"Leyla'nın işi naz ve işve; Mecnun'un gözü yaşı çeşme çeşme..." -Fuzuli (Leyla ile Mecnun) |
|
||||||||||
|
Uzun bir zaman yolculuğunun en son köşesindeydi, Aşk denen duygu ateşinin yüreğime ilk düştüğü vakitti, Bir yaz haytalığında süregiderken mavi gözlerindeki yolculuğum. Aşk denilen kelimenin sözlüğe, anlamı yeni yazılmak üzereydi. Her aşk yüklenmiş kırmızı gülü sana getirmek isterken. Karşına gelince, sadece al yanaklarının sıcaklığında gönlümü ısıtabilmekti galiba aşk. Hiç utanmadan dokunabildiğim pamuk ellerini, Ve duyduğum tüm aşk şarkılarında, şiirlerinde bir seni bir beni canlandırırken, Ve tüm acıklı ayrılık şarkılarını, sanki en büyük korkularımla yüzleşmişçesine, Dinlemekten çekinmekti galiba aşk. Sonbahar gelmesin diye geceleri boğan uykusuzluklarda, Hep seni ağlamaktı galiba aşk, hep seni sayıklamak, seni aramaktı. Yaz bitmesin diye Allah'a haykırışlar, Yağan her yağmurda, Yavaşça tükenen umutlardı galiba aşk... Yanına gelmeden önce hasret yüklü bir ton sözü sırtlanıp, Ama seni görünce hepsini unutup, gözlerinde kaybolmaktı galiba aşk. Tüm boş bulmaca karelerini isminle doldurup, O bulmacaların bir köşesine sıkışmayı istemekti galiba. Akşamları saklambaç oynamak yerine, çıplak ayakla, Bir sahil kenarında seni düşünerek sana yürümekti belki de.. O herkesin tehlikeli dediği kuyuda boğulurken, Seni düşünüp mutlu olabilmekti galiba aşk. Sonbaharın gelecek olması ihtimalini, Korkudan düşünememekti belki de, Süt mısırı tazeliğindeki sapsarı saçlarına, Bir daha hiç dokunamamak ihtimaline karşı, En kral isyanlarla cephe almaktı belki de aşk. Rüzgardan senin sırtına doğru esmesini istemek. Seni az da olsa bana yakınlaştırması için yalvarmaktı. Hatta o güzel yüzünü aydınlattığı için güneşe, Akşamları sahilde yürürken yolumuza mehtap tutan ay dedeye, Teşekkür etmek, minettar olmaktı… Çaresizce ayrılık sırasını beklerken bir mevsimin kanatlarında, Kimsesiz köşelerde korkudan hıçkıra hıçkıra ağlamaktı galiba, Sorugusuz sualsiz, sığınmak istemek bir baba şefkatine, Biraz korku, biraz gariplik, biraz isyan kundaklamaktı galiba aşk. Cesur cesur aşağı bakmaktı gözlerinin uçurumunda, Ve düşmekten değil bakışlarından uzak kalmaktan korkmaktı aşk. Uykularından kıskanmaktı, rüyalarına sızmak için bahaneler aramaktı. Ve kutlamak istemekti ellerini ilk tuttuğum günü, Kırk gün, kırk gece… Dudaklarının sarhoşluğunda yok olmak istemekti bir aşk sözlüğünde, Bir rüya nasıl bir ömre yayılır diye mucitçe düşünceler her eridiğinde, Yavrusunu yitirmiş bir kartal gibi, son sürat uçup, Bir dağa çakılmayı istemekti galiba aşk. Ve ayrılık günü gelip çattığında, Konuşmaya bile mecali olmadan, Bir şehit edasıyla, ismini taşlara yazdırmaktı aşk. Kimsesiz bir sokak karanlığı da olsa ayrılık, Ağlamak ile gülmek arasında sıkışmış bir vapur gibi Bir o yana bir bu yana, savrulmaktı galiba aşk. O an bir şimşek çaksa, dünya ortadan ikiye yarılsa, Ya bu ayrılık olmasa, Ya da herkes ölse, dünya kararsa diye haykırmaktı galiba aşk. Arasından çok yıllar geçsede, şöyle bir düşünebilmek, Unutamamak, yarı güler, yarı ağlar bir kalemle Uğruna bir şiir yazmaya çalışmaktı galiba aşk…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Vahan İSAOĞLU, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |