Umutlar, tersine çevrilmiş anılardır. -Anonim |
|
||||||||||
|
İşe geç kalıyordular, aceleyle bir şeyler giyinip servise yetişmeliydiler. Gardırobu açtı, gözü bu gün giyinmek istediği lacivert elbisesine ilişti, hem havada uygundu o elbise için. Birkaç gün sonra sıcaklar iyice bastırdı mı o boğucu kentte artık koyu renk elbise giyinmek olanaksızdı. Hem özel bir gündü bu gün.... Elbiseyi yatağın üzerine bırakıp banyoya gitti. Sakalları idare ederdi. Elini yüzünü yıkadı, başının yanındaki saçlarını dökülmeye başlayan kısımlara yapıştırmak için ıslattı, birkaç kez yapıp bozdu sonunda nasıl durmasına karar vermiş olmalı ki çıkabildi banyodan. Elbisenin ütüsüz olduğunu fark etti, üstelik kırış kırıştı. İşe gitmek için hazırlanan eşiyle göz göze geldi. Yutkundu, konuşamadı sadece gözlerine bakıp eşinin bakışlarını elbiseye çekti. Eşi benim halime bak der gibi kendi elbiselerine baktı. Onunda giysileri iyi halli sayılmazdı, ütüsüz, kırışıktılar. Derin bir iç çekti, bir şey demeyeyim istedi ama böyle de olmazdı ki. Sonra eşinin işi geldi aklına. Onca kişiye yanıt yetiştirmek, iş yetiştirmek, kentin boğucu trafiğinde saatlerce yol işkencesi, iki yaramaz çocuk... Onunki de bayağı yorucu ve yoğun bir hayattı.... Yorucuydu ama kırışık elbise ile de işe yollanmazdı ki insan, ne derdi insanlara. Eşi anladı, başka elbise önerdi. Hayır olmazdı, illaki lacivert. “Aslında moda Biliyormusun?” Dedi hanımı. “Nasıl yani?” “Şimdi bürümcük kumaştan elbiseler moda” Bilmiyordu, hiç duymamıştı da bürümcük kumaşı. “Sabah gidip, akşam çıkıyoruz işten, kimi kimseyi gördüğümüz mü var ki?” Diye destekledi bürümcük lacivert elbiseyi giyindirme önerisini. Hatta elbiseleri elinde yoğurup buruşturdu elinden geldiğince. Bir yandan elbiseleri giyerken bir yandan bürümcük ne menem bir şeymiş diye düşünüyordu. Dairede hiç bürümcük giyinen yoktu, hem güzel giyinenlerden biriydi önce garipsenir sonra birkaç kişi daha illaki alırdı bürümcük kumaşlı elbiselerden. Gömleğini giyindi, kravatına baktı, onlar ütülüydü, keşke onlarda bürümcük olsalardı. Kırıştırsa mıydı onları da? Hayır, kırıştırmamak lazım, bazen giysilerde tezatlık güzel duruyor. Bazıları elbisesine bakıyorlardı, bürümcük kumaştan lacivert elbisesine. Gözlerinin yanıyla süzüp geçiyordu onları. Sorsalardı anlatacaktı elbisenin kırışık değil de bürümcük kumaştan olduğunu. /Bürümcük elbiselerini çok sevdiğini, herkesin dikkatini çektiğini, hatta kıskanılacağını çocuksu bir tavırla anlatıyordu hanımına./ Sahi neydi bürümcük? Söylemesi kulağa hoş geliyordu. Ufacık, minicik, tatlı bir şeyi andırıyordu kelimenin söylemi. Bürümcük. “Bu elbise neden ütüsüz?” Diye sordu arkadaşı. Gülerek baktı arkadaşının zavallı, bilgisiz haline. İşlerini toparladıktan sonra eşinin çalıştığı servise indi, bir sigara yaktı, bir kahve söyledi. Koltuğa oturup yayıldı, oturduğu yerde alan genişlettikçe daha çok dikkat çekiyordu elbisesi. Kahveyi getiren garson çocuğun pantolonu jilet gibi ütülenmişti. Hanımının gözlerini yine sürükleyerek çocuğun pantolonuna getirdi, sonra kendi elbisesine. Eşi, yüz kızartısı görülmesin için başını önüne eydi. / Dışarıdan araba gürültüleri, insan sesleri doluyordu içeri. Eşi evrakların arasında kaybolmaktan gelişi sayesinde şimdilik kurtulmuştu.... Şimdilik / Adam utandı yaptığı hareketten, iç çekti. Bir an uzanıp hanımını alnından öpmek istedi. “Bu gün işim yok, aşağıdan bir alışveriş yapacağım, dönüp sana yardım ederim” Dedi.... Yan masadaki hanım hınzırca gülerek elbisesinin kumaşını sordu. /Eşi anlatmış olmalıydı./ “Bürümcükmüş” dedi. “O ne oluyor” Dedi. “Bilmem.... Kulağa hoş geliyor, minicik bir şey algılıyorum, sevimli, eşek sıpası gibi....” Gülüştüler. O gün, onun bürümcük elbisesi stresli bir günü kurtarmıştı. Aslında tüm daire ona teşekkür etmeliydi. Akşam servisten iner inmez arabalarına götürdü hanımını, kendisi yukarı çıkıp çabucak geri geldi. Kontağı çevirip, parktan çıktı. Mütevazı bir lokantanın önüne park etti. Uzanıp arka koltuktaki hediye paketini verdi hanımına. İçinde bürümcük kumaştan güzel bir gömlek vardı. Hanımı anlamsızca baktı, adam gülümsedi. “Hangi aydayız?” Diye sordu. Hanımı yanıtladı “Peki hangi gün?” Onu da yanıtladı. Fazla üstelemedi adam. Masaya oturdular, yemeklerini yediler. Kadın alkol almıyordu, eşi birkaç kadeh rakı içti. Garsonu çağırdı, peçeteye yazdığı bir isteği şarkıcı hanıma yolladı. Bir şarkı sonra istediği parçayı söylüyordu şarkıcı. “ Benzemez kimse sana, tavrına hayran olayım” Eşinin gözlerine baktı, ellerini tuttu.”Bakışından süzülen işvene kurban olayım” bölümünde eşlik etti şarkıcıya, hanımının gözlerine bakarak.... İkisi de durdu bir an. Uzanıp hanımını alnından öptü. “İyi ki seninle evlenmişim bürümcüğüm... Seni çok seviyorum.” Kadın kalkıp eşinin yanına geçti, başını omzuna yasladı. Bürümcük kumaştan ceketin yakası ıslanıyordu..... Adam cebinden aylık harcama planını çıkardı, sigaranın üzerini çizdi, yerine kuru temizleme gideri yazdı.... “Sigarayı aslında seninle daha uzun yıllar kalayım için bırakıyorum” dedi.... Kadının saçlarına düşen yaşlar süzülüp bürümcük ceketi daha bir ıslatıyordu..... “Biliyormusun?” Dedi kadın, “Lütfuma çoktan ermişsin”.... asivemavi36
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2025 | © asivemavi36, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |