı edebilmeliydi.Baba olmalıydı.Eşinin koynunda uyuyacak bir masum beden,her ikisinin de hayata olan bağını kuvvetlendirecekti.
Belki zamanın bir yerinde,doğması muhtemel bu çocuk, babasının yada doğmayan kardeşinin duygularını bilemeyecek.Ancak bu dünyaya getireceği huzur ve sevinç onu büyütecek….
Baha Oktav



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın modern kümesinde bulunan diğer yazıları...
Alkol Gecesinin Acısı
İntihar Öncesi

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Marşandiz Otel

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Yalnızlık... [Şiir]
Gülkurusu Akşamlar [Şiir]
Dedik Ya... [Şiir]
Sığınırım Canımın İçine [Şiir]
Zil Çalıyor! [Şiir]
Hayalin Senin Yerine Vazifeyi Yapıyor... [Şiir]
Olaylar ve Suçlar! [Şiir]
Aklım Uykuda [Şiir]
Tövbe... [Şiir]
Gel Değinceye Kadar Gelme! [Şiir]


Baha Oktav kimdir?

Uzun bir yola çıkıyor gibi hissediyorum kendimi. . . .

Etkilendiği Yazarlar:
Jean Cristopher Grance,Amin Maalouf ve Bekir Yıldız en çok okuduğum yazarlar.Onları okudukça bu işin gerçekten çok çetin olduğuna daha çok inanıyorum.Şiir konusunda ise etkilenmemeye çalışmakla birlikte Küçük İskender'e büyük ilgim var.


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Baha Oktav, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.