..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Dünyanýn her tarafýndan öðretmenler insan topluluðunun en fedakâr ve muhterem unsurlarýdýr. -Atatürk
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Aþk ve Romantizm > Yeþim Þahin




25 Ocak 2002
Asos'ta Yalnýz Bir Balýkçý  
Yeþim Þahin
Dipsiz kuyu sevdam. Çýkmaya çalýþtýkça boðuluyorum. Sevmeyi ertelemek istedikçe, nefret ediyorum dedikçe geriye gidiyorum. Çok sevmiþtim çok, bana keþke dedirtme demiþtim sevdiðime. Bilemezdim böyle olacaðýnýi . Kim bilebilir ki zaten...Tüm sevgiler mutl


:ICBI:
Asos'ta Yalnýz Bir Balýkçý


Yetiþ köpek hiç durmadan havlýyordu. Gecenin karanlýðýnda köpeðin haykýrýþlarý uzaklardan ona eklenen cevap veren havlamalarla bir karabasana dönüþüyor, zifiri karanlýðýn yasandýðý gecede tepedeki dolunay biraz bolsun etrafý aydýnlatmaya çalýþýyordu. Balýkçý Musa, kaldýðý barakadan dýþarý çýkarak köpeðe söylendi.

-- Sus be ya; durmadan ulur durursun. Tam da þurada iki kadeh içmiþken keyfimi bozarsýn.Sabaha da az kaldý, azýcýk türkü dinleyip keyfimi bulucam sonrasýnda da balýða çýkýcam sus be ya...

Köpek sahibinin sözünden mi; buluta giren ayýn görünmezliðinden mi bilinmez kuyruðunu ayaklarýnýn altýna alarak yere uzandý. Gecenin karanlýðýnda cam gibi parlayan gözleri, bir karýþ dýþarý sarkan diliyle köpekten çok bir kediyi andýrýyordu o an. Her an yakalayacaðý fareyi arayan, etrafý týrmalayan sarman bir kedi. Hýrýltýlarý da sessizleþti. Kulaklarýný dikerek, geceyi dinlemeye baþladi. Zaten sahibinden baþka da bekleyeceði kimse yoktu.


Balýkçý Musa kurduðu çilingir sofrasýnda küçük yudumlarla demleniyordu. Oradan buradan toplanmýþ marangoz artýðý tahtalarla Kadýrga Koyu'nda taþ duvarýn önünde kulübesini yapmýþtýi. Dýþarýdan bakan oranýn yaþanan bir yer olduðundan çok depo sanýrdý. Oysa Balýkçý Musa bir gün oraya gelivermiþ, bir günde barakasýný inþa etmiþ ve orada yaþamaya baþlamýþtý. Behramkale Köyü' nde Musa için kimi çok okumus, en iyi mertebeye gelmiþ, bir gün aklýný yitirmiþ buraya gelmiþ derdi.

Kimi köylü de Musa' nýn hiç bir þey bilmeyen ömrü boyunca denizde yasamýþ sonra huzuru burada buldugu için köyde o koyda yaþamaya karar verdiðini söylerdi. Hikayeler, söylentiler farklý farklý dolaþýr dururdu. Birisi bir þey söyler, sonra kendi söylediðine inanýr hale gelir Musa konuþulurdu. Sonuçta kimseler Musa'nýn dert yandýðýný ya da hayatýndan bir aný anlattýðýný görmemiþti.


Tek yaptýðý sabahýn erken saatlerinde balýða çýktýðý, tuttuðu güzel balýklarý koydaki küçük otellere sattýðýydý. O da çok para için deðildi. Ne verseler razý olur, elimdeki parayla akþam için rakýmý peynirimi alayým yeter derdi. Kimse onun bulduðu balýklarý tutamaz, onun gibi bol balýkla dönemezdi.

Musa' nýn gözü ters çevirdigi domates kasasýndan yaptýðýi masanýn üzerine serdiði gazeteye takýldý. (Oysa ne bir gazete okuduðu ne de onun okuma
yazma bildiði bile bilinmezdi). Yazýlar kaydý, puntolar büyüdü, yüzünü ateþ bastý, ensesine kramplar girdi, kalbi deli gibi çarpmaya basladý, elleri ayaklarý titriyordu, içkiden olamazdý her gece ayný ölçüde içerdi. Musa kendine gelmeye çaliþtý. " Kahretsin, kahretsin, lanet olsun" diye baðýrdý. Masayý bir ayak darbesiyle devirdi. Yetiþ köpek havlamaya baþladý. Barakanýn kapýsýndan içeriye Musa'nýn yanýna gitti. kesik kesik havliyordu. Sahibine soru soran gözlerle bakar gibiydi. Musa küçücük yerde çýrpýnýyor, yattýðý
divandan baþka eþya olmayan barakada bulduðu ne olursa firlatýyordu.

Köpek sahibine iyice yaklaþtý, onu sakinleþtirmeye çalýþýr gibi etrafinda dolandý. Musa susmuþtu, hýrçýnlýðý kabaran deniz gibi öfkesi kalmamýþtý. Koca adam aðlamaya basladý. Sarsýla sarsýla , hýçkýra hýçkýra aðlýyordu. Nereden gelmiþti lanet gazete, kimden almiþtý. Hatýrladý, köydeki Eda Nine o sabah tarladan kopardýðý domatesleri koymak için yer ararken orada duran sararmýþ gazeteye koyuvermiþtý. O da domatesleri yýkadýktan sonra gazeteyi masasýna sermiþti. Kaç yýl olmuþtu, kaç zaman geçmiþti. Burada bu bozulmamýþ yerde karþýsýna çýkacaðýný nereden bilirdi.


Ayþe, sevgisi, hayali, kabusu, ölümü herþeyiydi. Uðruna can vereceði, dünya yýkýlsa vazgeçmeyeceði tek kiþiydi. Geçmiþini feda ettiði, yaþamýnda
bilinmeze sürüklendiði tek sevgi.. Ne olmuþtu, neden vazgeçmiþti sevgisinden neden bu koya sýgýnmýþtý? Ýç geçirdi, yaþadýklarý gördüðü anda aþýk olduðu tek geceyi düþündü.

Ayse' yi gördüðü anda aþýk olmuþtu. O geceyi bunu yasadýðý mutluluðu ve sevgiyi anýmsadý. Ayþe tatil için geldiði Gölköy'de Musa'nýn pansiyonuna
yerleþmiþti. Ýstanbul'daki bir arkadaþý tavsiye etmiþti. Zaten o dönemde þimd iki gibi tüm sahil beton motellerle dolu deðildi. Þirin mi þirin bir pansiyondu. Kalacak 4 odasý olan evden bozma bir yerdi. Bahçesinde maymunu, köpeði, horozu, tavuðu hepsi bir aradaydý. Asmanýn altýna iki tane masa atýlmýþ, hemen yanýnda da bir mangal duruyordu.

Masalarý mumlar aydýnlatýyor, gece çýrçýr böceklerinin sesi dýþýnda, pansiyondaki kiþilerin mutlu kahkahalarý dýþýnda ses-seda çýkmýyordu. Ýþte böyle bir gece Ayþe sýrtýnda çantasýyla bahçeden içeri girmiþ, elindeki kaðýda tekrar bakarak "Musa Bey' i arýyorum" demiþti. Musa oturduðu masada doðrulmuþ, sýrtý
dönük olduðu için suretini görememiþ, ama billur gibi akan seste bir heyecan hissetmiþti. Kendini toparlamaya çalýþarak:

- Musa benim diyebilmiþti.

Sonrasýnda Ayse cývýl cývýl cývýldamaya devam etmiþ, bir çýrpýda tüm iþlerini olduðu gibi býrakýp hayatýndan kaçmak istediðini ve soluðu burada aldýðýný, arkadaþlarýnýn ne iyi yapýp böyle güzel bir yere gönderdikleri için onlara ne kadar teþekkür etse az olduðunu tekrarlayýp durmuþtu. Musa ise o anda Ayþe'den baþka ne bir þey görüyor ne de anlattýðý bir þeyi duyuyordu.

Her yerde Ayþe varolmustu. Oysa daha yarým saat öncesine kadar o yoktu, onun varlýðýný bilr bilmiyordu. Ama Ayþe bomba gibi dünyasýna düþmüþtü.

Ayþe yorgunluðunu bahane ederek odaya geçmek istediðini söylediðinde kalmasý, biraz daha benliðini doldurmasý için herþeyini yapmaya razýydi. En güzel
odayý Ayþe'ye verdi. Zaten tüm odalarý adýna göre hazýrlanmýþtý.


Mavi-Beyaz tüm mavilerle hayalleri, beyazla saflýðý toplamýþtý. Güz Bahçesi Bodrum'un sarý Eylül'ünü anlatýrdý. Zakkum pembenin tüm tonlarýný ilkbaharý
yaþardý. Ateþ dansý ise kýrmýzýydý, ihtirasti.

Ayþe odasýna geçtikten sonra aþaðýdaki misafirleriyle sohbete devam etmeye çalýþtý. Yapamýyordu, hayatýna dolan harika kýzý düþünmeden yapamýyordu. ÝIlerleyen saatlerde etraf sessizleþti. Musa'da sabah için hazýrlýklarý tamamlayýp, odasýna çekilmeyi planlýyordu ki bir ses:

- Bana iyi bir söz söyler misiniz?

Musa Ayþe'yi karþýsýnda bulunca þaþkýnlýkla;

- Sorun nedir? Yoksa odanýzda küçük misafirler mi var? diye espri yapmaya çalýþmýþtý. Ayþe' nin hali ve ciddiyeti onda tedirginlik yaratmýþtý. Az önceki neþeli
küçük kýz gitmiþ, olgun bir kadýn belirmiþti. Ayþe aðlamaya baþlamýþtý. Hem aðlýyor hem de olmuyor, yapamýyorum, yapamayacaðým diye boðuk sesler çýkarýyordu. Musa,

- Hayatýma giren en güzel ansýn Ayse. Hani iyi bir söz söylememi istedin ya.

Ayþe aðlýyor, bir yandan da gülmeye çalýþýyordu. Musa'nýn sözüne zaten inanmamýþtý. Karþýsýnda babasý yaþýnda, saçlarý açýlmýþ, ince bacaklý, kalýn göbekli, güneþten iyice kararmýþ, yüz hatlarý katýlaþmýþ bir adam vardý. Böyle bir adamdan ince bir laf o anda aklýna gelen son þey olurdu. Babalar zaten küçük kýzlarný severdi, onlar üzülmesin diye onu mutlu etmek için her sözü söylerlerdi.

- Mutsuzum ; hem de çok mutsuz. Tüm düsüncelerimi Ýstanbul' da býraktýðýmý sanýyordum. Orada kalan onlar deðil ben olmuþum.

Musa tedirgin bakýþlarla Ayþe'ye yakýnlaþarak omuzuna dokundu. Kocaman elleri, pürüzsüz, pembe bebek gibi cilde deðdiginde tüm vücudu titreyerek alev almýþtý.


Ýlginçti, Musa ilk kez bu duyguyu yaþýyordu. Kendisine kýzdý, çaresiz kýz o haldeyken kendi düþüncelerine þasýrýyor ve toparlanmaya çalýþýyordu.

- Küçük kýz, nasýl yardýmcý olabilirim? Bazen hiç tanýmadýðýmýz birilerine anlatmak iyi gelir. Biliriz ki o yargýsýz tarafsýzdýr. Anlatmak istersen iyi bir dinleyiciyimdir. Ne dersin? Ýstemiyorsan senin istediðini yapmaya hazýrým

Ayþe aðlamaktan þiþmiþ gözlerini kocaman açarak, kýzarmýþ burnunu gürültüyle silerek gülümsemeye çalýþtý. Musa hayranlýkla bakarak kýza gülümsemenin ne kadar yakýþtýðýný tekrar gördü. Gülümsemesinde sihir taþýyor, güldüðü anda etraf ýþýkla doluyor, tüm mutluluklar o ana sýðýyordu.

Musa, gözleri güldükçe yüregi gülen küçük kýz diye mýrýldandý.

Ayse fýsýltý halinde konuþmaya basladý.

- Mutsuzluk zamanla kazanýlýyor, ne tuhaf þimdi bunu anlamaya çalýþýyorum da sanki hiç yaþamamýþým bu geçmiþ size anlamsýz gelen sözler ben de geçmiþten günüme kalan hatýralar.

Musa anlamaya çalýþýyordu. Ayþe'nin söylemek istediðinden hiç bir sey anlamamýþtý. Sessizce beklemeliydi, elbette Ayse konuþmaya devam
edecekti.

- Dipsiz kuyu sevdam. Çýkmaya çalýþtýkça boðuluyorum. Sevmeyi ertelemek istedikçe, nefret ediyorum dedikçe geriye gidiyorum. Çok sevmiþtim
çok, bana keþke dedirtme demiþtim sevdiðime. Bilemezdim böyle olacaðýnýi . Kim bilebilir ki zaten...Tüm sevgiler mutlu baþlar, bazýlarý mutlu biter
bazýlarý mutsuz. Ben ikisini de beceremedim.
Ne mutlu olabildim ne mutsuz. Hala gel-gitlerdeyim. Onu tanýdýðýmdan beri baþka ben oldum çýktým
ortaya. Oysa aþýk olmuþtum ona. Gördüðüm andan sonra hayatým onun etrafýnda dönmeye baslamýþ, içimdeki ben hep onu yaþar olmuþtu. Kýsýtlý zamanlarda gözümüz saatte geçti aþk dolu dakikalarýmýz. Gençlik iþte, gözlerim sadece onu
görüyor ahmak kafam çalýþmýyordu. Beni aramadýðý zamanlarda, kaybolduðu akþamlarda, onsuz geçen anlarda bir baþka kollarda olacaðýný hiç bilmiyordum.

Deli sevdam da onun hayallerinde kayboluyor , gözlerinde yaþýyordum düne kadar. Akþam buluþacaktýk sözde. Son anda çalan bir
telefonla iþinin çýktýðýný ve gelemeyeceðini söyleyince içim sýzlamýþ ama üzerinde durmamýþtým. Nereden bilecektim ki son telefonumuz olduðunu. Moralim bozuk halde çýktýðým eve hayalleri kayýp biri olarak döneceðimi. Rahatlamak , sýkýntýmý atmak için çýktýðým gezintide ayaklarým istemeden onun iþyerine doðru sürüklenmiþti. Bir yandan da yorgun halinde onu mutlu etmek süpriz yapmak düþüncesi. Komik deðil mi? Hayatýnýn süprizi. Hayallerine vurulan damga, kötü bir kabus. Ýsyerinde olmayan sevgili.Sonrasýnda korku. Tam kapýdan çýkarken rastlanýlan arkadaþý.

"Ooo küçük yeðen ne arýyorsun burada" Hoppala o da kim derken" hadi durma git hastaneye. Küçük kuzenini görmeye, hem de küçük bir kýz kuzen" Bir
anda sevgiliden yeðenlige, oradan da yokluða düþüþ. Gerisi çorap söküðü gibi geldi zaten. Bir buket çiçek alýp hastaneye gidiþ. Yeni anne-babayý o halde
görmek ve susmak kaybolmak kahrolmak. Ertesi günde iþte buradayým. Orada hayallerimi garip yalnýzlýðýmý býraktým. Buraya kendimden kaçmaya
geldim. Nafile kaçmak hiç bir seyi deðiþtirmediði gibi yaþananlara da örtü örtmüyor. Gerçekler büyüyor büyüyor gecede yalnýzlýðýmda kabustan beter üzerime
çöküyor iþte...

Musa Ayse'yi kollarýnýn arasýna alarak saçýný okþamaya baslamýþtý. Bir yandan da;

- Küçük kýz, üzülme. Geçecek hayat iþte... Hayatta olmaz hiç bir zaman yok. Acýlar geleceðimize yansýr, bizi akýllandýrýr, sil gözlerini. Hem sen benim hayatýma giren en güzel ansýn

diyerek sözlerini tekrarlamýþtý.

Ayþe Musa'nýn kollarýnda hýçkýra hýçkýra aðlamýþ, zaman zaman anlatmaya çalýþmýþ sonrasýnda da küçük dudaklarýný sonsuza kadar susmak istercesine
kapatmýþ ve bir daha konuþmamýþtý.

Musa Ayþe'yi odasýna býrakmýþ, yataðýna yatýrmýþ, uyuyuncaya kadar ona masal anlatmaya çalýþmýþ, rahatlamasý için elinden geleni yapmýþtý. Uyuduðuna iyice emin olduktan sonra odasýndan sessizce çýkmýþ alt kattaki odasýna çekilmiþti.

Ayse; Musa'nýn odadan çýktýðýný ve odasýna girdiðini gördükten sonra oradan uzaklaþmýþ, ayýn aydýnlattýðý sahilde yürümüþ yürümüþ kimselerin olmadýðýna
inandýðý bir noktada bir kayanýn üzerinde oturmuþ sevgisini aþkýný son kez gözlerinin önünden geçirmiþti. Bir cana kýymak bu olmalý iþte diye
söyleniyordu. Yýldýzlara baktý bakti kayan bir yýldýz aradý. Son kez dilek dilemek istiyordu, yeni yaþamýna yeni bir dilekle baþlamayý düþünüyordu. Çantasýndan metal soðukluðu çýkardý, "Bende ki seni öldürdüm" diyerek tetigi çekti.

Sabah Musa hala uyuyor olmalý diye düþünürken, etraftaki pansiyon sahiplerinden biri içeriye girdi. Musa' ya " Sahilde genç bir kadýn cesedi var. Ýntihar etmiþ, kim olduðunu bulmaya çalýþýyorlar. Çantasýndan
mavi-beyaz oda anahtarý çýkmýþ. Bir baksana..."

Musa ; Ayþe'nin cansýz bedenini gördüðünde anlamsýzlaþti. Geceyi, konuþmalarýný, tekrar tekrar geçirdi gözlerinden. "Küçük kýz hayatýma giren en güzel andýn" diye tekrarladý durdu. Ayþe'nin intiharý gazetelere "Bodrum' da intihar" diye geçti.

Musa hep o geceyi düsündü. küçük kýzý söylediklerini. Gitmeliydi oralardan onu hatýrlatan mekandan uzaklaþmalý kaçmalýydý. Unutmamak için küçük kýzý yeni bir hayat onun istediði gibi yeni bir yaþama baþlamalýydý. Ýþte bu duygularla uzaklaþtý. Kimsenin onu bulamayacaðý kim olduðunu neden
yasadýðýný anlamayacaði bir yaþama baþlamalýydý. Amaçsýzca çýktýðý yollar onu Asos'a getirmiþi. Aþ tanrýalarýnýn aþk mekanýnda yaþamaya karar vermiþti.


Balýkçý Musa " Hayat iþte..." dedi. Soðuk ayazda üþümüþ bedenini yýkýk barakasýna sokmaya çalýþýp Yetiþ köpeðin sýmsýcak bedenine sarýldý.

"HAYATIMA GÝREN EN GÜZEL ANDIN KÜÇÜK KIZ" diyerek derin bir uykuya daldý.

Yeþim ÞAHÝN 19/11/2000



.Eleþtiriler & Yorumlar

:: HÜSEYÝN KAYA
Gönderen: BEHRAM / , Türkiye
23 Haziran 2008
Yok böyle bir yorum.. okdummu okumadým valla..

:: Bukadar mı?
Gönderen: Hüseyin kaya / Ýzmir/Türkiye
14 Eylül 2004
Merhaba.Bir şiirin en can alıcı kafiyesinden önce sana şunu söylemek isterim,bu canı kolay almadık ki bir kafiye zıpkınının ucuna asalım.Bir melodi yakmadı ki biz yaralarımızdan nameler sızdıralım.Bir göz ucuyla resmedelim bunalımımızın fırça darbelerini,efkare bir yitiklikti bizimkisi ve birbirimize sarıldık uçurum öncesi.Hangi dostane el uzanmamıştır ki, aşağıda kuru yosunlar ile bezenmiş keskin kayalıkların soluğunda ve uçurumun tepesinde yüzümüzü sıvazlayan rüzgar gerçekten hayatın nefesimiydi,hayat zalim bir yar gibi bize acılar çektirip sonrada tam kapıya varıp gideceğimiz sırada,uçurumun ucunda iken arkamızdan seslenip ’Aaaa aşk olsun,ben o kadar kötü müyüm? ‘der gibi cilvekar bir fısıltıyla seslenir gibi.Eğer ben hala uçurumun kenarında uçmaya akıl erdirememiş bir fizikci gibi çakılı kalmışsam,bu hayatın seslenişinden değil,dost elleri yüzünden. Sana diyecek sözüm yoktur,varsa kendimedir sözüm.yangınım yüreğimde nahoş bir diyarı barındırır ve ben umutlar içinde bir damla seninle süzülürüm yanaklarından.Avuçlarında bir ter vardır,sevdanda bir aşinalık,genzimde bir buruk tat vardır,sigaramda bir nefes vardır.işte beni ışığın oyunlarında ara,gölgelerin simasından,dumanın efkarından sor.Ben sen diye feryadı figanın peşine saldım,efkarı umudun peşine saldım ve yüreğimi senin avuçlarında küllendirdim.Bir çığlığa bürünürüm,bakışlarının altında bir suçlu edasıyla içime bürünürüm, günahlarımı tek tek sahiplenirim,senin cennet yüreğinde günahkar edasıyla pişmanlık çarşafına sarınırım.Karanlık bu akşam gözlerime çöktü,odama değil.Sen yüreğime çöktün,hayallerime değil.Ben bu dünyada göçtüm,ahrette değil ve beni yıkan özlemin oldu,sevdan değil.Yüreğimin teline vur ve dinle sana bestelediğim yalnızlığımı,vur ki titresin bu bedenim,yansın alev menekşelerim,sarmaşıklarıyla sarsın ana rahminde kimsesiz kalabilmiş bu bedenimi,vur yüzüme sevdamı ki utanayım bu sana olan zaafımdan,ben unuttum cehennemi,senin cennetinde yanmaya başladığımdan beri.Sonsuza dek susmayı yeğledim,sana sevdamı söyleyemediğimden beri ve ben,kemanın sanat tacirlerinin elinde nasıl can verdiklerini dinledim çığlıklarla.Canı nasıl yanıyordu bilemezsin bir sevda notasına.Yüz sürdüm senin ağlanası ellerine,af buldum ellerinde günahlarıma layık,çünkü ben tevbelerimi günahlarıma emanet edecek kadar acemi bir kullum.Yüreğimi sana emanet edecek kadar acemi bir aşık olduğum gibi.Artık emanet değil yüreğim sana,çünkü artık benim değil,senin yüreğin,istediğini yap ona,yakınmayacağım,karışmayacağım ,söylenmiyeceğim ,yani hiç umursamıyacağım kadar senin oldu bu yürek.Ona bir şey yaparsan sen acı çekeceksin,çünkü sen o kadar benim oldun,benim yüreğimin o kadar senin olduğu gibi.Tek sihirli fasulye olmak isterim kimi zaman avuçlarında.Parmaklarının arasından kayıp,ayaklarının dibine düşsem ve bir anda büyüyüp senin her yerini sarsam,bulutların üstünde sevsem isterim seni,çünkü bulutlar bile örtemez artık sevgimi.Ben içime atarım,kalemim kazar çıkarır sevdanın,ben inkar ederim,kalemim itiraf eder her gece sevgimi.Artık kalemimin siyah çizgilerinde soluklanıyor bu yürek müptelası ve kenevir tohumlarında çimlenir oldu kaçış molaları.Oysa hiç esrar içmedim ben senden gayrı.Hayal mayal hatırlıyorum,huzurlu ve deliksiz uykularım vardı benim bir zamanlar,senin geride bıraktığın,sinekler gibi beni uyutmayan hatıralarından önce. Nasıl seviyorsun böyle,kırıntılarını dökerek ve sevda sofrasını bile toplamadan kayboluveriyorsun.Her işi yine bana bırakıyorsun,kelime kelime toplamak gördüğün gibi yine bana kalıyor.Yarım kalmış sevdayı kemirmek,ondan yeni sevdalar üretmek yine beni buluyor.Ben ise hala seni arıyorum. Altın sarısı kurumuş bir tütünü sarar gibi,hayatı bir parça beyaz kağıtta parmaklarımın arasında sıkıştırıp kurumuş dudaklarımın arasına aldım ve kederimle yaktım.Derin bir nefes çaktim ve duman duman hayat içime daldı.Ciğerlerimin şekline bürünen bu hayatı benim hayatım diye benimsedim.Çünki hayatın belli bir şekli yoktu,herkes hayatı kendi kalıpları içinde yaşıyordu.Eğer bir insan 'Ben bu hayattan sıkıldım' diyorsa o kendi kalıplarından sıkılmıştır aslında.Çünki sen çeşmeden suyu yalnızca bidonunun büyüklüğü kadar alabilirsin.Belkide benim bir bidonum yoktu,avuç avuç içiyorum hayat pnarından suyu.Bazan sen diyorum içim içime sığmıyor,bazan sen diyorum ve öyle bir esiyorsun ki,bir anda yıkılıyorum.Belkide ne sen varsın nede ben varım desemde,ortada bir sevda var,bunu inkar edemiyorum.Hayal mayal hatırlar gibiyim yüzünü, fakat bıraktığın yara hala ilk günkü gibi taptaze,dokunuversen hafifce,hala parmağının ucuna kan bulaşacak,belki oradan avucuna sızasızacak,yalnızca bir damla kan seni bana bağlayacak,yanımdan hiç ayırmayacak,tüm zamansız aksi olaylara baş kaldırıp,tüm tatlı tesadüfleri birbirine ulayacak.Bir yüzüm ak,bir yüzüm kara çıkacağım karşına. Umursamıyacaksın,yüzünü yüzümün karasına süreceksin,çünki beni orada bulacaksın,yüzümün akı hikaye,sadece bir vitrin o.Kaç insanın yüzü ak ki?Seni gördüğümde karşımda belki bir an konuşmayacağım,çünki ben o anı anlatabilecek bir alfabeyi daha bulamadım.Aslında anlatılacak pek fazla birşey olacağınıda sanmıyorum zaten, o an herhalde seni doyasıya seyretmek ve bir anda sarılıp saatlerce tek kelime konuşmadan kollarında demlenmek ile yetinirdim.Belki ölüm suskunluğuna bürünürdüm. Birbirimizin sıcaklığında belki hiç anlamadan bir anda uyuya kalırdık kucak kucağa.İnan bana o uykuyu üzerinde nilüferlerin kolgezdiği küçük bir göletin kıyısındaki, salkım söğütün altında yeşil bir halı gibi tüm kıyıya serilmiş çimlerin üzerinde ve esen her meltem rüzgarında taptaze sümbüllerin kokusunu duyduğun bir cennet bahçesinde bile uyuyamazsın.Terlemiş yüzüne çapraz düşen düz siyah saçlarında sanki bir ilahi güzelliğin kordinatları gizlidir.Tütünün sararttığı hafif nasırlı parmaklarımla yüzünün coğrafyasında gezinmek isterim.Bir ağma misali,seni ellerimle bile tüm güzelliğini tanıyıp kodlamak isterim belleğime.Çünki ben seni altı duyu organımla özlüyorum yokluğunda.Ve işte asıl güzel olan şey,senin yanında uyanmak,sana açmak gözlerimi ve güneşin ışığını o gün ilk senin yüzünden yansıması benim içime.Karşı karşıya bağdaş kuralım kuş seslerinin bezediği,sabahın alaca karanlığına bürünmüş bir bahçede.Ben batıya döneyim,sen doğuya ve ben,tan yerinin ağarmasını,gökyüzünün kızarmasını,bulutların kül renginden vazgeçipte pembeye kaçmasını,bir günün doğuşunu yüzünde seyredeyim,çiçekler sana açsın o sabah tüm güzelliklerini,gözlerindeki aksinde hayranlık duyayım doğanın güzelliğine tekrar.Sende benim yüzümde seyter bir günün batışını,karanlığın örtü örtü sahneyi kapatışını,benim sahnemdir işte burası,güneşin yalancı ışıklarının tükendiği vakit benim gerçek ve ebedi karanlığktır bu ve dikkat et,karanlık ilk önce benim gözlerime düşer,gölgelerin barınamadığı bir dünyadır birtanem benim dünyam,güneşi çevrende arama,güneş yüreğimde,sıcaklığı tenimde,parıltısı zihnimde,ışığı ise karanlığın özüne bürünmüş gözümde. Yazılarım,mektuplarım senin için,ben senin için sevdim hayatı,umutları senin için besledim hayal kırıntılarıyla.Yağmuru sana damlattım ve ben ıslandım.Gözlerimi sana açtım,yüreğimi,avuçlarımı,efkarımı sana açtım.Bunaldım,dört işlemin gazabıyla karşılaştım ve bucak bucak seni aradım.İstanbul’u solumak istedim kimi zaman,senin soluğuna bürünmek için.Yalnız kalmak istedim,yalnlığın keyfine dalabilmek için.Umutlara inanasım geldi seni sevdiğim vakitlerde.Ölümden korktum,yarını düşündüm,tanrıyla konuştum seni sevdiğim vakitlerde.Sustum konuşulması gereken yerlerde,özledim zamanlarca,unutamadım,bende alıştım yokluğuna.Sen yokken büyük işler yapmayı hiç düşünmedim.Sen yokken bende yoktum,kapımı kimseye açmadım,kendimi bile kapı önüne bıraktım,güneşin ışıklarına bile penceremi açmadım,parmaklarıma bile kalem sürmedim,kendime hiç acı vermedim.Aç kaldım,beslenmedim. BİR KADIN SEVDİM Bir kadın tanıdım,kızıl kısa saçlarından tutunamamış hayatın çirkefi,baharını yitirmemiş besbelli ve çıldırım çiçek açmış umutları,soldurmamış onları,rüyalara destan olası bir sır gizliydi sanki yanında.Satırlarına birer kafiye iliştirmiş,buğulu gözleriyle hayatın seyir aleminde girdaplara kürek çeker gibiydi. Hangi vaktin içinde bir serabın kederine bürünse,hep aynı boşluğun sızısını yadeder.İçim dolu fırtınalarla,gözlerim dolu,yüreğim seninle dolu,avuçlarım düş kırıklıklarıyla dolu.Sanki sarhoşum,beynim bulanık efeklerin izlerini taşıyor,hiçbir şeyi seçemiyorum,gözlerim kapanıyor,karanlığıma bürünesim geliyor yine,sana bürünmek varken. Düş üstüne düş görmekten bunaldım,fakat yinede uyandırma sen beni,gel yinede en güzel düşüm ol.Sevda yalancısının en tatlı perisi ol,gözlerin gafletle sarsın beni,en tembel bezginliğim ol.Avuçlarında bir serce olsaydım,kanatlarım kanser olsaydı,çırpınacak halim olmasaydı,sen içimde çırpınmaya gerek duymayacağım kadar umut olsaydın,ben susasaydım ve sen su olsaydın.Ben elimi uzatacak kadar cesur,sende elini verecek kadar cömert olsaydın..Bir kadına sığındım ben İzmir’in taze deniz kokusunda,başımı göğsüne yaslayıp ona sığındığımda annem oldu,şefkati içimi doldurdu ve gözlerini hiç kırpmadan umut umut sevdi beni, sanki bir zamanlar en huzurlu uykuyu rahminde tatmışım gibi,belki bunun içindi ona sığınışım,dönüşü yasaklanmış bir çıkışın ardından yeniden yuvama sığınma çabalarım. Sen beni seyrederken,ben kısık gözlerinde define avcılarının telaşına düşüyorum.Hilal kaşlarına bıraktığım düşlerimin düşmemesi için dualara inanıyorum.Gözlerini her kırpışında damla damla kalıyorum.Gürleyerek,kükreyerek akamıyorum.Ne olur eğme boynunu,Ölüm bile olsam,sarıl boynuma. Nereye bakıyorsun öyle dalgın dalgın.Yanımdan nereye uzaklaşıyorsun ,fikrini hangi diyarlarda arayayım, seni yanımda görenlere ne diyeyim.Söyle bitanem,yüreğini ser işporta tezgahına karşımda.Sen yanımdasın ama ben fikrini okul sıralarının hangi sevda yazılarında bulayım,hangi rüzgarı kovalayayım aklının takıldığı diyarlara varabilmek için..Bir kadın sevdim akşam üstünün kızılca kıyamet deminde, başını göğsüme yaslayıp bana sığındığında onu tanrılardan bile korumaya kalkışımla doğdu bu yüce cesaretim,ona cennetten en ışıltılı huzuru koparmak istedim,karım oldu,sevgilim oldu ,kardeşim oldu ve kendisini onun güvenliğine adamış bir savaşcı,ona huzuru getiren bir peygamber, sevdasıyla okşayan ve için için yanan bir aşık oldum. Yalnızca susuyorum... Seni soluyor... Senin sesini hisediyorum gırtlagımda...Gücümün yettiği kadar,tüm çabamla savunmasız bırakıyorum kendimi sana karşı... Senin oklarını,hançerlerini yüreğimde istiyorum... Sana diyecek sözüm yoktur,varsa kendimedir sözüm.yangınım yüreğimde nahoş bir diyarı barındırır ve ben umutlar içinde bir damla seninle süzülürüm yanaklarından.Avuçlarında bir ter vardır,sevdanda bir aşinalık,genzimde bir buruk tat vardır,sigaramda bir nefes vardır.işte beni ışığın oyunlarında ara,gölgelerin simasından,dumanın efkarından sor.Ben sen diye feryadı figanın peşine saldım,efkarı umudun peşine saldım ve yüreğimi senin avuçlarında küllendirdim.Bir çığlığa bürünürüm,bakışlarının altında bir suçlu edasıyla içime bürünürüm, günahlarımı tek tek sahiplenirim,senin cennet yüreğinde günahkar edasıyla pişmanlık çarşafına sarınırım.Karanlık bu akşam gözlerime çöktü,odama değil.Sen yüreğime çöktün,hayallerime değil.Ben bu dünyada göçtüm,ahrette değil ve beni yıkan özlemin oldu,sevdan değil.Yüreğimin teline vur ve dinle sana bestelediğim yalnızlığımı,vur ki titresin bu bedenim,yansın alev menekşelerim,sarmaşıklarıyla sarsın ana rahminde kimsesiz kalabilmiş bu bedenimi,vur yüzüme sevdamı ki utanayım bu sana olan zaafımdan,ben unuttum cehennemi,senin cennetinde yanmaya başladığımdan beri.Kemanın sanat tacirlerinin elinde nasıl can verdiklerini dinledim çığlıklarla.Canı nasıl yanıyordu bilemezsin bir sevda notasına.Yüz sürdüm senin ağlanası ellerine,af buldum ellerinde günahlarıma layık,çünkü ben tevbelerimi günahlarıma emanet edecek kadar acemi bir kullum.Yüreğimi sana emanet edecek kadar acemi bir aşık olduğum gibi. .Bir kadına verdim dostluğumu,güvenin karaborsada bile yok sattığı bir zamanda,yaşamın en rezil olasılık sayıldığı bir zamanda ve toprağı kendine en yakın bulduğun anda ben bir kadına güvendim.Ablam kadar dosttu bana,bir sigaranın dumanını paylaştığımızda anladım ki,zaten her şey çoktan paylaşılmıştı,bizimkisi bir ekmeği ikiye bölmek gibi değildi,bir ekmeğin iki sahibi olması gibiydi,sanki kişi iki değil de,dert ikiz di.Bir diken batsa senin parmağına,benimki kanar.Artık kalemimin siyah çizgilerinde soluklanıyor bu yürek müptelası ve kenevir tohumlarında çimlenir oldu kaçış molaları.Oysa hiç esrar içmedim ben senden gayrı. .Bir kadınım vardı benim,İzmir’in anason kokan akşamında.Muhabbet tellallığı yapardı kırlangıçlar,bardaklar bembeyaz efkar kokardı bir mey sofrasında ve iki ses hep aynı türkülerin hicran notalarında buluşurdu,etraf sanki cam buğusu,ayyaş tebessümlerdi başımızı döndüren.Birbirimizin koynunda sızıp kalmamız dertten,kederden değil,masum çocukluğumuzdandı.Bir kadın vardı İzmir’in en kutu,karanlık köşelerinde unuttuğu ruhu şeytanın avuçlarında kıvranırdı.Yatağı alev alev yanardı,hiç bitmeyen bir bahara dalmıştı,elleri,dudakları,teni,bedeni cehennemden bir kor parçasıydı.Şeytan fısıltı fısıltı,birbirimize kenetlenmiş bedenlerimizi sarardı.Kaygısını unuttuğum,ışıklarının karardığı,çekiciliğini yitirmiş bir yerdi artık cennet. Bir kadına ,bir kadınla yandım ben İzmir günahında. ( bu yazımda diğer yazılarımdan alıntı vardır) Hangi vaktin içinde bir serabın kederine bürünsem,hep aynı boşluğun sızısını yadederim.içim dolu fırtınalarla,gözlerim dolu,yüreğim seninle dolu,avuçlarım düş kırıklıklarıyla dolu.Sanki sarhoşum,beynim bulanık efeklerin izlerini taşıyor,hiçbir şeyi seçemiyorum,gözlerim kapanıyor,karanlığıma bürünesim geliyor yine.Uyuşturucu daha fazla uyuşturamaz beynimi, boşluğumun acısının uyuşturduğundan başka.Kaşlarımın üzerine sanki bir cin oturmuş,keşke bilse ne yapmak istediğini,benim şu halimle nasıl dalga geçebileceğini keşke bilse.Eliyle kafa tasımı sardığını hiseder gibiyim,belki hafiften sıkıyorduda.Belki saçlarım gibi,ayaklarını enseme dayayıp,kollarıyla alnımı sarar gibi.Düş üstüne düş görmekten bunaldım,fakat yinede uyandırma sen beni,gel yinede en güzel düşüm ol.Sevda yalancısının en tatlı perisi ol,gözlerin gafletle sarsın beni,en tembel bezginliğim ol.Avuçlarında bir serce olsaydım,kanatlarım kanser olsaydı,çırpınacak halim olmasaydı,sen içimde çırpınmaya gerek duymayacağım kadar umut olsaydın,ben susasaydım ve sen su olsaydın.Ben elimi uzatacak kadar cesur,sende elini verecek kadar cömert olsaydın.Tek istemediğim şey,hayatın daha yumuşak davranması olacaktı bana veya bize.Hayatın sertliği duygularımı güçlendiriyor ve beni şimdi sen değil,o duygularım ayakta tutuyor.İşin en güzel yönü,sen olmasanda ben seni gerine gerine sevebilmem.İçimde sıkışmış bir hava,su,duygu veya düşünce var,bilmiyorum.Fakat bunu harf harf kağıtlara aktarıyorum.Sen beni seyrederken,ben kısık gözlerinde define avcılerının telaşına düşüyorum.Hilal kaşlarına bıraktığım düşlerimin düşmemesi için dualara inanıyorum.Gözlerini her kırpışında damla damla kalıyorum.Gürleyerek,kükreyerek akamıyorum.Ne olur eğme boynunu,Ölüm bile olsam,sarıl boynuma. Nereye bakıyorsun öyle dalgın dalgın.Yanımdan nereye uzaklaşıyorsun,fikrini hangi diyarlarda arayayım, seni yanımda görenlere ne diyeyim.Söyle bitanem,yüreğini ser işporta tezgahına karşımda.Sen yanımdasın ama ben fikrini okul sıralarının hangi sevda yazılarında bulayım,hangi rüzgaraı kovalayayım aklının takıldığı diyarlara varabilmek için.Karşımda elini yüzüne yaslayıpta beni tatlı tatlı seyretmen yok mu, işte ben cenneti ilk zamanlar o sanırdım,bundan daha uçuk bir hayal olduğunu öğrenmeden önce.Ben cehennemi yokluğun sanırdım,devasa bir ocak gibi,ateşler ülkesi olduğunu bilmeden önce.Neyse ki artık cehennem tüylerimi ürpertmiyor ve senin yanındayken cennet telaşına düşmüyorum. Yalnızca susuyorum... Seni soluyor... Senin sesini hisediyorum gırtlagımda... Gücümün yettiği kadar,tüm çabamla savunmasız bırakıyorum kendimi sana karşı... Senin oklarını,hançerlerini yüreğimde istiyorum... Sana söylemiştim,ben birisini sevmeye ilk önce kusurlarından başlarım... Sen diyorum ve susuyorum, çünkü söyleyecek başka bir şeyim kalmıyor,bende olan her şey bu kadar ve benim olmayan tek şey.Sen diyorum ve yeni cümlelere temel atıyorum,çünkü sensiz hiçbir şeyim yok,seni bulaştırmadığım tekbir konu kalmamış belleğimde,gözlerinde yelken açmadığım tek bir rüzgar esintisi yok,seni sevmediğim tekbir gün bile yok, seni unuttuğum biran bile yok, yok üstüne yok,sen bile yoksun,belki ben bile yokum sensiz.Karnaval havasında geçiyor senin yokluğunu anlatan acılar,işte senin en çok bu yönünü seviyorum, acılarında bile,yokluğunda bile bir başka ahenk var.İçinde senin olduğun acı,tatlı her şey güzel.Korkuyorum bazen sana olan sevdamdan şüphe etmekten,çünkü yokluğunu sevmek tuhaf geliyor bana,fakat olmayan kişi bile sen olunca bir başka oluyor,sen yanımdayken de güzelsin,bensiz başka bir yerde de güzelsin.Yani seni güzel yapan şey ben değilim,yanımda olman veya benimle olman değil,sen her yerde güzelsin. Gök yüzü gibi parlayan yüzünden yağan yağmurlarla çalkalanan umutlarım,türkü kokar başaklar gibi yaldızlı saçların.Bense gülüm,sana layık bir diken olmakla yetiniyorum şu fani bedenimde,iyi ki yoksun,yoksa çok acı çekerdin benim yanımda,ben ki başarısızlıklarımı başarı bilen,onlara bin bir lakaplar takan ve belki buna kendini de inandıran bir hiçliğin hükümdarı,sen ise suların akışkanlığı kadar berrak güzelliklerin sultanı.Senin varlığın mı iyi olurdu,yoksa yokluğun mu daha iyi,hiçbir fikrim yok.Elbette ki bu iyilik kavramı görecelidir, senin açından mı,benim açımdan mı,yoksa beraberliğimiz veya aramızdaki bu sönmek kavramından bihaber sevda bozuntusu,alevler hükümdarlığın acısından mı iyi olurdu bilemem.Tek bildiğim,şu an senin olmadığın. ‘Sen olsaydın’ diye başlıyorum tüm sözlerime, daha sonrada cümlelerimin bel kemiğini inşa ediyorum ‘belki’ tuğlalarından.Dedim ya,şu an sen olmadığın için daha cesur konuşuyor olabilirim, tüm umutlarımı küllükteki artık izmarit gibi söndürmeyi ihmal etmiş,kor halinde bırakmış olabilirim,belki hiç umulmadık bir anda sen karşıma çıkıverirsin de,o umutlarımın izmariti bitip tükenmeden külünü silkip,kor alevler içinde sönmeye yüz tutmuş umutlarımdan birkaç nefes daha çekerim fikriyle beklemede kaldım.Bilmiyorum şimdide yanımda olsan dünyamı yine bu kadar çok kaplayacak mıydın, yoksa bu dünyamı kaplayan sen değil de senden arta kalan karanlık boşluğun mu? Ben senden geride kalan kırıntılardan bir dünya yaptım sen geri dönünceye kadar kendime,tek kişilik bir dünya tasarısıydı lakin şimdi tek kişi için büyük,iki kişi için küçük oldu bu dünya,senden arta kalanlarda var yanımda,şimdi ne yalnız kalabiliyorum bu dünyamda,nede bir başkasıyla paylaşabiliyorum. Sen den arta kalanları da karantinaya aldığımda,ikinci kişiye pek fazla bir şey kalmıyor dünyamda. Bir insan yazarken ne hisedebilir ki? Veya daha gerilere gidelim,bir insan neden yazar? Biz hırsız bir varlığız,lakin ilk tanrı yazmıştır kaderlerimizi ve biz ondan kopya çekiyoruz,yani oyunu ilk tanrı başlattı.Tanrının yazdıkları bizim kaderimiz olabiliyorsa,iyi yazabildiğimiz taktirde bizim yazılarımız da birilerin kaderi olabilir mi? Artı düzeltme konusunda sana katılıyorum,çünki düzeltmediğim kadar o benden,yazımda düzeltilmesi gereken birşey varsa bu benim.Fakat bu konudada bıkkınlık var üstümde,değişmekten bıktım,Yanlış anlamayın,kendimi yenilemekten bahsetmiyorum,bulunduğum,girip çıktığım ortamlardan bahsediyorum,neden sanki herkes beni değiştirmek ister ki? Pek az kişi kendini yeterince tanıyor,belki kendisinide sevmiyor fakat seni kendisine benzetmeye çabalıyor,maksat ortak noktaların artması,aynı fikir ve zevklere sahip olarak daha iyi vakit geçireceğini sanan insanlar acaba kendilerini nekadar tanıyorlar,kendi kopyaları olsa nekadar anlaşabilirler,eğer anlaşabiliyorlarsa kendileriyle,neden birbaşına kalmıyorlar.Önce seni değiştirip,sonrada nefret edilecek bir halde bırakıp gidiyorlar.Sana kalan iş ise,seni değiştirmek için boyamaktan palyaçoya çeviren insanların arkasından aynanın karşısında birbaşına ıslak pamukla,kendini netleştirinceye kadar temizlemek,o boyalardan kurtulmak. Aşkı yanlış yaşadığımızı düşünüyorum veya yanlış tanıdığımızı.Çünki önce seviyoruz,sonrada değiştirmeye çalışıyoruz,değişincede sevmemeye başlıyoruz yani sevdiğimiz kişinin birkaç küçük huylarına takılıyoruz ve onu sevmediğimiz bir kişiye benzetiyoruz.Belkide kendimize benzetmeye çalışıyoruz,onu olduğu gibi sevip,ona hiç dokunmadan bir aşkı yeşertmeyi beceremiyoruz.Teoman'ın dediği gibi daha sonrada üstümüze olmuyor güzeli çirkin yapmakta.Belkide o büyük güzellikler,küçük çirkinliklerden besleniyordur.Neden herkesi kendimize benzetmeye çalışırız ki? Belkide kendimizide pek sevmiyoruz,karşımızdaki insan bize ayak uydurmaya çalışırken sevmediğimiz bir insana dönüşecek,hangimiz yaptığımız hataları irdeleyipte kendisine sacmaladığını,aptalca davrandığını söylemedi.Yani kendimizle olmak istediğimiz kişi,beğendiğimiz kişilikler aslında çok farklı birbirinden,neden sanki bunu anlamak istemiyoruz? İşte bir körpe sevdalarımızı bu şekilde seveceğim derken kanatlarımızının altında boğarak öldürüyoruz. Bu sadece bir deneme yazısıdır,hazırlıksız oturdum bilgisayarın başına,ne yazacağımı bilmiyorum,aslında herşey bundan beşyıl önce başladı,bunu size anlatamam,yüreklere sıgmayan bir dizi yanık lekesi bu,damarımdan enjektör ile kan çekip divit uçlu kalemimle sayfalara yazmak istediğim vakitti kaderimi,yangınımı yazmaya başladığım vakit,aşık olduğum vakit.Hayatı hep uç noktalarda yaşamak gerek,düşmekten korkmamak gerek,çünki sevmek gerek.Çırılçıplak bir kadının bedenini,sayfa sayfa tenini şiirlerle motiflendirimek gerek,mürekkebin yapışkanlığına bürünmek gerek.çırıl çıplak dakdilonun başına oturup yazmak gerek herşeyi.Bembeyaz sayfaları kefenim bildiğim zamanlarda,mezar taşı gibi diktim kalemi baş ucuma.Ben bu hayata o dilberin güzel saçlarından tutunuyorum.Ona şimdi diyorum ki; ne seni unuturum,nede bu acılardan bıkarım.Biz yaralarımızdan yakınmayız,sızan kan damlalarınıda baş tacı yaparız.Şafak ağacından dökülür takvimin,üşümüş eller bir baraka içerisinde tutuşur,efkar ekilir bu tarlalara,suskunluk içerisinde bir çığlık çiçek açar ve biz türkülerin nakaratlarında,cam buğusunda yitirilen sevdaları yadederiz.Benim cennetim,senin olduğun yerdir dilberim.Keskin uçlu çam ağaçlarının gölgelediği çimenlerin üzerinde adım adım cennetin kapısına uzanır yolum.Ne ihanetim oldu can alıcı sevdalarıma,nede can verdim yaralarımın pençesinde.Bir sürgündür benim ızdırabım,süresiz kafes himayesinde,unutkan bir örtüdür gökyüzü efsanesinde,oysa bilmezler beton üzerinde beyaz kağıtlara karalanan mürekkep kokulu umutlar,ezber gücüne dayanır tüm hatıralar.Ard arda basar toprağa ayaklar,lakin hiçbir yere götüremez bedenim kasaba altyapılı yaralarımı,çünki nüfusu milyon olsada,kentleşemez acılar.Bir yosun gibi hayatın azgın dalgalarından kaçıp,senin kayalıklarına tutundum.Senin için ölmek sevdama hakarettir,senin için sensiz bir ömür daha çekerim bu hayat denilen zulmü.Kayıplarda dolaşan dolgunluğu göz yakan güzellik misali,karanlıkta bir bilinmezim aslında.Sigara dumanına boğulmuş,çay sıcaklığında ıslanmış,gece erkarımda ay ışığını yüzüme tutup soruyorlar birbiri ardına tüm suvalleri.Sevda gibi oldu biraz,Öyle değilmidir sevdalar; hep biryerlere sıkıştırılmazlar mı? Mesela kaşla göz arasına.Çıldırmanın anaforunda yakalıyor bu tutkuya dönüşen kelimeler.Ki her ardıma bakışımda,bir başkalaşımın izlerini görüyorum,o izlere gömülüyorum.Görüş alanımı aşıyor,boyumdan büyük sevdalar.Küçüğüde zaten beni açmıyor,açılan yaraları kapatmıyor.Ne bileyim ben,Böyle birşey dir herhalde bir duyguyu kelimelere sığdırmak,yada yada sığası bir duygu bulmak.

:: etkileyici....
Gönderen: koray_ / istanbul
21 Þubat 2004
akýcý ve çok etkileyici.... tabi bi de Assos olunca daha da güzel...

:: assos!
Gönderen: pelin / izmir
10 Aralýk 2002
çok hoþ bir yazý..öncelikle yürekten tebrik ederim..ve..assos tabiki..assos yüreðimdeki en güzel balýkçý kasabasý..beni yeniden götürdünüz oralara..assos\'a ve aþk\'a..kutlarým sizi..




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn aþk ve romantizm kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Hülya
Kar Beyazdýr Ölüm
Melekler þehri

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Gozleri Sevda Olan Sevgili [Þiir]
Bir Gün [Þiir]
Yaþam Tadýnda [Þiir]
Yesimce [Þiir]
Aþk Kendi Kendine Konuþmaktýr [Deneme]
Üþüyorum [Deneme]
Yokluðunu Hissettiðim duygulara [Deneme]
Gönderilmemiþ Mektuplar [Deneme]
23 Nisan Neşe Doluyor Ýnsan [Deneme]
Aþk [Deneme]


Yeþim Þahin kimdir?

Yaþamý gülümseyerek yaþayan ve her zaman her þeye raðmen yaþamayý çok seven bir deli kýz.

Etkilendiði Yazarlar:
Murathan Mungan, Cezmi Ersöz, Herman Hesse, Nietchze,Ýrvin Yalom.


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Yeþim Þahin, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.