Özgür insan, denizi daima seveceksin. -Baudelaire |
|
||||||||||
|
Türkmenlerin dînî yapısına bakıldığında, Şii ve Sünnî iki ana grup ve Musevi – Hıristiyan** azınlıklardan oluştuğu görülmektedir. Türkmeneli, tarih boyunca hep hoşgörünün örneğini teşkil etmiştir. Öyle ki geçmiş yazılarımızda dile getirdiğimiz gibi bölgeye örnek olacak bir ahenk içinde asırlar boyunca hep yan yana yaşamışlardır. Çünkü militarist bir din anlayışı Türkmenlerin felsefesine aykırı olduğu gibi genetik kodlamasında da yeri yoktur. Dînî farklılaşmanın başlangıcı Sünnî (!) Saddam rejimi uygulamasıyla başlamıştır. Şii kardeşlerimiz, bu dönemde millî gerekçelerin yanısıra, mezhebî farklılaşmadan dolayı zorunlu göç ve katliamlara maruz kalmışlardır. Bu uygulama şii kardeşlerimizin acısını ikiye katlamış, kendilerini diğer Sünni kardeşlerden farklı muameleye tabii tutuldukları izlenimi vermiştir. Böylece Şii Türkmenlerin siyasi bakış açısını etkileyerek Şii Türkmen partisi doğmasına neden olmuştur. Bu sayede Türkmen siyasetine yeni renk yeni boyut kazandırılmıştır (!). Aynı zamanda, bölgedeki Sünnî akımlardan etkilenen ve siyasal İslam projelerini takip ederek, olaylara Sünnî bir perspektif ile yaklaşan parti oluşmuştur. Saddam rejimi ise Irak’ta, ambargodan yararlanarak, ülke içinde dinî atıflara önem vermiş, dahası anti Batı - siyasal İslam zeminine koşulları hazırlamıştır. Din her zaman en etkili istismar araçlarından birisidir. Türkmen siyasi tarihini incelediğimizde bu iki akımın çok yeni ve yükselmekte olduğunu hemen fark ederiz. Baas partisinin din politikalarını incelediğimizde din ve mezhep ayrışmalarının bu kadar belirgin hale gelmesini normal bir sonuç olduğu görülür. Eğitim oranının düşüşü, güvenli bir ortamın olmayışı, anti-batı söylemlerin yaygınlaşması ve İslâm adı altında geniş ölçüde terör baskısı vb. koşullar toplumu dinde teselli ve çözüm bulma noktasına getirmiştir. Din bireysel vicdan gereksimlerinden çıkartılıp toplumsal politika hâline getirilmiştir. Bunun yanısıra politik baskı aracı olarak tanımlanması da mümkün. Düşünceyi din adına vesayet altına almak, terör saçan bazı parti milislerin işi haline gelmiştir! Artık her şeyin çözümü İslam’da! sık duyduğum cümlelerden biri haline gelmiştir ancak temel soruyu nedense kimse sormamaktadır. Ama hangi İslâm? Bu soruyu sorduğumuz takdirde cevap hazır: kendi (cevap verenin) İslâm anlayışları! Olacak. Değerli arkadaşlar, ben “Hangi İslâm?” sorusunu parti veya akım anlamında değil majör anlamında soruyorum. Başka şekilde ifade edecek olursam, bu soruyla “ İslamın dini bir yönetim biçimi olmadığını daha çok birey-tanrıyı ilgilendiren bir alanı kapladığını söylüyorum”. İslâm dini özü itibariyle bir etik ve tevhit karışımı bir dindir. Allah’ın tek tanrı olduğuna ve onunla ilgili ibadet ve Tevrat-Zebur – İncil’de geldiği gibi bireyin ahlâkıyla ilgili hükümler. Hattâ, başka dinlerden farklı olarak Tanrıyla- birey arasına hiçbir varlığı sokmayarak direk bir ilişki söz konusu. Ancak maalesef İslami coğrafyada genellikle konuşulan bir çok şey yapılmıyor ve daha beteri uygulanmıyor! Pekalâ Birey-Tanrı arasına derviş, imam, türbe ve ağaçları sokuyorlar ve genelde de bunlar ölü oluyorlar! Din üzerinden siyaset yapmak kadar avantajlı bir şey yoktur hakikaten! Çünkü yapılan çabalar sonucu hedef başarıldığı takdirde liderlere övgü yağılacak, başarılmadığı takdirde her halükârda sebebi Siyonist güçler olacaktır! Yâni sıfır kayıp. Kayıp ettiğiniz takdirde, Tanrı katında kazanmış olacaksınız. Böylece, başarısızlık nedenini araştırma gibi bir gayrete girmek abesle iştigal olur! Konuya tekrar dönelim. Türkmen sahasında dinî partilerin tezahürü milli siyasetin başarısızlığına yüklemek mümkün. Öyle ya, doğa boşluk kabul etmez. Milli politika oluşumunda akıl yerine duygu, duygu yerine ise din oturmuştur! Burada eleştirdiğim nokta: İslam dininin özüne yönelik değil, İslâmi söylem adı altında meydana çıkan, çıkar amaçlı ideolojik akımlardır. Türkmen toplumunu bu gibi sapkın anlayışlardan korumak her namuslu Türkmen'in uğraşısı haline gelmelidir. Temelde şu soruya cevap aramamız gerekir: Global anlamda büyüyen teröre, Türkmen insanını malzeme haline getirmek veya terör uzantısı haline getirmemiz ne kadar doğrudur? Dünyada teröre karşı mücadele sürmektedir. Irak’ta ise terörün doruğuna varılmıştır. Irak’ta Terörün varlığını sürdürmesi için insan malzemesi ve uygun koşulları hazırlayan toplumsal kesitlere bağlıdır. Türkmen toplumunda bazı kesimler teröristlere destekleyici mahiyette beyanlar vermesi toplum açısından çok zararlıdır. Kabaca Toplumu iki yönden tehlikeye sokar. Birincisi, Toplumun en dinamik ve fedakar kesimini üretici pozisyondan çıkarıp Teröre malzeme haline getirmek (canlı bomba). Örneğin, bir siyasi irade belirli gencin toplum için faydalı hale getirmektense teröre hizmet etmeye azmettirmek ne kadar talihsiz bir olaydır? İkincisi ise, Toplumun bir çok kesimini terörle mücadele operasyonlarına (Askerî ve Psikolojik harekât) maruz olmalarına neden olunur. Bu sadece fiziksel anlamda değil, sosyo – ekonomik anlamda büyük kayıplara neden olacak bir olgudur. Toparlarsak, Türkmen Toplumunu temsil eden taraf/lar Din konusunda temkinli yaklaşmalı, dini akım veya kuruluşlarla yapılan veyahut yapılacak olan işbirliği niteliğine dikkat edilmeli. Toplumsal tabana dikkat edilmeli. Bir işbirliği döneminde kendi tabanına başka ideolojilerin propagandasını yapmanın çok kötü sonuçlara neden olacağını unutulmamalıdır. Özellikle akıl değil, duygunun hâkim olduğu politikaların da! --------------- * Burada araç ve kalıntılardan bahis edilen şey: Eski Sovyetler birliğinin yıkılmasında rol alan yeşil kuşak dediğimiz ( Afganistan ve Çeçenistan’da kullanılan ) İslâmi militanlar ve günümüzde kitle imha silahları üretiminde bilgi ve malzeme kara borsası yaratan Sovyet silah mafyası.bunun yansıra yine Sovyet Rusya sının stalinist militan ideolojisinden beslenen anti-demokratik askeri rejimlerdir ( Eski Irak – Suriye- Libya- K.Kore- Küba...vb.). ** Türkmeneli dediğimiz bölgede yaşayan Tüm din ve millet grubuna Türkmen diyorum.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © cetinbayatli, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |