İçine koyabileceğin bir karanlığın olmadan, bir ışığın olamaz. -Arlo Guthrie |
|
||||||||||
|
Her insan farklı hissiyatların müntesibidir. Her yazılan muhtelif değerlerde ki kimi meramlar, muhakkak ki bir şeyler anlatmak içindir. Lakin telakkilerin açılımları o kadar değişkenliğe kapı aralamaktadır ki bu bakımdan da okuyan her insan, muhakkak ki yazanın mevcut halini mutlaka anlayacak diye bir şart bulunmamaktadır. Okuyan her ne diliyorsa ve neyi önceliyorsa bu yöne kanalize olacağından ibretin, letafetin ve nezaketin çoğu kez farkını kaçıracaktır. Korkulur ki bir şartlanmışlığın, fanatikliğin, taassubu yetin prangalarına sinesini, tahkikini ve şevkini teslim etmemiş olsun ve vicdanı diri bulunsun. Her insan bir başka âleme için kapı araladığından, fevkalade farklılığı bulunduğundan ve bizzat mükellefiyete muhatap olduğundan çok önemlidir ve oldukça değerlidir. Ne zaman ki bu hasletlere haiz bulunan insan, zatını ve ayalini mücehhez kılan en değerli hazinesi durumunda ki değerleri reddi miras addederse… Örfü ve kültürel alt yapıyı ve özellikle manasını tamamen dışlayan ve bir hakirliğin içinde nazar etmeye başladığı zamanlarda… Kendini amansız bir boşluğun ve ne denli temelsizliğin safhasında bulacaktır. Bu zaman diliminde mukallitlik aslolan olacağından, idrak ve izan yozlaşacağından, mazi ve ati buharlaşacağından ulvi gayeler yerini sekülerliğe terk edecektir. Bu yönde yapılan tercih öyle bir iletir ki, hükmü, tahakkümü ve mukayeseleri sadece tek bir amaç için seferber ederler. Kazanmak, kazananın yanında yer almak bir hayatı bu istikamette müdavim kılmak. Bir nevi ve daha sarih bir ifadeyle nefslerin köleliğine itibar ederek yaşamaya razı olmak ve bu uğurda gayret göstermektir. Bazen halime manidar gelen bir tabir vardır! “yalan dünya” diye Oysaki bizler tüm doğruları bu yalan dünyada öğrenmeye çalışırken bu hamiyetperver dünyaya da sitem gönderiyoruz bir şekilde. Onu yaratan bilinirken, nasıl bir görevle mücehhez kılındığı varit iken. Düşünmek ancak bilerek düşünmek ve neyi düşüneceğimizi bilmek latayiflerin, hale yansıyan akıbetin, mizan haşyetinde ki aksedanın gül esintilerinden zuhur eden arzı mekânın yalnızca ona ait olan rahmet kokusunu terennüm etmeliyiz. Bu minval üzerine hayatımızı şekillendirmeliyiz. Ezel ve ebet için nefeslenmeliyiz, kadrin, ahirin şevk veren hazzı için meşk edebilmeliyiz. Hamasetin ve enaniyetin girdabında nefeslenir isek işte o vakit hak getire. Mazlum; hakkı gasledilen elinden zorla alınan, çaresiz bırakılan feryadın zatıdır. Evveli âdemden beri, kıyametin son sahnelerine kadar da devam edecektir. Bu öğretinin sahibi tek önderim ve bir ümmeti olmaktan şeref duyduğum efendimdir, onun yolundan giderim ancak onun için nefes tüketirim. Onu en son olarak gönderen, şeref bahşeden, kâinatı onun için yarattığını söyleyen, geçmiş ümmetlerin hayatlarını hikâye eden, aşkın membaı güzelliğin dergâhı, faziletin perdahı, hakikatin kaynağı Cenabı Hak ve tekaddes hazretleridir. Zatımın hayat felsefesi, nizam gayesi, destur ilkesi ancak budur ve böyle kalacaktır. Mecburum, icbarım, hicranım, bu uğurda köleyim, bu yolun aşığıyım. Her kim ne derde ve ne söylerse bir canı insan olduğu için muhakkak ki dinlerim. Zatım için her ne söylerlerse elbette sabrederim çünkü mizanı önceleyenim. Nefs bakımından en hakir, en rezil ve en şirret birisi olduğumu muhakkak ki bilirim. Çıkarım adına, menfaatim uğruma ne kadar hadsiz olduğumun da bilincindeyim. Zaten bu bakımdan, öğrenmem açısından burada değil miyim ki? Her ne kadar bazen muvazenem bozulsa da elbette ki takdir hakkı sizlerindir. Dolayısıyla ütopiler, hayaller, bir maksada mebni için yaşanılmayanlardır. Kişiler kişiliklerinin el verdiği ölçüde, mana muhayyilesinde kaldığı müddetçe kendi melaliyle dalgalıdır. Kimi insan dalganın sesine, kimisi şevkine ve kimileride yalnızlığın iklimlerinde susuzluğa gark olmuş çaresizler misali. Hissi veren, ilga eden, sevgiyi tecellisiyle getiren membaa belli, her kim nasıl dilerse hissettiği ölçüde yaşayandır, anlayandır, manzara keyfiyetiyle bakandır. Sevgi ve saygılarımla BERAT KANDİLİNİZ mübarek olması dileklerimle.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mustafa CİLASUN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |