Herkes aynı notayı söylediğinde uyum elde edilmiş olunmuyor. -Doug Floyd |
|
||||||||||
|
Büyük olmanın ön şartı insanlığa hayırlı anlar bırakmaktan geçer. Bu bağlamda bu sıfatı layıkıyla hak eden en “büyük” insan şüphesiz Allah Resulüdür. Çünkü o yüce insan, bütün hayırların başıdır. Günümüzde hayır namına ne mevcut ise O’ndan bir işaret taşıdığı muhakkaktır. Yardımlaşmadan, erdemli komşuluk ilişkilerine, ilimden ticarete, sağlıktan spora her alanda hayrın öncüsü ve lideridir. Burada şöyle bir tereddüt hâsıl olabilir: -İyi de O’ndan (s.a.v) önce de peygamberler mevcut idi ve onların her birinin dünya hayatına ait muştuları mevcuttur. Nasıl oluyor bu iş? Allah her şeye kâdirdir. Evvel ve âhir O’na ve O’nun hükmüne aittir. “O bir şey murat etti mi, ona sadece “OL!” der, o da oluverir.” Her hayrın başı olan Hz Fahri Kâinat Efendimiz (s.a.v.) de O’nun “Ol!” demesiyle ruhu ilk yaratılan insandır. Efendimizin isminin, Rabbi ile aynı cümlede bulunduğuna (kelime-i tevhid) Hz. Âdem (a.s.) Cennette şahit olmuştur. Bu O’nun ruhen büyüklüğünün delilidir. Ayrıca Âlemlerin Efendisi’nin Miraç hadisesinde bütün peygamberlerle görüşmesi ve onlarla namaz kılarken onlara imamlık yapması da bilinen gerçeğin ifadesidir. Zaten biz mü’minler için bunda şek ve şüphe bulunmamaktadır. Ancak Danimarka’da başlayıp Avrupa’nın kirlenmiş ruhuna sinen karikatür krizinde olduğu gibi, zaman zaman küçüklerin küçüklüklerini aşikârlaştırdığı durumlar bizleri üzmekte ve rencide etmektedir. İslam âlemindeki Danimarkalıların (Salman Rüştü, Teslime Nesrin vb.) ucuz kahramanlıkla büyük oyuna gelen küçükler oldukları âşikardır. İnsanoğlu hangi dinden, kültürden, inançtan ya da inançsızlıktan olursa olsun aşırı fanatik ve saldırgan bir ruh taşıyarak büyük olamaz. Olsa olsa zavallılığının işaretlerini yansıtarak, adını fani dünyaya geçici lanse etmek küçüklüğünden ileri bir konum üretememektedir. Yukarıda da zikredildiği üzere, bir insanın “hayır” namına artıları onun büyüklüğüne, “şer” namına eksileri onun küçüklüğüne işarettir. Âdemoğlu, Mehmet Akif’in deyimiyle “ya eser bırakır, ya da semer” fani dünyaya. Hayırlı eser bırakanlar kadar şerli semer bırakanların da olması, dünyanın faniliğinin ve küçüklüğünün alamet-i fârikasıdır. Eserler ve semerler somut olabileceği gibi soyutta olabilir. Örneğin Kur’an-ı Kerim, Allah’tan kullarına peygamberimiz ve Cebrail (a.s.) vasıtasıyla sunulan en büyük somut eser iken, Kâbil’in dünyamıza bıraktığı kan davası mirası kötü bir soyut eserdir. İnsanlık tarihi büyüklerle küçüklerin dünya arenasındaki mücadelesinden örneklerle doludur. Bu mücadelelerin neticesinde iyiler her zaman kazanırken, kötülerin de zaman zaman galip pozisyonda görüldüğü yanılgılar söz konusudur. Çünkü iyilerin galibiyeti her iki cihan içindir ve ikinci cihanda bereketli kazanç söz konusudur. Kötülerin galibiyeti sadece dünyalık ve geçicidir. Geçici olanda ise mutlakıyet yoktur. Bu nedenden ikinci cihanda kayıp haneleri bereketlidir. İşte insanlık âleminin büyük ve küçüklerine birkaç örnek: Mimar Sinan’ın öğrencisi Mimar Hayrettin, Avrupa’nın göbeğine şaheser niteliğinde yaptığı Mostar Köprüsü ile büyük sıfatını hakkıyla hak ederken, 1993’te yine Avrupa’nın göbeğinde medeni dünyanın(!) gözleri önünde, eşi benzeri görülmemiş toplu katliamlar yapan Sırplar ve Hırvatlar tarafından Mostar Köprüsü’nün de insanların kalbiyle birlikte Neretva Nehri’nin sularına gömülmesi, köprüyü yıkan zihniyetin küçüklüğünün en büyük göstergesidir. Büyüklük ise, Mostar’ı yeniden aynı görkeminde inşa eden Türkiye’ye ait bir haslettir. Tıp alanındaki dâhiyane çalışmalarıyla büyük adını tıp literatürüne yazdıran İbn-i Sina, büyüklüğü temsil ederken, tıbbın olanaklarını kötüye kullanan organ mafyası elemanları da, küçük sıfatının her molekülünü kendi bünyelerinde yaşamaktadırlar. İslam âlemine, Âlemlerin Efendisinin sünnetinin ruh ve bereketini fıkhî bir delil olarak sunan İmâm-ı âzam, âzam sıfatının gereğini yaşamışken, bugün abdestin adabını bilmediği halde dört büyük mezhep imamını eleştiren beyhudelerin, üzerlerine yapışan küçüklük sıfatını, malayani kavramlarında ve fikri kavgalarında yaşamalarına şahit olunmaktadır. Avusturya’da, kendi kızını yıllarca vahşi hayatına ortak eden adam(!) Joseph Fritzl, küçük sıfatının en dip çukurunu oluştururken, Afrika’daki açlıktan ölmek üzere olan; bedeni küçük, kalbi insan duyarlılığı kadar büyük çocuklara yardım elini uzatan İHH’nın başkanı Sayın Fehmi Bülent Yıldırım ve İHH ekibindeki gönlünü adamış gönüllüler, büyük sıfatının erdemini her daim hayır ve hasenatta kullandıkça, alınlarında taşıması sağlıklı ve fıtri büyüklüğün işaretidir. Büyüklük; dünyada iken yapılan eylemin derecesinden, geride “büyük” hisler bıraktıran, küçüklük ise; kalplere matem havası ve kasveti oluşturan gayriinsanî olguların bütünüdür. Büyüklük, Allah’a mahsus olduğu için, kullarına da ne güzel yansıması mevcuttur. Sınırlı yaşamımızın sınırlarında, büyüklüğün, âdemoğlunun erdeminde kalmasını diliyoruz. Not: Ramazan-ı Şerifinizi en içten dileklerimle kutlar, hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Kibriyâ’dan (c.c.) niyaz ederim. Selam ve muhabbetle.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Adem KALINSAZ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |