..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Hata! Klavye baðlý deðil. Devam etmek için F11'e basýn...
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Ýnceleme > Anadolu Kültürü > Erdal GEÇER




15 Mart 2008
Sol Duyu  
Erdal GEÇER
Erdal GEÇER/Anadolu aleviliði ve klasik sol düþünce üzerine kiþisel bir deneme


:BGHB:
S O L D U Y U

Geçen hafta sonu (24/25 þubat 2007) Milliyet ve Hürriyet gazetelerinin iç sayfalarýnda gözüme çarpan küçük bir haber gerçekten dikkate deðer ayrýntýlarla doluydu.Her iki gazetede de Ýstanbul müftülüðü’ nden yapýlan bir açýklamaya Diyanet iþleri baþkanlýðýnýn gösterdiði tepkiden bahsediliyordu.Ýstanbul müftülüðü; kuran da ki bazý ayetlerden ve peygamberin sözlerinden hareketle; Müslümanlarýn Sol el ‘le yemek yemelerinin günah olduðu açýklanmýþtý. Diyanet iþleri baþkanlýðý’nca da bu yoruma tepki gösterilerek açýklamalarýn doðru olmadýðý ve durduk yere insanlarýn beynini bulandýrmanýn yersiz olduðu belirtilerek konuyu noktalamak gerektiði beyan edilmiþti…

Ýnanç konularý ile ilgili tartýþmalarýn çok çetrefilli ve her türlü polemiðe açýk olduðunu biliyoruz.Dahasý çevremizde herkesin bu tür konulara kendi penceresinden bakarak iddialý yorumlar getirdiðine de sýk- sýk þahit olmuþuzdur.Týpký siyasi konularda olduðu gibi; inanç konularýnda çoðunluk en doðru ve geçerli düþüncenin kendi fikri olduðunu öne sürmekten çekinmez.Bu türden insanlar için karþýt düþünceler; üzerinde durulmamasý gereken baðnaz,çaðdýþý ve geri fikirler olarak tereddütsüz reddedilir. Gazetede konu edilen haberde bu türden tartýþmalara açýk ve tehlikeli bir haber olarak algýlanabileceðinden dolayý Diyanet iþleri baþkanlýðý konuyu kestirmeden kapatmak istemiþ olmalý.Zira birileri çýkýp bunun üzerine olur olmaz laflar edecek,Baþkalarý da onlara cevap yetiþtirme telaþýna düþecek hatta istenmeyen olaylar dahi yaþanabilecektir.Çünki herkes bir karikatürün dahi Dünyayý ayaða kaldýrýp onbinlerce kiþiyi sokaða dökebildiðinin bilincinde.

Ama baþta da belirttiðim gibi konu dikkatimi çekti.Bu sebeple naçizane düþüncelerimi dostlarla paylaþmak istedim.Umarým yarým yamalak bilgilerimle haddimi aþmamýþ olurum.

Bildiðim kadarýyla Kur’an-ý kerim’in bir çok ayetinde Sað ve Sol ile ilgili birtakým ifadeler vardýr.Yani kitap sað ve sol simgeleri üzerinden hareketle birçok açýklamalar ve örneklemeler yapmýþtýr dersek yalan söylemiþ olmayýz.Merak edenler araþtýrýnca görecektir.kitapta bariz bir þekilde saðýn iyi’yi ve doðru’y,.solun da kötü ve batýl olaný simgelediði defalarce kez yazýlýdýr.Kýyamet günü defteri saðdan verilenlerin doðruca cennete gideceði belirtilmiþ ve ‘’…Defteri soldan verilenler;…Vay o Solcularýn haline..’’ denilerek ateþten,karanlýktan,katran kazanlarýndan ve dayanýlmaz cezalandýrýlma biçimlerinden bahsedilmiþtir.Ýyilik meleðinin sað omuzda,kötülük meleðininse sol omuzda bir ömür bizimle beraber dolaþtýðý; (Münker ve nekir ) Kabirde cennete açýlan kapýnýn sað da,cehenneme açýlacak kapýnýn da solda bulunduðu söylenmektedir.Bu açýdan bakýldýðýnda Ýstanbul müftülüðünün açýlamalarýnýn öylesine söylenmiþ sözler olmadýðýný fark ediyoruz.Bu bazý insanlarý ister istemez Yoksa tanrýnýn kendiside mi saðcý sorusuna götürebiliyor. .Ve solcularýn; þeytanýn liderliðini kabul eden,bu nedenle de cehennem biletleri kesilmiþ günahkarlar topluluðu olduðu sonucuna götürüyor.

Ama Sað ve sol simgeleri ile ilgili benzer ifadeler sadece Kur’an da deðil;Baþka dinsel söylemlerde de bulunmaktadýr.Tevrat ‘ta Rab’býn Musa’ya hitaben,; ‘’Ben senin düþmanlarýný ayaklarýnýn altýna serinceye dek saðýmda dur…’’dediði anlatýlmaktadýr.Yine Hindistan kökenli dinsel bazý anlatýmlarda ya da zend-avesta (Zerdüþtlüðün kitabý)’da bu konuya örnek olabilecek þöyle bir þiir geçmektedir.


Bizi yöneten rabbin sað elinde dövüþen
Ýyi,güçlü imanlý,
Müþvik Faravaþileri (Tanrýya inanmýþ topluluðu) ululuyoruz.
Onlar ki
Güzel kanatlý kuþlar gibi rabbe geldikleri görülüyor.

Kuntap-sukt



Ey öven sen
Bilgeliði sýkýca kavra
Ki o inek ve mülk kazandýrýr.
Bunlarý ilahlar arasýnda daðýt
Týpký bir okçunun okunu sað noktaya yerleþtiriþi gibi

Bhagavat gita

Kimisi kutsal kitaplardaki bu tür ifadelerin günümüzdeki siyasi anlamlarla örtüþtüðünü iddia etmektedir.O nedenle solu ve solcularý din dýþý hatta eski bazý sapkýn tarikatlarýn günümüzdeki uzantýlarý olarak görmektedir.Buna karþýlýk ‘’Evet biz solcular tanrýný varlýðýna inanmayýz..’’diyenlerde vardýr.Felsefi anlamda sol düþünceye önemli katkýlar sunan materyalist felsefe, tanrýyý ve tanrý inancýný reddederek dinleri geliþmenin önündeki en büyük engel (afyon) olarak görür.Ama sol’ca düþünüp tanrý inancýný benimseyenler de vardýr.. Ancak sistemin dýþýnda bulunan,ondan baðýmsýz , onu güç ve kudretiyle var edip istediðinde de yok edebilecek bir tanrý deðildir bu,sistemin kendisi olan,(panteizm) bir tanrýdýr.

Bu gün Avrupa’daki bazý siyasi akýmlardan bahsedilirken ‘’Saðcý hýristiyan demokrat’’ türü ifadeler kullanýldýðýný biliyoruz.Ve geçmiþte özellikle ortaçað Avrupasý’nda otoriter kilise yönetimlerince kendileri gibi düþünmeyen bazý düþünür,din adamý yada bilginlerin aforoz edildiklerini,aðýr iþkenceler gördüklerini ve yakýldýklarýný da tarih bilimi bizlere aktarmaktadýr (Giordano Bruno- Jeanne d’Arc) .Ayný yöntemlerin sapkýn olarak kabul edilen bazý dinsel yada din dýþý guruplara da uygulandýðýný biliyoruz.Hýristiyan roma döneminde kendilerine ‘’Sol el yolu tarikatý’’ ismini veren bir tarikattan ve dioneos kültüne baðlý ve sapkýn olarak nitelendirilen tarikatlardan Ortodoks Hýristiyanlýk bu þekilde bahsetmektedir ..Ayný yöntemlerin Ýslam dünyasýnda da kullanýldýðýný ve bir çok kez kimi zaman mezhep çatýþmalarý þeklinde,kimi zamanda þahýslar bazýnda din dýþý ve sapkýn olarak nitelendirilen kiþi ve guruplara karþý imha niteliðinde hareketlere giriþildiði bilinmektedir.

Þehy Bedrettin olayý,Hallac-ý mansur ’un ve Nesimi ’nin öldürülüþü ,Osmanlý zamanýnda verilen fetvalarla Anadolu topraklarýnda giriþilen Alevi-kýzýlbaþ katliyamlarý günümüzde Sivas olayý bunlara örnek teþkil etmektedir.Kýsacasý oradaki dindarlarda,buradaki dindarlar tarihsel süreç boyunca benzer gerekçelerle kendilerinden farklý düþünenleri Din ve tanrý adýna katletmekten çekinmemiþlerdir.

Siyasi anlamda sað ve sol simgelerinin ilk kez Fransýz ihtilali’ndeki meclis oturumunda kullanýldýðý varsayýlmaktadýr.Orada aristokrat ve kilise kökenli delegelerin kürsünün saðýnda,ihtilali kanla gerçekleþtiren halk temsilcilerinin ki içlerinde dilenci fahiþe hýrsýz.asker kaçaðý ,sanatçý,ve her türlü otoriteyi reddeden anarþist guruplarýn temsilcileri vardýr;bunlarda kürsünün solunda oturmaktaydýlar .Avrupa ya rönesans’ý ve aydýnlanma hareketini getiren düþüncelerde kilisenin baskýcý ve otoriter yönetim biçimine baþkaldýran protest guruplar olmuþtur. Kürsünün saðýnda veya solunda oturma durumunun tesadüfi mi yoksa bilinçli bir tercih mi olduðunu merak etmek abes olmasa gerek.Ama bilinen bazý olgularýn ýþýðýnda þunu söyleyebiliriz.Otoriter (ordodoks) yapýlý sistem ve oluþumlar ki bu sað’ý temsil etmektedir;Deðiþmez ve mutlak doðrularý savunduðunu öne ön sürer.O hep kendini bir takým deðiþmez ve kutsal otoritenin ilke ve kurallarýna teslim etmiþtir.Saðýn yapýsýný belirleyen en önemli faktör koþulsuz ve teslimiyetçi bir inançlýlýk ve muhafazakarlýk olmuþtur.Benzer þekilde hetorodoks yapýlý inanç sistemlerinde de ortak simgeler kullanýlmasý doðaldýr.Bunu; uygarlýðýn ,Büyük kültür ve inanç sistemlerinin doðuþuna kaynaklýk eden coðrafik bölge (mitolojik kaynak bölgeler) ‘de aramalýyýz.Mezopotamya.nil ve ganj nehirlerinin oluþturduðu altýn üçgen insanoðlunun macerasýný þekillendiren ve alýnyazýsýnýn yazýldýðý kutsal bölgedir.

Fazla detayýna girmeden anlamaya çalýþýrsak eðer,her üç tek tanrýlý dinin inanç sistemini oluþturan söylence destan ve olaylarýn çýkýþ kaynaðý bu bölgeler olmuþtur. Kutsal Kitaplarda geçen Nuh tufanýnýn benzerini gýlgamýþ destanýnda bulabiliriz. Yine ilk insanýn yaratýlýþ miti,Bakire anne den doðumun gerçekleþmesini,daha bir çok söylence ve efsaneyi birazcýk farklýlaþtýrýlmýþ olarak öteki inanç ve kültürde bulmamýz mümkündür.Kur’an ve Ýncil de geçen bir çok olayýn kaynaðý olan Ýbrani (Yahudi) efsane ve söylencelerini Zerdüþt dininde veya Hindistan kaynaklý dinsel anlatýlarda bulabiliyoruz.Sadece üç büyük inancýn deðil,batý medeniyetine kaynaklýk eden eski Latin (yunan) uygarlýðýný var eden de bu altýn bölge çýkarak yayýlan mitolojik inançlar olmuþtur.Konuya bu açýdan bakýldýðýnda kullanýlan bir takým ortak simgelerinde kaynaðýný bulmak kolaylaþmaktadýr

.Her Þey aslýnda insan ile tabiat arasýndaki iliþkiden ibarettir.Ýnsanýn doðayý anlama çabasý,yaþamýný sürdürebilme,ihtiyaçlarýný karþýlama,tehlikelerden korunma ve bütün olan bitene bir anlam bulma çabasýdýr kültürü ve inancý var eden süreç.Dolayýsýyla kaynak doða ile onun insan bilincine yansýyan izdüþümüdür.


Engels’in ‘’Ailenin mülkiyetin ve devletin kökeni’’ isimli baþ yapýtý bir çok konuya yeterince ýþýk tutmaktadýr.Konumuz olan ortak simgelere dönersek eðer yine büyük inanç sistemlerine kaynaklýk eden mitolojik bölgelere bakmamýz gerekecektir.Yüksek olasýlýkla söz konusu verimli bölgelere yerleþen insan topluluklarý yerleþik bir hayata geçiþ,tarýmla uðraþma ve hayvanlarý evcilleþtirmeye baþlamakla beraber uzun süredir devam ettirdikleri göçebe kültürünün inanç sisteminde de köklü deðiþimler yapmýþlardýr.Bilimsel araþtýrmalar tarýma geçiþ’in Ana-erkil kültürün bir buluþu olduðunu söylemektedir.Ana tanrýça,verimlilik ve bereket kavramlarý buradan gelir.

Uygarlýðýn bu en büyük deðiþim ve dönüþüm projesini baþlatan kadýnlar þüphesiz inanç dünyasýna da kendi diþisel (anaç) damgalarýný vurmuþlardýr.Daha önceki göçebe yaþamda avcýlýk ve savaþ gibi güce dayalý iþlerle uðraþan erkekler yeni yaþam biçimine geciþle beraber beklide bir süreliðine boþluða düþeceklerdir.Çünki üretimde ve yaþamýn her alanýnda söz sahibi olan kadýnlardýr.Anadolu’daki iri memeli diþi tanrýça kybele inancý buna beklide en özgün örnektir.bu inançlarda kadýnýn diþisel kimliði (doðurganlýk) Yaratýcý ve kutsal annelik olarak inanç sistemindeki yerini almýþtýr.

Deðiþik görüþlere raðmen söz sahipliðinin erkeðe geçmesine neden olan en büyük etkenin mülkiyet kavramý olduðu öne sürülmektedir.Eskiden her an göç eder durumda bulunan topluluðun korunacak ve sahiplenilecek pek bir þeyleri yokken tarýma geçiþle beraber durum deðiþmiþ,tarlalar,araziler,hayvan sürüleri,çiftlikler,ambarlar yani topluluðun zenginlikleri ortaya çýkmaya baþlamýþtýr.Bununla beraber bir iþ bölümü düzeninin kurulmasý ve bu düzenin devamý için egemenliðinin tanýnacaðý bir otoriter güç ve o gücün devamýný saðlayacak kurallara ihtiyaç duyulacaktýr.
Bütün bunlar erkeðin iktidarý ele geçirmesiyle sonuçlanacak sürecin baþlamasýna neden olacaktýr.Artýk aile içinde baba,topluluk içinde kral, inanç sisteminde de baba tanrýyla özdeþleþecek olan bu yeni iktidarýn en belirgin özelliði katý otoriteye ve güce dayalý bir yapýyla varlýðýný devam ettirecek olmasýdýr.Kralýn tanrýnýn oðluyla özdeþleþmesi,yönetimin ve verasetin babadan oðula geçmesi ve kan baðý iliþkisinde babanýn belirleyici olmasý bu nedenle benimsenecektir.

Baba-kral-tanrý olgularýyla þekillenen inanç sistemleri evvelden beri kullanýlagelmekte olan astrolojik bilgilerden de yararlanmaya devam edeceklerdir.Dünyayý merkez alarak onun etrafýnda dönen 7 kutsal gök cismi ve on iki burçtan oluþan bir evren düþüncesine dayanan bu sistem Rönesans ve aydýnlanma çaðýna kadar hükmünü sürdürecektir.Kilisenin Galileo’ yu yargýlamasýna neden olan dünyanýn merkez deðil ‘de güneþin merkez alýnmasýyla bu kutsal evren fikrinin inkar ediliyor olmasýdýr. zira tanrýnýn oðlu olan Ýsa evrenin merkezinden baþka bir yerde tasavvur edilemezdi.

Yine de ana- tanrýça dönemine ait kimi inançlar tamamýyla terk edilmeyecektir.Müslümanlarýn halen kullanmakta olduklarý 28 günlük ay takvimi bunun bir yansýmasýdýr. Öldükten sonra gömülme geleneði de kiþinin toprak ananýn rahminde yeni bir yaþama doðacaðýna olan inanç nedeniyledir.Burada ilginç bir anekdotu aktarmak istiyorum.çocukluðumdan kalan bu anýyla sevgili güllü nine yi ‘de yad etmiþ olacaðýz.(Cihan Özdil’in babaannesi) Güllü ninenin vefatý sonrasýnda namaz kýlýnmýþ,cenaze topraða verilmiþ,sýra Niyazi çavuþ’ hocanýn telkin duasýna gelmiþti.(Ben bir kabrin arkasýna gizlenmiþ olan biteni izliyordum) etrafta imamdan baþka kimsecikler kalmamýþtý. Niyazi amca usulüne uygun bir pozisyon alarak dua etmeye baþladýktan kýsa bir süre sonra önemli bir detayý unuttuðunu fark ederek uzaklaþan kalabalýða seslenmiþti… (lýllaw.hela merrýn, me týþtýk birkýr… Nawwe diya guliy çýbu….?’’ Kalabalýðýn içerisinden Dursun amca (Dursun’e guli) aranýp bulundu ve merhumenin anne adý öðrenildi..Kalabalýk yeniden mezarlýktan uzaklaþýrken ben saklandýðým yerden Niyazi amcanýn ‘’Güllü bin-ti Zeyneb…Güllü bin-ti Zeyneb’’ sözleriyle devam eden telkin duasýný dinlemekteydim..

Bu dünyada tamamen baba kimliðinin belirleyici olduðu kurallar bütününün aksine öte alemde kiþi anne kimliðiyle yolculuða baþlamaktaydý.mitolojik veriler ýþýðýnda yapýlan irdelemelerde de tapýnaklarýn kutsal mimarik yapýsýnýn hamile bir anneyi simgelemekte olduðu öne sürülmektedir.Demekki ana- erkil dönemin ve ana tanrýça inancýnýn yansýmalarý tamemen silinmemiþtir.

Sami’lerdeki ay tanrýçasý fikrine karþýlýk mýsýrlýlar ca kabul edilen güneþ tanrý(Amon-Ra) inancý baba-erkil kültürün en önemli simgesi olacaktýr.Dünya merkezli kutsal evrende egemen olan baba tanrýnýn kural ve kaidelerine katý bir teslimiyetle uyma zorunluluðu,onun yeryüzündeki temsilcisi Kral oðul’unda egemenliðini ayný þekilde kabul etmeyi zorunlu kýlacaktýr.Zira evrendeki her hareket ve dönüþümün bu egemen gücün iradesiyle gerçekleþtiði varsayýlmaktaydý..

Yüzlerce yýldýr ilgiyle izlenen ve yaratýcý gücün (tanrýnýn) iþaretleriyle dolu olduðu varsayýlan evrendeki gök cisimlerinin döngüsel hareketi de kendini tekrar eden dairesel zaman kavramýný doðuracaktýr.Gün,hafta,ay,yýl,kozmik yýl hep belirli periyodlarýn kendisini tekrar etmesi olarak kabul edilecektir.

Týpký kutsal gök cisimleri gibi kutsal sayýlar ve kutsal zaman periyodlarý da inanç sistemlerinin sýkça yararlanacaðý simgeler olmuþtur.. Evrendeki cisimlerin dairesel dönü hareketleri de kutsal kabul edilmiþtir(Çarký devran,Çarký felek).Deðiþik inançlarýn bir çok dini ayinindeki dairesel dönü ritüeli hep kutsal evrenin hareketine dahil olma,o hareketin içinde yer alma düþüncesinin sonucudur.Müslümanlarýn kabe’ yi tavaf ediþleri,(Kabe kapýsýndan sað ayakla girilmesi gerektiðine inanýlýr) Alevilerdeki halka namazý ve semah dönme hareketleri bu inancýn yansýmalarýdýr.

Ama bu dairesel döngü inancýnýn en göze çarpan sonuçlarý peygamberlerin geliþ zamanlarýný belirlemiþ olmasýdýr. .Zamanýn döngüsel hareketiyle gerçekleþecek her periyodun sonunda yeni periyodu müjdeleyecek olan elçi de yeryüzüne indirilmiþtir!. Kutsal kitaplarda geçen doðulu kahinlerin bir yýldýzý takip ederek geldikleri Filistin-mýsýr coðrafyasýnda firavun a ‘’Zamaný geldi.senin tahtýný yýkacak erkek çocuk bu topraklarda doðdu’’ þeklindeki efsane , dairesel zaman inancýnýn zorunlu sonucu olarak kabul edilmelidir Ve firavunun bütün erkek çocuklarýný öldürtmesi de gelmesi gerekenin gelmesini engelleyemeyecektir. .Ayný efsane isa içinde söylenmiþtir.Ve yüz yýllar sonra kendi hesaplarýyla bir periyodun bittiðini,baþlamakta olan yeni dönemde de bir kurtarýcýnýn mutlaka gelmesi gerektiðini bilen bazý Yahudi tarikatlarý bir kervan yolculuðu sonrasýnda dinlenmeye çekilen gurubun içindeki Muhammed’di de beklenen elçi olarak kabul etmek durumunda kalacaklardýr.burada sorun peygamberlerin kiþisel durumlarýndan çok sistemin özelliðidir.Musa,isa yada Muhammed zorunlu olarak var edilen habercilerdir.çünki zaman kendi periyodunu tamamlamýþ,yeni periyodla birlikte baþlayacak yeni döneminde elçisi bilge kahinlere astrolojik alametler tarafýndan bildirilmiþtir. Tanrý istemese bile bir peygamber gelmek zorundadýr.Çaðýmýzda dahi beklenmekte olan Mesih ya da mehdi nin her an gelebileceðini de bu mantýk ve hesaplamalarla olaðan kabul etmeliyiz.

Sol ve sað simgelerinin inanç biçimlerine girmesi ve taþýdýðý anlamlarý da bu izleri takip ederek bulabiliriz.Yanlýz bilmemiz gereken en önemli þey geçmiþten günümüze bütün inanç sistemlerinin,kültürlerin yaþam biçimlerinin,kýsacasý insana ait olan her þeyin bir birinden etkilendiði ve birbirini etkilemeye devam edeceðidir.Bu nedenle Hýristiyanlýðýn bir inancýnýn benzerini Budizm de,alevi inancýnýn kimi unsurlarýný Zerdüþt dini yada Þamanizm de,lokman hekimin ölümsüzlük otunu aramasý serüveninin aynýsýný gýlgamýþ destanýnda buluyoruz.Bu açýklamalardan hareketle Ýran þii Müslümanlýðý nýn oluþmasýna kaynaklýk eden Ýhvan-ý safa risalelerinde(Kaynak Seyyid Hüseyin Nasr.’ýn Ýslam Kozmoloji öðretilerine giriþ adlý eseri), Ýslam bilgini El-Birüni’nin ve Ýbn-i Sina’nýn eserlerinde 7 cisimli 12 burçlu kutsal evren fikri ile dairesel zaman kavramlarýnýn sýkça kullanýldýðýný görmekteyiz.Ayný þekilde bu kaynaklarda sað ve sol simgelerinden de sýkça bahsedilmektedir.Kýsaca deðinmek gerekirse evreni (kozmogoni) oluþturan yedi katlý ve on iki burçlu sistemin sað- sol, üst ve alt olmak üzere dörde bölündüðü (dört varlý,dört kapý) bu sistemde sað üst köþe her varlýðýn en iyi olanlarýna ayrýlmýþtýr.yedinci katý iþgal den tanrý her yerdedir doðal olarak.Altýncý katýn sað üst bölümü varlýk zinciri silsilesinin ilki olan meleklerden ve peygamberden baþlayarak insan (Ýmam), hayvan(at), bitki (öd aðacý) ve maden (altýn) ý gösterirken;en sol altaysa Melek(þeytan),Ýnsan (cahil), hayvan (domuz),bitki (zakkum),maden (katran) gösterilmektedir.

.Kýsacasý bu eserlerdeki ana tema saðýn iyi,yüce,kutsal olaný simgelemesi;bunun karþýtý olan solun’sa kötü þeytansý ve aþaðýlýk olaný simgelemesi fikridir.Benzer tema 7 bölgeli kutsal yeryüzü coðrafyasý (7 iklim ) fikrinde de mevcuttur. El -Biruni tarafýndan çizilmiþ bir dünya haritasýnda ilk göze çarpan þey bu günkü Basra körfezi ve Aden civarý kutsal kabul edilen ikinci iklim bölgesinin en üst saðýnda yer almaktadýr.. ilginç olansa en sol altta altýncý iklim kuþaðýnda yer alan yeccüc-meccüc ülkesi (Hazar kavimleri,Türkler,Ruslar,kýrgýzler ve Slavlar yani barbar kavimlar) nin bulunuyor olmasýdýr.Bu harita gerçekten bir çok þeye ýþýk tutmasý açýsýndan önemlidir.En sað üstte gösterilen ikinci iklim kuþaðý olan Aden bölgesi ilk insanýnda yaratýldýðýna inanýlan kutsal cennetinde (Aden) bulunduðu yer olarak kabul edilir..Bu durum mevcut dünya haritasýnýn kuzey ve güney kutuplarýnýn yer deðiþtirmesi anlamýna gelir ki bunda bir sakýnca görmemiþtir. Zira ancak böyle kabul edildiðinde kutsal bölgelerdeki zengin ve yerleþik topluluklarý sürekli taciz eden barbar kavimler kendileri gibi þeytansý ve kötü özellikler barýndýran sol alt bölgeye tekabül eder.Yani kaf daðlarýnýn ardýndaki o ablak suratlý acýmasýz kavimler tamda beklenildiði gibi sol (kötü) taraftan gelerek tehlike saçmýþlardýr.

Bu noktada üzerinde durmamýz gereken þey büyük dinlerin oluþumuna kaynaklýk eden mitolojik kültürün söz konusu barbar kavimlerce sürekli taciz edilen bölgelerden (Mezopotamya-Nil-ganj üçgeni) çýkarak yayýlmýþ olmasýdýr.Tarýma geçiþin ilk kez baþladýðý bu bölgelerde þehirleþme ve yerleþik kültürde baþlamýþtýr Mal alýþveriþiyle birlikte kültür alýþveriþi de gerçekleþmiþtir.Ancak insanoðlunun var ettiði bu zenginliði korumasý,geliþtirmesi gerekecektir.Evet bereketli olan tabiat ananýn hakký inkar edilemeyecek kadar büyüktür.Ama onu iþleyen kontrol altýnda tutan bir güce ihtiyaç vardýr.bu týpký anneyi dölleyen güçlü baba gibi güçlü ama erkeksi bir tanrýdan baþkasý olmayacaktýr (Bu noktada fiziksel olarakta sað elin güçü dikkate deðer bir durum olsa gerek) Ayný þekilde gücün ve aydýnlýðýn simgesi olan güneþte saðdan doðmaktadýrdýr.(Ay'ýnda birýþýðý vardýr ama bu geceye ait olan ve sürekli deðiþen güçsüz bir ýþýktýr.týpký kadýn gibi)

Buradan hareketle otoriter sistemlerin (Ortodoks Hýristiyanlýk ve Sünni Ýslam) dayandýðý simgeler dünyasýnda sað kutsal ve iyi olan, sol ise kötülüðün kaynaðýný simgelemiþtir.

Sað ve sol simgelerinin modern siyasi alanlarda kullanýlma þeklide inanç sistemleriyle týpatýp aynýdýr.Ve bunda bir tesadüfilik yoktur.Geçmiþten günümüze sað her zaman otoriteyi,güç kullanýmýný,egemen olma isteðini ve deðiþmez mutlak bir takým ilke ve deðerleri ve onlara tereddütsüz bir itaati benimsemiþ,oluþturduðu sistemlerde de bu özelliklerini bariz ve acýmasýzca sergilemiþtir.Baba-erkil ailedeki otoriter baba kavramý çocuklarýn korkuyla itaatini zorunlu kýlmaktadýr.Ýnançta da bu korkuyla tapýlan tanrýya dönüþecektir.

Zaman içinde otorite kendine yeni temsilciler bulacak, bu sýrayla kýral’a,rahipler sýnýfýna, oligarþik bir zümreye,ve devlet denilen soyut güce dönüþecektir.Ayný þekilde bilimde de kendini makina’ya,soyut akla.ve bilgiye dönüþtürmeyi baþarmýþtýr.Geçmiþte otorite varlýðýný inanç alanýnda sürdürürken bu gün çok çeþitli enstrümanlarý vardýr.Kýþlalar,hapishaneler,okullar,hastahaneler,siyasi partiler,dernekler,örgütler, kýsacasý kendini oluþturan bireyleri bir arada tutabilmek ve onlarý istediði þekilde kullanmak isteyen her otoriter oluþum saðcýdýr.

Burada en dikkate deðer þey kendilerini sol diye nitelendiren örgüt ve oluþumlarda da benzer saðcý otoriter anlayýþlarýn hüküm sürmeyi baþarmýþ olmasýdýr.Ve bu oluþumlarýn içindeki tutsak bireyler; bazen kul,mürid, mücahit olarak bazen de militan ya da milliyetçi vatanseverler olarak her an bedenlerini feda etmeye hazýr halde kutsal zafer gününü beklemektedirler..Zira onlarda týpký kendilerine sað diyenler gibi kollarýndaki saatlerde bulunan akreple yelkovanýn saða doðru dönmesini tereddütsüzce izleyip boyun eðmeyi erdem sanmaktadýrlar zamanýn saðcý tanrýsýna.


Ortodoks ve katý kuralcý olmayan (heterodoks) sistemlerdeyse korkuyla iteate ve teslimiyetçiliðe yer olmamýþtýr.Çoðunlukla güce ve otoriteye baþkaldýrý vardýr bu sistemlerin yapýsýnda.Evrenin diþisel yönü (,yaratýcý ortamýn kutsallýðý) ikincil ve pasif role indirgenmemiþtir. Bu inanç sistemlerinin tanrýsý evrenin eril ve diþil birlikteliði olarak algýlanmýþtýr. Sistemin dýþýnda duran,ondan baðýmsýz ve yönetici bir tanrý ve kurallar bütünü yerine, sürekli deðiþen,dönüþen,kendi kurallarýný yaratýp deðiþtirebilen bir tanrý fikri vardýr (panteizm) Bu inanç sistemlerinde deðiþimin temel dinamiði olarak güç kullanma,istila etme ve dahil oluþ sürecini zoraki bir kabul ediþ mantýðýyla sürdürme yerine; deðiþimin gönüllü parçasý olma,onda varlýðýný terk ederek yeni þeye dönüþme arzusu vardýr(.meyletme-aþk) Bu evrenin aþkla varolmasý ve o aþký sürdürmeyi arzulamasýdýr. (yin ve yang’ýn uyumlu birlikteliði) sürekli karýþma,dahil olma, arzulama ve dönüþüme (yaratma süreci) gönüllüce katýlma isteðidir..

Hakikat kapýsýndan geçenlerin ulaþtýklarý ve ulu orta söylemekten çekindikleri sýrdýr bu.Ýnsaný kamil olma sürecinin ulaþtýðý algýlama düzeyidir Her þeye sevgiyle yaklaþmak ve sevebilmektir bu. Hacý Bektaþ-ý Veli’nin Yunus’un ve Mevlana’nýn öðretisidir bu

Enel- hak fikrinin temelinde de kiþinin kendi varlýðýný yaratýcý evrenin bir parçasý olarak algýlayabildiði düþüncesi vardýr.Ýnsanýn (Mikrokozm) Evreni (Makrokozm) kendi varlýðýnda hissedebildiði düþünce sistemidir bu..

Dairesel kýsýrdöngü kendini tekrarlarken ; Sarmal devinim dönüþümler süreci halinde ilerlemektir. .Sabit ve mutlak (deðiþmez) kurallarý yoktur bu hareketin. Týpký aþýk olma anýnda ruhun hissettiði o yaratýcý kaos halleri gibidir. Evreni kendi varlýðýnda algýlarken,onu saate bakar gibi karþýdan izleyip tanýmlamak yerine, kendini onun gibi hissetme sýrrýna ererek . saða döndüðümü sanýyorsunuz. ama sola dönüyorum ‘' diyebilmektir.


Acaba Türkiye de sol düþünce ile Alevi öðretisinin bir çok noktada kesiþmesini de ayný simgelerin kaynaklarýný izleyerek ve SOL DUYU’muzu kullanarak algýlayabilirmiyiz….





Erdal GEÇER
Gelibolu/Mart 2007



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn anadolu kültürü kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Memik Dedemin Bahçesi (Aðýt Geleneðimiz)

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Dün Gece [Þiir]
Þehr-i Ben [Þiir]
Yitik Gemi [Þiir]
Altýn Kadeh [Þiir]
Hayyam'a [Þiir]
Nirvana [Þiir]
Virüs [Þiir]
Beþinci Þiir [Þiir]
Diyalektik [Þiir]
Ýyi Kadýn [Þiir]


Erdal GEÇER kimdir?

Yazmak kendimi yenilemek gibi bir þey. çeki düzen vermek üst baþa. hazirlanmak geleceðe. .


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Erdal GEÇER, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.