..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Müzik söylenemeyeni, ama sessiz de kalınamayanı anlatıyor. -Victor Hugo
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > İnceleme > Türkiye > M.NİHAT MALKOÇ




29 Ocak 2005
İslâmiyet ve Türkler  
M.NİHAT MALKOÇ
Türk Milleti var oluşundan beri ahlâk ve mefkûre açısından örnek bir yapıya sahipti.Yani Türkler,İslâmiyet’ten evvel de çok şahsiyetli, namuslu ve inançlı bir milletti.


:BIBE:
Türk Milleti var oluşundan beri ahlâk ve mefkûre açısından örnek bir yapıya sahipti.Yani Türkler,İslâmiyet’ten evvel de çok şahsiyetli, namuslu ve inançlı bir milletti.
     Şanlı milletimiz hiçbir zaman tevhit inancından ayrılmamıştır.Allah’ı bir olarak kabul ederek ona “Tengri” adını vermişlerdir.Her şeyi onun yarattığına yürekten inanmışlardır.Asla Araplar gibi puta tapmamışlardır.Bilindiği gibi Cahilliye dönemindeki Araplar, elleriyle yaptıkları putlara taparlar,sonra acıkınca da bunları afiyetle yerlerdi.Türkler’in var oluş tarihinde hiçbir zaman böyle çirkinlikler yaşanmamıştır.
     Eski Türkler’de cennet ve cehennem inancı da vardı.İyilik edenlerin cennete,kötülük edenlerinse cehenneme gideceği inancını taşıyorlardı.O zamanki dilde cennete “uçmağ”, cehenneme ise “tamu” diyorlardı.Hâl ve hareketlerini şekillendirirken bu inancın getirmiş olduğu ölçülere riayet ediyorlardı.
     Kader inancı da mevcuttu Türkler’de…Hayır ve şerrin tek olan ve adına Tengri dedikleri üstün gücün dilemesiyle gerçekleştiğini düşünüyorlardı.Türkler’de eski toplumların çoğunda adeta bir veba misali insanlığın başına musallat olan zina ve eşcinsellik, şiddetle yasaklanmıştı.Evlilik müessesesine çok değer veriyorlardı.Bir zamanlar Araplar kız çocuklarını toprağa diri diri gömerken Türkler’de kadınlara büyük hürmet gösteriliyordu.Erkeklerle eşit denecek kadar haklara sahiptiler.Evin reisi koca olmasına rağmen kararlar alınırken hanımlara da danışılırdı.
     Türkler tarihte çalışkanlıklarıyla bilinirler.Onun için emeğe ve alın terine çok kıymet verirlerdi.Hırsızlık büyük suçlardan sayılırdı.Cezası çok şiddetliydi.Onun için de hırsızlık olayları çok nadir yaşanırdı.İyilik yapmanın Allah katında büyük sevaplar getireceğini bilirlerdi.Düşkünlere ve yaşlılara yardım ederlerdi.Adalet kurumu gelişmişti.Kimsenin kimseye haksızlık yapmasına müsaade edilmezdi.Mevcut töreler yazılı kanunlardan daha güçlüydü.Töreyi ihlâl edenin toplum içerisinde yaşaması zordu.Bu gibi kişiler cemiyetten dışlanırdı.
     Gördüğünüz gibi bu saydığımız kaideler Türkler’in töreleriyle İslâm akaidinin ne kadar benzeştiğini gösteriyor bizlere.Aslında Türkler farkında olmadan İslâmiyeti yaşıyorlardı da bu inancın adını koyamamışlardı.Zaten Türkler’in İslâmiyet’i bu kadar çabuk benimsemelerinin ve büyük bir arzuyla kabul etmelerinin başka bir açıklaması da yoktur.Bazı kesimlerin iddia ettikleri gibi şanlı Türk kavmi İslâmiyeti kılıç zoruyla kabul etmemiştir.Bu konuda büyük tarihçi Yılmaz Öztuna şöyle diyor:
      "Türkler, Müslüman dinini samimi olarak, kendi istekleriyle, hiçbir zorlama ve dış baskı olmaksızın kitle halinde kabul edince, tarihlerinin yeni bir devresine ayak basmış oluyorlardı. Bu yeni devre, 10. asırdan önceki asgari 1200 yıllık devreden daha da şanlıydı. Müslümanlık, Türk millî bünyesi için uygun bir din haline geldi. Türkler, Müslüman olmak suretiyle Türklüklerini kemale erdirmiş, adeta tamamlamışlardı."(Türk Tarihinden Yapraklar)
     Türkler tarih boyunca dinî açıdan daima bir arayış içerisinde olmuşlardır.Fakat İslâmiyetle tanışıncaya kadar hiçbir inanç onları tatmin etmemiştir.Önceleri değişik tarikatlar ve din büyüklerinin gayretleriyle İslâm inancı Türkler arasında filizlenmeye başlamıştır.Fakat Türkler’in İslâmiyet’i kabul etmelerinde asıl etken 751’de Talas Savaşı sırasında Türkler’in Çinliler karşısında zorlanan Araplar’a yardım etmeleri olmuştur.Bu bir silsile hâlinde devam ederek Türk boylarının tamamına yakını İslâmiyet’le şereflenmiştir.Bu dinin dışında başka inançlara tevessül eden Türk boyları da millî kimliklerini kaybederek yok olmuşlardır.
     İslâmiyet, Türk’ün dünya üzerindeki itibar,şan ve şerefini artırmıştır.Bu büyük millet, tarih boyunca İslâm’ın bayraktarlığını yapmıştır.Türkler’in İslâmla şereflenmelerinden sonra, Araplar’ın üzerinden büyük bir yük kalkmıştır.Artık Türkler İslâm’ın tebliği konusunda ön safları tutmuşlardır.Bu hakikati büyük ilim adamı Erol Güngör şöyle ifade ediyor:
"Türkler İslâm'ı kendileri için bir millî din haline getirdiler, bütün benlik ve samimiyetleriyle bu dine sarılarak on birinci yüzyıldan itibaren İslâm dünyasının bütün düşman kuvvetlere karşı korunması işini tek başına yüklendiler.
İslâmiyet devrine kadar Türkler her türlü yüksek meziyete sahip olan, fakat henüz dünyada kendi yerini tam bulamamış olan bir milletti. İslâm, onun yolunu aydınlatan bir ışık oldu ve Türk Milleti bu ışığı takip ettikçe hep yükseldi."(Tarihte Türkler,s.69)
İslâm,ecdadımızın mizacıne en uygun inanç sistemiydi.
Türk,İslâm’la şereflendi.
İslâm, Türk’le yüceldi;kıtalar dolaştı,kıtalar aştı.
Milletimiz iyi ki İslâm’ı kabul etmiş…Yoksa bu hâlimizle araştırıp kolay kolay bu dinin mensupları olamazdık.Küfür ve inkâr bataklıklarında yolumuzu şaşırırdık.
İslâm,Türk’e ipekten bir elbise,Türk ise o elbiseye lâyık mübarek bir beden olmuştur.

e-mektup: mnihatmalkoc@hotmail.com



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın türkiye kümesinde bulunan diğer yazıları...
Memleket Havası ve Köprübaşı Tv Sitesi
Bir Köprübaşı Sevdalısı: Ahmet Sancak
Kuruluşunun 44. Yılında Kuşakkaya Gazetesi
Eski Türkler'de Arıcılık ve Bal Kültürü
Soyadıyla Müsemma Bir Sima: Mevlut Selami Yardım

Yazarın İnceleme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Okul ve Hapishane
Arif Nihat Asya'nın Doğumunun 100. Yılı
Gevheri'nin Hayatı ve Şiirleri
Vatan Sevgisi İmandandır
Yusuf Has Hacip'in Şâirlere Bakışı
Trabzonlu Edebiyat Tarihçisi Nihat Sami Banarlı
Yapraklar Dökülür Kasımlarda!..
Veremle Savaş
Bir On Kasım Sabahı
İlköğretim Okulları ve 100 Temel Eser

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Senin Olan Sana Gelir (Manzum Reçeteler - 1) [Şiir]
Sen Kurtuldun, Bizler Öldük [Şiir]
Ümmetin Yetimleri [Şiir]
Kıyameti Bekle Bir Gün! [Şiir]
…... Gecenin Kanat Sesleri…... [Şiir]
Derbeder [Şiir]
Sen Hep On Beş Yaşındasın! [Şiir]
Berceste Mısralar - 310 [Şiir]
Zihnimiz İşgal Altında [Şiir]
Kıyameti Bekle Bir Gün! [Şiir]


M.NİHAT MALKOÇ kimdir?

NİHAT MALKOÇ’UN BİYOGRAFİSİ Beş çocuklu bir ailenin en küçük ferdi olarak 1970 senesinin 1 Haziran’ında Trabzon’un Köprübaşı ilçesine bağlı Gündoğan Köyü’nde hayata “Merhaba” dedi. İlkokulu komşu köy olan Güneşli Köyü’nde okudu. Orta ve lise öğrenimini Köprübaşı Lisesi’nde tamamladı. En büyük emeli iyi bir hukukçu olmaktı. Lise son sınıfta girdiği üniversite imtihanında KTÜ/Fatih Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği Bölümü’nü kazandı. Dersaneye gitme imkânı ve zaman kaybına tahammülü olmadığı için kazandığı fakülteyle yetindi. 1992 yılında okulu bitirdi. İlk göz ağrısı olarak nitelediği Gümüşhane’de beş yıla yakın öğretmenlik yaptı. Her geçen gün öğretmenliği daha çok sevdi. Artık öğretmenliği bir tutku olarak görüyor. Vatan borcunu İstanbul’da Kara Kuvvetleri Lisan Okulu’nda Yedek Subay Öğretmen olarak onurla yerine getirdi. Bu peygamber ocağında yüzlerce yabancı subaya güzel Türkçe’mizi öğretti. Ankara’da girdiği sınavı kazanarak Akçaabat Anadolu İmam-Hatip Lisesi’ne Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni olarak atandı. Burada iki yıl görev yaptı. Daha sonra girdiği yazılı ve sözlü imtihanı kazanarak Türkî Cumhuriyetlerden Türkmenistan’ın başkenti Aşkabat’a,üç yıl görev yapmak üzere, öğretmen olarak gönderildi. Burada Mahdumkulu Türkmen Devlet Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi’nde ve İlâhiyat Lisesi’nde Türk Dili öğretmeni olarak çalıştı. Yine Aşkabat’ta Türkçe Öğretim Merkezi’nde(TÖMER) bir yıl boyunca değişik milletlerden kişilere Türkçe’yi sevdirerek öğretti. Şu anda Akçaabat’a bağlı Derecik İlköğretim Okulu’nda görev yapmaktadır. Bugüne kadar,en büyüğünden en küçüğüne kadar onlarca dergi ve gazetede fikrî,edebî,felsefî ve kültürel konularda yüzlerce yazı ve şiir yazdı. Bu yayın organlarından Türk Edebiyatı,Türk Dili,Bizim Çocuk,Çınar,Bizim Azerbaycan,Anadolunun Sesi,Üniversitelinin Sesi,Türkiye,Bizim Okul,Şenliğin Sesi,İnsanlığa Çağrı,Yeni Sesleniş,Gençliğin Sesi gibi dergilerde;Türksesi,Demokrat Gümüşhane,Kuşakkaya,Ortadoğu,Yeni Mesaj,Hergün,Candaş,Edebiyat,Bolu Üçtepe,Akçaabat Yeni Haber,Karadeniz Olay,Hizmet gibi gazetelerde yıllardan beri deneme,makale,fıkra ve şiirler yazmaktadır. “Bizim Okul” isimli kültür,sanat ve edebiyat dergisinin Yazı İşleri Müdürlüğü’nü yaptı. Kültürel organizasyonların çoğunda aktif olarak görev aldı. Sevgi,Dostluk ve Kardeşlik konulu şiir yarışmasında birincilik,Trabzon Belediyesi’nin düzenlediği Çevre ile ilgili yarışmada birincilik,yine aynı belediyenin düzenlediği “İki binli Yıllara Doğru Trabzon” konulu makale yarışmasında mansiyon,Akçaabat Belediyesi’nin değişik zamanlarda organize ettiği şiir yarışmalarında birincilik,ikincilik,üçüncülük ödülleri kazandı. Karadeniz Yazarlar Birliği kurucularındandır. Halen bu birliğin üyesidir. Bunların yanında elinin altındaki öğrencilere rehberlik ederek ve bizzat örnek olarak,onların da pek çok kültürel yarışmada ödüller almasına zemin hazırlamıştır. İkisi kız,biri erkek olmak üzere üç çocuk babasıdır.

Etkilendiği Yazarlar:
Necip Fazıl Kısakürek,Mehmet Akif Ersoy,Yahya Kemal Beyatlı


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © M.NİHAT MALKOÇ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.