Türkiye Cumhuriyeti'nin temeli kültürdür -Atatürk |
|
||||||||||
|
Bazen kelebek narinliğinde, bazen yaban vahşiliğinde Bazen umutlu, bazen karanlık Bazen boyun eğiş, çoğu zaman da başkaldırı Müziğin ruhunu yücelten, Eksik taşları tamamlayan, hayattan evrene akış ayininin son mertebesidir DANS... Ruhumun tenden taşmasına kapı oldu... Suretle, suretin ötesini tattım. Eksik taşlarım tamamlandı, varlığım anlamına kavuştu. Çünkü aşkın, tutkunun, acının, kaosun, barışın ve kavganın ortak dillerinden biriyle tanıştım. Dansla... Dans, benim için bir tutku oldu. Figürlerden ötede, ruhumu serbest bıraktığım; içimi sere serpe boşalttığım bir büyü... Ne zaman kendimi bu büyünün içinde buldum? Sanırım çocukluğumda. Duyduğum müziğin önemi yoktu; önemli olan ruhuma dokunmasıydı. Ruhuma dokunduğu anda bedenimden figürler taşıyordu. Gözlerim başka bir ruha bürünüyordu. Ellerim yasemin kokuyor; yüzüm acının en ağırını; neşeli tınılarda gülücüklerin en ışıltılısını taşırıyordu alabildiğine... Ne zaman bu büyünün içinde kayboldum? Sanırım olgunluğumda; yani içimdeki müzikle dans etmeye başladığım anda. İçimdeki melodilerle oynadım, sevincimi ve hüznümü figürlerime vurdum. Kayboldum, yeniden doğdum. * İçimizdeki müziği duymak... Farkında olmadan kendimizde eksik bıraktığımız çok büyük bir ayrıntı... Kaç kişi içindeki müziği duyuyor ve ona kulak veriyor? Kaç kişi içindeki müzikle hayatının ritmini yakalıyor, büyüyor, çoğalıyor, anlamı yakalıyor? Kaç kişi içindeki müziği silip; yaşarken kayboluyor? Kaç kişi içindeki müziğe kapısını kapattığı için gittikçe azalıp yok oluyor; içindeki müziği söndürerek anlamsızlaşıyor? Ben, içimdeki müziği dansla buldum. Ama buldum! Pek çok kişi içindeki müziği resimde, ekmeğin kokusunda, denizin dalgalarında, toprağın yumuşaklığında, yağmur damlalarında, gün doğumunda, gecenin koyuluğunda...vs, ya da müziğin kendisinde bulabilecekken ruhunun ritmini duymazdan geldi, geliyor ve gelecek. Neden içlerindeki müziğe sahip çıkmıyorlar? Nerden korkarak kulaklarını kapatıyorlar içlerindeki o sese? Nerden kaçarak kapanıyorlar? Ve nereye sığındığıklarını sanıyorlar? İçinde müziği olmayan bir kişinin bile var olduğuna inanmıyorum. İçindeki müziği kaybedenler, gömenler ve unutanlar var sadece. Siz, içinizdeki tınılara yüreğinizi kapamayın, olur mu?
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Dervişe Güneyyeli Kutlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |