..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Sanatçı, toplumda uzun çalışma ve çabalardan sonra alnında ışığı ilk duyan insandır. -Atatürk
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > 21. YÜZYIL > nalan gök




12 Ekim 2007
21. Yüzyıl Savaşlarının Nedeni Su Olabilir Mi?1. Bölüm  
nalan gök
Pekii bu ülkeler bu kadar pervasız tutum takınırken sırtlarını nereye dayıyorlar, kimlerden destek alıyorlar acaba?


:CFBG:
Okuyanlar bilirler; küreselçölleşme konusuyla ilgili yazdığım yazımda çölleşmenin giderek artacağını, yağış miktarlarının düşeceğini, su kıtlığının kapıda olduğunu yazmıştım.Bu yazımda kapıdaki su kıtlığının ne gibi sonuçlara gebe olabileceğini elimden geldiğince anlatmak istiyorum.
Kuvvetle muhtemel çoğunuz Türkiye'nin su açısından zengin ( çünkü üç yanı denizlerle çevrili ve akarsularla örülü ) bir ülke olduğunu düşünüyorsunuzdur.Oysaki bu koca bir yalan.Hatta kuyruklu yalan.Şöyleki; uluslararası su komisyonunun kriterlerine göre bir ülkenin su zengini sayılabilmesi için kişi başına düşen yıllık su miktarı 10.000 m3 olmalıdır.Peki öyle mi?Değil.Türkiye'de kişi başına düşen yıllık su miktarı 1531 m3'tür.Aradaki farkın farkında olmamak mümkün mü?Aslında Türkiye su zengini değildir demek bile yeterli değil, su fakiri demek lazım.
Şimdi diyeceksiniz ki, bizim üç yanımız deniz ve onlarca akarsuyumuz var.Nasıl olur da su fakiri oluruz?Öyleyiz işte!Yalan mı söylüyoruz!...Sayın Süleyman Demirel iktidarda olsaydı muhtemelen şöyle derdi; " Suyunuz vardı da , biz mi içtik?"
Ancak dikkat edilmesi gereken nokta şu ki; suyun varlığı değil, akılcı kullanılması önemli.
Türkiye sınır komşularından daha yüksek bir rakıma sahip.Onlar ovaysa biz onlara göre yaylayız.Dolayısıyla ülkemizde doğan sular çoğunlukla bizde kalmıyor, akıp gidiyor başka ülkelere.Sınır aşan sulara sahibiz.Bu iyi bir şey mi pekii?Bence değil.Neden? Çünkü adamlara su verdiğimiz yetmiyor, bir de konuyla ilgili baş ağrısı çekiyoruz.Nasıl mı?
Sınır aşan sularımızdan en önemlileri Fırat ve Dicle...Suriye ve Irak ile zaman zaman gerginliğe varan sürtüşmelere neden olan iki nehir.Fırat 2800 km'lik akarsu yatağının 971 km' sini Türkiye sınırları içinde akıyor.Toplam uzunluğunun yaklaşık 1/3'ü yani.Fırat Türkiye sınırları içinde Murat Suyu, Karasu, Kahta Çayı, Tohma Çayı,Göksu, Nizip, sacır Suyu ile beslenir ve Suriye topraklarına girer.Burada ise yine Türkiye'den doğan Belh Suyu ve Habur Çayı ile birleşerek çoğalır, beslenir ve Irak'a girer.Irak'ta da Dicle ile birleşir ve Şattül Arap denilen yerde Basra Körfezi'ne dökülür.Fırat nehri sularının %89'u Türkiye kaynaklıdır.Buna rağmen Türkiye Fırat'ın sularının yalnızca % 35'ini kullanmaktadır.Türkiye Fırat için yukarı çığır ülkesidir, yani suyun kaynaklandığı ülke.Suriye ve Irak ise Aşağı çığır ülkesi, suyu kullanan ülke ve suyun sonlandığı ülke.
Dicle; Türkiye'de Maden, Dipni, Deve Geçidi, Ambar, Göksu, Aşağı Hanik,Kuruçay, Batman, Garzan,Botan ile beslenerek Cizre'den Irak topraklarına girer ve burada Yine Türkiye'den gelen Zap Suyu ve İran'dan gelen Küçük Zap ve Diyale sularıyla birleşerek büyür.Sonra da Fırat'la birleşir.Dicle'nin %51'i Türkiye'den, %39'u Irak'tan, %10'u da İran'dan beslenir.Yani Dicle'nin sularının da yarısından fazlası Türkiye'den kaynaklanır.Peki yarısını kullanmakta mıdır?Hayır. Neden ? Çünkü Fırat ve Dicle sınır aşan sular olduğu için kontrolü bizim elimizde değildir.Kontrolünü bırakın kullanırken büyük söz sahibi bile değiliz.Örneğin ikili anlaşmalara göre Suriye'ye 500 m3 su bırakmak zorundayız.Suyun miktarı azalsa da aşağı çığır ülkesine bırakacağın suyun miktarı değişmiyor.(Geçen yıl İran ikili anlaşmalara rağmen boru hattını kapatıp, benim bile ihtiyacımı karşılamıyor demişti.Kimse de çıkıp nasıl olur.İkili anlaşmalara göre, boru hattını kapatamazsın dememişti.)Türkiye Büyük kısmını oluşturduğu bu nehirlerin üzerinde yapacağı yatırımlar konusunda bile diğer ülkelere bilgi vermek, onay almak durumunda kalmaktadır.Her iki sınır komşumuz da suların kullanılması konusunda bariz olumsuz tutum içerisindedirler.Örneğin Suriye: Fırat ve Dicle ile verilen su miktarının artırılmasını talep etmekte ancak bedel vermek zahmetine girmek istememektedir.Asi nehri de Amik ovasını sulayan ve Suriye'de doğup Türkiye'de denize dökülen bir nehirdir.Suriye Asi üzerindeki kullanım hakkından sonuna kadar istifade etmekte ve Türkiye'ye neredeyse hiç su bırakmamaktadır.Peki, neden kimse Sen Asi'den su vermezsen ben de sana Fırat ve Dicle'den su vermem diyememektedir.Ben bilmiyorum.Biliyorsanız siz söyleyin.
Irak Dicle ve Fırat'ın birleştiği yerde GAP benzeri bir proje uygulamıştır.Onay almış mıdır? Hayır.Dicle'ye sulama kanalları yapmıştır.Onay almış mıdır? Hayır.
Pekii bu ülkeler bu kadar pervasız tutum takınırken sırtlarını nereye dayıyorlar, kimlerden destek alıyorlar acaba?Fırat ve Dicle Basra Körfezine akarak deniz suyunu tatlı suyla beslemektedir.Basra Körfezi'ne kıyısı olan ülkeler ise buraya kurdukları tesisler sayesinde deniz suyunu arıtıp içme suyu olarak kullanmaktadırlar.Deniz suyunu arıtıp kullanmak zaten pahalı br işlemdir.Hele bir de tatlı suları kesilirse bu arıtma işlemi daha da içinden çıkılmaz bir hale gelecektir.Bu durumda Türkiye bu iki nehrin sularını keserse Suriye ve Irak diğer Arap ülkelerini arkalarına alacaklarını düşünüyorlardır.Muhtemelen yanılmıyorlardır da.Tarih bu konuda bize Araplara güvenilmeyeceğini öğretmiştir



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın 21. yüzyil kümesinde bulunan diğer yazıları...
21. Yüzyıl Savaşlarının Nedeni Su Olabilir Mi?2. Bölüm

Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Sevgili Amerika
Türkiye'ye Verir Talkımı, Fransa Kırar Salkımı
Sabırtaşı mı?
Sayın Cevizoğlu ve Milletvekilliğine Adaylığı
Ahanda Buraya Yazıyorum
Millet Asillerinin Yemini
Bizim Askerimiz İsrailli Er Kadar Değerli Değil mi?

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Berfin'im [Şiir]
Adım Mayıs [Şiir]
Aşk Mevsimi [Şiir]
Meraklı Kelebek [Şiir]
Müsemma [Şiir]
Alışveriş [Şiir]
İntizar [Şiir]
Düşümde Sen [Şiir]
Kahramanıma [Şiir]
Aşka Davet [Şiir]


nalan gök kimdir?

Yazar değilim. Keşke. . . Sadece duygularımı paylaşmak istiyorum

Etkilendiği Yazarlar:
Doğan güneş, açan çiçek, yağan ya da yağmayan yağmur, yapraklarda ki çiğ tanesi, bir gülün kokusu,bir bebeğin dokunuşu,sıcak bir ekmeğin buğusu, akan suyun şırıltısı....


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © nalan gök, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.