GARİB OZAN BİR IŞIKTI
M.NİHAT MALKOÇ
Bir ozan geçti bu fâni dünyadan….Sazıyla, sözüyle örnek kişiliğiyle bir karakter heykeliydi O…Garib Ozan adıyla namı yayılan Mehmet Sait Şimdi, içindeki sevgiyi bütün çıplaklığıyla kelimelere aksettiren şiirler yazmış bir söz eriydi.O, öncelikle bir ozandı.Yani şiirlerini saz eşliğinde söylerdi.Pek çok bestesi bulunuyordu. Vatanını canından aziz bilenlerin, özellikle milliyetçi camianın sevilen sesiydi. Gece gündüz demeden inandığı yolda çalışıp durdu. Sazıyla,sözüyle ve özüyle…Bir şiirinde şöyle haykırıyordu içinde korlaşan yangını:
“Zalimler akıllı,sevenler mazlum, / Dünyada son kalan,deli biz miyiz?
Kavuşsak olmuyor,ayrılsak zulüm, / Tanrı'nın en kötü kulu biz miyiz?
Peki kimdi Garib Ozan mahlasıyla meşhur olan ve yüreklere taht kuran kıymetli dava adamı Mehmet Sait Şimdi:
“1958 yılında Mardin'de doğmuştu.1984 yılında Ankara Üniversitesi Fen Fakültesini bitirmişti..TEK Genel Müdürlüğü,İnşaat Dairesi Başkanlığı’nda Jeoloji Mühendisi olarak çalışan Şimdi, evli ve iki çocuk babasıydı. 1975 yılından beri çalışmalarını profesyonel olarak yürüten Sait Şimdi, ülkemizin değerli halk ozanları Reyhanî, Murat Çobanoğlu, Şeref Taşlıova gibi sanatçılarla sahne, âşıklık ve şiir konusunda uzun bir süre pratik ve teorik çalışmalar yapmış ve Türkiye genelinde Garib Ozan olarak tanınmaktaydı. 7 Ocak 2004 tarihinde ani bir rahatsızlık sonucu yaşama veda etmiştir.Asıl adı Mehmet Sait Şimdi’dir.”
Şiirlerinde âşık tarzının bütün özelliklerini görmek mümkündü. Hece ölçüsüyle yazardı şiirlerini. Şiirde söz yapısına ayrı bir önem verirdi. Kafiye ve ölçüde ısrarcıydı. Şiirin içeriği kadar şeklinin de mühim olduğunu bilir ve yazdıklarında buna riayet ederdi. Aşağıdaki şiirinde aşkın biraz da hasret ve kahır çekmek olduğunu bakın nasıl ifade ediyor:
“Ben sana vurulmadan / Hasretle sarılmadan
Küsmeden darılmadan / Aşk olur mu bir tanem”
Garib Ozan kırk küsur yıllık kısa hayatına pek çok başarılar sığdırmış ender şahsiyetlerden birisiydi. Davasının yılmaz neferiydi. Bütün mesaisini bu uğurda harcamayı görev addederdi.Kısa ömrüne şu başarıları sığdırmış mümtaz bir şahsiyetti:
1987 Müzik Magazin Şarkı Sözü yarışmasında birincilik, 1987 Müzik Magazin Beste Yarışmasında final, “Gazete” gazetesinde Şarkı Sözü yarışmasında mansiyon, 1990 Devlet Bakanlığı Çocuk Şarkıları Yarışmasında mansiyon, 1992 Malatya Kayısı Festivali Beste Yarışmasında mansiyon, kazanmıştır.Ayrıca Türk Sanat Müziği formunda bestelenmiş 15 adet şiiri vardır.Bunlardan üçü TRT denetimi neticesinde onay almıştır. Özgün,Türk Sanat Müziği,Arabesk gibi formlarda bestelenmiş ve yayınlanmaya hazır otuz tane beste çalışması bulunmaktadır.
Garib Ozan şiirlerinde katıksız sevgiyi anlatmıştı. Fakat onun aşkı üç günlük sevdalara hiç mi hiç benzemezdi. Namus ve arın hakim olduğu ömürlük sevdalardı yelken açtığı…Ailesine ve çocuklarına çok düşkündü. Günümüzdeki gündelik ilişkiler ona göre aşk değil,duygu sömürüsüydü. Bir şiirinde şöyle diyor yüreğinin sahibine:
“Bu tatlı sevdayı kim ne bilecek, / Gönülde sımsıcak yaşanan gerçek,
Ne bahar isterim ne de bir çiçek, / Güllerin hepsine değer sevgilim.”
O milliyetçilik davasını omuzlamış ve otuz yılını bu yolda harcamıştır. Yurdunu canından azizi bilirdi Garib Ozan…Güzel bir işi vardı; mühendisti. Çok da başarılıydı işinde…Çevresi tarafından da sevilen ve takdir edilen bir insandı. Eğer kendini ve şahsî menfaatini düşünseydi çok daha iyi yerlere gelebilirdi. Fakat O, kendini bu milletin huzur ve refahı için davasına adadı. Geleceğimizin teminatı olan çocuklar ve gençler için çırpındı durdu. Sazını ve sözünü bu yolda kullandı. Bu yüzden pek çok eza ve cefaya kol kanat gerdi. O yıllarda adeta bir kan gölüydü memleket…Böyle bir ortamda bencil davranarak kendi istikbalini düşünmek onun gibi engin gönüllü bir şahsiyete yakışmazdı. O da kendine yakışanı yaptı. Hayatını Türk milliyetçiliğine vakfetti. Çok çileler çekti. Kendisi gibi düşünmeyen kesimlerin nefretini kazansa da doğru bildiği yolda dimdik yürüdü. Zorluklar ve engeller çığ gibi üzerine geliyordu. Fakat ümidini kaybetmedi hiç…Bunu şu şiirinde açıkça görebiliriz:
“Ne karanlık ne işkence / Güneş doğar biter gece
Çözülecek her bilmece / Sabret gülüm çok az kaldı”
Tarihe meraklıydı Garib Ozan…Kendi tarihini bilmeyenlerin gelecekteki tarihlerini başkalarının yazacağına inanırdı. Tarih şuurunun gençlere kazandırılmasının mücadelesini vermiştir. Çünkü malumdur ki geçmişini bilmeyen geleceğine yön veremez. Bunun acılarını yıllarca çekti bu memleket…
Çok genç yaşta aramızdan ayrıldı Mehmet Sait Şimdi, nam-ı diğer Garib Ozan…Allah sevdiği kullarını çabuk alıyor yanına…Onların daha da üzülmesini, çilelerle ezilmesini istemiyor herhalde…Kim bilir?
Bu kadar sıkıntıya göğüs geren rahmetli Garib Ozan’ı çok çabuk unuttu onun dava arkadaşları…Maalesef bu ülkemizin aydınlarının kaderi…Toplumda iz bırakan bir kişinin ölümüyle beraber methiyeler peşpeşe gelir. Fakat toprağı henüz kurumadan unutulur gider. Vefayı bir semt adı ve o semtin bozası olarak sanarız.Vefa asil bir histir. Vicdan sahibi olan bizler, ömrünü davası için feda eden bu gibi şahsiyet abidelerini gönlümüzde yaşatmalıyız. Onları gelecek nesillere model şahsiyetler olarak sunmalıyız. Sözlerimi Garib Ozan’ın M.Kemal Atatürk, Mehmet Akif Ersoy ve Nihal Atsız gibi şahsiyetlere ithafen yazmış olduğu “Onlar Işıktılar” adlı güzel şiirinin ilk dörtlüğüyle noktalamak istiyorum…Ve diyorum ki muhterem Garib Ozan sen de onlar gibi ışıktın. Sen göçtükten sonra gönül dünyamızdan bir yıldız kaydı. Allah rahmet ve mağfiret eylesin. Ruhun şâd olsun:
“Onlar Işıktılar sönmeden yanan / Vakit geldi birer birer söndüler
Akşam gittikleri yerler ışırdı / Sabah geldikleri yere döndüler”
E-mektup: mnihatmalkoc@hotmail.com
] ]