..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Doğallık sahip olunan değil, kazanılması gereken bir erdemdir. -Cervantes
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Şiir > Aşk ve Romantizm > Selahattin Yetgin




12 Ağustos 2008
Aşk Suskun Bir İlahidir  
Selahattin Yetgin

:AICA:
Tendeki tuz yüreklere dökülünce,
Yüreğin bedendeki gizli ayinidir.
Aşk, bütün sınırların kesiştiği,
Tanımlanamaz, suskun bir ilahidir…

Köpükten kulelerim vardı benim, toprakla örttüm üstünü, sevgileri aldım bir tek içinden. Duygularımı, sezgilerimi, korkularımı ve inançlarımı tıktım kafeslerine. Göğsünün çatal başlarında şehveti duyumsamak isterken gözlerinin bozkırlarında yittim.
Saçlarının dalgakıran uçlarında zemheriler doldu içerime. Serseri bir mayıncasına dolaştım çevrende. Gecelerden tuzaklar kurup, gündüzlerin ufkunda sevdalarımı sundum yüreğine. Hiç sorulmamış nice sorular üretip, hiç söylenmemiş kelimeleri türettim senin için. Mutun ve mutsuzluğun en çözülmez bozgunlarında yaşayıp, yalnızlığın kocaman halkasında günün kederlerinden içtin.
Sevinç bizim için güneşte dinlenen üzümlerin mahzende beklemesidir. Düş diye gördüğümüz nice güzellikler çağlayan bir ırmağın denize dökülüşüdür. Aşk güzelim, o asla tatmadığın aşk, her dokunuşta ölü bir beden gibi durduğun, anlamına ve tadına asla ulaşamadığın suskun bir ilahidir.
Beni iyi anlaman, ya da anlamaya çalışman, ara sıra gözlerini iri iri açman, asla büyüyemeyen çocuk yüreğinle sevdama kafa tutman, yeni bir tutkunun mozaik ışıltılarından başka bir şey değil. Sevdalar hep böyle başlar, ama hep böyle bitmez anlayacağın. Uzun bir kervan gibi güneşte yol almak, yasak sevişmelerin ininden uzak kalmak, bütün zamanların en denklemsiz sevgilerini bir kuşun kanadığını okşar gibi sevmek senin işin değil.
Böylesi bir dostluğun son nefesinde, bir kayığa binmiş kürek çekiyordum aşka. Buncadır hep ayrı dilleri konuşmuş, aynı düşünceleri tatmıştık belki de. Bundan böyle, adını asla koyamadığın ayrılıkların kentinde yaşayacak, geriye asla bakamayacağın yalnızlık yollarının kilometrelerinde aynalar arayacaksın kendine bakacak. Sorgularını yorumlayan dostlar gün inince denizlere, kaçacaklar senden birer birer.
Akrepler kemirirken yüreğini, yeryüzünün bütün tahta köprülerinden geçeceksin sen de gizemin kızı. Yıldızların dansa durduğu karanlık sokaklarda, elindeki kör bıçaklarla saldıracaksın özüne. Sevdanın püfür püfür rüzgarlarında saçların dağılacak, tüm giysilerin savrulacak şafağa doğru koşacaksın. Kelimeleri yıldızlarına yükleyerek nostalji faytonunda dolaşacak, geçmişte kalan bir muhallebicide aşkı arayacaksın.
Çok sır verdim dağlara ben. Acılarımı ağaçlar dinledi toprağa söyledi, toprak kızdı, yıldızlara müjdeledi, yıldızlarıma sor söylesinler sana. Küskün geçen her sabahımda, gecelerin beni saran hüzün yağmurlarında ıslanma bir daha. Birazdan gün yepyeni elbisesini giyer penceremden içeri girer. Beni besleyen acılarımı çekip çıkarırım fırınımdan ve karalarım kahır defterimi.
Evet küçüğüm. Sabredersen büyür yüreğin senin de. Özlemlerinden yeni yarınlar yaratırsın kimbilir. Duvarlarını yıkar, yıkılmış kentlerinden kaçar, düşlerinin bilinmeyen iksirlerini sunarsın seni sevenlere. Bölüşülmüş tüm acılarından kurtulur, aynalarda asla göremediğin gerçeklerle nöbet pansumanlarına durursun.
Kim bilir bir gün, el değmemiş karalarında korsanlar cirit atar, ruhunu dizginleyen, aklını sürükleyen, yüreğini titreten özgür mavilerde kaybolursun belki de. Mantığının köhne duvarlarında kaybettiğin anahtarları aramaktan bitap düşersin. Naftalin sürdüğün mendillere gözyaşlarını silerken aynalara gözün ilişir, masallar ülkesindeki o yaşlı balıkçıya bahçendeki yetiştirdiğin fesleğenleri sunar, sevda sularından hep boş çıkan oltanı denizlere hışımla atarsın…

Selahattin Yetgin



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.



Selahattin Yetgin kimdir?

Hayatı, yaşamayı, sevmeyi kendisine ilke edinen bir insanım. Ruh yolculuklarımı ve hayatla olan paylaşımlarımı yazmayı seviyorum. Sözcüklerin yaşamı anlamada ve anlatmada etkilerini hep yaşadım. Her insanın hikayesi vardır ve bizler o hikayeleri yazan gönüllü sevgi savaşçılarıyız. . .

Etkilendiği Yazarlar:
Nazım Hikmet, Ahmet Arif, Atilla İlhan


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Selahattin Yetgin, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.