Kendinden daha uyanık insanları işe aldığın zaman, senin onlardan daha uyanık olduğunu kanıtlamış oluyorsun. -R. H. Grant |
|
||||||||||
|
Daha çok romanları ile tanınan Fakir Baykurt aynı zamanda bir öykücüdür. Sadece yazmakla yetinmez yazın sanatının teorik yönüyle de ilgilenir. Ona göre öykü sınırlarla çevrilemeyecek, özgür bir edibi türdür. ''Öykü üstüne konuşalım, tartışalım ama, tanım getirmeye, kural koymaya kalkmamalı, öykünün özgürlük alanını daraltmayalım...''der. Roman ve öykülerinin kaynağı yaşamın gerçekliğidir. Ancak onun gerçekciliği hiç bir zaman kaba ve ideolojik bir gerçekcilik, bizzat yaşanılan veya bire bir gözlemlenilen gerçeklik ile sınırlı değildir. Bu konuda kendisi şöyle söyler: "Gerçeği roman yahut öykü konusu olarak seçip önüme koyduktan sonra onu geliştirici gözlemler, incelemeler hatta okumalar yapıyorum. Geziler yapıyorum, birtakım insanlarla gidip konuşuyorum.“ Bir başka deyişle o gerçek hayatta yakaladığı malzeme ile yetinmez, onu başka gerçeklerle ve hayallerle geliştirirek verir. F. Baykurt'a göre sanatın/sanatcının derdi görünenin ardındaki görünmeyeni yakalamaktır. Baykurt'un öykü kaynaklarından biri de kitaplar, yani okuduklarıdır. Sık sık, tekrar tekrar okuduğu öykücüler arasında şu isimleri sayabiliriz: O; Henry, Maksim Gorki, Heinrich Böll, Çehov, Hans Bender, Sabahattin Ali, Sait Faik, Samimim Kocagöz, Orhan Kemal, Muzaffer İzgü, Osman Şahin, Bekir Yıldız. Kısa öyküye olan tutkusunu ve saygısını „yazarlığımı her oturuşta sınava çeken çetin uğraş!“ diyerek dile getiren Baykurt’un bu tür hakkındaki düşüncelerini kendi sözleri ile bitirelim: "Ummadık taş baş yarar, sözü en çok küçük öykü-ye yakışır. Burada Samım Kocagöz'ün "Emekli" sini örnek gösterebilirim: Pazarda, bir elinde filesi, portakalları sorar, bir eliyle cebini yoklar. İyi, güzel portakallar. Elmaları sorar, cebini yoklar. İyi, güzel elmalar. Yürür, cebini yoklar.. Hepi topu 98 sözcüklü, "vignette" denilen türden küçük bir öykü. Ama damlanın içinde derya.. Yoğunlaşmış, bil-lurlaşmış, has şiir gibi damıtılmış, az ile özü söyleyen tür! Her yerde, her koşulda, yolculaklarda hile yazılabilir, okunabilir derler. Öyle göründüğüne bakıp kimse aldanmasın. Okunmasına karışmam, tuvalette bile okuyorlar şimdi, ama yazılması ayık kafa, dolu gönül, hepsinden de önce zaman ister... Küçük öykü vardır, büyük öyküden daha çok zaman ister, hem de dayatır alır. Küçük göründüğüne bakıp aldanmasın kimse..Serçe nasıl kartalın küçüğü değilse, öykü de romanın küçültülmüşü değildir. Onun konuları genişletilip roman olmaz. Öyküde ustalaşıp romana geçilir diye bir kural yoktur. Daha iyi öyküler yazabilmek için, büyük bir sevda ateşinde pişmeyi göze almak gerekir. Roman gibi apayrı, başlıbaşına bir türdür öykü...Sinemadan, radyodan sonra yüzlerce kanallı ak camda, çalma çırpma yoluyla, hem de binlerce örnekle, her gün boy gösteren küçük öykü, varlığını sürdürüyor. Küçük öykü! Dünyada endüstrileşme başladıktan sonra tarih sahnesine daha canlı ayak basan işçi sınıfı ile birlikte serpilen şanlı, güzel tür!'' © Mevlüt Âsar
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © M. Asar, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |