..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
En güzel özgürlük düþü, hapishanede görülür. -Schiller
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Roman > Görüþ ve Eleþtiriler > ishak




10 Nisan 2008
Hangi Mutsuzluðun Gölge Aðacýyým?  
ishak
Sen düþüme gerçek katan bir zamanýn, dönüm noktasý olmuþtun ayrýmýnda olmadan.. Basmakalýp bir hikaye deðildi bizimkisi... Gözlerinden hiç uzaklaþmayan hüzün; gri bir gecenin koynunda diþlerinin minesine yansýsa da ay ýþýðýnda gülüþün eksikti..


:CDHB:
Sen düþüme gerçek katan bir zamanýn, dönüm noktasý olmuþtun ayrýmýnda olmadan.. Basmakalýp bir hikaye deðildi bizimkisi... Gözlerinden hiç uzaklaþmayan hüzün; gri bir gecenin koynunda diþlerinin minesine yansýsa da ay ýþýðýnda gülüþün eksikti..
Yarým býrakýlmak istenmeyen gerçeðin acýtan yanýnda sarhoþ olmak; " Hepiniz küçük burjuva orospu çocuklarýsýnýz! " diyebilmek, benim için:yarým býraktýrýlmýþ sýzýlgan bir öfkenin öyküsünden süzülen çelikten kelimeler olsa da senin için anlamý bendim...
Ne bulmuþtin ki bende? Ýsyan, öfke, sýradýþýlýk ya da hiç birþey deðil de çocuk saflýðýnda büyümemiþ bir insan mý?
Tek ilkem inanmaktý belki de; Sana, ona, buna, hayata, sevdiðim herþeye... Düþleri prizmatik ayna yansýmasýnda deðiþik formatlar üreten þekiller yumaðý gibi kýrýlgandým...
Belkide ikimiz; Mantýðý ve Yüreði arasýnda gelgitleyen med cezirdik...
Zaman silüetini düþürüyor maviye, korkunç bir yalnýzlýkta ki þeyler ucuz manifatura kumaþlarý gibi sýrýtýyor... Orkinoslar, Tombikler, Sardalyalar, Kolyoslar, Ýstavritler yalnýzlýktaki seçilmiþ özgürlüðüm benim...
Ara sýra Yýldýzlar takýlýyor aðlara; Lila, Kýrmýzý, sarý... Tutup atýyorum Denize o saydam fosfora karýþýp gidiyorlar... Onlar ki geldikleri yere aittiler. Yaþamak geldikleri yer kadar güzeldi, Ayrý koymakta düþmezdi bize...
Ya ben:
Senden önce ve sonrasý olan uçuk kaçýk bir özgürlük. Öncelerinde bir yerim vardý... Senin gibi, onlar gibiydim; Ýyi bir baba olmasam da " Babaydým..." Ýyi bir eþ olmasam da tek gailemiz: Elektrik, su, telefon, doðalgaz bir de camekanlardaki elbiseler... "Ah bu kapitalizmin gözü kör olsun!"
Sonra sen geldin. Usul usul girdin attýðým adýmlardaki ayak seslerine... " Neden geldinse?
Varsay ki: Bir Deniz Yýldýzýydým ben. Neden býrakmadýn ki beni ait olduðum yere?
Tutuverdiðin özgür olmayan yaným da eksik kalan birþeydi... " Var adýný sen koy! "
Hani Ýstanbulu fetihe çýktýðýmýz birgün, Raký Yatsýsý sonrasý dudaklarýndan dökülmüþtü ya Dünya yüreðime; " Senden sonrasý o zaman baþlamýþtý! "
"Hadi gidelim!" dediðimde ait olduðun yeri terkedememenin alýþkanlýðýmý bilinmez susmuþtun...
Mamafih sabah kahvaltýlarýnda; senin gelmesini beklediðin, benimde bir an önce varmak istediðim bir öyküydü bizimkisi... Hiç bir yerden baþlanýlmayan ve sonu olmayan.
" Ýnsanýn en zayýf yaný, en güçlü yanýdýr ayný zamanda! " Cümlesini senden sonra öðrendim. Bir sýrt çantasý ve yalnýzlýðýmý katarak yolculuðuma; Görmediðim kýyýlarýn özleminde açlýða, parasýzlýða inat direnmeyi öðrendim ama yalnýzlýðýma gömüldüm. Senden, sizden kaçtým! Kaçtým! Kaçtým... Maviye o hep ait olduðum yere geri dönmenin sonsuz hazzýnda sarýldým Gök yüzüne, Deniz suyuna... Sen ve siz varken aðlamayý biliyordum, gariptir unuttum. Köreltilmiþ bir sýzýda: Figenler,
Aslýlar, Dilekler çýktý karþýma; " Senden sonrasýndan hiç korkmadým.çünkü korku: Bir düþ dizininde, gerçek olan umudun önünde duran kocaman bir engeldi...
O kadar ki; Yazýlmýþ bir öyküde katýk olduðun düþlerimde olmadý bundan dolayý...
Henüz yeni bitmiþti Denizle kavgamýz, sabahýn þafaðýnda gün uyanýrken belki otobüste, belki serviste, belki yanýnda akþamdan kalan biri ya da yalnýz bir uyanýþ hazýrlýðýndaydýn. Kahvaltý yaparken düþtün usuma bunca yýldan sonra, sanki Mayýn tarlasýnda unutulmuþ bir Mayýnýn topraðýnda büyüyen ilk yaz çiçeðiydin.Toprak aþýmý zamanlardan gelip, Boðazdan geçerek kokunu düþürmüþtün Dip Karpas burnuna; Patlamayý ben bile duymadým, çayýn tadýnda bir acýlýk, peynirin tadýnda bir ekþimeklik, öylesine çok istedimki ait olduðum yere dönmeyi, lakin ait olduðum yer yoktu...
Düþündükçe açýyordum kendimi, düþündükçe aþýyordum. Sabah salýncaðýnda, Güneþi seyrediþin az birþey miydi ki bu evrenin durduðun merkezinde...
Açýk denizlerde kulaçlamak zamaný, sýð suda korkak yürüyüþler yapmaktan iyidir ya hep öyle yapmaya çaba gösterdim. Senden öncesine ve sonrasýna ait herþeyi yerle bir edip, koca kentin karabasan düþlerinden sýyýrmaya çalýþtým kendimi, karýnca kararýnca bir inatla... Her aç kalýþ; Tokluk rehavetinin doyurucu bir unsuruydu bu düzen için, adam gibi durmayý becermeye çalýþtým.
Uzaktasýn ya özlemek kolay oluyor seni sevebilmekte; Yakýnýmda ya da yakýnýnda olsaydým.soluk alýþveriþlerin bu düzenin çýkar sevdalarýndan uzak bir mübadele aracý gibi sýcak olsaydý! " Ne olurdu bilemem! "
Mesela: Teninin dokularýnda balýklarýn denizi saran o mayhoþ kokusu olmalý mýydý? O kokuyu hiç duydun mu? " Bilmiyorum. " Müthiþ keyif verici; Ýyot kokusuna karýþan bir duman çökerdi suyun üstüne, bakakalýrdým sýmsýcak Maviye; Ana kucaðýna koþan çocuklar gibi gülerdim. Kybele bile görse kýskanýrdý bu manzarayý....
O zamanlar ki Deniz suyuna banýlmýþ tuz kokusu gelirdi burnuma, dokunduðum da tenine.. Bundan dolayýdýr ki ilk retediþimde seni, rededilmenin dayanýlmaz öfkesinde saldýrmýþtýn.Ýçindeki intikam duygusu sessizce çýkývermiþti günýþýðýna... " Haklýydýn haklý olmasýna ya! " Kendince vazgeçemediðin bir ikilemde tek bir tercih býrakmayý istemiþtim sana kendimce...
Karmaþýk bir birliktelikti bizimkisi, tezatlarý çok olan; Çevresel baskýlarýn þiddetine dayanamayacak kadar güçsüzdük belki de zamanda ve mekanda, Dünyanýn geniþ insanýn yerinin dar olduðu anlarda buluþmuþtuk sessizce ve hayata randevu verememiþtik daha...
Ürkü sevgiyi bastýrýyorsa eðer; Deniz suyunda buðdaya baþak verdiremez. Bundandýr ki incitmek istemedim seni, sessizce çýkýverdim hayatýndan... Belkisi olmayan bir gerçekte; zamansýz bir seviþme sanatýnýn korkaklýðýndan sýyrýlýp, mahir bir bir usta gibi bedensel nakýþ dokumak bir zamanlýktý ve harami bir seviþgenlikte sabahý doðurturken yorgunlamýþtýk.eksilen bir yan katarak yeni güne...
Artik ait olduðum bir yer olmadýðýnýn bilincindeyim. Birgün zamansýz düþersen usuma; kýþ güneþine filizlenen ilkyaz çiçekleri düþer topraða, ýslak güneþin çiy düþen yanýna seni düþürürüm ne düþünürsen düþün. Hayatýmda sana ait bir yer mutlaka olacaktýr, kimbilir olur olmaz bir zamanda serhoþ mevsimler geçerken yüreðimden.
Sen ki Filizkýran fýrtýnalarýna yakalandýðým bir vakit diþediþ kavgasýna tutuþtuðum Deniz öyküsünün kahramanýydýn... Sessiz soluklanýþýnda asi bir öfke sevgiyi yenmeli miydi? Bu soruyu kendine sormalýsýn. Þunu yapmalýsýn! Bunu yapmamalýsýn! Yönermelerinden öte kendin gibi yaþamalýydýn, yaþýyorsundur belki de yarým býraktýðýn düþlerini yitirmeden...
" Sýðýnacak liman ariýyorsun! " Demiþtin sonrada eklemiþtin " Ben mutluyum! "diye mesajýnda...
oysa ki " Her mutluluk,baþka bir mutsuzluðun gölge aðacýdýr, yaþamaksa apayrý bir sanat... Ekmek, emek, sevda, su gibi apayrý...
Bu küçük kýyý kentinde, Sahilde bir Güneþ bahçesi kurdum kendime, minyatür bir kale yapýp içinede insan koydum, Birilerinin " Umut abisi " birilerinin takýlmaya çalýþtýðý sevgili, birilerinin iki üç günlük yaþanýlan aþklarý... Fýrtýnaya tutulan geminin yol bulamadýðý denizde halen " Küçük Burjuva orospu çocuklarýna inat " yaþayabiliyorum Anarþisttin bireyleþmiþ yanýndan...
Geçenlerde Ýstanbul kokan bir arkadaþ aradý: "Nasýlsýn? "diyerek " Hayýrdýr baþýna taþ mý düþtü? "dedim:
-Vapurdayým karþýya geçiyorum, yanýmýzdan geçen geminin bandýrasýnda " Albatros " yazýyordu, usuma düþtün;" Ýyi misin?" dedi...
Yani demem o ki: Ýnsan " Suya iz býraktýðý kadar insan!" ne kadar akýntý bir yerlere doðru sürüklese de bir su çatýmýna denk düþen zamaný mutlaka olacak hayatýn bir yerlerinde...
Senden sonrasýna bundan dolayýdýr ki daha bir sýký sarýldým. Hopa'dan,Cebelitarýk boðazýna kadar gezerken, kýyý kentlerinde beþ on günlük misafirliklerde bir iz býrakýp, baþka kentlerdeki görmediðim insanlarýn yüzlerini özledim ve gittim...
Ya sen: Ayný yerdesin yine, ayný evde oturuyor, ayný iþe gidiyor, ayný rutini yaþýyorsun... Belki bir zaman kemiklerimi kýrmak istercesine sarýldýðýn o an düþüyor usuna. " Ýnsanýn birtek kendine yalaný olmaz! " Kocaman bir yaþamý sundun ayrýmýnda olmadan, metasal deðerlerin ötesinde kendime ait aidiyetlerin sofrasýna saldýn; olumluluðunun bu boyutuyla bir güzel yanýný daha katarak.. Seni yaþamýmýn Milat noktasýna koyup senin umduðundan bile fazla sevdim...
Ya sen: Zaman post modern aþklarýn yüzeyselliðinde alýþkanlýk katýyor ezberletilmiþ yaþamlara.. Sýradýþý aþklarda ki damýtýlmýþ sevdalar aðýr bir ivmeyle yol alýyor zamandan...
Cinsellik ve gereksinim: Ýnsaný kendine yabancýlaþtýran o gudubet." Kapitalizm "
O zaman seni anlamak gibi bir kaygým yoktu þimdi çevremde birliktelik kurmak isteyen sairleri gördükçe seni anlayabiliyorum ama sýðýnýlacak liman olmadýn hiç bir zaman; Sadece saçlarýný rüzgarda savuran özgür düþ zamanlarýna göç etmiþ sevda masalýydýn...
Þimdi sýcaktýr Ýstanbul. Yaþadýðýn semtlerden biraz daha eksilerek ayrýldýðým bu kent, sabah sularýnda yüzünü yýkardýr güzelliðinin, mutlusundur umudunu bilemem...
Ama bilirim ki sen yinede çay bahçelerinde ya da ona yakýn mekanlarda yudumluyorsundur çayýný: " Bir tanede benim için iç! " Bu sýradan adam, sýrasýný bekleyen zamanlarda yine savar sýrasýný kimbilir.
Bu mevsim de Heybeliada'nýn tam ortasýndan batardýr güneþ, belki prenses plajýna gidip, bir ufak takýlýp, batan grubun ardýndan, keyfe keder bir gecede selam salarsýn Ýstanbul'a...
Ýnsan nedir ki çoðu zaman; güzel yaþanan günlerin özleminde kendi gerçeðinde soluk alýp verirken. Hadi bir parça Ýstanbul'da benim için soluklan; Yorgun ve terli emek sarfettiðin bir günün ardýndan gece kordona çýkýp, balýkçý teknelerinin fat fatlarýnda; Adalardan, Bodrum koylarýna bir soluk Ýstanbul getir Ýmbat yelinde bir serinlik, býraktýðým Ýstanbulun kirlenmemiþ gözelerinden...
Bir pazar sabahý erkenden kalkýp daha yeni demini almýþ bir çay bahçesinde yudum yudum duyumsa hayatýn anlamýný, rakýyý bir baþka bahara býrakarak...
Henüz doðmamýþtýr gece, sokak lambalarý yanar yine de karanlýða alýþkýn olmayan gözlerin ürküsünü aydýnlatarak..
Ben ne yazarsam yazayým, anlayabildiðin kadarýný anlayacaðýnýn ötesine geçmezse de hayat; Agaçlara su vermeyi unutma sakýn! Dosta selam vermeyi; yüreðe sevda koymayý... Sýcak yaz atýðý zamanlardan sýyrýlan, çöl iklimlerine gebe, mevsimsiz bir hayat yaþanýlan! "Gülüm!" Serin tutma yüreðini, Mavi sulardan iyot çalan sevdalý hýrsýz, aðaca can veren su misali...Ömür dediðin nedir ki; " Can soluðuna gizlenen su çürüðünden baþka..

Hangi Mutsuzluðun Gölge Aðacýyým Kimbilir?

Soðuktu ve yaðmur çiseliyordu, üþümeyen çocuklarýn dinledikleri masallar kadar uyutulmuþluk egemendi geceye, Kurulmuþ kabinelerde devletçilik oynayanlar istifa
ediyordu, Salih adasýnýn Fransýz iþgalindeki satýlmýþlýðýna üzülerek... Yosuna düþen pasýn, suyun dibine çöken balçýðýn ayrýmýnda deðildi kimsecikler... Satranç masasýnda piyonlar yeniliyordu en çokta ve birilerinin altýna milyarlýk çýkarlarý için peþkeþ çekiliyordu; " Bekaretine tutsaklanmýþ zar yýrtýlmalarý! " Çýðlýklar anlýk bir acýnýn can tutsaðýndan savrulan özgürlük þekilleniyordu hayat; Aðýr aðýr nedametlerinin unutkanlýðýndan yol bulmaya çalýþýyordu gecenin ayazýný yitirmiþ can soluklanmalarýnda; Ne de çok ucuza satýlýyordu hayat... " Bedavaya gitti kýzcaðýz! " diyordu birileri... Bedava yaþamýyor muyduk zaten; Hava bedava, su bedava, bacak arasýna düþen sýzýlar onlarda bedava..." Ýsteseydi bir villa bile alabilirdi garibim! " Neden almamýþtý ki haz duyumluðu hýrýltýlarda gelecek olan yorgunluðun can sýzýsýna dayanma adýna yaptýðý fedakarlýðýn güvercin korunmasý kanatlarýnda...

Elleri üþüyordu, yüreði kadar soðuk gecede, bir insana aþýk olmadan ve sevdalanmadan, gezginleyen bir sabahý selamlayan buðulu gözlerinde henüz demini almamýþ bir hüzün, Denizde balýklar kadar içine edilmiþ kent çöplüklerinde gezinen umutlarý; Hiç aþýk olmadan yaþayan insanlar kadar yükünü almýþ yolculuklarda gezinmelerdi hayat...
Bir adama aþýk olmuþtu kendinden büyükçe ve olgunca ve çocukca yazgýnlýðýnda bir öfkenin hoyratça... Korkmuþtu yine de bekareti bozulmuþ kentlerin asi
öfkesinden...
Bir adam bir kadýna neden aþýk olurdu ki ya da bir kadýn bir adama? Aþýk olmak hangi yürek izdüþümünün vurucu timlerinin öldüren duruþlarýna gebeydi de doðumlarýndan üreyen sancýya tanýk olmuþtu?
Vurgunluk;
Bir aðacýn sürgünleyen toprak salmalarý gibi yaygýn ve umutlu, sonradan üreyecek filizlerin ilkyaz hazýrlýklarý kadar tazelenmiþ bir aþk üretkeniydi ve yoktular...
Yüreðinden geçen bir sýzýmlýk zoraki haz alýþ ve metazori bir seviþgenlik; Ýsterik duygularda yaþanmýþ zamanýn konu mankeniydi belki de bastýralamayan bir
aþaðýlanmýþlýk duygusunun hükmüne katil bir gecenin farz-ý misal deneme tahtasýnýn megolaman ürküsüne gizlenmiþti zaman ve kendisinin olmadýðý bir yerlerde geziniyordu hayat...
.....

" Soðuk ve güneþli bir Ayazma gecesinde, Raký içen insanlarýn dönülmez akþam safalarý kadar serzeniþ ve kumkapý meyhaneleri kadar, keyfe keder geceden neþe çalýþ..."

Bu kýyý kentlerinde elzem olmayan bir zamanda, elimine edilmiþ bir kimlikler bütünlemesinden tekilleþen yalnýzlýk ve acýyýþýn dayanýlmaz hafifliði, barlarda söylenen türküler kadar serhoþtu hayat ve mutluluk; Olmayan bir mevsimin alýþkanlýk yaratan düþleri gibi ataletine sýðýnýlmýþ huysuzlayan bir boþvermiþlik kadar aranan birþeydi ve insan yoktu gecenin teninde...
Elleri üþüyen kentlerin sokak çocuklarý kadar öksüzleyen bir hayat iþgal edilmiþ sabahlara seyircilik yaparken, umut vari bir bekleyiþ güneþin doðacak olan ilk ýþýklarý kadar yýldýzlar saydýran bir zamandý...
" Bir bilseniz neler yaþadýðý mý derken yüzüne teðet geçen çizgilerde, tek baþýna kalmýþ bir ayakkabýnýn eþini arayan umut kadar beklentilerde geçen zamana paspal gecekondu düþlerinde acýnacak hayatlara serzeniþ yapýyordu kendince...
Geceye rengini düþürmüþtü sarý teninden basmalarda rengarenk bir alacalýk; Sokaklarda yürüyen sessizlik þekillenmiþ formasyonlarda direnirken hayata, otomobillerde gezinen kýzlar, havalý kornalarýn düþ yitiminden habersiz sevincil bir aþka hazýrlýktaydýlar, ipek yorganlara düþen izbe otel
odalarýndaki kan lekeleri kadar masum bir hayat, ayrýþtýran bir kirliliðin can damarý gibi bir kýþ gecesinden kalan ýlýk ve kaygan yapýþýklýklarda acýtýyordu hayatý...
Kendinden büyükçe aþklarda küçülen yüreðinde daraltýlmýþ bir umutsuzluk; Sessizce çýkarýverdi sesi dudaklarýndan...
- Ne olacak þimdi, evlenecek misin benimle?
Adam upuzun çýplaklýðýndan utanmadan ve karþýsýndakinin utandýðýný umursamadan; Odanýn sýcaklýðýndaki rehavetle:
- Ne olacak diye sormanýn bir anlamý var mý? Yaþadýk ve yaþayacaðýz, gidebildiði yere kadar..
Kadýn:
- Ama ben senin beni sevdiðini düþünüyorum. Yanýlýyor muyum yoksa? Konuþmalarýndaki güzellikten yattýktan sonra eser kalmadý geriye... Yaþayabildiðimiz kadar yaþarýz hangi anlamý içkinleþtiriyor sence?
Adam:
- Seni sevdiðim kadar hayatý sevdiðim anlamýný da kapsýyor ve sen o hayatýn bir öznesisin ama en özeli deðilsin sadece özeller içinde olanýsýn hepsi bu! Ben seni Devrim düþlerimin bir yanýna koyarak yaþarým, sen de beni kendi düþlerinin bir yanýna koyarak yaþarsýn. Daha bende göreceðin çok þey var!
Kadýn:
-Hepsi bu kadar mý? Sen Devrime adanmýþ bir yaþamýn parçasý olarak göreceksin beni; Ben de senin Devriminden daha deðerli olmayan bir özel olarak kalacaðým öyle mi? O zaman sokakta eleþtirdiðin insandan ne ayrýmýn kaldý söylesene! Onlar bir þeklin aþkýný yaþýyorlar, sen de bir idealin aþkýný! Yanýlýyorsam aç kendini biraz... Bir cinselliðin baþladýðý yere kadar mý aþkýn tanýmý? Haz almanýn bitim noktasýnda aþkta bitiyor mu kendiliðinden? Adam: Ýnsan nasýl birþeydir söylesene bana? Örneðin ben seninle çýkana ya da beraber olana kadar yüreðimdeki eksik bir yan gibiydin, Tamamlayan olarak görüyordum
seni... Gezerken, dokunurken, birþeyleri paylaþýrken belki bu anýn imgelemini kurmamýþtým. Çünkü bu olmasý gereken bir gerçeklikti ve yaþamak zorunluydu ama sanki bir elin týlsýmýndan etkileniþ kadar bir iç çekiþmesinde seviþtikten sonra bozulan büyü gibi alýþkanlýðým oldun. Bunu çözemiyorum çoðu zaman! nedenini de bilmiyorum ama birden bire Mantýk en acýmasýz bir biçimde devreye giriyor ve bütün duygu yüklemlemesi zamanlarý soðurtuyor... Yani senin anlamýn mantýðýn iþlediði kadar gerçek oluyor, berbat bir anlamsýzlýk bunun adý! Bundan dolayýdýr ki; Öznelerin çoðulluðundan türeyen çok özel biri olarak öncelik taþýmýyorsun. Yer ve zaman kavramýnda öncelikler kendini saðaltarak baþka bir önceliðe sýra veriyor yaþamsal doðruluk çerçevesinde...
Kadýn:
Ama sen benim özelimsin; En azýndan þu an ve paylaþtýðýmýz zaman kadar. Bu tavýrlarýn seni benden soðuttuðu zaman kadar mý aþkýn ömrü? Ben önceliðin olmak istiyorsam ya da yaþamýndaki yapý taþlarýndan biri; " Her üstüne koyduðun tuðlanýn altýnda ezilip kalan olmaz mýyým? " Bir de þunu denesen; Yaþamýndaki yapý taþlarýnýn en üstüne koysan ve aðýrlýðýnda ezmesen beni, ben daha çok ama daha çok sevsem seni ve sende beni! Lanet olasý bir yaþamda hiçbir þeyi deðiþtiremeyecek kadar erk olamazken; Kendi gerçeðimizin gözelerinden bir hayat süzümleyip, taþlarýn altýna ikimiz beraber koyarak elimizi bir kavganýn içine girsek daha iyi olmaz mý? Sen demez miydin hep " Aþk bir Devrimdir,Devrimse kollektif bir aþk! " Öncelik aþkýn neresinde saklý kaldý lanet olasý söylesene! Hangi devrimden geriye kendinden emek veren insanlarýn düþ yitimlerinden baþka birþey kaldý? Yetmedi mi? Bunca acýlarýn içinden süzülmüþ edebiyatlarda, iç yolculuklarda özümsenemeyen hayat... Býrak bana kendini, ben de kendimi sana gidebildiði yer burasý olsun hayatýn!

Öfke kýnýndan sýyrýlmýþ bir sevdanýn asi bekleyiþinde; Yol almaktadýr geçmiþin aydýnlýk penceresinden güneþe perde çekilmiþ aþklara...
Adam ve kadýn iki tane insandan bir yarýn yaratmanýn çeliþkisinde, geçmiþten gelen anýlarýn ölümcül düþlerinde bakmaktadýr birbirlerinin yüzlerine... Baktýklarý yüzlerin her mimiðin de bir çok insan gezinmektedir...
Kadýn her baktýðý an'da; Ýlk öpüþtüðü insandan sýralanarak bir gezginliðin içine doðru sessizce yol vermektedir. Tarýðýn öptüðünden daha bir somurtarak öpmektedir adam, Uður'un seviþgenliðinden daha bir nazik ve hoyrattýr ve sosyalliði hepsinden daha güçlüdür... Çocuk adamla büyük adam arasýndaki gezginlikteki haz verme sanatý hepsinden daha iyidir kendince... " Kendini büyük gören küçülmüþlüðünün dýþýnda..."
Adamsa bir tek kadýnýn anatomisinden tamlamalar yapmýþtýr hayata dair. Her kadýnda bir parça tümlenen mozaikler bütününde hep o ilk kadýný aramýþtýr. Sayýsal oranlarýn çokluðundan üreyen hayat; Her zaman damýtýlmýþ bir seviþgenlikte mutluluk daðýtmaktan öte bir anlam içermemiþtir kendince; Hep daðýtýlanýn olduðu bir yaþamda kendini daðýtarak büyümek ve çocuk kalmak; Ortalarda bir yerlerde gezginlenen mayýn patlamasý gibi patlamýþtýr hayatýn olur olmaz zamanlarýna...
Fahiþeliðin dizboyu çamurlarda potansiyelleþtiði yaþamlarda, egemen erkin yengisine tanýk olunan zamandýr. Aþk ucuzdur ve sevda giderek çoðalan yalnýzlýðýnda hilkat garibesi gibi engel tanýmayan bir yenilgiye tanýklýk etmektedir...
Evren kendi döngüsünde tamamlarken turunu; Günlük haberler rutin benzetmelerde giderek yaygýnlaþan etik çöküntünün hatboylarýndadýr... Egemendir ya kapitalizm tüm kurumlarýyla; Ýþgal etmiþtir ya hayatý! Ýnsanýn en öznel yanlarýný kapsayacak kadar umutludur yarýnýndan... Azgeliþmiþliðin sömürgeleþmiþ toplumlarýndan elde ettiði rant kadar saðlamýþtýr ekonomik refahýný... Aþmýþtýr sorunsalýný kendince... Suçlarýn geceye gizlenemeden ayyuka çýktýðý zamanlardýr yaþanan ve hýrsýzlýklar, seviþmeler, iþgaller; Bir tarihin içinde yaþayan insanlarýn etki alaný kadar gerçektir. Korkunç bir alýþkanlýðýn içinden geçen zaman sýradýþýlýk denen o marijinalleþmiþ kavramýn yenik öfkeleri kadar maðrur ve kendi doðrularýný koruma
çabasýndadýr...

Zaman sana ait olduðu sürece, gerçekle düþ arasýndaki kurmak sana kalýr...
En kýsa zaman an olduðu kadar, yaþamsal donelerde fýrsatlýk zamanlarda kayganlaþan sýnýfsallýk, uçurtma kanadý iletilerde bir imgelem yaratsada, her zaman sevgiye ait kavramlar, izafi aþklarýn gerçek yanýnda baþka bir gerçeðin görünmeyen yüzü kadar sýrýtýr,kimseler farkýnda deðildir; Farkýndaksýzýn kaybolan bir düþün, aþkýný aramaktadýr hayat ve sevgi soyuttur....
Aslýnda herþeye bir ad koyan baþlýðýn yaþamsal anatomisinde, insan denilen varlýðýn biyolojik yapýtaþlarýndan bir format türetmek zor deðildir ama sevgiyi tanýmlamak zordur ya da en zoru baþarmak adýna verilen kavganýn, kolaycýlýða kaçan yanlarýnda; Sistemsel dokulardan özümlenerek sunulan hayatýn baþka bir boyutu, bütün gerçeklerden gizlenen yüzüdür... Ýnsan mutludur kendince; Kendince kederli, kendince sevincemeli; " Ya Sevgi? "
Adý konulmamýþ zamanlarýn neresinde saklýdýr, metasal deðerlerin adýna aþk derken, soyutlanmýþ bir resim çizen ressamýn fluð tablosu kadar pahalýdýr ve deðerini bilen olmamýþ( mý) dýr hiç bir zaman...
Umut deðil midir sevgi? Emek, üretgenlik, direngenlik, vargýsýndan üreyecek erimsellikse materyalist deðer deðil(mi)dir?
Bir Sosyalizm düþü; Ýçinde insan, içinde toplumsal kurtuluþ...
Bir sevda düþü vardýr insana dair; Her þey kendi gizil gücünde saklýdýr. Bulmaksa insana kalan(mý)dýr?
Sarý Güllerin solduðu zamanlarda insana düþen hayat; Tüm arayýþlarýn neresine düþerse, bir bulmuþluk aný kadar sevinçli olmak iþten deðildir... Ýþten deðildir bir aþka serzeniþ faslýndan umuda iç çekiþ...Gelinmiþ bir yolun yarý sapalarýndan dönüþler bir mevsim geçiþidir ve balýklar Ýstiridye incilerinden tek ve nadide insanlar üretmektedir...

Geceye Ýstanbul sisinden çöken bir görüntüsüzlük egemendi ve ay puslu bulanýk gölgelikte sandallarýn yolunu kaybeden sevdalarýný aramaktaydý; Yalnýz adamýn kordonboyu iç çekiþlerinde, havlu kokularýna istemleyen bir özleyiþ; Zaman sürüyordu ardýnda kalan ne varsa sessiz sedasýz... Kalmakta olanýn bir zaman þiirlerine düþen yalnýzlýk? Sardunya gölgelerinde terkedilmiþlik tatminkarlýðýna sýrasýz bir bulut geçiþlerinden nemini çalan gözyaþlarýna tanýklýk etse de; Gitmekte olanýn asi isyanlarýnda çoðullaþan yalnýzlýk umutlarý serpilmiþti yollara...
Anarþist bir düþün aþklarý kadar sevda üreten hayat, açlýðýn diz boyu korkaklýðýndan sýyýrarak yaþananý; Yaþanacak olanýn Ebruli desenlerinde usta bir sanatkar iþciliðinde kendiliðindenci bir yaþama sürgitlemekteydi...
Kadýn ya da erkek özlüyor muydu zamansýz; Yaþanmýþ bir mevsimin erken yediveren tohum salgýlarýný bilinmez ama iz düþüyordu; Gitmiþ ya da kalmýþ olandan bir katre topraðýn ana göðsüne....
Özlemek: Bir mayýs sabahýnda; erken kalkýþlarda iþci bayramýnýn heyulalý telaþýna hazýrlýk ve sloganlardaki umuda haykýrýþ kadar gerçekti... Kolkola ve omuz omuza durulan yan yanalýkta, ara sýra bakýþan gözlerdeki heyecan; Birazdan gelecek olan üniformalýlarýn jop ve köpek saldýrýsýna direnecek kadar bir hazýrlýðýn telaþýný taþýyordu... Kadýn sýmsýký kavramýþtý erkeðin kol kaslarýný hiç ayrýlamayan bir zamk kadar kuvvetli ve ihtiraslý... Ayný anda düþündükleri herþey yaþanacak olan bir gerçekliðin tutkulanýþý kadardý, akþama hazýrlýðý olmalýydý zamansýzca seviþmelerin... Tutulmuþluk seramonisinden gözaltý sonrasýna düþen direniþ formatý, akþamcýlarýn serhoþluðu kadar ayýk, Hayyam kadar þairane ve isyankar ayný zamanda keyfe kederdi....
Düz topuklarýnda koþar adým eylem doðallýðý, rüzgarýn ve hýzýn savurduðu saçlarý; Erkek kadýna bakýyordu sadece, kadýnda erkeðe...
Eylemsel atýklarýndan kalan bir seviþgenliðin ön hazýrlýðý kadar isterik, yorgunluk çýkaracak kadar kýrmýzý þaraplardaki ham serhoþluk, balýk ve salata sefasý kadar
baygýnlýk... Mutluluk yarýnda saklý kalan ve hep birþeylerin gölgesinde saklanan saklambaç oyunu ... Sadece bakmak yetmiyordu hayata ve yaþanan bir zamanda dengesiz bir duruþun farkýndasýzlýk savrulmasý saklý kalmýþtý her eylem atýðý adýmlardan arda kalanlarda...
Düþleri çalýnmýþ bir sabaha uyandýklarýnda;
Kadýn:
- Bugün yaðmur yaðýyor, senin gitme zamanlarýndan geriye ne kalacakki? Erkek:
- Ne demek bu? Kadýn:
- Bilmem; Ýçimden geldi söyledim iþte! Ne demek olduðunu bende bilmiyorum. Uzun boylu adam sessizce çekip gidecek ve ben terkeden olacaðým sözde... Merak ediyorum; Giden midir terkeden, yoksa kalan mý?
Erkek:
- Aslýnda zor bir soru deðil ama kolayda deðil... Biçim ve özün duruþuna baðlý bir olay belkide! Hangimiz özümüzdeki ayrýþmýþlýða yenik düþecek kadar zayýfsak belkide o olacak terkedilen... Belki de biçim ve özlerin ayrýþmasýndan bir hayat türeyecek baþka bir gerçeðin düþlerinden uyandýracak sabahlarý...
Kadýn:
- Belkide böyle deðil; Ben seni toplumsal yasaklarýnla severken çekim merkeziydin. Öyle ya! Her yasaðýn içine saklanan bir aykýrý sevdalýk vardýr. Senin yaþadýklarýna öykünerek sana ulaþmak istedim. Baþardýmda; Senden alacaðýmýn muhasebesini yaparak... Ya sen! Yasak savan anarþistliðinle korkuttun beni! Ben sana senin verdiðin özverinin ne kadarýný verebilirim ki herþeyi retederek bir yerlere koydun beni... Ne kadar kaldýrabilirim ben bunu hiç düþündün mü? Bu baðlamda ne kadar sen terkeden olsan bile aslýnda benim terkeden... Seni illegalitenin içinde sevdim legalleþmemiþ yanlarýnla beraber ama sen legalliðe zorluyorsun bu da benim korkaklýðým; Her zaman kaçan deðil midir terkeden?
Erkek: - Doðru; Ben kalmakta olan oluyorum ozaman ki hayatý yaþamak bana kalýyor sana kalan sa kendine ait bir yaþamda yolunu bulmak. Beþ yýl sonrasýnýn sevmelerinden... Üstelik yorgun sonbahar yüzünde savrulan sevdalarýn çöpçüsü olabilmek zor sanat. Sen bir aldatýlmýþlýðýn sancýlarýnda, ihanete puþt bir zamanýn alýþkanlýðýný yaþarken; Ben se her insanda kendime ait bir parça arayarak bir sevdanýn ardýna takýlacaðým.bulmak ya da bulamamak benim sorunum olacak. Mamafih; Kurduðumuz düþlerin gölgeliðinden üreyen Eylül Faþizminin yýpratamadýðý bir insan sevdasý bizimkisi... Belki mutlu olmak gibi bir kaygýmýz olmayacak ama ya sevginin adý sosyalizm olacak, ya da yeniden sevmekle baþlayacak her þey... Hayatý, insaný, doðayý, aþký... Metasal deðerlerin gölgesinden süzümlenmeyen hayat, belki de bir aþktan aldýðý heyecanla bütün metasal deðerlerin doymuþluðunu türetecek. Olmaz mý sence?
Dayatýlanýn bizlere verdiði tek deðer metasal ve bu olmadan aþk olmaz dedirtiyor ki bunu yapmazsa eðer varolan sistemin çürüyeceðinden korkuyor ama bir aþktan kocaman bir evrenin nasýl iþgal edileceðini dayatmýyor. Çünkü her sistem kendi içindeki çeliþkileride beraberinde üretir. Kendi tek doðrusundaki çeliþkileri yok etmeye yönelik saldýrýlarýyla beceriyor bunuda... Sokaktaki insan iliþkilerine baktýðýmýzda ayna gibi sýrýtýyor insan; Omurgalý duruþlarýn yerine geçen þekilcilik aþka da ona göre formatlar yüklüyor... Bunun adýnada mutluluk diyor... " Ben mutluluðu satarým, almaktýr size düþen! " derken aslýnda kendi mutsuzluðunun gölgesinde psikosayrý insanlar türetiyor. Senin korkunda burdan kaynaklanýyor bence...
Kadýn öfkeli bir çýkýþla doðruldu oturduðu koltuktan, ellerini adeta adamýn gözlerinin içine sokarcasýna bir devingenlikle, baðýrarak konuþmaya baþladý... - Sen hep korkudan bahsediyorsun. Nerde yaþadýðýný zannediyorsun, Komünist bir ülkede mi? ya da kendi baþýna baðýmsýz biri misin de bu kadar fevrisin? Sensin asýl korkan! Yaþamýn gerçekleriyle yüzleþmekten korkan sensin! Þu an ikimizde çýrýlçýplaðýz ve dokunuyoruz biri diðerimize; Manyakça seviþeceðiz birazdan sonra ben sokaða çýktýðýmda yüzüme bir maske takacaðým sen bir maske... Yüklenen rolleri oynamaya baþlayacaðýz, kim iyi oynarsa o kazanacak. var mý ötesi? Ben senin üstüne basarak yükseleceðim ya da sen benim, hangimizin kazandýðý önemli deðil o kadar! Kazanmakta izafi bir kavram senin dediðin gibi, herþeyin boktan olduðu bu dünyada neyi doðrultmaya çalýþýyorsun tek baþýna býrak gitsin gidebildiði yere kadar... Lanet olasýca! Diðerleri gibi ol sende, kýyamet kopmaz merak etme...
Adam, kadýnýn öfkeli tepkisini gülümseyerek izlemekle yetiniyordu sadece; Kol kývrýmlarýna, Gözlerindeki öfkeye, ileri geri gidiþlerindeki göðüslerinin diri duruþundaki erotizmin devinmesini... Çýplaklýk çok þey anlattýðý kadar, doðallýðýn gereksiniminden doðan seviþme sanatýnýn uzun süreli serenatlarýnda bir haz sanatý olarak kalýyordu, doyum almak için yýrtmaçlarý açýlmýþ bir etekliðin altýndan görünen düzgün hatlý bacaklar kadar isterik deðildi cinsellik.. Hangisi daha iyiydi bilinmezdi! Belki de kiþiden kiþiye deðiþen kavramlar kargaþasýnda, hazlarda deðiþik formatlarda þekilleniyordu kategorize edilmiþ kimliklerde....
Aniden kayýtsýz duruþun asi bir seviþgenliðe dokunuþunu algýlamaya baþlamýþtý adam. Kadýnda öfkeden yükselen sesinde adrenalin yülselten bir anda ayný duygularda sýmsýký sarýlma gereðini hissetmiþti adama... Ýçinden geçenin adamda yaratacaðý tepkiyi düþünerek bastýrmaya çalýþtý us yürüttüklerini... Çoðu zaman böyle zamanlarda adamýn isteksiz duruþlarýnda bir aný yakalayýp, kayýtsýzlayan tepkisizliðine tanýk olurdu...
Adam: Bazý zamanlarda eþiyle tartýþýrken onu sevdiðinden dem vurur, elinden kayan bir þeylerin tutunmacý mevsimlerine sýðýnýrdý; Hiç bakmazdý kadýnýn gözlerine, baktýðý zamanda öfke selinde bir zamansýz çaresizlik, tutunacak bir dal arayanlarýn tutunmasýz savruluþu gibi kalýrdý adamýn gözlerinde o zaman daha bir býrakmamak gibi sendrom geçiþi yaþardý... " O uzun seviþmelerde haz aldýðý zamanlara; " Adamýn sokaktaki duruþundaki kendine güven, insanlarla konuþurken kendi doðrularýna duyduðu eminlik; Usundan " Býrakma bu adamý! " diye geçirirdi içinden... Ýnatla onu býrakmak istemediðini ima edercesine, bakardý gözlerinin içine içine; Bu bakýþlarda bir kez daha yenik düþürmenin hazzýnýn doyumunda keyfe keder bir bekleyiþte sabýrla durma gerektiðini empoze ederdi yüreðine...
Halbuki adam; Paylaþýlmýþ, emek verilmiþ bir zamanýn göz göre göre kaybolup gitmesini istemeyen bir vicdan muhasebesinde, bitkinliðin gözlerine oturan kan
birikintisinde, umarsýz bir duruþla sessiz öz ölümlere tanýklýk ederdi.
Sadece üzülmemesi için söylenmiþ " Seni seviyorum! " Cümlesinin savrulmacý yenilgilerinin sýzýsýný saklardý yüreðine, geçmiþine döner, iþkence ve baskýlarda geçen zaman direngenliðini arardý zamane duruþlarýnda...
Artýk olmayan bir zamanýn, gerçekçi bir zamana yenik düþmüþ doðrularýnda, icazetçi bir sevgi dilenmesi; Ucubelerden örgünlemiþ bir sistemin, aidiyetçi kimliklerinde geçmiþ zaman sevdalarýndan çalan modern hýrsýzlar kadar cesur deðildi... Öykünülmesi bol nostaljik kalýplara sýðdýrýlmýþ bir dinazorluk; Post Modern zamanlara inat ayakta kalmanýn onurlu savaþý gibi dursada, önüne geçilmez bir akýmýn öncülüðü; Ýþleyen çarklarýn elinde acýmasýzca yok ediyordu geride kalaný... Geride kalan; kendini yenileyenle eþit koþullarda savaþmadýðý sürece, bir yenilgisi olacaktý hayatýn ve kaçýnýlmaz sonlarda umut, her yenilgiden sonra yeni bir yengiye doðru yol alacaktý sessiz ve derinden....
Yazýlmamýþ bir tarihte; Bilinmez yolculuklar bir balýðýn gözyaþlarý kadar belirsiz, bir göç ediþ kadar, býrakýlan kentlerde anýlardan geçerek yol alacaktý hüzün köprülerinden. Gitmekte olanýn öyküsüydü bu; Sevinçle hüzün arasýnda gezinen zaman, anlýk yaþamsallýklar da hazsýz seviþme sahnelerine tanýklýk etse de her seviþme haz alýnmýþ bir anýn imgelemini düþürecekti, geçmiþ bir tarihin gölgesine...
Sloganlardaki umutlar, aþka dair olduðu kadar gerçekti ve aþk her terkediliþin ardýndan gelen yalnýzlýk düþleri kadar gerçek... Sýzý býrakýp çekip gidiyordu ait olduðu yere doðru, sýrasýný savan hayat geçiþlerinde... Kadýnýn gözlerinde gezinen bulut mevsimleri, yaðmur yaðdýrmayacak kadar gerçekti ve acý savrulan saçlarýnda ilk kadýnýn rüzgarýný býrakarak, oyuklamýþ bir yolculuk
taþýyordu düne... Baskýcý dönemlerin tenhalýðýndan yükselen "Yaþasýn Sosyalizm! " sloganý korkak bir zaman diliminden adete hýz limitini aþýp geçerken; Dünle bugün arasýnda gezinen nedamet sýzýyla beraber geçip gidiyordu sessiz bir kedere doðru anýlarý taþýyarak...

Seviþmek için kederli bir zaman diliminden duygu yoðunluðu taþýyordu hayat dudaksal somurtuklanmalarýna... Her yer aynýydý; Elektrikleri kesilmiþ kentlerin, aydýnlýk gemi sancaklarýndan gelen loþluðundaydý ve Denizde yosun kokusu, Bahara serenat zamanlarýnda dalgýn bakýþlarýnda bir umudun haz alým noktasýndaydý... Dinginlik burunu döndüðün zaman kaybolan Ýyot kokusunundan uzak ve hüzün sarkýtýyordu geceye... Denize bakarak, anýlara yapýlan yolculuklarda, gülüncemeli ve acemi iç çekiþler soluk alýp, soluk çalýyordu zamandan... Her vefasýzlýktan sonra çeliþkiler taþýyarak yol alan nedamet; Kör gecenin koynundan üreyen aydýnlýk kadar gönençli gülüþler salýyordu Deniz bakýþlarýnda, Kýrlangýç göçerten sevdalara....
Aþk bir ayrýlýðýn birleþen yanýndan soðurtulmuþ özlemek sanatý kadar, saðaltýlmýþ iç yorgunluðu gibi çökerken geceye, türkü sömüren barlarda serhoþluk ve evladiyelik bir zamandan kalan gönençlik! " Aaaaaaaahhhh bu sevdalýðýn gözü çýkmasýn emi! " diyerek, yerde serili halýnýn çizgilerine odaklanan göz süzgünlüðü ve düþündüren geceye bir düþ düþüren kadýn silüetleri geziniyordu anlarda...
Demir almaya hazýr gemiler Agantada beklerken, kalkýþa hazýr zamanlarýndan insanlar geçiyordu... Kadýnlar bir vardýlar, bir yoktular... Özgürlük denen o menem kavram, kendi iç çeliþkisinde savrulup dururken; Baðýmlýlýðýn içinden üreyen baðýmsýzlýk, el kapatmasý bir yüreðe sýðdýrýlmýþ, insan parçalanmýþlýðýndan su yol alýmlarýna yolculuk hazýrlýðýndaydý...
Ürkek insan gezinmelerinde çekinceli üreyen seviþgenlik, kýrýk kanatlarýnda ileti salsada martý düþü umutlara, her baþlangýç noktasýnda adýmlanamayan zaman kadar soru sormaya korkarak geçip giden bir hayatýn hiç baþlanamayan noktasý kadar zamansýz gezintiler taþýyordu kendiliðindenci hayatlardan...
Ýnsan güzeldi kendince ve yalnýzlýk insan güzelliðinden arda kalan sarhoþluk... Bað mevsimlerinden þarap yapma zamaný geçmemiþti daha
Erkek:
-Senden bir zaman çalacak yalnýzlýða gideceðim ben, þu an ki býkkýnlýðýmdan arda kalacak olan bir özleyiþ olacaksýn zamanýn bir yerine düþen notlarda... Onu bulduðum zaman, telepatik bir kesiþme anýmýz olur mu! " Bilinmez! "
Kadýn:
-Varsayalým ki Ege' nin bir kýyý kasabasýndasýn ve Türkülü bir an yakaladýn; Benim sevdiðim bir parçada kendiliðinden çalýverdi... Zaman kavramý ne olursa olsun, yanýnda kim olduðu da farketmez ara beni olur mu? Kesiþme ya da kýrýlma noktalarýmýzý açýkca vurgulamakta fayda var kanýmca, kopuþumuz daha bir ivmeli unutkanlýk taþýr o zaman... Benim vereceðim ya da senin vereceðin, ikimizden birinin baþtan savma yanýtý olduðunu algýladýðýmýz zaman; Ne kesiþmeler kalacaktýr geriye ne de kýrýlmalar, belki Telefonlarýmýzý bile sileceðiz rehberden...
Erkek:
Beyin denen bu bilgi depolayan zýmbýrtý varken, reelde neyi silersen sil olmadýk bir anýn izdüþümünde canlanýr belleðimizde, hiç olmadýk bir ayrýntý takýlýp kalýveririz tüm
olumsuzluklarýný unutarak yaþanýlanýn... Sadece o an kalýr aklýmýzda o zamaný kýramaz ve engelleyemezsin...
Kadýn:
Ne farkeder ki; Aslolan yaþanýlan deðil midir? Ne çýkar bir saniye düþüversen usuma, takarým yüzüme bir maske ve yaþarým. Her zaman yaptýðýmýz gibi... Herkes sen deðil unutma! Hiç kimseden de sen olmasýný bekleyemezsin. O anlarýný yaþadýðýn an yalnýzlýða en çok gereksinim duyduðun an olarak düþer yaþamýna ve kaybedeni sen olursun. Bir doðruda dönmüyor Dünya, sabitlenmiþ bir doðruda yok! Sen ya da ben kendi doðrularýmýzda diretirken, her yenilgide bir umut býrakarak yaþamak senin deyiminle; Lastik gibi süzümleniþ olur, çelik gibi kýrýlma olmaz....
Tanklar geçerken, iþgal edilmiþ kentlerin sokaklarýndan, korkak insan yüzlerinde gerginleþen zamansýz bir acýnýn gözbebeklerine saklý kalan hayatlarda kaçýþlar baþlar; " Ýnsanýn kendinden uzaklaþtýðý yerlere..."

Kýrýk aþklardan bir zaman yaþanmýþlarýdýydýk belkide, dýþarda üþüten bir rüzgar.... Þubat Baharlarýna serenat yapan asi iklim çocuklarýydýk... Her fýrtýna sonrasýnda inadýna türkü söyleyen çoðulculuðumuz kadar sevdalanmýþlýðýmýz; " Yangýndýk! " Su üstü köpürten sevdalarda bir direngenlik, el yazmasý yazýlarda; Gün basmasý aydýnlýk; " Umutluyduk! " Her umutta adýný koyamadýðýmýz mutluluk... Kýyý rüzgarlarýnda korunaksýz aþklar geçerdi üstümüzden, isyankarlýðýmýz hat boylarýndan geçen neferlerin marþlarý kadar umutsuz deðildi elbetteki, kaybedilmiþ kentlerin iþgalci ruhu sarmalarken bedenimizi....
Sonyaza çok vardý daha; Yaprak Dökümü zamanlar gelmemiþken, gelivermiþtin usulcacýk, kapýyý vurmak gereðini duymamýþtýn, bastýðýn her Arnavut kaldýrýmýnda, geçmiþinden iz süren sürükleyiþ; " Doluklaþmýþtýn! " Bir köþede saklanýp sobelenmeden kurtulduðun anlar az deðildi elbetteki, az deðildi umuda iz sürüþ, yeþil parkalý çocuðun gözlerindeki fer, þimdiki zamandaki aþka bekleyen randevulaþma olsada... Gözlerinin altýna düþen morluk ve þiþlik; Suya iz düþüren kýzýn göðsünde avuntuya durulacak kadar gerçeklikti...
Ýnsan kendi gerçeðinden bir baþka gerçeðe bað kurarken; Depremler arta kalanýndan bir umuda seslenir ya belkide öyleydin, belkide deðildin bilinmez soru iþaretlerinden, yanýtlanmaya çalýþýlan aþka ibare yapan türkülerden geçen aþk insaný kadar saf ve masum ama bir okadarda korkaktýn...
Yeþilin eteklerinden vücuduna gizlenen çýplaklýðýn, gizemli seviþmelerine tanýk olma zamaný... Özölümden biraz almýþlýðýmýz az olsa da hergün biraz daha büyüyor içimizdeki çocuk, biraz daha küçülüyor... " Yoksun! "
Sahi yok musun? Yani hiç olmayacak mýsýn? hiç beklenmedik bir zamanda kapýyý vurup girmeyecek misin içeri? Küçük kentlerdeki seviþmeler ürkek doðaçlamalar mevsiminden geçer ya öyle iþte! Anlamsýzlýk ve kifayetsizlik ve yalnýzlýk tatmin olma duygularýndan arta kalan çoðul yalnýzlýðým.... " Ne kadarda çok insanla yaþarken o kadar azýnlýkta kalan düþlerimi saklamýþým sana! " Almýyor musun?
Satýlýk düþlerim var... Bu katran karasý zifatlarýn baharýna gizlenmiþ satýlýk düþlerim. Artýk satmaktan vazgeçtim benden gayrýsýna bana ait bir yaþamý! Biliyorum korkuyorsun ya da oynuyorsun. Ýster kork, ister oyna herþeye raðmen güzel rol yapýyorsun...
seni sevebilmek gibi bütün nedenleri piç ederek oynamak rolünü; Aslýnda kendi korkaklýðýndan baþka birþey deðildir kendince... Bilir misin insanýn en zorlandýðý kendi rolünü oynamayý becerememektir hayatýn içinde. Maskeler takýlmýþ bir evrenin kirlenerek büyüyen bir çocuðu olmaktansa; Çýrýlçýplak bir zamanýn doðaçlamasýný oynamak güzeldir her zaman...
Bu küçük kente yaðmur yaðýyor ahmak ýslatan yanýndan, ýslanýyorum; Sahi bir ahmak mýyým ben? Sevdasýnda gezinen türküler söyleyen, mutlu olmak için o kadar çok nedenim varken; Olmamak için yapýyorum elimden geleni. Düþlerim var mý? " Göremiyorum! " düþünecek bir zamaný... bir uðrayýp çýkýveriyorsun. Ýncecik vücudun, çocuksu gözlerin... Sen olduðundan emin olmadýðým bir düþse bu? " Korkuyor muyum?
Belki de! Deðil belkide; Bu küçülmüþ kente yaðmur yaðýyor. Ýlk cemre topraða düþtüðü gün burdaydýn, ikinci cemre suya düþtüðü gün yine burdaydýn... Yaðmurlar ýslaklýðýndan geçerken üþümeyen çocuklara selam verdim sessiz ve kedersizce, sesini kaybeden bu kentte aþklar düþüyorken kýyý boylarýna; Üçüncü cemrede ben çýrýlçýplak olmak istiyorsam: Tüm yüreðinle hazýrlamalýsýn beni buna... Çocuklar kýyý boylarýnda Güneþli bir günün ateþle dans edenleri gibi Nevruz sabahlarýndan selamlamalý ilk yazý... " Sen olmalýsýn! " Sen olmalý mýsýn? Bunu kendine sormalýsýn! Benim kabul etmiþliðim senin olmuþluðun ya da olmamýþlýðýn olacaktýr þüphesiz... Sen olmuþluðunda bað bozumu üzüm tadýnýn; Þarabi mevsimlerden geçen harami aþk hýrsýzlarý seni çalarsa olmamýþ olacaksýn. Hayat senin ve ben ya olacak ya da olmayacak olan olmayacak mýyým? Kaçtýr Güneþe bir sabah selamý verememenin uykulu tembelliðinden uyanamadým. Gece baþlýyor, bütün görüntüleri karaltan yüzünde... Sabah; Güneþle seviþen diþi ve bakire Venüs;ün bir baþka coðrafyasýnda; Ben göremiyorum! Kybele olmalýsýn sen! Ben bereketinden üreyen aydýnlýk... Tüketmiþliðimiz bir aþka dair olmasada; Tükenmiþliðimiz zamana dair olmamalý... Yaðmur yaðýyor; Çocuk ýslanmalarýnda gezinen bir zamaný o kadar çok seviyorum ki selam salmak; Bir ülkenin ikliminden geçen asi seviþgenliklerin, gün dönümüne düþüyor... Mutlu olmak için bir nedenim yok ama umutlu olmak için var. Bundardýr ki beklemek denen o göreceli kavram biraz daha anlam katýyor hayata, her bekleyiþ iç karartan sancýlara serenat yapsada acý ve beklemek olgunlaþtýrýyor insaný...
Kýsaltýlmýþ sevgilerde eksiltilmiþ insanlar vardý ve soðuktu yaðmur çiseliyordu. Kuþatýlmýþ bir sabaha uyanýyordu kýyý kasbalarýnýn ölgün ýþýðýnda hayat. Karþý yakanýn ýþýklarýnýn geceyi aydýnlatan yüzünde, suçlarý gizlemek bir neden yoktu. Bütün suçlar ve suçlularý gün aydýnlýðýna düþen huzmeler kadar buluttular ve hoyratca yaðdýrýyorlardý Gökyüzün den asit yaðmurlarýný... Meskun mahalden gelen yoksulluk gibi çýðlýðýný salarken, icazetciliðin çaresizleyen yaný; " Yoksulluk hep var olduðu kadar gerçekti ve bütün aþklar payýna düþeni almýþtý payýna düþeni..." Mutluluk neydi? Sýradan bir insan gözünde, umulanýn ötesinde dayatýlandan baþka... Mutluluk neydi? Ýmge yanýlsamasýndan öte bir þey miydi? ki bütün insanlýk aþýk olmak ya da sevdalanmak için can atýyordu... Portakal çiçekleri ilkyaza ileti salarken, gelecekte birgünün nevruz ateþini körükleyecek olan insanlýk, aþkýn dibine düþen ateþinde, heyecanlý ve sabýrsýz , son cemrenin düþmesini beklemekteydi... Ne kadar ozon tabakasý delik olursa olsun; Henüz bozulmamýþ mevsimler vardý ve izdüþüm coðrafyasýndan sýyýrýp zamaný aðýr aðýr yürümekteydiler hayata...
Yaþanýlandan öte bir anlamý vardý hayatýn ve onlar bu hayatýn temsilcileri gibi inadýna yaþamaktaydýlar
Zaman ivedi bir geçiþ seramonisinde maðrurca yol alýyor Beyaz bir Geminin pervane sularýnda; Güzel insanlar ne kadar umutlu bir yolculuða çýksa bile; Dümen suyuna takýlan hayatlarýn sancýlý doðumundan arta kalan Prematüre çocuk el sallýyor... Belli ki kalmakla olanla, gitmekte olanýn arasýndaki farkýndasýz yaþamýn alýþkanlýðýndan bi haber. Aidiyet duygularýyla baðlý olduðu yaþamda her ne kadar kastlaþmamýþ olsa bile o kadar esnek deðil... Sessizce sallanan mendilde, umursamaz aldýrmazlýk; Köþe baþlarýný tutan iþgalcilerin sergiledikleri aþklardan satýn almak zorunda kalýyorlar... Mutlular ( mý ) kendilerince?
Neden insan ansýz yaþadýðý anlarda, hayatý içkinleþtiren þeylerden yoksun ve anlamsýzlaþýr! Yok mudur ki hayatýn bir deðeri? Herþey boþlanmýþ bir iç yolculuðu sessiz iç çöküþlerine tanýklýk eder? Sýradan bir gün soðuðu yaþanýrken, Zaman eþkiyasýnýn hükmüne girmiþ bu kýyý kasabasýnda; " Þimdi Ýstanbul'da olmanýn! " Hüznünü ve özlemini yaþamak görsel medya ekranýndan geçen vapurlarda... Binilmemiþ ya da geç kalýnmýþ yolcular gibi; Yeni bir vapur saatini beklemek, telaþesi heyecena katýk dilen ürkülü bir bekleyiþ... Ya bir sevgilinin geciken randevusu ya da geç kalýnmýþ iþin mazeret üretme sýkýntýsý... Akþamcý bir sabaha yorgun uyanacak düþlerde, varsýl sofralarda gezinen hüzünlerde; Düþ çalmak Boðazda geçiþ yapan gemilerden... Herþeyler Sarý Güllerin orospu bakýþlarýnda düðümlerken yaþamý, bir yerlerde yeni yanlýþlar yapmanýn nedametinden uzak; Baþka bir yanlýþýn kucaðýndan seslenmek hayata... Artýk bir baþka zaman çocuðunun doðum sancýsýdýr evrilmekte olan... " Suçlar ve piþmanlýklar! " Gecenin öteki yüzünde gezinen sokak çocuklarý kadar masum ve safiyane, uyuþturulmuþ gözkapaklarýndan süzülen Evrenin aþk çocuklarýdýr aslýnda...
Biz ki; O masum gecenin saf seviþgenliði kadar ihtiraslý ve deliþmen bir isteriklik; Mutluluk aramaktayýzdýr geceyarýsý çalýnan düþlerimizde... Bir kez kendimiz olabilme þansýný yakalamýþýzdýr; " O da yalnýzlýðýmýza denk düþmüþtür. " Her ne kadar demiþse de Üstatlardan biri: " Yalnýzlýk paylaþtýkca azalýr! " Yalan söylediðinin kendiside farkýndaksýzýn yaþamýþtýr aslýnda çoðullaþmayý ve kendi farkýna varamadýðý avutmalarýn öykünülmüþ yanýnda, aslýnda yazdýðý bir tek kendine olan aþýklýðýnýn kýyýsýndan geçen Post Modern aþklardan yalýtýlmýþlýktýr...
Mutlu olmak için ne çok neden varsa, umutlu olmak için bir o kadar daha çok neden vardýr ve gizlenmiþtir hayatýn bir yerlerinde aþk-ý izdivaca düþen yürek nemi... Bulmak; Zaman kaybýndan gelen korkaklýk ve Sarý gülün esnek yanlarýnda gezinen alýþkanlýk. Yarýn; Ýzdüþümünden yoksun beyinler kadar güneþsiz ve soðuk...
Soðuktu ve Yaðmur çiseliyordu... Kar yaðmýyordu bu lanet olasý kentin topraðýnda özlem duyan sevdasýna... Toprak kirliliðinden arýndýramadýðý bir yoksullukta aç ve çaresiz insan taþýyordu kendiliðinden gelen göç mevsimine... Zaman kayýtsýzlanmýþ insan deðiþiminde, aþk çalarken yolcusu olmayan gemilerde; " Zulasýnda saklayacaðý! " Mutluluk bu kýyý kentin ýraðýndan " Bir Ýstanbul sabahýna düþüyordu... "
Baygýn gözlerindeki boþvermiþlik ve sex içilen rakýnýn beynindeki sarhoþluk; " Sizler küçük burjuva orospu çocuklarýsýnýz! " demek için erken bir sabahtýr ve henüz güneþ uyanmamýþtýr... Güneþ uyandýðýnda büyüyecek bir zamanýn, geç kalýnmýþ ertelenmiþliðine yakýlacak olan aðýt, gelecek bir zamana mutluluk saklamýþ mýdýr? Bunu bilmeyecek kadar saf mýdýr ki de; Denizde korkak gezen balýðýn suskunluðundan çalýnan bir hayata sýðýnmýþtýr...
Kocaman bir Ýstanbul olunan anlarda, Aþka aldatmaca düþüren evcilik oyunlarýndan, oyuncaklarý çalýnan çocuklarýn aðlamasýna sýðýndýðý bir savunma alanýydý onunkisi ve mutluluk gölge çiçeklerinden saksýlara tohum veren izdüþüm. " Yalnýzlýðým sýðýnmacý aþklarda seviþgenliðimin orgazma ulaþma sanatýnýn ustaca çizilmiþ tablosu... " Derken; Kendince ne kadar haklýlýk taþýdýðý iç çeliþkisinin sorgulayan ve her yanlýþta yeni doðrular üreten, yeni doðrularýnda zamanda yanýlsayan yanlýþlarda kendini yenileyen biri gibi; Elbiselerinden sýyrýlýp çýrýlçýplak kalacaðý tam doðrunun anýný düþlemekteydi kendince...
Belki de birden aydýnlanýverecek bir Dünya'nýn bekleyiþndeki çocuk tedirginliði ve Albatros vari gezintilerde yalnýzlýða yüklenen sarhoþluklar, bir Karadeniz kasabasýnýn hýrçýn öfkesinde damar bulan Anarþistlik ve terkedilmiþ kentlerde gezinen yalnýzlýk kadar üretken olacaktý; " Kimbilir! "
Aþk; Bulunmasý gereken yitik ülkenin kayýp çocuklarý kadar hoyrat ve isyankar, bir o kadarda kaybedilmiþ bir zaman ötelenmiþliðiydi...
Soðuktu ve yaðmur çiseliyordu, oyun bahçesinde oyun oynayan çocuklar; saf soðuðun ýsýtan yüzünde yükledikleri sinerjinin pozitif enerjisini boþaltmaktaydý kendiliðindenci hayatlara; Boþa harcanmamýþ her an, yaþadýklarý sevinceme kadar özgürdü ve özgürlük yaþadýklarý kadar gerçekti... Büyümemiþ insan kadar umutlu ve yarýnsýzlýk taþýyan imgesellik düþürüyorlardý hayata...
Ya Sarý Gül özgürlüklerinden dem çalan aþklara özgürlük þarkýsý söyleyen esaret ve baðýmlýlýðýn içselleþmiþ yolculuðu? Hangi maskeyi takarsa taksýn, Kendi maskesinden bir Dünya yaratamaycak kadar statik ve edilgendi... Açlýk diz sürten alýþkanlýklarýn paydasýna eþit býçaksýrtý duruþtu ve kesemiyordu hayatý... Kuru ekmek kavgasýnýn ardýnda eksilten yoksulluk; Ne kadar gelir dengesinde üçe beþe bölsede hayatý; Az doyanlar, çok doyanlar ve açlýktan ölecek olanlar diyerek; Aþk hep vardý... Ne kadar sýnýflansa bile, kaygan sýnýf bölünmüþlüðünde, sýçramalý geçiþ modellerinin varyasyonlarý umutta saklýydý...
Ya umut! Beklentisine durulan mutluluðun gölge aðacýydý ve hep olacaktý...

.Eleþtiriler & Yorumlar

:: merhaba edebiyat dostlarý
Gönderen: ishak / /Türkiye
17 Mayýs 2008
bu roman konusunda yazdýklarýma kriter olacak gerçek ve dost eleþtirilere gereksinimim var... teknikde kurguda, dilde yapýcý ve yazýyý olgunlaþtýracak eleþtirilere sevgilerimle edebiyat dostlarý




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn roman ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Denize Düþ Salanlar

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Derinlere Yolculuk [Öykü]


ishak kimdir?

Daha çok mavi ve deniz imgeli þiirler, biraz özgürlük, biraz sosyal eleþtiri, günümüz yaþamýndaki olgulara göndermeler. . . Ufuktan baktýðýnýz zaman, yaþamanýn büyük bir erdem olduðunun bilincine varýp, daha bir sorgular hale geliyorsunuz Dünya' yý ve yaþadýklarýnýzdan sorumlu hissediyorsunuz kendinizi. . .

Etkilendiði Yazarlar:
Yok, kendi baktýðým açýdan yazmaya çalýþýyorum ama Orhan Veli, Büyük üstad Nazým Hikmet Ran vazgeçilmezlerim...


yazardan son gelenler

yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © ishak, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.