şehir
hüzün akıyor çeşmelerinde şehrin
kurnalar küskün ve sitemli
bakraçlar gözyaşıyla doluyor
lokmalar küçüldüğünden beri
peşimde bir afakan
bir seri kovalamaca
bebek ağıtları duyulmaz oldu artık
cumbalı sofalarda
şehri yalnızlık karşılar
günün her atımında
kahveler boş
sokaklar gevşek
kaldırımlar aylak
çocukların cıvıltıları bize
fersah fersah uzak
şehir gözyaşı,
bir hummalı veba
söyle ey sevgili
nerede
ruhumu dindirecek
esintili bir nida
sevgi yok, hürmet yok
itiş-kakış, koşturma
şehrin maskeli yüzü
günaydın der boyuna
ben de düşeceğim bu oyuna
görmesem ayetini her sabah
zincirlikuyu’da
şehir öksüz
şehir bir kara zindan
yok mudur ya ilahi beldede
sığınacak bir mekan
rahlemin başucundan bana bakarken furkan
nerede, yetimlerin başını okşayan vicdan
ruhumu sıkıştıran
dört köşe bir camekan
ruhumu sıkıştıran
dört köşe bir camekan.