Sevgi en azgın yüreği uysallaştırır, en uysal yüreği azdırır. -Alexis Delp |
|
||||||||||
|
Kabul edilebilinir hiçbir tarafım yok. Ama bu hiç umurumda değil. Bütün çelişkiler başlıyor bende, adını andığım an. Hayır yalan söyledim. Oyun oynuyoruz. Tek kişiyle oynanan ama iki kişinin kazandığı bir oyun. Tanrısal bir şeytanlık var bu oyunda. Her yolculuk başa dönüştür. İlgi çekici bir yazıya başlık olabilecek bu cümle yolun değerini artırmaktan öte bir anlam içermemektedir. Oysaki yol ne kadar değersizleşirse yolcu o oranda değer kazanacaktır. Yolcu kendine çarpmadıkça yolun değeri anlaşılmayacaktır. Bütün olay kendine çarpmakta çözülür. Kendine çarpmayan kişi uçurumdan düşemez. Uçurumdan düşmeyen uçurumlar yaratamaz. Nereye gittiğinizin bir anlamı yoktur. Asıl önem arz eden husus yolcunun yola ait olmasından kurtulmasıdır. Sizlere söylüyorum. Kendimi iyi hissediyorum. İyi olmak için nefretin sınırlarını iyi bilmek ve bu sınırları zorlamak gerek. Her sınır ihlali iyi geliyor bana. Nefret etmekle başlar kendimize yolculuklarımız. Bu yolculukta en temel sorun nereye varmak istediğinizden ziyade nerde durmak istediğinizdir. Durmak istemezseniz yücelmek için çok neden göreceksiniz. Durursanız yola çıktığınız için üzülürsünüz. Yola çıkmamışsanız sevgi içinde kendi nefretinizde boğulursunuz. Yola çıkmak hayatın bitişine doğru bir hamle iken yoldan çıkmak hayatın merkezine doğru atılmış bir ifade tarzıdır. Hayatın bitişi anlamsız korkulardan çok, çok istekli ama gerekli korkuların zavallı korkaklığını içinde barındırır. Yoldan çıkmak önceden çizilmiş, belirlenmiş ya da üzerinde anlaşmaya varılmış pek de dik olmayan bir duruşu kabul görmemek buna bağlı olarak kendi bacağından değil yüreğinden asılmayı ve orada asılı kalmayı gerektiren bir ön kabullenmedir. Yolun en mutlu yolcuları kendisine en çok yalan söylemeyi becerebilenlerdir. Yalancı bir mutluluk değildir bu. Sadece sıradan bir mutluluktur. Ama şu unutulmasın ki her zaman için yolu çizen kazanacaktır. Yalan söylemeden yolda kalmayı tercih eden kaç soylu ruh var aramızda. Zaaflarımızı kendisine var olma nedeni yapan ve kendi içince zaaflarımızdan cephanelik oluşturan onlar ve diğerleri neden sadece sayısal değer olarak bir anlam taşırlar. Anlaşılmayı beklemek hem anlaşılmaya hem de beklemeye yapılabilinecek en büyük kötülüktür. Eğer anlamak mümkün olsaydı yaratılışa gerek kalmazdı. İnanmayanlar ilk insana sorabilirler. Anlaşılmayı beklemek tarihi yok saymakla eş değerdir. Biraz tarih bilgisi olan birisi anlaşılmak istememeyi arzu edecektir. Zira tarihteki savaşlar anlaşılmamanın ürünü iken tarihi kişiliklerde ise hala anlamadıklarımız ayaktadırlar. Güçlünün zayıfı yok etmek istemesi anlaşılır bir şeydir ama zayıfın güçlüye direnmesi anlaşılır bir durum değildir. Bahaneler sadece kişiyi haklı çıkarır. Ama bahaneye sahip hiçbir kişi haklı değildir. Gerçi sadece hayata bırakılmak ya da itilmek tek başına geçerli bir bahanedir. Tarımdan elde edilen her ürün sadece köylülüğü resmileştirir. Cümleyi şöyle de somutlaştırabiliriz. Hayattaki duruşunuz ne kadar patlıcanla beslendiğinizle açıklanabilir. Eğer bir ömür boyu yediğiniz patlıcan sizin ağırlığınızdan fazlaysa siz kendi ağırlığınızın yerine patlıcanın ağırlığını almışsınız demektir. Doğru yoktur; ne hissettiğin doğrudur. Bu cümle belki biraz bencil, biraz kendince bir cümle ama bireyi kendine bırakan bir cümle. Zaten tarihsel gelişim süreci toplumum kurallar içerisine toplanmasından ibarettir. Birey iman ettiği oranda emin olur yaşamından. Reklamlarla gideceği yer gösterilen, dizilerle hayata tutturulan, tarihle nerde duracağı gösterilen, magazin programlarıyla hayallere itilen,öte korkusuyla pasifleştirilen, ideolojilerle toplumdaki köşesine bırakılan bir birey doğrunun ne olduğunu bilseydi hiçbir şey hissetmezdi. Şiirin bile kurallarının olduğu bir yerde doğru ancak kalabalık tarafından belirlenir. Trafik kuralları ne kadar çok olursa hayat o kadar sıkışır.Doğruyu ayakta tutan gerçek budur.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © ömer yavuzcan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |