Yanlış sayısız şekillere girebilir, doğru ise yalnız bir türlü olabilir. -Rouesseau |
|
||||||||||
|
Seval Deniz Karahaliloğlu Yer : Kalabalık bir pazar meydanı, ortada bir kamyon dolusu insan ve önünde bağıran bir pazarcı. Modern zamanlar. Pazarcı : Haddeeeee kelepir bunlar. Amcam, teyzem bakmadan geçme. Bu mallar kelepir, alan bir, almayan bin pişman. Hadddeeeeeee kelepir bunlar. Satılık sanatçı, hadddeeee. Böylesini hiçbir yerde bulamazsın. Tezgahın önünde memur emeklisi kılıklı yaşlıca bir amca. Gözlüklerinin ardından sanatçıları uzun uzun süzüyor. Baştan aşağı dikkatle inceledikten sonra satıcıyla fiyat üzerinde pazarlık yapmak istiyor. Pazarcının tepesi atıyor. Hiddetle: - Efendim Amca? Almayacaksan ikile, uzun etme. Hayır efendim! Pazarlık mazarlık yok! Zaten sudan ucuza gidiyorlar. İstiyorsan üstüne bir de para verelim ha? Hadi amcam almayacaksan ikile. Tezgahın önünü kapama. Hadddeeeeee konservatuar mezunu kelepir sanatçılar bunlar. Tiyatro sanatçısı, operacı, balerin, müzisyen, ressam, heykeltıraş, ne ararsan var. Kelepir bunlar. Elde kalmasın. Eğlencelik bunlar. Hadddeeeeee Gençten bir adam teklifsizce ilerler, hiçbir şey sormadan insanların dişlerini, ağızlarını el yordamıyla yoklamaya başlar. Bir yandan da kendi kendisiyle konuşur( Kaç yaşında bunlar? Sağlıklı mı acaba? Çürüğü yoksa her işe koşturulur da….) - Hooooop ne yapıyorsun kardeşim? Yaaa at mı onlar? Öyle dişlerine filan bakmalar. At, eşek pazarı ilerde bu tezgahta sadece “sanatçı satılıyor”. Sağlıklı olduklarını nasıl mı anlayacaksın? Tövvvvbe Ya Rabbim. Katil eder insanı bunlar yaaaa. Seçip de mi yolluyorsun bunları buraya akşam akşam? İşin iyice suyunu çıkardınız ama. Bu adamlar o kadar konservatuar okudu, yüksek yüksek okullar bitirdi. Sen kalk adamın ağzını açıp dişlerini kontrol et. Eksik var mıymış, değeri düşermiş. Ayıp oluyor ama sanatçıya biraz saygılı olun değil mi? Boru değil bu sanatçı. Sanata ve sanatçıya biraz saygı. Hadi kardeşim biz seni daha fazla tutmayalım et, eşek pazarı ilerde. İyi giyimli gün görmüş yaşlı bir teyze. İnsanlara şöyle bir baktıktan sonra pazarcıya doğru bastonunu sallayarak sorar (Bu yaptığınız çok ayıp. Bunu, bu insanlara yapmaya utanmıyor musunuz?) - Efendim teyzem? Ben neyi, ne yapıyorum? Valla teyze ben bir şey yapmadım. O işi siz milletçe yaptınız, sonra seyrine baktınız. Şimdi bu işi başımıza açanlar, ektiklerini biçiyorlar. O kadar. Beni hiç suçlama teyzem. Ben emir kuluyum. Bana ne denirse onu yaparım. Esas sen söyle bakalım. AKM, Muhsin Ertuğrul Sahnelerinin yıkım kararı çıktığında sen neredeydin? Tiyatro salonları birer birer alışveriş merkezlerine, dükkanlara, oto parka, yemekhaneye dönüştürülürken sen neredeydin? Peki alış veriş merkezi yapmak için tiyatrolar yıkılırken, kazara (!) yakılırken, artık “kundaklamanın” adı ne kadar “kaza” (!?) oluyorsa, neredeydin? Efendim? Duyamadım? Peki, hocaların hocası Türk Tiyatrosunun temel taşlarından Prof. Dr. Özdemir Nutku ve Türk Tiyatrosunun en büyük ustalarından Yıldız Kenter’e utanmadan arlanmadan, yüzleri dahi kızarmadan “siz artık yaşlandınız, sizi artık üniversitede istemiyoruz, sanatçılar evlerinde ölsünler” dediklerinde sen neredeydin? Efendim? Duyamadım? “Sanatçılar evlerinde ölsün” cümlesini yasaya tahvil edip 65 yaşın üzerindeki bütün sanatçıları emekli ederek, akılları sıra onları eve kapamaya çalıştıklarında neden hiç sesiniz çıkmadı teyzem? “Sanatçılar evlerinde ölsün” yasasını çıkartan yetkili ve etkililer sonradan yaptıkları açıklamalarla “Kör olmayasıca basın mensupları her dediğimizi çarpıtıyorlar. Valla biz öyle bir şey demedik” diye ikinci bir açıklama yapıp işi kurtarmaya çalıştılar ama iş gördüğün gibi ortada. Sonra, “opera, bale, senfoni orkestraları gibi kurumlar artık yerel yönetimlere bırakılacak, devlet sanattan elini çekecek” dediklerinde, Devlet Opera ve Baleleri, Devlet Tiyatroları, Devlet Senfoni Orkestraları, Devlet Resim ve Heykel Müzeleri dolaylı yollardan adım adım tasfiye edilirken sen neredeydin? Gerekçe olarak, “devlet sanatla uğraşmazmış”, sanki daha önce çok “uğraşıyordu” da. Tabii bu durumda sevgili teyzem, senin çıkıp bu etkili ve yetkililere, “bu ülkede devletin ne zaman “gerçek ve tutarlı bir sanat politikası” oldu da devlet sanatla uğraşmaz diyorsunuz” demen lazım gelmez miydi ha? De bakayım bana. Sanki devletin çok oturmuş bir sanat politikası oldu da, devlet sanattan ellerini çekecekmiş sevsinler. Yerel yönetimlerin insafına ve sanat anlayışına (!) bırakılan opera, bale, tiyatro, senfoni orkestraları, müzeler derken geldiğimiz nokta bu güzel teyzem. Ha teyzem? Hiç uzağa gitme bundan yıllar önce 1993 Temmuz’unda Sivas’ta aydınları cayır cayır yakarlarken sen neredeydin be teyzem? Öyle bir olay hiç duymadın mı? Acaba neden hiç şaşırmadım? Öyle hindi gibi bana diklenip bağıracağına, zamanın da o yetkili ve etkililere diklenseydin bugün burada ben “sanatçı satıyor” olmazdım benim güzel teyzem. Hadi teyzem uzun ettin. Almayacaksan tezgahın önünü kapama bak çeneye daldık akşam oldu. Haddeeeeee, kelepir bunlar, akşam pazarı, iki sanatçı alana üçüncüsü bedava. Hadddeeee “batan geminin malları bunlar”. Hadddeeeeeee iki alana üçüncüsü bedava. Birden nefesi sıkıştı, kan ter içinde yataktan fırladı. Sırılsıklam olmuştu. “Oh, şükürler olsun, sadece kabusmuş. Aman Tanrım sanki gerçek gibiydi”. Kalktı. Mutfağa gitti. Bir bardak su içti. Kendi kendine söylendi. “Ne kabustu ama?” Uykusu açılmıştı. Demliğe çay koyup ocağın altını yaktı. Bilgisayarın başına oturdu. Haberlere göz attı. Haber listesinde bir başlık dikkatini çekti. O da ne? “İhaleyle sanatçı alınacak” “İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 28 Ocak saat 10.00'da gerçekleşecek 168 sanatçı ve teknik elemanı kapsayan “herkese açık” hizmet alımı ihalesinde, 5 adet oyuncu, 35 yardımcı oyuncu, 25 figüran oyuncu ve 20 özel nitelikli sanatçıyı taban fiyatı 2.8 milyon YTL olacak ihaleyle işe alacaktır.” Habere baka kaldı. Neydi şimdi bu? Kabus mu? Gerçek mi? Yoksa “kabus” gerçek mi oluyordu?
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Seval Deniz Karahaliloğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |