Dilerim, tüm yaşamınız boyunca yaşarsınız. -Swift |
|
||||||||||
|
Olay Keles’te yaşanmış… Yaşanmış diye söylenip de bundan sonra yaşanmayacağı anlamına gelmez tabi. Hem de bunun Keles ya da Orhaneli olması da o kadar önemli değil! Yurdun neresinde yaşanırsa yaşansın önlemi alınması gereken bir acizlik. Konumuza giren olay kısaca şöyle gelişmiş: Keles’te bir polis memuru, cuma günü pazarda arabasıyla peynir tezgâhı açan amcamızı sıkıştırır. Arabayla tezgâh açmak yasak olduğu için peynir vermesi gerektiğini söyler. Yapma etme sesleri arasında nasıl olursa memurumuz 2 kilogram peynir karşılığı ikna edilir. Peyniri de esnaf amcamız polisin alması için yakındaki bir markete söylenerek bırakır. Tabi marketteki esnafın da bu olay çok gücüne gider. O orada akşama kadar müşteri beklerken birilerinin memuru yine işini bilerek görevini yapıyor. İlk bakışta sinekten yağ çıkarmak kadar garip bir durumla karşı karşıyayız gibi gözükebilir. Fakat bu olayın altında yatan sosyal bir gerçek var. İş içinde iş görme gücünü kimden buluyoruz? Görevlerimiz farklıyken biz hangi akla hizmet ediyoruz. Alan kadar veren de suçlu elbette. Ancak bu sosyal kokuşmuşluğun bürokrasiden gelen bir yönü var. Biz memurumuzun güvenirliğine inanmak istiyoruz. Bu ülkenin polisi, jandarması ve askeri bu zor süreçte kendinden güven gibi önemli bir duyguyu uzaklaştırırsa, geriye bakılacak pek az bir şey kalmış demektir. Peynir yemek masumane bir davranış olabilir. “Ne olacak canım geçinemiyorlar” diyenler olabilir. Ama insanlığın bozuk peynir kutularında istiflendiğini görmeyecek kadar da gününü kurtarmaya çalışanlar olduğu aşikâr olacaktır. Yarınlarımızı düşünmek durumundayız. Biz yaşadık geride kalanlar ne olursa olsun anlayışı ayakları üzerinde yeni durmaya başlayan bir çocuğa tekme atmak kadar vicdansız bir durumdur. Peynir yiyen polisleri görmezden gelmek ya da peyniri kendi ellerinizle polislere vermek arasında pek bir fark yoktur. İkisi de adi bir düzenin inşaatında çalışmak ve karşılığında ücret almamak kadar pis bir şeydir. Geleceğin alnına atılmış bir çentiktir. Düzenden yoksun, kültürden arındırılmış kirletilmiş bir milletin ilk ışıklarıdır. İşini yapmayan kişilerin, asgari ücrete razı gelenlere karşı edepsizliğidir. Ne derseniz deyin. İyi bir şey değildir. Madem gülmek, mutlu olmak istiyorsunuz. Ar damarlarına giren dalları budamanız gerekecek. Dağ-Der Seçimleri Mustafa Kahraman başkanlığındaki ekip oldukça elenmiş gibi gözüküyor. Genç ve dinamik bir ekip yeniden işe koyuldu. Beklentilerimiz var elbette… • Dağ ilçelerine daha çok sahip çıkılabilecek sorunları yerinde izleyebilecek gerektiğinde dertlerini iletmek isteyen vatandaşların kolayca ulaşabileceği büroların açılması gibi… • Bursa’da ayaküstü uğrak bir mekâna geçilmesi gibi… • Eğitimin birinci öncelik olması gibi… • Ekonomik yönden iyi düzeydeki büyüklere yani iş yapabilecek sözü geçen güçlü büyüklere sahip çıkılması gibi… • Özellikle gözlerinde ışık olan gençliğe sahip çıkılması gibi… Küçük isteklerimiz var. Zaten genç ve dinamik başkanımız Erkan Aydın da bunları düşünecektir. Yönetim kuruluyla beraber kendisine başarılar diliyorum.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Yunus Emre Coşan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |