"Leyla'nın işi naz ve işve; Mecnun'un gözü yaşı çeşme çeşme..." -Fuzuli (Leyla ile Mecnun) |
|
||||||||||
|
1.Hikaye Yaşanmış veya yaşanması mümkün olan olayların okuyucuyu haz verecek şekilde anlatıldığı kısa edebî yazılara hikaye (öykü) denir. Hikayelerde esas itibariyle bir asıl olay bulunur. Bazen bu asıl olayı tamamlayan yardımcı olaylara da rastlanır. Hikayelerde belli bir zaman diliminde ve sınırlı bir mekanda yaşanan olay (veya olaylar) anlatıldığı için çevrenin ve kahramanların tanıtımına pek yer verilmez. Manzum tarzda yazılan hikayeler de vardır. Mehmet Âkif ve Tevfik Fikret bu tarzın başarılı edipleri arasındadırlar. 2.Roman Yaşanmış veya yaşanması mümkün olan olayların yer ve zaman belirtilerek etraflıca anlatıldığı, uzun edebî yazılara roman denir. Hikayede tek olay bulunmasına karşılık romanda birbirine bağlı olaylar bulunur. Romandaki olaylardan her biri hikayeye konu olabilir. Kahramanların ve çevrenin tanıtımına hikayelerde pek yer verilmezken, romanlarda kahramanların ve çevrenin tanıtımı yeri geldikçe değişik bölümlerde birbirini tamamlayacak şekilde yer alır. Romanı okuyup bitiren bir kişi yazarın anlattığı kahramanları, olayı ve çevreyi göz önünde canlandırabilir. Romanlar işledikleri konulara ve üslûplarına göre tarihî roman, macera romanı, polisiye roman, töre romanı, psikolojik roman, nehir roman gibi çeşitlere ayrılabilir. Hikaye ve romanlarda gerçeğe uygunluk aranır. 3.Masal Olağanüstü kişilerin (veya kahramanların) başlarından geçen olağanüstü olayların yer ve zaman belirtilmeden anlatıldığı yazılara masal denir. Masallar, halk masalları ve sanat masalları olarak ikiye ayrılabilir. Halk masalları toplumun değer yargılarını, anlayışını, kültürünü, dünya görüşünü yansıtan anonim ürünlerdir. Sanat masalları ise (toplumda görülen aksaklıkları yermek, bir düşünceyi ortaya koymak gibi) belli bir amaca yönelik olarak yazılan masallardır. 4.Hatıra (Anı) Toplum hayatında önemli görevler üstlenmiş, toplumu ilgilendiren önemli olayları bizzat yaşamış veya bu olaylara şahit olmuş kişilerin bu olayları duyurmak için sanat değeri taşıyan bir üslûpla yazdıkları yazılara hatıra denir. Hatıralarda dürüstlük, samimiyet, doğruluk ve tarafsızlık ön planda olmalıdır. Ancak hatıralar (çoğunlukla) yazanın kendi bakış açısına göre anlatıldığı için aynı olaylar hakkında farklı kimseler tarafından yazılan hatıralar arasında bazı farklılıklar olabilir. Bu sebeple hatıralar (her ne kadar) yaşanmış olaylarla ilgili olsalar da tarihî bir belge olarak doğrudan kullanılamazlar. Hatıra ile günlük birbirine karıştırılmamalıdır. Günlük adından anlaşılacağı üzere yaşanırken, günü gününe yazılır. Hatıralar ise aradan zaman geçtikten sonra yazılır. Hatıra yazarı gerçekleri dile getirmek ve tarafısız olmak anlayışıyla anlattığı döneme ait çeşitli belgelerden, mektuplardan, dergilerden, gazetelerden de yararlanabilir. Hatıra yazılarını ilginç yapan yönlerden biri de tarihe, topluma, sanata… yön veren insanların özel bilgiler vermiş olmasıdır. 5.Günlük Bir kimsenin düzenli olarak, günlük olaylarla ilgili yorumlarını, bunlardan kaynaklanan o günkü anlayışlarını, düşüncelerini, üstüne tarih atarak kaleme aldığı kısa yazılara günlük veya günce denir. Günlük, bir anlamda günü gününe yazılan hatıralar olarak değerlendirilebilir. Okuyucular dikkate alınmadan yazılan günlükler, özeldir. Duyguların, düşüncelerin yoğun olduğu anlarda sıcağı sıcağına yazılan günlüklerin anlatımı geliştirmede önemli bir yararı vardır. Günlükler bir deftere yazılabileceği gibi daha kullanışlı olması bakımından bir ajandaya da yazılabilir. 6. Gezi Yazısı (Seyahatname) Gezi yazısı, yurt içine veya yurt dışına yapılan gezilerde gezilip görülen yerlerin anlatmaya değer ilginç yönlerinin kaleme alındığı edebî yazıdır. Gezi yazılarında gezginin dikkatini çeken ve farklı bir özellik gösteren insanlar, tarihî ve tabiî güzellikler, farklı kültürler gibi konular güncel olaylarla da bütünleştirilerek edebî bir üslûpla anlatılır. Günümüzün (ulaşım, haberleşme, radyo, televizyon, bilgisayar, internet gibi) teknik imkanları gezi yazılarının önemini ve ilginçliğini kısmen de olsa azaltmakla birlikte tarihî değeri olan seyahatnameler hala önemini korumaktadır. 7. Röportaj Röportaj, gazetecilerin bir yeri, bir kurumu ziyaret ederek, o yerin özelliklerini, orada gördüklerini kişisel düşünceleriyle birleştirip imkanlar ölçüsünde fotoğraflarla belgeleyerek kaleme aldıkları yazılardır. Radyo veya televizyon habercisinin bir araştırma veya soruşturma sonucunda hazırlamış olduğu programa da röportaj denir. Röportajda esas olan, bir araştırma veya soruşturma sonucunda elde edilen bilgilerin kamuya duyurulmasıdır. Bu yönüyle haberin genişletilmiş biçimi olarak düşünülebilir. Ancak haberde yorum son plandayken, röportajda öne çıkar. Röportajı yapan, kişisel görüşlerini, yorumlarını ve haberlerini bir anlamda belgelemek için fotoğraflardan veya video görüntülerinden yararlanır. Röpoortaj, bir yerin, bölgenin veya tıopluluğun özelliklerini tanıtmak amacıyla yapılabileceği gibi bir alanın uzmanı olan (veya olmayan) kişilerin herhangi bir konudaki düşüncelerini öğrenmek ve bunları kamuya duyurmak amacıyla da yapılabilir. Ancak böyle bir durumda röportajdan bir yarar gözetilecekse soruyu veya konuyu uzmanına sormak gerekir. B. Düşünce Yazıları 1.Makale Herhangi bir konuda bilgi vermek, bir gerçeği ortaya koymak, bir tezi kanıtlamak veya biz düşünceyi savunmak amacıyla kaleme alınan ve temel ögesi fikir olan yazılara makale denir. Makaleler, gazetelerde veya dergilerde yayınlanır. Gazete makaleleri çoğunlukla günlük olaylarla ilgili olur ve gazetenin siyasi anlayışını da yansıtır. Gazetenin ilk sayfasında yayınlanan baş makalede, baş yazar, aktüel konuyla ilgili olarak ortaya attığı fikrini okuyucularına ispatlamaya çalışır, onların da kendisi gibi düşünmelerini amaçlar. Makaleler, bilim, fen, spor, politika, ekonomi, kültür, sanat gibi çeşitli konularda yazıldığı için her makalenin edebî özellik göstermesi beklenmez. Önemli olan ortaya atılan fikrin ispatıdır. 2.Fıkra Bir yazarın herhangi bir kon hakkındaki kişisel görüş, anlayış ve düşüncelerini kanıtlama gereği duymadan hoş bir üslûpla yazdığı, kısa fikir yazılarına fıkra denir. Gazete fıkrası (edebî fıkra) ve mizahî fıkra olmak üzere iki çeşit fıkra vardır. Gazete fıkraları, genellikle gazetenin belli bir köşesinde yazarı için ayrılan yerde bir köşe başlığı altında yayınlanır. Gazete fıkralarında seçilen konu, çoğunluğu ilgilendirmeli ve aktüel olmalıdır. Sürekli olarak aynı konuları işleyen bir yazı okuyucuyu sıkar. Fıkra yazarı tarafsız olmalı, herkesin anlayabileceği açık bir üslûpla az ve öz yazmalı, yazısını etkili bir sonuçla bitirmelidir. Fıkra yazarları bu niteliklerde iyi bir fıkra yazabilmek için bol bol fıkra okurlar, yurt ve dünya basınını yakından takip ederler, politika, kültür, sanat, ekonomi gibi etkinlikleri yakından izlerler, kendilerini sürekli olarak geliştirirler. Mizahî fıkralar ise kendi içlerinde “Nasreddin Hoca fıkraları, Karadeniz fıkraları gibi başlıklarda gruplandırılabilirler. Bu tür fıkraların bir kısmında güldürürken düşündürme ön plana çıkar. 3.Söyleşi (Sohbet) Bir yazarın, kişisel görüş ve düşüncelerini fazla derinleştirmeden, muhatabıyla konuşuyormuş hissini verecek bir üslûpla makale planında yazdığı fikir yazısına söyleşi (sohbet) denir. Söyleşi, makaleden üslûp yönüyle ayrılır. Çoğunlukla, günlük konuların işlendiği söyleşi yazılarında senli benli bir anlatım yolu seçilir, hatıralardan, halk fıkralarından, nüktelerden, özlü sözlerden yararlanılır. 4.Deneme Bir yazarın kendi isteğine göre seçtiği herhangi bir konuda kesin yargılara varmadan, kişisel düşüncelerini kendi kendisine konuşuyormuş gibi bir üslûpla kaleme aldığı yazılara deneme denir. Deneme yazarı okuyucuyu hesaba katmaz. Konusunu dilediği şekilde seçer, dilediği tarzda işler. Diğer fikir yazılarından farklı olarak denemelerde aşk, dostluk, iyilik, güzellik, ahlak, sevinç, kültür gibi daha çok soyut konuların işlendiği görülür. Deneme, tek bir yazı olabildiği gibi bir çok konuları işleyen yazıların bir araya toplandığı bir kitap biçiminde de olabilir. 5.Eleştiri Eleştiri bir sanat veya düşünce eserinin zayıf veya güçlü yönlerini göz önünde bulundurarak gerçek değerini belirleme amacıyla yapılan inceleme sonucunun anlatıldığı yazıdır. Eleştiriye konu olan eser yalın bir dille anlatılır. Eleştirmen eserin gerçek değerini, güçlü ve zayıf yönlerini, özünü ve önemini belirtir, yeni eserler için sanatçılara kılavuzluk eder. Hem sanatçıya hem de okuyucuya karşı sorumluluğu olan eleştirmen, aynı zamanda okuyucu ile sanatçıyı birbirine yaklaştırır. Bir şiirin eleştirisini yapan kişi şair olmayabilir, ama bu türün bütün özelliklerini çok iyi bilmeli, başka örneklerle karşılaştırarak şiirin gerçek değerini taraf tutmadan, peşin hükümlerde bulunmadan belirleyebilmelidir. Eleştirmen hangi sanat eserini eleştirecekse o sanat dalının gerektirdiği birikime sahip olmalıdır. Bu birikim, o alana ait geniş bilgiye ve kültüre sahip olmakla, dünün ve bugünün sanat meselelerini çok iyi bilmekle, başka milletlerin de önemli sanat eserlerini ve sanatçılarını etraflıca tanımakla sağlanabilir. Bu yüzden, eleştiri yazmak kolay bir iş değildir.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hasan Hüsnü Güner, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |