Bir ülke bağımsız olmadan, bağımsızlık da erdem olmadan ayakta duramaz. -Rousseau |
|
||||||||||
|
Bir düşünün “hapı yutmak” değimini, ne kadar korkunç bir şey ifade ediyor. Bizi umarsızlıkta en uç noktaya ulaştırıyor. Geriye dönüşü yok. Peki, hiç düşündünüz mü? Hapı yutmak bu kadar korkunç ise, ya hap ne hissediyor yutulurken? Acaba kim daha şanslı, yutan mı, yutulan mı? Kişiler arasında hap yutmanın değişik yollarını gördüm. Biri, bir bardak su ile hemen yutulan hap. Hap önce karanlık dil üzerine hapı yutacak kişinin iki parmağı ile yerleştiriliyor. Dil geri çekiliyor, parmak geri. Sonra hap için belki de geven denilebilecek dil üzerinde ilk rahatsızlık… Sonra ağız dolusu suya gömülüyor hap. Ağzın çeşitli bölümlerine çarpmadan, suyun gırtlak ve yemek borusundan açtığı yolla suyun içinden yuvarlanarak mideye düşüyor. Bir başkası; hapı yutmakta zorlanıyor biraz. Hapı kutusundan çıkarır çıkarmaz son hızla ağız boşluğuna adeta fırlatıyor ve hemen suyu yetiştiriyor. Korkunç bir su kütlesi hap üzerine düşüyor. Önce zifiri karanlıkta çarpılan dikenli bir zemin, sonra o korkunç ve büyük su kütlesinin son hızla düşüşü... Ardından dişlere, gırtlağa, yemek borusuna çarparak ulaşılan mide… Bir başkası; aheste hapı çıkarıp ağzına atıyor. Hap, dilin dikenli zeminine çarpıyor, ardından dişlere. Dil ile ağız tavanı arasına sıkıştırılıp, bir ileri bir geri sürtünerek yavaş yavaş zımpara yapılıyormuşçasına eritiliyor. Bu korkunç manzarayı bir düşünün; eriyen kısımlar akıyor gırtlaktan ve yemek borusundan mideye. Bir başkası; hapı hemen çıkarıyor ve ağzına atıyor. Hap ilk çarpmasını tamamladıktan sonra, dil ile ağız tavanı arasında kuvvetlice bir sıkılıyor, dil ucuyla ağız tavanından zorla sökülerek, alt ve üst öğütücü dişler arasına alınıyor, ikiye, dörde bölünüyor (belki de beş ya da altıya). Ardından çiğnenerek öğütülüyor. Tükürük bezleriyle çamur haline geliyor, sonra su ile çalkalanan ağızdan kalıntıların zorla sürüklendiği mide. Evet, mide; korkunç bir asit gölü… Hem kaynıyor, hem daralıp genişliyor içine düşen unsuru istenen kıvama getirmek için. Neden bilmem, ama hep mideyle ilgili bir şey düşünsem, aklıma salça kazanı gelir, aynı kaynama midede de varmış gibi. Ve hap… Eğer şanslıysa tek parça halinde gelmez bu kazana. Tek parça halinde gelirse, düştüğü bu yerde yavaş yavaş erimeye başlayacak, kimyasal bir değişim olacak sonunda. Eninde bir şey yok. Acaba cehennem midenin gelişmiş bir fonksiyonu mu? Sonra bağırsaklar… Midenin ara ara bir barajın kapaklarının açılması gibi açılarak bağırsaklara gönderilen çıplak sıvı… Bağırsakların sıkışması sonucu emilen sıvı… Acaba bir çocuğun annesini emmesi gibi mi, bir sürüngenin bir sıvıyı emmesi gibi mi? Ve artıklar… Şimdi hapı yutan mı olmak daha iyi, hap olmak mı daha iyi? Yutturan malum…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Osman AKTAŞ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |