Bir kimse, neden oltasını, içinde tek bir balık olmadığını bildiği bir göle sarkıtır? -Adalet Ağaoğlu |
|
||||||||||
|
İngilizler ilk başta ülkeyi bizzat yönetmeyi düşünmüşlerse de, halkın sert muhalefetiyle karşı karşıya kalmışlardır. Özellikle demokratik karşı duruşlarda Türkmenler, çıkan isyanlarda ise Şii halk rol almışlardır. Şiilerin çoğunlukta olduğu Necef, bu dönemde isyanın merkezini oluşturmuştur. Sonuçta İngilizler tarafından Muhammed'in soyundan gelen Kral Faysal Irak'ın başına geçirilmiştir. Bu yöntemle İngilizler hem Irak'a tamamen hâkim olmak hem de Osmanlı’nın ardından doğan halife boşluğunu bu şekilde doldurarak diğer İslam ülkelerine de etki etmeyi planlamışlardır. “1918’den 1920 yılına kadar Irak, İngiliz askeri işgali altında idi. Bu durumdan hem halk, hem de yönetim tedirgindi. Irak’ta vekâleten yönetim başında bulunan Sir Arnold Wilson, başarlı, ancak sert bir yöneticiydi. Yönetiminde yerli halka, hiçbir görev verilmemişti. Irak’ın geleceği hakkında verilecek rejim kararının gecikmesi, durumunu daha tatsız hale getirmişti. İngiliz manda rejiminin ilanı, hiç kimseyi tatmin etmemişti. Sonuçta halk arasında yönetime karşı çok ciddi bir ayaklanma patlak verdi.” “Haziran 1920’de Rumeyse’de meydana gelen bir olay, ayaklanma hareketini su yüzüne çıkardı. 4 Temmuz’dan itibaren genel bir ayaklanmaya dönüşen başkaldırı, Irak’ın birçok bölgesine sıçradı. Olayları bastırmak üzere İngilizlerin aldığı önlemler sonuçsuz kalınca, ayaklanma Irak’ta genel bir milli şahlanış görünümü kazandı. Rumeyse 20 Temmuz’da bastırıldı. Bu ayaklanmalar, Irak’ın öteki şehirlerine sırayla sıçramaya başladı. Türk yurdu olan Hanekin ve Kızlarbat’ta başlayan ayaklanmalar 14 Ağustos’a kadar sürdü.” “Musul’da faaliyet gösteren Türk Cemiyeti’nin fikri hazırlığını yaptığı ayaklanma, Irak’ın en büyük ilçesi olan Telafer’de milli dayanışma ve vatanseverliğin örnek sahneleri ile doludur. Telafer’in ileri gelen liderleri, kentin dışında toplanarak, ayaklanmanın planını ve hareket hatlarını kararlaştırdıktan sonra, bölgenin Arap aşiret reislerinin de bu milli ayaklanmaya katılmalarını sağladılar. İngiliz kışlasına yapılan baskın ile harekete başlayan Telaferliler, amansız bir mücadeleye girerek, İngiliz subay ve askerlerini öldürdüler. Daha sonra İngiliz ordusunun ayaklanmayı bastırmak üzere büyük birlikler hazırlığı haberi alınınca, Telafer halkı, yalnız yatalak ve yürüyemeyecek kadar yaşlı olan kimseleri bırakarak, çoluk-çocuk, kadın-erkek Telafer’i boşaltılar. Karaçuk Dağları’nın eteklerine sığınan halk, üç ay süreyle burada mevzilenmiş ve büyük sıkıntılar çekmiştir. Telafer’e giren İngilizler, kentin boşaltıldığını görünce, buradaki evlerin bir kısmını top ateşleriyle yıktılar; başta buğday ambarları olmak üzere, halkın gıda depoladıkları zahire ambarlarını ateşe verdiler. Daha sonra şartlı olarak yurtlarına dönen Telafer halkının ileri gelen lider ve aydınlarının birçoğu, tutuklanmış, bazıları işkence görmüş ve bir kısmı sürgün edilmiştir. Halkın arasında derin izler bırakan, bölge halkına acı günler yaşatan ve tarihe ‘Kaçakaç Yılı’ olarak geçen 1920 ayaklanması, Telafer Türklerinin ölümsüz bir kahramanlık destanının günümüze kadar yaşatmıştır” “Ayaklanmadan sonra Wilson’un yerine Irak siyasi kimliğine asaleten atanan Sir Percy Cox, 1 Ekim 1920’de Bağdat’a geldi. Daha önce İngilizlerle anlaşan Şerif Hüseyin, bir Arap devleti kurulmasını ve bu devlet krallığına da oğlu Emir Faysal’ın getirilmesini istiyordu. Suriye’de tutunmayan Faysal’ın İngiliz Sömürge Bakanlığı tarafından Irak’a Kral olması isteniyordu. Görevine başlayan yeni bir hakim Sir Percy Cox ise, bunun ancak halk oyuna başvurularak, durumun güçlendirileceğine inanıyordu. Yapılan halk oylamasında Irak’ın Kuzeyindeki Kerkük, Musul, Erbil ve Süleymaniye halkı, Emir Faysal’ın aleyhinde oy kulandı. Hatta Kerkük’te büyük tepki gösteren halk, oy sandıklarını dağıtarak, Emir Faysal’ın Türk toprakları üzerinde kral olmasının ve esasen bu bölgede böyle bir halk oylamasının düşünülemeyeceği yolunda itirazlarda bulundu. Böyle olmasına rağmen İngilizler Emir Faysal’a 28 Ağustos 1921de törenle taç giydirdiler.” Kraliyet sistemi için yapılan 1921 Halk Oylamasında, Kral Faysal aleyhinde oy kullanan Türkmenlere karşı kötü işlerin başlatılacağını kimse beklemiyordu. Buna tepki olarak Türkmenlere bir dizi baskı ve vahşet uygulandığını görüyoruz. İngiliz Ordusundaki gurkalar (paralı askerlik yapanlar) bu işle görevlendirilmiştir. Hazırlanmış plana göre; Mayıs 1924 (Ramazan 1324)'ün ilk günlerinde, Kerkük civarında mevzileşen gurkalar, şehir içinde Türkmenleri kışkırtacaklardır. Şehirde bulunan İngiliz yanlısı satılmışlar, işgal ordusunca silahlandırılmışlardı. 4 Mayıs 1924, Ramazan Bayramı arifesinde, zorbalık yapan bir İngiliz askerinin büyük çarşıda bir şekerciden, aldığı şekerlerin parasını keyfi olarak vermeyeceğini, vergi kestiğini söylemesi üzerine Türkmen bakkalın bu hakarete karşı koyması ile planlanan olayların fitilini ateşlendiğini düşünmekteyiz. Kral Faysal’ın başa geçmesiyle beraber yaşanan en önemli gelişme, Arap ulusçuluğunun teorisyeni Sati el Hüsri'nin Irak'a getirilmesidir. Onun kurduğu Arap birliğine yönelik eğitim sistemi özellikle Şii grupların tepkisini toplamıştır. Kral Faysal güçlü ve bağımsız bir Irak kurabilmenin yolunun güçlü bir ordudan geçtiğini biliyordu. Bu nedenle bu tip bir ordunun oluşması için çalıştıysa da Iraklı Kürtler ve Şiilerin olumsuz tavrıyla karşılaşmış ve askere almalarda daima sorunlar çıkartmışlardır. Her iki topluluk da Sünni Araplara asker olarak hizmet etmeyi reddetmişlerdir. İlerleyen yıllarda Sünnilerle Şiiler arasındaki bütünleşme süreci yaşanmış karşılıklı evlilikler ve ticaret ilişkileri olmuştur. 1928 gelindiğinde 88 kişilik Irak parlamentosunda 26 Şii üye vardı. 1930 yılında Irak hükümeti bağımsız bir devlet olma yolunda İngiltere ile 25 yıllık bir anlaşma imzalarken, 1932 yılında Milletler Cemiyeti'ne bağımsız bir devlet olarak katıldı. 1933 yılında Kral Faruk'un ölümünün ardından ülkedeki dinsel ve etnik çatışmalar arttı. 1935'te İtalyanların Habeşistan'ı işgali, Ortadoğu ülkeleri arasında özellikle güvenlik endişesinin oluşmasına sebep olmuştur. İtalyanların Kuzey Afrika'da kurduğu bu hâkimiyeti, Yemenle yaptığı anlaşmayla Kızıldeniz'in çıkışını kontrol eder hale gelmesiyle, Ortadoğu'ya taşımayı planlıyordu. Bu gibi faktörlerin etkisiyle, Ortadoğu ülkeleri arasında Sadakat Paktı kuruldu. İkinci Dünya savaşı yıllarında hâkim güçler arasında yaşanan mücadele Irak üzerine de olmuştur. Almanlar yaptıkları darbe ile kendilerine yakın bir yönetimi başa getirseler de, yapılan ikinci darbe ile İngilizler tekrar hâkimiyeti kurmuşlardır. İkinci Dünya Savaşı yıllarında Türkiye sınırlarına kadar gelen Almanların amaçlarından birisi de Türkiye'yi geçerek Irak'taki yandaşlarına yandım edip, buradaki İngiliz hâkimiyetini kırmaktı. Fakat daha sonra Alman ordularının Rusya'ya dönmesi, Türkiye'nin işgali ve Irak'a ulaşma planlarından vazgeçmesine sebep oldu. İngilizler Irak'ı da Almanya'ya karşı savaşa girmeye teşvik etse de, Irak yönetimi Türkiye'yi örnek alarak aynı tarafsızlık politikalarını izlemiş ve savaşa girmemiştir. 1936 yılında Kürt kökenli bir Albay olan Bekir Sıtkı liderliğinde bir darbe gerçekleşti. 1941'de ise Mayıs harekâtı olarak bilinen ikinci bir darbe oldu. 1945 yılında Arap ülkeleri bir araya gelerek, bir Arap Birliği örgütü kurdular. Arap Birliği harekâtı Arap ülkeleri arasında milliyetçilik duygularının da artmasına sebep oldu. Bunu sonucu olarak da Irak, Suriye, Ürdün ve Lübnan’ın bir tek ülke olarak birleşmesi fikri ortaya atıldı. Arapların birleşme düşüncesini özellikle İngiltere destekliyordu. Bu birleşme ile İngilizler, Suriye ve Lübnan'daki Fransız hâkimiyetini kaldırarak bu bölgeleri de kendi hakimiyeti altına almayı amaçlıyorlardı. Diğer güçlü bir Arap ülkesi olan Mısır ise bu birleşmeye karşı çıkıyordu. Mısır’ın endişesi Arap dünyasının en büyük ülkesi olma özelliğini yitirecek olması idi. Ortadoğu'da İngilizlerin etkisinin zayıflaması, İsrail devletini kurulması, Mısır'ın muhalefeti gibi nedenlerle bu birlik fikri hayata geçirilemedi. 1960'lı yıllarda Mısır ve Suriye'nin birleşmeleri dışında Arap ülkeleri arasında bir birleşme yaşanmadı. Türkmenler ise aynı dönemde, Kerkük Petrol Şirketinde çalışan işçilerin ücret, çalışma ve hayat şartlarının düzeltilmesi için, şirket yöneticilerine başvurdular. İsteklerinin ciddiye alınmadığını gören Türkmenler, bu sefer isteklerini sıraladıkları dilekçeleri, gazetelerde yayınlayarak, kamuoyuna duyurma yoluna gittiler ve durumu protesto etmek için, 1 Temmuz 1946'da topluca işi bıraktılar. İşçiler daha sonra Gavurbağı Meydanı olarak bilinen yerde, her akşam toplanarak konuşmalar ve gösteriler yapmaya başladılar. Irak hükümetince greve katılan işçilere “komünist” damgası vurulmasına rağmen, işçiler Irak tarihinde belki de bir ilki gerçekleştirerek, 1 Temmuz 1946’da topluca iş bırakma (sayıları yaklaşık beş bini buluyordu) eylemine, yani greve gittiler.” 4 Temmuz günü, şirket yöneticilerinin isteği üzerine polis, greve ön ayak olan elebaşlıların bir kısmını tutuklayınca, işçiler ve aileleri daha fazla galeyana geldiler. Polis güçleri, güya grevi kırmak için, 12 Temmuz günü işçilerin her akşam toplandıkları Gavurbağı meydanını kuşatma altına alarak bir katliama giriştiler. “Gavurbağı Katliamı adıyla anılan bu olayda bir kadın ve bir çocuk dâhil 20’ye yakın sivil Türkmen vatandaş can verdi ve 100’ün üzerinde Türkmen yaralandı.” İsrail'in kurulması ile Arap-Türkiye ilişkileri yeni bir döneme girdi. ABD'nin etkisi ile Türkiye'nin İsrail devletini tanıması Arap ülkelerinde tepki ile karşılandı. Türkiye bu tepkileri azaltmak ve yeni müttefikler bulabilmek için Irak'la yakınlaşmaya çalıştı ve ABD ve İngiltere'nin aktif katılımlarıyla Bağdat Paktı imzalandı. İkinci Dünya Savaşı sonrası Dünya üzerindeki güç dengelerinde büyük değişmeler yaşandı. İngiltere hâkimiyetini yitirirken ortaya çıkan boşluğu ABD ve Sovyetler Birliği doldurmaya başladı. Irak bu dönemde Sovyetler Birliği’nin yanında yer aldı. 1958 yılında gerçekleşen kanlı darbe ile Krallık devrilip, Cumhuriyet ilan edildi. General Abdülkerim Kasım cumhurbaşkanı oldu. Irak bu darbenin ardından Bağdat Paktı'ndan çekildiğini açıkladı. Irak'ta bu dönem özellikle komünizm ve etnik milliyetçiliğin hızla yayıldığı yıllardır. “14 Temmuz 1958 darbesinden sonra etnik milliyetçiliğin inkişafı ve siyasi akımların yayılması ile Türkmenler arasında bilinçlenme süreci başladı. 1959 Kerkük Katliamı yeni bir dönemin başlangıcı oldu. Türkmenler artık bir arada ve birlikte hareket etme gereğini hissettiler. Bu süreç gelişerek devam etti. Türkiye'ye öğrenim için gelen öğrenciler 9 Ekim 1959'da Irak Türklerinin ilk kültürel ve sosyal kuruluşu olan Irak Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği'ni kurdu ve dernek asli fonksiyonun yanında siyasi konularda da faaliyet gösterdi” Irak'ta yaşanan bu değişiklik Ortadoğu'daki tüm dengeleri alt üst etti. Irak'taki bu darbeden etkilenen Suriye'de benzer bir askeri darbe yaşandı. Ortadoğu'nun tamamen Sovyet Rusya'nın hâkimiyetine girmemesi için ABD ve İngiltere harekete geçti. ABD Lübnan'a askeri müdahale yaparken, İngiltere Ürdün'deki karışıklığı bahane ederek orayı işgal etti. Ortadoğu'nun önemli bir bölümünün Sovyet etkisi altına girmesi ABD ve müttefiklerini endişelendirdi. Özellikle son dönemde açıklanan belgeler Türkiye'nin Irak ve Suriye'de yaşanan darbelerin ardından ABD'nin baskısıyla bu ülkelere yönelip bir işgal planı hazırladığı ve daha sonra bazı nedenlerden dolayı bundan vazgeçtiğini ortaya koymakta. 8 Kasım 1963'te Baas Partisi mensupları ve ordudaki milliyetçiler, darbe girişiminde bulundular. Fakat General Abdülselim Arif yeni lider oldu ve ülke genelinde komünist avı başlatıldı. 17 Kasım 1968'de Baas Partisi bir darbe ile iktidarı ele geçirdi. General Ahmet Hasan el Bekir Cumhurbaşkanı oldu. ----- Yararlanılan kaynaklar: - Saatçi, Suphi, Tarihi Gelişim İçinde Irak’ta Türk Varlığı, Tarihi Araştırmalar ve dokümantasyon Merkezleri Kurma Ve Geliştirme Vakfı, İstanbul 1996 -Hürmüzlü, Habib, “Kerkük Petrolleri Ve Türkmenler”, Global Strateji Dergisi, İlkbahar 2007 -Muratlı, İnci,”Irak Türklerinin Siyasi Tarihi”, 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü İnternet Sitesi, ”http://www.21yyte.org/tr/yazi.aspx?ID=1100&kat=18#_ftn17”. (Son Erişim Tarihi: 14.11.07). - “http://tr.wikipedia.org/wiki/Irak”, (Son Erişim Tarihi: 14.11.07).
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © cetinbayatli, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |