Yaşam ciddi, sanat neşelidir. -Schiller |
|
||||||||||
|
Psikolojik harbin gereklerini başarıyla yerine getirmeye çalışan bölücü çevreler bütün Karadeniz’i “Laz” olarak göstermeye çalışmaktadır. Gazetelerde, televizyonlarda Karadenizlilerden bahsedilirken hep “Lazlık” ön plâna çıkarılıyor. Bu propagandaya inanan bazı Karadenizli Türkler de kendilerini “Laz” olarak adlandırmaya başlıyorlar. Yurdun diğer yörelerinde de etkisini gösteren bu olgu, diğer bölge Türklerinin de Karadenizlileri “Laz” sanmalarına neden oluyor. Bu süreç öyle rahat ve sessizce işliyor ki, ileride karşımıza hiç yoktan bir bölücülük davası daha çıkabilir. Pontosçuluk ve Lazlık propagandalarını doğru tahlil edebilmek için Karadeniz’in etnik yapısını bilmek gerekir. Bu değerlendirmeye Lazlarla başlayalım.. “Laz” sözcüğü birçok kişi tarafından “Dadaş”, “Gakkoş” gibi yöresel bir unvan olarak kullanılsa da aslında etnik bir topluluğun adıdır. Karadenizlilerin çok küçük bir bölümünü oluşturan Lazlar, Türk olmayıp Gürcü kökenli bir toplulukturlar. Kafkasya’dan Doğu Karadeniz’e göç ettikten sonra bölgedeki Rumlarla fazlaca karışmışlar ve Kafkasyalı-Rum kırması bir etnik grup hâline gelmişlerdir. Dilleri de aslen Svanca, Gürcüce ve Megrelce’nin de dahil olduğu Güney Kafkas Dil Ailesi’ne mensuptur. Ancak Lazca zaman içerisinde Rumca ile bütünleşme göstermiş ve Lazların kendileri gibi dilleri de Gürcü-Rum kırması bir hâle gelmiştir. Lazlar günümüzde Rize il sınırı içerisinden Gürcistan hududuna kadar uzanan alandaki Pazar, Ardeşen, Fındıklı, Arhavi ve Hopa ilçelerinde yaşarlar. Ancak toplam nüfuslarının azlığı nedeni ile Türkiye’nin hiçbir ilinde hatta ilçesinde çoğunluğu sağlayamamışlardır. Laz nüfusu kesin olarak tespit edilmemiş olsa da Türkiye’de ortalama elli bin Laz olduğunu söylemek mümkündür. Hâl böyle iken milyonlarca kişiyi barındıran Karadeniz’in tamamının yahut büyük kısmının Laz olduğunu iddia etmek bir saçmalıktan ibarettir. Karadeniz’de yerleşmiş bulunan bir diğer azınlık da Gürcülerdir. Kavgacı kişiler olarak bilinen Gürcüler yaklaşık kırk binlik bir nüfusa sahiptirler. Lazlar gibi Rize-Artvin-Gürcistan arasında yaşarlar. Karadeniz’deki Rum varlığı ise sanılandan çok daha azdır. Karadeniz’in Türkleştirilmesi süreci kendisini “Karadeniz’in Rumlardan arındırılması” olarak da göstermiş ve buna bağlı olarak Rumlar giderek azalmışlardır. Buna tipik bir örnek olarak 1828’den sonra iki binden fazla Rum ailesinin kısa süreli Rus işgâline sevinerek zihniyetlerini açığa vurdukları için Doğu Karadeniz’den sürülmesini gösterebiliriz. Millî mücadele döneminde Topal Osman Ağa’nın Pontos çetecilerine karşı sert ve yürekli mücadelesi ve daha sonraki nüfus mübadelesi de nüfus dengesi üzerinde etkili olmuş, 500 yıl boyunca Türk göçleri alan Karadeniz bölgesi tam mânâsıyla Türkleşmiştir. Çok eski devirlerden beri Saka, Apar, Tatar, Kıpçak, Peçenek ve Hazar Türklerinin saldırısına uğrayan Doğu Karadeniz, bu saldırılar sırasında Türklerce iskân edilmeye başlamıştır. 1461’de Fatih Sultan Mehmet Han tarafından Rum Pontos İmparatorluğu olarak adlandırılan Komnenos Devleti’ne son verilip Trabzon fethedilince bu yöreye yoğun Türk göçleri başlamıştır. Amasya, Niksar, Bafra, Osmancık, İskilip, Tokat, Merzifon, Turhal, Zile gibi Türk yerleşimlerinden Trabzon, Giresun ve civarına göçler olmuştur. Oğuzların en savaşçı boyu olarak bilinen Çepnilerin ve Bayındırların da bu yöreye yerleştirilmesi ile Türkleştirme faaliyetleri güç kazanmıştır. Bu tarihten sonra Çepniler ve diğer Karadeniz Türkleri, her türlü ayaklanmaya karşı devletin yanında yer almışlardır. Karadeniz bölgesinin yüzyıllar süren Türkleşme süreci bilinirken bütün Karadenizlilerin “Laz”, “Rum” vb. küçük etnik grupların adıyla anılması elbette gerçeği yansıtmamaktadır. Bu adlandırmanın ardında başka amaçlar vardır. Yunanlıların eskiden beri sahip olduğu Pontos’u diriltme hülyası diğer Batılıların Türkiye’yi saf dışı etme arzusu ile birleşince Karadeniz üzerinde, özellikle de Doğu Karadeniz üzerine oyunlar oynamak Türk düşmanları için vazgeçilmez hâle gelmiştir. Ancak bu oyunlar Güneydoğu Anadolu’daki kurallarla oynanamazdı. Çünkü Güneydoğu Anadolu’da kürtlerin önemli bir nüfusa sahip bulunmasına karşılık Karadeniz’in büyük çoğunluğu Türk idi. Karadeniz halkını devlete karşı kışkırtmak hiç de kolay olmayacaktı çünkü devlet kendi devletleriydi. Şu hâlde farklı bir yola başvuracaklardı. Bunun çözümünü de psikolojik harp taktikleri içerisinde buldular ve her türlü propaganda aracını kullanarak Karadenizlilerin “Laz” olarak adlandırılmasını sağladılar. Hâlen dahi uğraşları bu adlandırmanın yaygınlaşması üzerinedir. Bundan başka gönderdikleri misyonerlerle halka “Siz Türk değilsiniz Müslümanlaşmış Rum’sunuz, Laz’sınız.” şeklinde propaganda yapmaya çalışmaktadırlar. Bu uğraşların sonunda amaçları Karadeniz’i Türkiye’den ayırmak, ya da en azından Türkiye’nin başını uzun müddet yeni bir dertle ağrıtmaktır. Harp konusunda bir efsane olan biz Türkler, artık psikolojik harp alanında kendimizi korumayı da başarmalıyız. Düşmanlarımızın amaçlarına ulaşmalarını engellemek istiyorsak, bunu her alanda mücadele ederek başarmamız gerektiğini bilmeliyiz. Bu sebeple hiçbir Türk, Karadenizli soydaşlarını “Laz” olmakla itham etmemelidir. Espri amaçlı dahi olsa, gayri ciddî dahi olsa Türklerin “Laz” olarak adlandırılmasını engellemek şart olmuştur. Karadenizli soydaşlarımız da kendilerinin Laz değil Türk oğlu Türk olduğunu bilmeli ve yöresel bir unvan olarak dahi “Laz” sözcüğü dillerinden silmelidirler. Artık, tarih boyu devletinin yanında yer alan Karadeniz Türklerinin, Millî Mücadele sırasında Giresun Müdafaa-i Milliye Reisi Topal Osman Ağa’nın tepelediği Rum çetecilerin bulunduğu salonun duvarına yazdığı gibi haykırmalarının vakti gelmiştir: “Vatana ihanet edenler yerlerde gördükleriniz gibi tepelenecektir.”
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Türk Şad Köktürk, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |