..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Sevgi sabırlı ve yürektendir, sevgi kıskanç ve övüngen değildir. -İncil
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Toplum ve Birey > Ömer Akşahan




1 Mayıs 2008
Yanlışı Öldür, Yanlış Yapanı Sev!  
Ömer Akşahan
Söz yanlıştan açılmışken, kişi kendi yanlışlarının ne kadar farkındadır? Ya da başka bir pencereden konuya girersek; kime ve neye göre yanlış?


:AGHB:

Ömer AKŞAHAN

Bir Romalıya ait olan yukarıdaki sözü okuduğumda irkildim. Çok farklı bir bakışı sergilemesiyle beni epeyce düşündürdü. Öyle ya, bizler okullarda birçok uygarlık adını duyduk, bunlara ait ufak tefek bilgiler okuduk ama her şeyde olduğu gibi bu alanda da yüzeysel geçiştirildik. Roma uygarlığına ait adı dahi bilinmeyen birinin böylesi derinlikli sözü karşısında bir an susup kaldım.

Son zamanlarda özlü sözleri arşivime aktarmayı önemsediğimden olsa gerek, her nerede bir özlü söz bulursam hemen bir yerlere not alıp, bilahare bilgisayarıma aktarıyorum. Zamanla bu konuda geniş bir arşive sahip olmayı umuyorum.

Bu işin öteki boyutu; gelelim şu çarpıcı söze. "Interfice errorrum, dilige errantem. "Yanlışı öldür, yanlış yapanı sev!

Biz evimizi havalandırırken ne yaparız? Tüm pencereleri açarız değil mi? Gönül de ruh evimizin penceresidir. Bu pencerenin kapakları zaman zaman açılır. Ruh evimizde hüsnü kabul görenler olduğu kadar sindiremediğimiz nice varlık vardır. Oysa o ev, koca bir evreni sığdıracak bir büyüklükte yaratılmıştır.

Orada kurda, kuşa, sevdiklerimize olduğu kadar düşmanlarımıza da yer vardır. Dost ve arkadaş kabul ettiklerimizin yanlışları karşısında isyan eder, bazen de onları ömür boyu aforoz ederiz. Oysa biz yanlışlarını öldürecek yerde yanlışı yapanları öldürdüğümüzü ancak onları yitirdiğimizde anlarız.

Eğer onları yanlışlarıyla kabul ettiğimizde yapılacak tek şey; ruh evimizi güneşli güzel bir iklimde havalandırmak için gönül penceresini açıp dostların yanlışlarını silkelemektir. Böylece onları yok etmek yerine yanlışlarını yok edip yeniden kazanabiliriz. Çünkü dost dediğimiz varlıklar kolay kazanılmıyor.

Hatasız dost arayan dost edinemez sözü ile ne de güzel örtüşüyor, şu Romalının sözü.

Söz yanlıştan açılmışken, kişi kendi yanlışlarının ne kadar farkındadır? Ya da başka bir pencereden konuya girersek; kime ve neye göre yanlış?

Öyle ya, dünyada halen yaşamını sürdüren nice topluluk var. Her toplumun yanlışı ise kendine özgüdür.

Bizim yanlışlarımız onlara göre pekala doğru olabilir. Bunun sayısız örneği var. Siz belki tiksinebilirsiniz ama ben birebir yaşadığım bir şey söyleyeceğim; bir Alman hem de okumuşundan öğretmen, rahatça yemek masasında herkesin içinde mendiliyle burun temizliğini rahatça ve sesli olarak yapabilir. Kimse de bu yüzden masayı terk etmez ya da onu bu nedenle ayıplamaz.

Bir başka çarpıcı örnek de, Amerika'da yaşanır. Çok büyük bir şirketin üst düzey yöneticisi yaptığı yanlış bir strateji yüzünden şirketi 10 milyon dolar zarara uğratır. Bu olay üzerine kovulmayı bekleyen yöneticiyi bir süre sonra Yönetim Kurulu Başkanı odasına davet eder. Patronun ağzından her an, "Kovuldunuz bayım", lafının çıkmasını beklerken, şu yanıtı alır: "Bu yaptığınız yanlışla size şirket olarak 10 milyon dolarlık bir eğitim yatırımı yapmış olduk. Şimdi derhal işinizin başına dönün ve bu yanlıştan nasıl dersler çıkarılacağını düşünün ve bana rapor ediniz!

Yanlış ve doğruyu bir de kendi öznel koşulları içinde kavramsal olarak gözden geçirmeliyiz.

Aynı bayrak ve sınırlar üzerinde yaşayan toplumların farklı kabile, aşiret, boy ya da dinsel olarak farklı din anlayışları, aynı dinin kendi içinde tarikat, mezhep ayrılıkları ki, burada da yanlış ve doğruları her biri için ayrı ayrı kategorize edilebilir.

Anlayacağınız yanlış sözünden yola çıkıp gerçek doğruyu nerede yakalayacağımız bir meçhule taş fırlatmaya benziyor.

Yoksa herkesin yanlışı kendine deyip kestirip atmak mı konuyu, ha, ne dersiniz?

"Senin problemin olduğun gibi olmaya çalışmakta değil, diğer insanları olduğu gibi kabul edememekte yatıyor. Ve böyle devam edersen çölde kalmaya devam etmen en iyisi olacak." Paulo Coelho'nun yukarıda dediği gibi, eğer insan kendi çölünde ilelebet kalmak istemiyorsa bence Romalının sözünü aklından hiç çıkarmamalı.

Yanlışı öldür, yanlış yapanı sev!



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın toplum ve birey kümesinde bulunan diğer yazıları...
Şeytanın Kızı

Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Eleştiri Ya Da...
Yazar Adaylarına...
Dilek Kutusu! Peri Olmak İstiyorum!
Aforizmalar, Kafka
Eğitim, Ama Nasıl?
Eleştiri mi Özeleştiri mi?
Öğretmen Benisa
Seçim Potporisi
Tazlar Köyünden Borusan'a
25'le 35 Kelimelik Bir Yaşam

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Hiçliğe Övgü [Şiir]
Kayıtdışı Şiir [Şiir]
Gece Dokunuşları [Şiir]
kalem [Şiir]
Meğer [Şiir]
Güz Yağmurları [Şiir]
Küçük Mariya İçin Kar Senfonisi [Şiir]
Giderken Düşürdünüz 'Ben'i Çantanızdan [Şiir]
Issız Sokak [Şiir]
ayrılıklar [Şiir]


Ömer Akşahan kimdir?

Kendini nasıl anlatır ki insan… Oturup yazılmaya kalkılsa, her edebiyat işçisinin yaşamı kalın bir roman olur. Ben bunu zaman zaman yazdığım denemelerde ve şiirlerimde yansıtmaya çalışıyorum. Yapıtlarımı izleyenlere küçük birer ipucudur; söylenen her bir sözcüğümüz, tümcemiz. . Kendimi şiirde ilk keşfedişim beni aynı zamanda büyük bir hayal kırıklığı yaşattı ve düzene yenik düştüm. Yol göstericim de yoktu yanımda; düzene isyan edeceğime, şiire küsüp öyküye yöneldim. Bütün bu yaşananlar ortaokul dönemime rastlar. Yine bir gün düzen beni aldı, bir sonbahar yaprağı gibi Aydın Dağlarının zirvesine fırlattı. Yıl 1981. Ve beni yeniden hayata bağlayan sihirli gücün şiir olduğunu orada anladım. O gün bugündür, can yoldaşım, arkadaşım, sırdaşım ve en büyük sığınağımdır ŞİİR! İnanıyor ve haykırıyorum; şiir mabedinde yanmayan hiç kimse, ben buyum, ben şuyum diyemez. Tek inancım, ömrüm oldukça yazmaya, gerekirse yazdırarak da olsa şiire ihanet etmeyeceğim. Aydın’ın İncirliova ilçesinde, ‘53 yılının Ocak ayında, bir Kova erkeği ve sevgili annemin tek eşinden 14. yavrusu olarak dünyaya gelmişim. Babam ve annem ümmiydi. Okul yüzü görmemiş bir ailenin ilk üniversite mezunu olarak kutsal öğretmenlik uğraşımı resmi düzeyde ‘99 yılına dek sürdürdüm. Halen özel sektörde işimden arta kalan zamanlarda, öğrencilere Türkiye’nin hemen her noktasında şiir dersleri veriyorum, gönüllü. Yeni Türk şiirini mevcut Türkçe ve Edebiyat kitaplarından öğrenemeyen gençlere yeni Türk şiirinin kapısını aralamaya çalışıyorum. İnanın bu çalışmalarda şiir adına öyle ilginç olaylara tanık oluyorum ki, gözyaşlarınızı inanın tutamazsınız. Tüm uğraşlarımdan edindiğim çok önemli bir gerçeğin altını kalınca çizmek istiyorum: ŞİİR ÖYLESİNE SİHİRLİ BİR ANAHTAR Kİ, AÇMADIĞI BİR KAPIYI GÖSTEREN HENÜZ ÇIKMAMIŞTIR! Bugüne dek, bir çok edebiyat dergilerinde şiir, deneme, öykü, inceleme, gezi , anı yazılarımla yer aldım. ‘90’da Ödemiş EFE dergisi yöneticiliği, Almanya’da Almanca yayımlanan GEMEİNSAM adlı yayının sorumluluğunu yaptım. Almanca şiir, öykü denemelerinin yanı sıra yurda döndükten sonra da Almancadan Türkçeye şiir kazandırma çalışmalarımı yayımladım. ‘90’da “Nasıl Çalışalım? Nasıl başaralım?” adlı çalışmam M. E. B. ca tavsiye edildi. Egebank tarafından 3000 adet basıldı. ‘98’de ilk şiir kitabımı Sivas’ta yakılan 37 güzel insana adadığım için yalnızca 37 şiir içermektedir. Evliyim. Eşim de emekli sınıf öğretmeni olup, bir oğlum ve bir kızımla beraber yaşamımızı renklendirmeye çalışmaktayız.

Etkilendiği Yazarlar:
Mayakovski, Cemal Süreya, Sabahattin Ali, Cahit Tanyol


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Ömer Akşahan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.