..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Ben bir öğretmen değil, bir uyandırıcıyım. -Robert Frost
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yüzleşme > Levent Saral




15 Eylül 2006
Bazı Akşamları Olmalı İnsanın  
Levent Saral
Boş bir cüzdan kadar fakir, kevgir delikleri kadar da sızdırır olmalı kirpikler !


:CDEE:
Yaşama savaşı içinde caddelerden ayaklarına bulaşmış yorgunlukları bir kenara bırakıp, yüksek apartmanların en son katında ki yalnızlıklar kadar kapanık, ışıkları sönmüş, yalnızlığında rüzgarın homurdanmasına aldırmadan kapısı açılmayan bir evin içinde tek başına kalabilmeli.

Boş bir cüzdan kadar fakir, kevgir delikleri kadar da sızdırır olmalı kirpikler ! paketinde kalan son dal sigarayı içememe sabrı nasılsa, bir anlık da olsa kendine gecenin muhteşem Hitler’i diyebilmeli.

Kıyabilmeli içinde beslediği kendinden türemeyen soylara..ve ateş yakmalı bodur bir mum tepesinde..alışabilmeli küçük alevlerin nasıl da kocaman gölgelere dönüştüğüne.

… şöyle kıyısını köşeni arayıp, bulup bir şeyler çıkardığı ve onları güzelce kotarıp masaya yatırdığı / bazı akşamları..! olabilmeli insanın.

….pek aklı ermese de içinin kıvrılmış diz kapaklarına yaslanan yüzünü şamarlayıp, sonra da dönüp aynaya bakabilmeli !!

Benim de oldu böyle akşamlarım../ ben de geceyi bıçakladım ve ben de denize en az senin kadar yakınım..! ve biliyorum mavi özgürlüktür, okyanuslar kadar!

Sevdanın ve aşkın bir çiklet çiğneme süresi kadar olan anlamının da kapımı çaldığı işte o akşamlardan birindeyim..!..ilim öğrenmenin yolunun okumak, çalışmak, sabretmek, araştırmak olduğunu biliyorum artık.

Sevmenin de ilim olduğunu düşünüyorum..! baba veya anne olunca insan çocuğunun gözlerinde okuyor bu gerçeği. En az onlar kadar güzel bakabilmeliyiz, onlar kadar yerimizden fırlayıp asılı kalabilmeliyiz bir gerdan da, sınıflandırmadan çoğul yaşayabilmektir sevda ve fenomen bir yapıda eğreti duran yalnızlık olmamalı…en az bir atın yelesi kadar dalgalanan, yine yeniden filizlenebilen bahar dalı olabilmeli.

Geriye bakabilme cesaretidir ileriyi görebilmenin bilgeliği. Geçmişimizde gördüğümüz ufak kırıntılar kadar geleceğimizdeki kocaman kayaları da görme yetisidir, yaşama dair, aşk ve sevdaya dair kelimeleri yan yana getirip şiirsel bir notanın koynunda uyuma gerçeği.

Aslında anlama isteğimize yaklaşan belirgin bir fırtınanın habercisidir, bildiklerimizin beynimizde yaptığı dar alandaki kısa paslaşmalar.Firara yeltenen asıl gerçeklerimizi bir kaçak olarak ortalıkta dolaştırmama baskısıdır duygularımıza uyguladığımız sıkı yönetim.

Korku, kör bir kurşunun değeceği yerin neresi olduğunu düşünmek değil, hangi namludan çıktığını öğrenebilmektir ve bu korkudan peydahlanan gerçek yanımızın isyanı, asileşmesi, bedenimize hükmedercesine aleni yangınlar çıkarması, el ayak titremelerinin baş edebileceği tepkimeler değildir.

Yanlış görüntüler oturmuş olabilir retinamıza. Pusulasız gemileri kıvrılan bir rotadan sakin limanlara yanaştırmak, dalga sırtında ne kadar sürüklendiğinizi hesaplamaktan geçer.

Akıntılara karşı kürek çekmek ise karaya oturacağız zamanı geciktiren boş bir uğraştır. Hayatın her karesinde olduğu gibi, rüzgarı iyi kullanma sadece yel değirmenlerini döndürmeye yaramıyor. Bazen saçlarınıza da hak ettiği onuru yaşatmalısınız.

Yaşamın içinde saklı giz, sabun köpüklerinde dans eden ışık huzmeleri kadar canlı ve bir o kadar da kısa sürelidir. Bundan alacağınız tat, yanaştığınız limanda ayağınızı atar atmaz elinizi tutan bir ikinci elin sıcaklığını hissettiğiniz süreye denktir. Asıl meziyet, o limandan kimlerin geçip gittiğini sorgulamak değil, o an kimin elini tuttuğunuzdur. Hayat artı ve eksilerin amansız savaşıdır!!

Bazı akşamları olmalı insanın!!

Gün dudaklarını devirmeden geceye, minarelerden duyulan notalı sözleri insan yanına söylediği şarkılara aliterasyon yaparak, var olma sebebini ve var olmasının sırtına yüklediği sorululukları, yaratılış gerçeğine ters düşen aynalardaki görüntüleri, sevme ile imanın aslında aynı şey olduğunu, maddesel inançların insanoğlunu sürüklediği boşluğu ve tamahkar dürtülerin utanç verici aldatışlara yazdığı senaryoları düşünebilmeli.

Ancak seven bir insanın itikadının belli bir anlamla örtüşebileceğini, sevilenin ise sadece nasiplenebileceğini benimsemeli. Böylece yılların pırasa yaprağına benzemediğini anlayabilir, yaşamla olan kavgamızda orta yol bulabilir, akşamların sadece uyumak için olmadığı gerçeğini de kavramış oluruz….zamanın kalbinin bizden daha hızlı attığını unutmadan ama!!!

Sorgulayıcı yanımızı her alanda kullanmak yaşamı anlamlı kılan en doğal davranıştır. Tek taraflı bir bencilliğe düşmeden kendimizi de sorgulama, davranış kritiğimizi kontrol altında tutmanın sağlamasıdır.

Evindeki çiçeklere su verip bahçeye çöp atmak / elde edebildiklerimizi sevme anlamına gelen hayli egoist ve kendiyle barışık olmayan insanların yapabileceği basit hatalardan biridir. Unutmayın ki pişmanlıklarda bu basit hataların toplamını oluşturan şeceredir.

İnsan ömrünün tamamı yüreğindeki kalıba dökülmüştür. Yüzünüzdeki tebessüm, bakışlarınızdaki şefkat, acıma, merhamet ve sevebilme hislerinin beslendiği en önemli nehir yüreğinizdir.

Damarlarınıza pompalanan kanda ki asil yaratılış genleri, beyninize düşünce, kulaklarınıza duyma, bilincinize anlama, burnunuza algılama, gözlerinize görme, ellerinize dokunma yetisi aşılar.

Çocuğunuza sarıldığınızda kendi kokunuzu ve sevdiğinize sarıldığınızda da aynı kokuyu duyuyorsanız, ne kadar büyük bir hazla içinize çekiyorsanız işte o kadar insansınız.

İnsan ömründeki duraklar bir otobüs yolculuğundaki molalara benzemez. Her yolcu her molada daha dingin çıkarken yolculuğa, her insan her durakta daha yorgundur. Bu yorgunluğun adını ne koyarsanız koyun ama asla bir başka durakta bekleyene yüklenecek sorumluluk değildir…veya hayıflanacak, umutla yol bekleyen özlemin, hasretin, gözlerine çekilecek bir perde hiç değildir.

Sevmenin bütün bir hayatı temsil ettiği yolda, ardımızda bıraktığımız duraklara takılmadan bir sonra ki durağa zamanında yetişebilme maratonudur hayat…ki finali meçhul, belki hemen, belki yarın, belki de hiç!!

Yani her yorgun düştüğümüzde ‘’boş ver’’ kelimesini umarsızca savurduğumuz, kendimizden kaçış yöntemi kadar da boş değildir hayat../ iki ayak üstünde duran, düşünebilen, anlayan, anlatan, yorumlayan, sorgulayan, gören yaratıklar için, kendi ‘’boş’’ luğunu ortaya döken talihsiz bir söylemdir aslında!!

Yaşam ve gerçekler boş değil, boş olan bu söylemi diline yakıştıran beyinlerdir !! her dilde, dinde, renkte ve her alanda hayat, başaracağım diyenlerin yanında, ‘’ama’’ ve ‘’acaba’’ ikilemleriyle boğuşanların çok uzağındadır. Onurlu yaşamak ve bu yaşamın içine asil bir tek sevda sığdırmak, beyaz gelinliğe bağlanmış kırmızı kuşağın manasına denktir.

İnsan döşüne inen her yumruk kalbin daha hızlı atmasını sağlar../ o zaman durmak niye..kalp atışlarımıza ayak uydurmak koşmamız gerektiğinin bir işareti değil midir? Unutmayın yürüyen hiçbir yarışı kazanamaz!! Mutlaka bir koşan vardır!



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yüzleşme kümesinde bulunan diğer yazıları...
Her Gün Yarındır Aslında
Bu Sen Misin!
Küçük Kız
Merhaba - II - (Benden Size Zarar Gelmez)
Beni Sana Satıyorum!
Siz mi Bizsiniz Yoksa Biz mi Siz?
Merhaba - I - (Benden Size Zarar Gelmez)
Merhaba - Son - (Benden Size Zarar Gelmez)
221'inci Mektup
Bana Bir Türkü Çalsana

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Sen Yinede Seviyorum de Gülüm...
Arayan Olursa Sendeyim
Kelimeleri Kirleten Bir Mektup Gibi
Gelseydin Bilirdin Elbet
Şizofrenik Travmalar
İstanbul Senin Olsun / Martılar Benim!
Aşkı Yaşamakta Değil Mesele / Satmamakta Bütün Mesele
Yanlış Çiçek Yanlış Saksı
Gel Bul Beni
Öleceğim Uğrunda

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Sevdim mi Dedin..! [Şiir]
Yerden Kaldır Yüzümü [Şiir]
Aşk Mı..? [Şiir]
Mavi Yüzünden Düşer Ömrüm [Şiir]
Binlerce (Seni Seviyorum) Borcum Vardı Sana! [Şiir]
Bitecek Elbet [Şiir]
Hayat Bazen O Gündür [Şiir]
Sen Benden Hiç Gitmedin [Şiir]
Yürek Ayarı [Şiir]
Kimse Yutkunduğu Çığlığa Sahip Değildir [Şiir]


Levent Saral kimdir?

Sakin bir sahil kentinde doğrularını arayan biri

Etkilendiği Yazarlar:
............


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Levent Saral, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.