Her insanda insanlığın tüm durumları vardır. -Montaigne |
|
||||||||||
|
( Daha önce de söylemiştim, çok şeker bir kayınvalidem var. Kendisiyle çok iyi anlaşırız. Benimle anlaştığı kadar, ne oğullarıyla ne kızıyla anlaşamaz. ) Bir gün bir arkadaşımı çaya bekliyorum. Daha doğrusu o çay içecek, ben kahve. Çünkü ben çay içmem. Kahvenin de, içine düşesim gelir. Saat üç sularında geleceğini söylemişti arkadaşım. Baktım, saat daha bir. Benim de kütüphaneye gitmem gerekiyor. Arkadaşım gelinceye kadar, kütüphaneye gider dönerim diye düşündüm. Mudurnu küçücük bir kasaba. Bize en uzak yer, benim yürüyüşümle yirmi dakika. Kasabanın bir ucundan seslenseler, öbür ucundan duyarsın. Yine de işi sağlama almak için kapıya not bıraktım. ” Saat üçte geleceğim, geldiğinde evde yoksam, kütüphaneye telefon et ,” diye yazıp, notu kapıya sıkıştırıp evden çıktım. Arkadaşım belki bana söylediği saatten önce gelir, beni bulamayınca döner diye acele edip, saat üçe doğru geldim eve, baktım not kapıda duruyor. İyi, demek arkadaşım henüz gelmemiş. Şu , tedbiri elden bırakmama huyuma bayılıyorum. Eve girer girmez mutfağa daldım. Çayı ocağa koydum, arkadaşım için çayın yanına birşeyler hazırladım. Elim de bir çabuk ki, yarım saatte birkaç çeşit aperitif çıkardım, Mengen ahçıları gibi. Arkadaşım her an gelebilir. Gözüm pencerede, kulağım kapıda. Saat dört oldu arkadaş gelmez, beş oldu - altı oldu, gelmez. Allahallah ! Nerde kaldı bu kadın ! Böyle bekletilmekten de nefret ederim. Bir gelsin, yakacağım çırasını onun. Derken saat yediye doğru telefon etti arkadaşım. Ben ona daha ” nerdesin? ” demeye hazırlanırken, o beni azarladı ” nerdeydin? ” diye......Bu ne demek şimdi ! Sen hem gelme, hem de zeytin yağı gibi üste çık. Meğer bana gelmiş ama, merdivenlere tırmanırken, bitişiğimizdeki kayınvalidem çevirmiş onu; “ Kemraan ( Bana böyle der. Otuz yıllık geliniyim, daha adımı bir kez bile doğru söylemedi.) evde yok,” diye. Benim geldiğimi görmemiş - miş. Haspinallah! ...... Böylece arkadaşım, kendisine yazdığım notu okuyamamış, geri dönmüş. Başka bir gün de komşuya kahve içmeye gittim, onbeş dakika sonra döndüm. Çünkü servis bekliyorum. Çamaşır makinem günlerdir arızalı. Bekle servis gelmez, bekle gelmez.......Akşama doğru telefon ettiler, “ Geldik, sizi bulamadık,” diye. Oysa evdeyim sabahtan beri. Meğer, günlerdir beklediğim servis gelmiş ama, onları da çevirmiş kayınvalidem, “ Kemraan evde yok,” diye..... Beni yok sanıyormuş- muş. Komşuya kahve içmeye gittim ya, benim döndüğüm görmemiş – miş.Ya sabır! Yine bir gün, öğrencilerimi bekliyorum. Kaç sene önce oldu bu hadise. Temizliğimi bitirdim, merdivenleri süpürdüm, sildim, içeri girdim.Yağmurlu bir gündü. ”Çocuklar ıslanacak,” diye geçiriyorum içimden......Gelmediler...........Meğer kayınvalidem, merdivenlere çamurlu ayakkabılarla çıkan sekiz- on çocuğu görünce ; “ Merdivenleri batırdınız, Kemraan daha yeni temizledi,” diye fırçalamış çocukları. Onlar da korkmuşlar, dönüp gitmişler.......Akşama doğru öğrendim bunu. Sonra bana; “ Ben ne bil’im( bileyim ) senin öğrencilerin olduğunu,” demez mi !....En sonunda, “ Kapıya gelene karışmayın !” diye uyarmak zorunda kaldım kendisini. Bu olaydan birkaç gün sonra İstanbul’a gittik eşimle. Üç gün sonra döndük. Gelir gelmez sordum kayınvalideme: - “ Anne! Bizi arayıp soran oldu mu? ”........Çünkü evi hemen bitişiğimizde. O nedenle kapıya her geleni görebilir. Kendisine yakalanmadan bizim eve girmenin yolu yok. Radar gibi sizin anlayacağınız. Umursamaz bir tavırla sorumu yanıtladı: - Ohoooo ! Nece gelen o(l)duuuuuu. Meraklandım. Acaba kimler geldi? - “ Kimler geldi? ....... Evde yoklar, İstanbul'dalar,” deseydiniz deyince, ne dese beğenirsiniz: - “ Sen , kapıya gelene karışmayın dedin diye, hiç ses etmedim . Gelenlere, siz kimsiniz diye sormadım bile. Neme lâzım! ....Zili çaldıla çaldıla, gitdile.” Şanslıyım ! Böyle kayınvalide herkese kısmet olmaz çünkü. Kendisini çok seviyorum. Sizin anlayacağınız, kayınvalidem bir ömür. Bense, sabrın(m)a hayran olduğum hatta hayret ettiğim bir gelin. Biliyor musunuz, " En İyi Gelin Ödülü" nü çoktan hak ettim ben. Söyleyin allahaşkınıza ! Haksız mıyım?
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Kâmuran Esen, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |