"Küle değil, ateşe üflemelidir." -Divanü Lügat-it Türk, Savlar |
|
||||||||||
|
-I- Pencere özler miydi beni.. ya da penceremden görünen kareler.. şu üç beş tane yıldızın göz kırpışlarını anlayanda olmazdı ya.. ‘kalandır terk eden.. ‘ demişti murathan mungan.. yatağım kime sarılıp uyuyacaktı.. benden sonra kimin sancılarıyla uyanacaktı.. ya da asılı kalacaktı geçmek bilmeyen zamana.. ismim denilmeyecekti içinde odamın.. ışıkları kimse benim gibi beklemeyecekti törenle.. ve tek tek yanışlarına selam durmayacaktı benim yüreğim gibi birileri.. yalnızlıktan canı sıkılan duvarlarla kim oynayacaktı ışık oyunlarını.. kalan odamdı.. terk eden ben.. böyleydi işte.. bu kadardı.. SONRA SUSTULAR GİRDİ ARAYA.. SUS OLMALAR.. zamana sığamamalar.. kim sustu.. ne sustu bilinmedi hiçbir zaman.. ama susuldu.. beklide susturuldu.. zaman bile.. Kim bilebilir ki.. ? Hasta haneyi köşelere böldüm.. köşeleri bucaklara.. bucaklarda buldum dünyaları.. dünyaların üzerine kurdum küçük yaşamları.. duvarlar aletlerden daha sıcak.. daha çok dinliyorlar adamı.. kelebeklerin ucuşlarında tadılan kanat sesleri.. üç gün değil mi? Gitmek yazgıya yazılı..kalmak niçindir ki? Kalanı da sevmeli.. gitmeyi de.. tamamlamak değil mi bir bütünü..? Çelişkili saatler.. yorgun, telaşlı.. ne çok öyküm vardı.. uykusunda bölük pörçük kalıntılar taşıyan.. yağmuru da, rüzgarı da, bulutu da unutan.. talaşlı günlerim var.. ne olacağıma dair.. Gözleri kırgın bakar saatlerin.. düşleri yorgun.. zaman; yüreğine yenik hayatın.. bir gün bitecek.. biteceklerde biz bitmeyecek.. üzülmemeyi unutan telaşsız bir gün diliyor satırlarım.. yorgunluğum artsa da tükenmiyor.. tüketiyor.. gözleri gülüyor ellerimin.. 7 aralık 05.. 15.03 bir hastahane saatinde.. yorgundum.. susmuştum.. kime baksam gözlerim kanardı.. bir adım vardı.. sevmek kadar uzun.. soluklar sayılıdır.. her oda kendi içinde bir dünya.. kadın gülümsemişti; acıma mı.. sancıma mı.. bana mı, bilmem.. ama iyi gelmişti herkes esirgerken bir tutam tebessümü.. zor saatlerdi.. yaşamak neydi.. sevda bir uzun ayrılık türküsü değil miydi?.. şimdi iyi olma zamanı.. şimdi yolu tutma zamanı.. koşma zamanı.. öteler hiç bırakmadı.. -II- Küçük kız ‘azıcık ağlayabilir miyim ?’ diye sordu annesine.. hüngür hüngürdü oysa; az önce ellerinden kurtulduğu hemşirelere bakarken.. ‘ağlarsan daha çok acır’ dedi annesi.. küçük kızda ‘azıcık ağlayabilir mirim?’ dedi… ‘azıcık anne’.. Bir diğeri donuk gözlerle bakıyordu merdivene.. biri mi gelecekti acaba.. biri gelip yarasından mı tutacaktı yüreğini.. bakıyordu ve ben çok merak ediyordum gördüklerini.. Pencerelerini hiç saymadım; birbirine benziyordu hepsi.. bakmasını bilmeyen hep aynı görüyordu.. ve hep aynıydı kendi içine sığmayan sağlıklı yanı.. diyordu özgür ölmek varken.. ölüme özgür gitmek varken.. Kadının ağladığını gördüm, sorsam dedim, kızar mıydı bana.. ? çünkü kızmıştı insanlara.. insan sandıklarına… evet insanlar sandıktı.. kimi boş.. kimi dolu.. gittim gözlerimle dedim ‘geçecek bunlarda..’ Bir kez yağmıştı yağmur.. ve uzakta bir ağaç; rüzgar hep onun yanında eserdi, kıskanırdı onu diğer ağaçlar.. ben duyardım şarkı söylediğini.. bana gülümse derdi bir de.. ‘gülümse’.. bazen çok güldürürdü de.. Ve saat; en geçmek bilmeyen şey.. en yaramaz ve en uysal.. en suçlu ve en suçsuz.. saat; bazen armağan bırakan baş ucuna iki el.. bazen yalnızlıktan, sessizlikten çıldırtan.. saat; dilim dilim yapan insanı.. Ve kuşlar.. ucuşları özgürlük kokan.. kuşlar gökyüzünün sahipleri.. gecenin sahibide ışıklar.. akşamüzeri göz kırparlar.. nereye gitseniz geceye hakimdirler.. Yorgundu; yorulmuştu.. gerçeği saklıyordu gelinin’den.. zor yürüyordu gelin’i.. dilinde iki cümle; ‘bir yemek yesem, bir de yürüyebilsem’.. yanlış ilaç tedavisi.. ve zor bir hastalık. Anneydi.. gelindi.. kadındı.. gözleri gülse de anlardım elleri ve ayakları ağlardı.. ama yine de inadına, inadına yaşardı.. Oda arkadaşlıkları.. hiç tanımadığın, bilmediğin birinin elinden tutmak, kalkarken yatağından.. acısında acımak..belki de görsen bir yerde dönüp bakamayacağın kadar yabancı bir hikayede “en” tanıdık olmak.. ağlamak onun yaralarına ve gülmek iyi olduğunda.. Gözleri yorgun bakıyordu.. kim bilir neleri feda etmişti.. onun için neler feda edilmişti.. yüreği tutuyordu onu ayakta.. ellerine ve beynine güvenmiyordu.. kaç ölüm.. kaç doğum.. her birinde yeniden doğması ve ölmesi.. kendi yaralarını unutması o bakışların içinde.. Ve kokusu.. insanın her yerine sinen.. ağır.. yaşamayan bir koku.. yaşattığı sanılan.. oysa en güzeli bir tebessümdü ilaçların.. yürek güçlü olmalıydı.. insan yüreğinden tutunuyordu yaşama.. İnsanı yaşamak mı büyütüyordu, zaman mı.. yoksa zamanı yaşamak mı? Her saat dilimi.. her nefes bir yaş daha.. ölmek ve dirilmek oluyor gerisi.. ve yeniden uyanmak güne.. yani yenisi.. insan tutunuyor bir şeylere.. birilerine.. yada geliyor birisi tutuyor yüreğin en güzel yerinden.. sebepler göz kırpıyor zaman aralığından.. gülümsüyor.. gülümsetiyor.. ve veda ediyorum tüm karelerine.. bir şarkı eşliğinde ‘başımıza gelen bütün bu şeyler, dünyada olmamaktan daha iyi’ .. olur biter diyordu şarkı.. ve olup bitiyordu..
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © asivemavi36, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |